TCMB’nin 818 milyarlık zararı, ödenen daha ilk taksit 

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2023’te 818,2 milyar TL zarar ettiği dün açıklandı. Bu bozulan ekonominin bir göstergesi. Esas olan ise dar ve orta gelirlilerden üst gelir gruplarına transferin, ortaya çıkardığı bir sonuç.

Türkiye bu noktaya bir anda gelmedi. Düşe kalka giden Türkiye’nin ekonomik anlamda çöküşü, Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Tayyip Erdoğan’ın “Ben ekonomistim!” diyerek yıllardır savunduğu temelsiz iddiaları hayata geçirmesiyle hız kazandı.

“Faiz sebep, enflasyon sonuç!” diyerek bütün dünyanın enflasyonu dizginlemek için faiz artırdığı bir dönemde, Erdoğan’ın talimatıyla TCMB, 23 Eylül 2021’de faiz indirimine gitti. TCMB, bu tarihte yüzde 19 olan faizi, 100 baz puan indirerek yüzde 18’e çekti. Merkez Bankası o güne kadar uyguladığı, “Politika faizi enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecektir.” ilkesi rafa kaldırıldı ve Beştepe Sarayı’ndan gelen talimatlar uygulanmaya başlandı.

Aynı gün dövizin ateşi yükseldi ve nabzı bir daha sağlıklı bir şekilde atmaz oldu. İlk adım atıldığında dolar kuru 8,66 TL düzeyindeydi. Yanlışta ısrar edilmesiyle dolar kuru 11 TL’ye yükseldi. Kasım ayına ulaşıldığında kur 18 TL’yi gördü.

Nurettin Nebati’nin Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilmesinin üçüncü haftasında 21 Aralık 2021’de Kur Korumalı Mevduat (KKM) icat edildi. TL’ye kur garantisi getirilmesiyle dolar kuru bir kaç günde 11 TL’ye kadar geriledi.  TL ilk aşamada yüzde 40 değer kazandı. Ancak sonrası malum… “Dolar gördüğü yeri unutmazmış!” kuralı işledi ve aradan 4 ay geçmeden döviz yeni ufuklara yelken açtı.

Hatırlarsanız KKM’nin açıklandığı gün, bunun geçmişte uygulanan ve ekonominin başına bela olan Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) olduğunu anlatmaya çalıştım. Gösterilen amacın ne olduğundan bağımsız olarak servet transferi olduğunu yazdım.

KKM’NİN AMACI SERVET TRANSFERİYDİ

KKM ucubesine başvurulduğunda, aklı başında ekonomistlerin hepsi bir an önce bu yanlıştan dönülmesini dillendirdi. Beştepe Sarayı’nın Tek Adamı ise yapılan eleştirileri, “Dövizin frenlenmesini çekemiyorlar.” diye halka sunmaya kalkıştı.

Ekonominin bakanlık koltuğunda görünen Nurettin Nebati, uygulamaya başlandıktan iki gün sonra NTV’de verdiği röportajda, En kötü senaryoda bile Hazine’ye yük getirmiyor!” diye toplumu inandırmaya çalıştı.

Geçen sene seçimlerden kısa süre önce 11 Ocak 2023’te AA’nın Editör Masası’na konuk olan Nebati, servet transferi iddialarını yalanladı. Yurt dışına giden paraların ülke içinde çevrildiğini iddia etti: “Bize diyorlar ya ‘Bunun bir maliyeti var.’ Bu maliyet nerede? Türkiye içerisinde. Türkiye Cumhuriyeti’nden yurt dışına bir aktarımda bulunmuyoruz. Yurt içinde para dönüyor. Ayşe’nin parası Fatma’ya Fatma’nın parası Ahmet’e. Daha önceki yapı şu: Dışarıdan getir, Meryem’in parasını Maria’ya götür!”

Milletin gözünün içine baka baka yalan söyleyenler, 2022 yılında dış borç faizi olarak 80 milyar TL ödeme yapıldığını halktan gizlediler. Mary’ye ödenen 80 milyar TL paranın dışında 230 milyar TL de faiz ödemesi yapıldı.

SEÇİM İÇİN TCMB’NİN GENEL KURULU ERTELENDİ

Merkez Bankası, son dönemde bağımsız hareket ettiği yolunda bir görüntü vermeye çalıştı. Seçimler öncesinde faiz artırımına gitmesi buna delil gösterildi. Oysa her yıl Mart ayı içinde yapılan bankanın genel kurulu, bu yıl 30 Nisan Salı gününde yapılması kararlaştırıldı. Amaç açıklanacak kötü tablonun 31 Mart seçimlerini etkilememek olsa gerek.

Normalde toplantı tarihi ile ilgili olarak bankanın kar/zarar tablosu da açıklanırdı. Dün Resmi Gazete’de yayınlanan TCMB verileri ertelemenin nedenini ortaya koymuş oldu. Merkez Bankası’nın 818,2 milyar TL zarar ettiği duyuruldu.

Türkiye’deki bütün bankalar 2023 yılına ilişkin kar açıkladı. Sadece Garanti Bankası’nın karı 86 milyar TL’yi buldu. Bankalar Birliği’nin verilerine göre sektör geçen yıl 603,6 milyar TL kar elde etti.

Merkez bankalarının, ticari bankalar gibi kar elde etmek gibi bir yükümlülüğü yok. Asıl sorumluluğu fiyat istikrarını sağlamak. Bu ağır bedel karşılığında fiyat istikrarı sağlanmış olsaydı, “Niçin zarar ettin?” denmeyecekti. Esasında sorun kar ya da zarar etmesi değil. Sorun düşük faiz politikasını sürdürme pahasına geliştirilen ve sürdürülen KKM’ler.

Bunun sonunda tarihte benzerine az rastlanır bir servet transferi yaşandı.

Türkiye, Avrupa’da en bozuk gelir dağılımına sahip ikinci ülke oldu. Avrupa’da en zengin yüzde 1’in toplam servetten aldığı pay yüzde 56,4 ile Rusya, en düşük payı da yüzde 13,5 ile Belçika oldu. Türkiye yüzde 39,5 ile Rusya’dan sonra en bozuk ülke konumunda. Bu veriler, UBS’in 2022 yılına ait. Acaba 2023 yılı verileri açıklandığında tablo nasıl olacak?

HEPSİNİN SORUMLUSU BİR KİŞİ

Ülkedeki bütün bankalar kar ederken, TCMB’nin bu boyutta zarar etmesinin birinci nedeni Kur Korumalı Mevduat hesapları. Bu zararın sorumlusu ise tek bir kişiden başkası değil.

Dünyanın en pahalı iktisadi deneyiminin faturası sadece Merkez Bankası’nın ettiği 818,2 milyar TL’lik zarar değil. Bu daha ağır faturanın ilk taksiti olarak önümüze konuldu.

Vergi gelirleri 2024’ün ilk çeyreğinde yüzde 127 oranında arttı. Buna rağmen bütçe açığı bu dilimde 513 milyar lira olarak hesaplandı. Bu rakama, KKM çerçevesinde şirketlere tanınan vergi muafiyetinin dahil olmadığının altını çizmek gerekiyor.

Merkez Bankası, geçtiğimiz haftalarda enflasyonla mücadelenin sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla hükümete asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesi gerektiğini salık vermişti. Altı aylık periyotlarla otomatik güncellemeye tabi tutulan tütün, alkol ürünleri ve akaryakıtın enflasyonla mücadelede negatif katkısı yok mu?

Öyle anlaşılıyor ki Merkez Bankası, enflasyonla mücadeleyi işçi ve emekçilerin sırtına yükleme kolaycılığını bırakmayacak.

KKM’nin uygulandığı 2022 yılında Hazine’nin kasasından 181,5 milyar TL çıktı. Mehmet Şimşek, 2023 yılı ortasında Hazine ve Maliye Bakanı olduğunda Hazine’nin yükünü bir düzenlemeyle Merkez Bankası’na devretti.

Geçen yıl kaydedilen bütçe açığı 1 trilyon 375 milyar TL idi. Buna 818,2 milyarlık zarar da eklendiğinde hasar 2 trilyon 193 milyar TL’yi buluyor.

Evet, Merkez Bankası’nın kar elde etme yükümlülüğü yok. Asıl görevi olan fiyat istikrarını sağlamış olsaydı zarar etmesi anlaşılabilirdi.

Ortaya çıkan zarar tablosu, bütün uyarılara rağmen “Faiz düşerse enflasyon da düşer” diyen şahsın inadı yüzünden yaşanmışsa, buna yol açan her kimse hukuk karşısında hesap vermesi gerekiyor.

Aksi halde, ülkeye hukuk dönmeden bu sonucun failleri hukuk önünde hesap vermeden ekonomideki taşlar yerine oturmayacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin