Yerel seçimlerin ardından; rejim değişecek mi?

PROF. DR. EFE ÇAMAN | YORUM

31 Mart 2024 yerel seçimleri yapıldı ve sonuçlandı. AKP’nin birinci parti olma konumunu kaybetmesi ve CHP’nin en çok oy alan parti konumuna yükselmesi elbette önemlidir. Yine diğer bir önemli konu da DEM Parti’nin (eski HDP’nin ya da Kürt siyasi hareketinin) güneydoğu ve Doğu Anadolu’da istisnasız olarak silme galibiyetidir. Cumhur İttifakı denen Erdoğan’la AKP-MHP ve derinlerin ittifakı, yerel seçimlerde ciddi bir darbe aldılar ve yenildiler.

CHP ise, Millet İttifakı dağılmış olmasına karşın Türkiye çapında çok belirgin bir yükseliş gösterdi ve Anadolu’daki AKP tahakkümüne son verdi. Daha önce yalnızca kıyı bölgelerde elde ettiği güçlü konumunu diğer bölgelere de asimetrik biçimde yaydı. Erdoğan ve güç paydaşları için rekabetçi otoriter rejim koşullarında bile engellenemeyen bu yenilginin etkileri önümüzdeki yıllarda daha net biçimde ortaya çıkacak. Muhtemelen Erdoğan döneminin kapanışının başlangıcı olarak en somut kilometre taşı 31 Mart 2024 seçimleri olacak.

Buraya kadar farklı bir şey söylemiyorum. Olan durumu ortaya koyuyor, analiz yapmıyorum. 31 Mart’ı değerlendiren birçok yazar benzeri yorumlarda bulundu. Bu yazı, aradan üç hafta geçtikten sonra yazılıyor. İstedim ki duygusal dönem bitsin, ayaklar yere bassın, pembe gözlükler yerine çıplak gözlerle yalın gerçeklere bakalım.

Seçim ne anlama geliyor? Önce bu soruya eğileyim. Önce bu seçimin başkanlık seçimi olmadığını hatırlayalım. Erdoğan ve rejim için bu seçimlerin hukuki bir önemi yoktu. Bir 4 sene daha Türkiye’yi seçimsiz yönetecekler. Psikolojik olarak darbe aldılar; ama hukuken iktidarlarına engel olacak bir durum söz konusu değil. Erdoğan, tüm devleti kendisine bağlamış, kurumların içini başarılı biçimde boşaltmış, medyayı, yargıyı, Meclis’i kontrolü altına almış, bürokrasiyi, diplomasiyi, maliyeyi, askeriyeyi ve istihbaratı – kısaca devletin tüm yaşamsal birimlerini kontrol etmekte.

Elbette bunu tek başına yapmıyor. Yanında çok güçlü ortakları var. Şimdi ben güçlü dediğimde itirazlar gelecek. Ortaklarının görünen kısmının oy oranlarından dem vurulacak. Görünmeyen ortakları hakkında “Bunlar komplo teorileri!” falan denecek. Oysa güç göreceli bir şey ve siyasi meşruiyet sağlayan seçimlerin, meşruiyet falan umrunda olmayan ve katı güçten başka hiçbir metoda itibar etmeyen MHP veya derin devlet unsurları gibi faktörlerin varlığı aklı başında ve kafasını kuma sokmayan herkes tarafından net biçimde görülüyor. İşte bu kesimler – halen – Erdoğan’ın arkasında duruyorlar. Bu daha önce birçok yazıda vurguladığım gibi bir “aşk birlikteliği” değil, bir mantık evliliği. Alan razı, veren razı, birbirlerinin etinden ve sütünden yararlanan, Voltran’ı oluşturmuş bir kötüler ittifakından bahsediyoruz.

İşte bu şartlarda seçimler tek gösterge değil. İsveç’te ya da Kanada’da olsak, ‘Evet seçimler en önemli gösterge!’ der geçerdik. Ama Türkiye’nin şartları ortada ve bu koşullarda seçimlere gereğinden fazla önem atfetmek ve umut bağlamak açıkçası sonucu hayal kırıklığıyla bitecek ütopik bir bakış açısı.

Erdoğan neden kaybetti? Bu diğer bir soru ve analizde mutlaka buna da değinmek lazım. Öncelikle soruda yanıt gizli zaten: muhalefet kazanmadı, Erdoğan (ve ortakları) kaybetti. Bunun ana nedeni ise bir sır değil. Herkes esas belirleyici faktörün ekonomik kriz olduğunu biliyor. Tencerenin devirdiği iktidar deyimini sıklıkla duyar olduk, öyle değil mi? Tam Süleyman Demirel’in dediği gibi olmasa da bu doğru. Neden tam onun dediği gibi değil? Çünkü köprünün altından çok sular aktı. Türkiye eski Türkiye değil ve bunu hepimiz biliyoruz. Eskiden bir esnafın başbakanın önüne yazar kasa fırlatması Türkiye’de iktidar değişikliğini tetikleyebiliyordu. Oysa günümüzde yarı-otoriterliği geçmiş ve tam otoriterliğin birçok unsuruna sahip bir rejim var. Yine de vatandaşının karnını doyuramayan hiçbir rejim kalıcı olamaz. En despot rejimler bile sefaleti baskılayamaz. Erdoğan ekonomiye yenildi.

Muhalefet umut mu? Bu sorunun dolaylı yanıtını kısmen bir önceki paragrafta verdim. Muhalefet başkanlık seçimlerinden yerel seçimlere bir yılda ne yaptı da umut oldu? Umut falan olma durumu yok. Evet, Kılıçdaroğlu gitti, ama yerine gelen ulusalcı kanattan Özgür Özel partiyi sola ve sosyal demokrasiye falan çekmedi. Olan şu: İnsanlar Erdoğan’ın karşısında onu yenme şansı en fazla olan partiye oy atmaya başladılar. Bir de Gazze meselesindeki ikiyüzlü tutumundan dolayı İslamcı taban Erdoğan’a küstü ve sandığa gitmedi. Bu elbette CHP’ye yaradı.

Şimdi gelelim umut meselesine. CHP neye umut olacak? Hukuk devletinin inşasına mı? KHK’lıların uğradıkları zulmün sonlandırılmasına mı? Kürtlerle yeniden masaya oturulmasına mı? Hapisteki vekillerin ve yerel yöneticilerin, yazarların ve düşünce suçlularının, bebekli ve emziren annelerin, hamilelerin, yaşlıların özgürlüğüne kavuşmasına mı? Hukukun ve adaletin yeniden kısmen de olsa devreye sokulmasına mı? Anayasal düzene geri dönülmesine mi? Neye umut, lütfen cevap verin! Ne değişti demiştim, yine soruyorum. Ne değişti? CHP rejimin muhalefeti olmayı bıraktı da rejime muhalefet eder hale mi geldi? Sanırım sorunun yanıtı gün gibi ortada.

Rejim değişecek mi? Türkiye normalleşecek mi?

Bu en kritik sorudur.

Elbette Erdoğan’ın ve şebekesinin rejim içi muhalefet tarafından da olsa sarsılmış olması önemlidir. 30 Mart sabahından daha iyi bir yerde olduğumuz kesin. ‘Sonun başlangıcı’ dedim ya. Ama daha fazlasını şu anda göremiyorum. Ekrem İmamoğlu, sol-seküler bir kitlesel lidere dönüşebilir mi? Potansiyel var ama niyet var mı? O ayrı bir mesele. CHP rejime muhalefet etmeye başlar mı? ‘Olmaz’ diye bir şey yok ama ne kadar olası derseniz, çok yüksek bir yüzde veremem. DEM Parti ve diğer muhalif partiler de bastırırsa, kısmi bir düzelme mümkün olabilir. Fakat bunun için önyargıların aşılması ve asgari müştereklerde birleşilmesi lazım.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Chp neyse, mhp de odur. Biri iktidarda biri muhalefette rejimin dönüşümünü sağlıyorlar. Bu dönüşümde eski adamlar yeni rejimde de yollarına devam edecek. Yani sahip değişmeyecek, rejim değişecek ki değişti bile. Dönüşümü islamcılar üzerinden yaptılar. İslamcılarda da kilit isimler var, hiç değişmezler. chp ve mhp hatta hdp rejim değişikliğinde rol aldılar. Görevlerini başarıyla yerine getirdiler. İslamcılar, tarikatlar günün sonunda hesap verecekler ve chp kurtarıcı olarak gelecek. Zaten şimdiden o role girdi. Tek bir rejim eleştirisi getirmeden, değişen rejime kurtarıcı olarak gelecek. Ancak daha kürtler ile iş bitmedi. Yenikapı ruhu hdp yi bilerek dışarıda bıraktı. O tablodan kürtleri bölecekleri ortaya çıktı. Sırada kürtler olduğuna göre güneydoğu karışacak diyebiliriz. Cihatçıları da muhtemelen bu bölgelerde, ırakta, suriyede kürt bölgelerinde kullanacak. Hikaye haçlı, siyonist kafir hdp ile cihat etme üzerine kurulacak. Bu noktada cihatçılar hukuk dışı çok suç işleyecek ve bu islamcıların, tarikatların radikalleşmesi ile sonuçlanacak.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin