Erdoğan’ın ‘Ecevitleşme’ süreci!

NECİP F. BAHADIR | YORUM

İddialı bir başlık attığımın farkındayım. Bir kaç yazıda Tayyip Erdoğan’ın 31 Mart’la birlikte ‘Ecevitleşme sürecine’ girdiğini yazdım. Fakat, “Nedir bu?” diyen çıkmadı. Ben yine de neyi kastettiğimi anlatmaya çalışacağım. Bu kavram da böylece tarihi kayıtlara girmiş olacak.

İtiraf etmeliyim ki bu ‘tespit’ bana ait değil. Bir dönem AKP’de üst düzey siyaset yapan akıl ve vicdan sahibi bir isimle konuşurken duydum. ‘Ecevitleşme’ kavramı bana değil, eski bir AKP’liye ait yani. Erdoğan’ın 31 Mart sonrasını anlatırken biraz üzüntüyle, “Bizimki ‘Ecevitleşme’ sürecine girdi.” deyiverdi. Hemen notlarıma aldım.

‘Ecevitleşmenin’ ne anlama geldiğini çözmek zor değil. Merhum Bülent Ecevit 1999 seçimlerinde Öcalan’ın Türkiye’ye iade edilmesinin rüzgarıyla sandıktan birinci parti çıktı. Tek başına hükümeti kuracak milletvekili sayısından yoksundu, MHP ve ANAP’la koalisyon kurdu. Siyasi tarihe ‘ANASOL-M’ diye geçen hükümet başarılı olamadı.

Özellikle ekonomi krize sürüklendi. Çankaya’da dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le Ecevit’in atışması ekonomiyi rayından çıkardı. Ne dövizin önü alınabildi ne de enflasyonun… Ecevit, Ankara’da başbakanlık binasına girerken bir esnaf, önüne yazar kasa fırlattı. Belki cumhuriyet tarihinde ilk defa esnaflar hükümetin politikalarını protesto etmek için yürüyüş yaptı.

Türkiye, ekonomiyi toparlayacak isim arayışına girdi. Ve sonunda Amerika’dan Dünya Bankası’ndan Kemal Derviş getirildi. Sonraki yıllarda Derviş’in ithal bir isim olması ve hükümetteki pozisyonu siyasi açıdan çok tartışıldı. AKP iktidara gelir gelmez Derviş’in programını sahiplendi. İlk dönem ekonomik başarıların altında yatan sebeplerden biri bu.

AKP Hükümeti’nin Kemal Derviş’i var mı? Var aslında… Bire bir ona benzemese de dışarıdan geldi ve ekonominin dümenine oturdu.

Mehmet Şimşek’ten söz ediyorum.

Ekonomi çıkmaza girince Erdoğan içeride ve dışarıda saygın bir isim arayışına girdi. Ve daha önce bakanlık yapan Şimşek’e güçlükle ikna ederek ekonominin başına getirdi. Derviş gibi Şimşek de ‘ekonominin kurtarıcısı’ olarak hükümette yer aldı.

Mehmet Şimşek ipleri öylesine eline aldı ki Erdoğan’a ‘hayır’ diyebildi. Ve Erdoğan da çaresiz bunu kabullendi. Normal şartlarda olacak şey değil. Neye mi ‘hayır’ dedi Şimşek? 31 Mart seçimlerinden önce emeklilerin maaş artışına dengeleri bozacağı gerekçesiyle ‘Olmaz’ dedi ve resti çekti. Erdoğan ilk kez istediğini yaptıramadı. Seçimin kaderini etkileyeceği açık açık görünmesine rağmen Erdoğan emeklilere kesenin ağzını açamadı. Şimşek ‘Dur!’ dedi çünkü.

Asker, Ecevit’e haber gönderdi: Koltuğu Özkan’a bırak!

1999 seçimlerinde birinci parti olan Ecevit’in DSP’si özellikle ekonomi alanında yaşanan krizlerden dolayı, hükümet ortağı Bahçeli’nin ‘erken seçim’ çağrısıyla gidilen 2002 seçimlerinde yere çakıldı. Seçimin zamanlaması iktidar açısından çok kötüydü. Hükümet partileri DSP, MHP, ve ANAP baraj altında kaldı. DSP’nin düşüşünü dünya siyaset tarihi yazmadı. Bir seçim aralığında birincilikten sonunculuğa… Rakamla ifade etmek gerekirse 99’da yüzde 22 olan DSP’nin oy oranı 2002’de yüzde 1’e düştü.

DSP’nin kar gibi erimesinin iki nedeni vardı; Başarısız politikalar ve Ecevit’in sağlığı… Ecevit yaşından dolayı yürümekte bile zorlanmaya başladı. Günlerce hastanede yattı. Koalisyon liderlerinin toplantısına hastane ev sahipliği yapardı. Ecevit hastane önünde toplananlara pencereden elini güçlükle sallayabiliyordu. Asker, Ecevit’e koltuğu Hüsamettin Özkan’a bırakması için haber gönderdi.

Ve siyasi kriz patladı. DSP ikiye bölündü. Ecevit bozulan sağlığına rağmen siyasete devam etme kararı aldı. 2002 seçimlerinde mitinglere özel asansörlü seçim otobüslerinde katılabildi. Bir zamanlar adı dağa taşa ‘Karaoğlan’ diye yazılan Ecevit zamanında çekilmesini bilmediği için siyasetten bir acuze olarak uğurlandı. Bu final doğrusu ona hiç yakışmadı. Bile bile ladesle, eşi Rahşan hanımla birlikte kaybedeceği seçime girmekten geri durmadı.

Erdoğan için yakıştırılan ‘Ecevitleşme süreci’ sonunun Ecevit’e benzeyecek olmasından… Kaderin cilvesi Ecevit’in de ortağı Bahçeli’ydi. Erken seçim ve hükümetin gidişatına Ecevit ve Yılmaz’a rağmen Bahçeli tek başına karar verdi. Ve o erken seçim bir dönemin sonu, yeni bir devrin başlangıcı oldu. Erdoğan’ın AKP’sinin iktidar yılları başladı.

O yıllarda hiç unutmam Bahçeli’nin kurmaylarından biriyle konuşurken “AKP’yi Amerika getirdi. Arkasında dış güçler var.” deyince, “Sizin aceleniz neydi, erken seçim kararını siz aldırdınız ve AKP’nin önünü açtınız!” diye tepki göstermiştim. O MHP’liye ‘susmak ve mahçup olmak’ düşmüştü.

Devlet Bahçeli yine kilit isim!

AKP iktidarı için Bahçeli yine kilit isim… Daha doğrusu Meclis çoğunluğu için Erdoğan, Bahçeli’ye muhtaç… Bahçeli 31 Mart’tan sonra Erdoğan’ın CHP’ye yaklaşması üzerine yan çizmeye ve kulvar dışına çıkmaya başladı. Tıpkı Derviş’e yüklendiği gibi Şimşek’e verdi veriştirdi. Şimşek’e ‘müfsit’ sıfatını layık gördü. Sonra da kliple Erdoğan’a ‘Senin kölen değilim’ mesajı gönderdi. Akla ziyan açıklamalarla krizin üstünü örtmeye çalışsa da o çatlak orada duruyor.

Bahçeli yine bir ‘erken seçimin ateşleyicisi’ olabilir mi? Niye olmasın… MHP’nin muhalefet saflarına geçmesi AKP’nin kolunu kanadını kırar ve Meclis’te yalnız bırakır. Her şey Bahçeli’nin derin abisinin bir el işaretine bakar.

Mehmet Şimşek’e rağmen ekonomi düzlüğe çıkmadı. Ve ufukta bir umut da görünmüyor. Hem Erdoğan hem Şimşek kaç defa tarih verdi; “Enflasyon düşmeye başlayacak.” diye. Ne hayat pahalılığı durdu ne de döviz geriletebildi. Başta emekli olmak üzere her vatandaşa hayat zehir oldu. Mutfakta tencere eskisi gibi kaynamıyor. Yaygın tabirle, yangın var mutfakta…

Şimşek’in politikaları bir yıl oldu yangına bir tas su dökemedi. Alevler mutfaktan diğer odalara sıçradı. Çarşı, pazar, marketlerde etiketler füze gibi… Etiketler üç günde bir değişiyor. Cumhuriyet tarihinde böylesi görülmedi. Seçmen 31 Mart’ta AKP’yi iktidardan indirdi. ‘Topal ördek’ durumuna düşürdü. 10 ay önce verdiği yetkiyi geri aldı.

Sağlığıyla ilgili yeni çok şeyler dinledim!

Erdoğan iktidar ipini elinden kaçırdı. Ekonomiden, dış politikaya işler daha da kötüleşiyor. AKP güneş görmüş kar gibi erimeye başladı. Erdoğan da arkadaşları da bu gerçeğin farkında. Kötü gidişatı durdurması mümkün görünmüyor. O sihirli değnek de artık muhalefetin elinde. AKP’nin oyları ‘küçük parçalar’ halinde değil ‘büyük kütleler’ halinde kopacak. Erdoğan duvara dayandı. İstese de veremiyor. İşte emekli maaşları konusundaki çaresiz hali…

Dışarıda itibarı ‘beş paralık’ oldu. Amerika ve Avrupa başkentlerinde ‘gidici olduğu’ biliniyor. Joe Biden, Beyaz Saray randevusunu iptal etti. Erdoğan çok istemesine rağmen Biden başkanlığı döneminde Beyaz Saray’a giremedi. Eskiden ülkeler arasında mekik dokurdu. Şimdi gidebildiği ülke sayısı bir elin parmakları kadar ancak. AİHM’den dolayı Avrupa kapıları kapalı. İçeride ‘tek başına’ kalmış durumda.

Sağlığıyla ilgili spekülasyonlar çok. Yeni çok şeyler dinledim. İlaç yüklemesiyle ancak programlarını sürdürebiliyor. Ve giderek durumu da kötüleşiyor. Toplantıların, programların süresini ‘sağlığı’ belirliyor. Öteden beri ‘Erdoğan’ın sağlığı’ çok tüketilmiş bir konu olduğu için fazla ayrıntıya girmek istemiyorum. Bugünü dünden kötü, yarını bugünden… Parti yöneticileri bile ‘4 yıllık sürenin’ sonunu göremiyor. Erdoğan, Ecevit kadar elden ayaktan düşmez ama ‘sağlığı’ politikalarını etkiler.

Ben de o AKP’liye katılıyorum, Erdoğan ‘Ecevitleşme sürecine’ girdi. Hem iktidarı hem kendisi hem de partisi AKP bir ‘hasta adam’ görünümünde… Ve durumu giderek kötüleşme eğiliminde. Galiba Erdoğan siyasetten Ecevit gibi bir hem sağlık hem de politik açıdan ‘hasta adam’ olarak uğurlanacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. MHP nin başindaki Tayyipten farksız mı. Altına bez bağlayacak hale gelmiş.Kulakları kafasını geçmiş. Bizim oranın deyimiyle gözünün feri gitmiş. Onuda ilaçlarla ayakta tutuyorlar. Metamfetamin azıcık azıcık.

  2. Rahmetli Ecevit ile Yezit RTE arasında en ufak siyasi bir benzerlik yoktur. Milyonların hakkını gözeten Ecevit ile milyonların hakkını gasp eden RTE, israftan gösterişten ve riyadan kaçınan Ecevit ile İblis saltanatı içerisinde hayat süren müsrif Karun RTE ile kıyaslanması, aynı yazı içerisinde isimlerinin yan yana gelmesi bile züldür.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin