İstanbul mitingi fiyasko, AKP bitmiş; gözler Edirne’de! 

TARIK TOROS | YORUM

Bir hafta sonra bugün, seçimin rengi ortaya çıkmış olacak. Eski coşku ve beklentiden eser yok. Evet, hayat pahalılığının buram buram hissedildiği, sonrasına dair umudun olmadığı bir coğrafyada iktidar adaylarının insan içine çıkamaması gerekirken kampanya yapması tuhaftır tuhaf olmasına da; bunun kısa analizi, siyaset kurumunun çökmüş olmasıdır esasen.

***

CHP’nin İstanbul’da bina alırken milyonlarca nakiti kayıt dışı ödediğinin ortaya çıkması, seçim döneminin simge olayıdır. Gökhan Zan ve Meral Akşener magazini dahi yaklaşamaz buna.

İktidar, “muhalefetin alternatif olmaktan çıkmasını” tepe tepe kullanıyor. Rüşvet ve yolsuzlukları ‘doğrulanmış’ örneklerle ustaca yansıtıyor.

***

Seçmenin büyük çoğunluğu, çözülmesi gereken 1 numaralı sorun olarak ekonomiyi görürken şu iki şey oluyor:

  1. Alttan, “Bunlarla olmaz, çözerse yine Erdoğan çözer!” kampanyası yürüyor.
  2. Erdoğan, “Kaynağı bulur, refah payını telafi ederiz!” söylemiyle ölümü gösterip sıtmaya razı ediyor.

Korkarım, artık Türkiye seçimleri son Rusya seçimleri gibi renksiz bir evreye girdi. 

Bir farkla; orada Putin, seçimden sonra “rakiplerini” Kremlin’de ağırlayıp “demokratik seçim sürecine” katkılarından dolayı teşekkür ediyor, birlikte görüntü veriyor. Erdoğan ayıp olmasın diye böyle yapmıyor!

***

Karşınızda açgözlü bir iktidar var. Yeniden Refah Partisi, kendi listeleriyle seçime girdi, 5 milletvekili çıkardı. Bunlardan biri olan Suat Pamukçu dün AKP’ye katıldı, Erdoğan İstanbul mitinginde rozetini takıp elini havaya kaldırdı.

İkisinde de siyasi ahlak hak getire! Fatih Erbakan da onu demiş: “Birileri mal bulmuş mağribi gibi yolunu kaybetmiş bazı şahıslara rozet takıyorlar.”

Tabi temkinli olmakta yarar var. Daha ağır konuşup küfürler savuranların sonra bunları nasıl yalayıp yuttuğunu gördük yakın geçmişte. Mevcut siyasi tecrübe, politikacıların süslü laflarına inancı bitirdi. Sürdürülebilir eyleme geçme zamanı geldi geçiyor.

“Sürdürülebilir” diyorum çünkü, önceki CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2017’deki “adalet yürüyüşü” gibi başlayıp bitmemeli.

Hadi orada eylem vardı. Yeni başkan Özgür Özel, Can Atalay kararından sonra Anayasa mitingi yapacaktı, şehit haberlerini fırsat bilip erteledi bunu. Sürdürmek bir yana, eylemi başlatamadı bile.

MHP lideri Devlet Bahçeli 2014’te “17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Haftası”nı ilan etmiş, makam odasındaki saatin pilini çıkarıp 17.25’te durdurmuştu. Bir şey ifade ediyordu o zamanlar. Özgür Özel, Meclis’ten çıkamadı. Sinop meydanından Erdoğan’a seslenmiş, “Pazartesi meclisi açalım, salı günü emekliye zammı yapalım.” 

Erdoğan’ın zam vereceği yok da… Öyle olsa bile rantını sizinle paylaşmazdı herhalde. Alem yani!

***

6 gece sonra seçim var, gümbür gümbür kampanyası olmalı ve seçmen “değiştirebileceği” inancıyla sandıklara koşmalıydı. Gidişat öyle değil, heyecan yok.

İnancı götüren şey sadece Erdoğan’ın muhalefet tarlasını sürmesi değil. Muhalefetin de bir o kadar çıkarcı ve fırsatçı olması.

2019 İstanbul seçiminde sonuca etki eden en önemli gelişme kuşkusuz Selahattin Demirtaş’ın “Varsa azıcık hatırım, gerekirse bağrınıza taş basın ama mutlaka sandığa gidip ‘faşizme hayır’ anlamına gelecek oyunuzu kullanın” çağrısı olmuştu (23 Mart 2019).

Dolar 5 liraydı, enflasyon uçuşa geçmemişti, Ekrem İmamoğlu yeni bir isimdi, Demirtaş’a selam getirip götüren isimler vardı. Mesajın o günkü koşullarda anlamı büyüktü.

5 yıl sonra tuhaf olan, bugün tekrar gözlerin yaklaşık 8 yıldır tutuklu olan Demirtaş’a dönmesi, “Acaba 27 Mart Çarşamba günü ne mesaj verecek?” diye merak konusu olması.

İstanbul seçiminin kaderi yine onun iki dudağı arasındaysa İmamoğlu ve çevresinin dönüp kendi pozisyonlarını tartması icap eder. Fakat eminim, Çarşamba günü hepsinin gözü kulağı Edirne Cezaevi’nde olacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin