Erdoğan, Özgür Özel’i Deniz Baykal’a çevirir mi dersiniz?

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

31 Mart Yerel Seçimleri, Türkiye’nin önünde yeni bir dönemin kapısını araladı. AK Partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bu seçimler olmamış gibi davranıp, sandığı hükümsüz hale getirmenin peşinde. Bu oyunu boşa çıkarma sorumluluğu ise muhalefetin temsilcisi konumdaki CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel’in omuzlarında.

Üç hafta önce gerçekleşen seçimler parlamenter sistemde yaşanmış olsaydı, Türkiye şimdi erken seçimi konuşuyor olacaktı. ‘Tek Adam’ rejimi bu kadar kökleşmemiş olacağı için de kamuoyundan tepki çok daha belirgin şekilde yükselecek ve muhtemelen bir yıl içinde sandık seçmenin önüne konulacaktı. Şimdi ise seçimden birinci olarak çıkmış partinin lideri, seçmenin “Yeter artık!” dediği partinin lideri tarafından kabul edileceği için demokratik sistemin çalıştığını varsayıp buna sevinir durumdayız.

Değişimin ete kemiğe bürünmüş hali, seçimden bir hafta sonra Sabah Gazetesi’nin 8 Nisan tarihli nüshasına CHP lideri Özel’in sözlerinin manşet yapılmasıyla kendini gösterdi. Siyaset ve medyadan pek çok bilinen isim, damat Berat Albayrak’ın ağabeyi Serhat Albayrak’ın bu manşet için Beştepe Sarayı’ndan izin aldığını öne sürdü.

40 yıla yakın bir süre medyanın farklı kademelerinde görev yapmış biri olarak benim düşüncem böyle bir iznin alınmadığı yönünde. Bunu hem Serhat Albayrak’ı, hem Yavuz Donat’ı tanıyan, hem de günlük yayın akışının nasıl yürüdüğünü bilen biri olarak ifade ediyorum.

Röportajı yapan Yavuz Donat’ın gazetede büyük bir ağırlığı var. Sabah’ta yazıyor ama siyaset dünyasında herkesle diyalogu olan bir gazeteci/yazar. Bu konumdaki yazar, seçimin tartışmasız galibi ana muhalefet partisi lideri ile görüşüp röportaj yapıyor ve bunu köşesine taşıyor. Seçimin galibi partinin lideri de “koltuğu sarsıldı” denen Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında, “Makama saygıdan asla taviz yok!” diyorsa Serhat Albayrak bile olsa bu sözleri manşet yapmak için izin alma gereği duymaz.

ERDOĞAN-ÖZEL GÖRÜŞMESİ KRİTİK

Özgür Özel’in bu sözleri, yeni dönemde siyasetin nasıl işleyeceğine ilişkin yol haritası niteliğindeydi. Erdoğan ile nerede randevu verirse görüşebileceğini ifade etmesinden sonra, koltuğunun tartışmaya açılmayacağını anlayan Erdoğan karşı hamlede bulunmada gecikmedi. Erdoğan, “Sayın Özgür Özel’e kapımız açık, ele alacağımız konu başlıklarımız çok, ziyarete geldikleri anda oturur konuşuruz.” karşılığını vermesinden sonra iş randevunun tarihlendirilmesine kaldı.

Bu görüşme muhtemelen Erdoğan’ın, ABD Başkanı Joe Biden ile görüşeceği 9 Mayıs tarihinden önce gerçekleşecek. Erdoğan, muhalefetle diyalogda görünen bir lider olarak Washington’a gitmenin elini güçlendireceğini iyi bilir. Tabii, dün Dolmabahçe Sarayı’nda Erdoğan’ın Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’yi kabul etmesiyle suya düşmemiş ise…

Asıl konumuza dönelim. Seçim gecesi yaptığı balkon konuşmasında yenilgiyi açıkça kabul edip bundan ders çıkaracaklarını dile getiren Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısında ise, birinci parti olduklarını MHP lideri Bahçelivari hesaplamalarla ortaya koymaya çalıştı. Kendini seçimin galibiymiş gibi göstermeye kalkınca, CHP lideri Özgür Özel de AK Parti liderine yerini ve haddini bildirme gereği duydu. Sözlerinin özeti şu: “Türkiye ekonomisinin yüzde 80’ine, nüfusun yüzde 65’ine hizmet veren belediyeleri ve son birlikte girilen seçimin birinci partisinin genel başkanı, son seçimlerin ikinci partisi ama bir önceki seçimlerde cumhurbaşkanı seçilmiş olan ve bir partinin genel başkanı olan Erdoğan ile yapacağı görüşme.”

Özgür Özel’in mesajı açık. Ülkeyi içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtulmak için destek ve yardımcı olacaklarını ama kendini ülkenin sahibi görmeye devam etmesi halinde tavırlarının farklı olacağı mesajı verdi. Bu sözler olması gereken ve yerinde bir çıkış oldu. Yalnız bu görüşme bir riski de barındırıyor. Kendi stratejisini oluşturup yürüme yerine, reaksiyon ortaya koyma her zaman sorunlu bir tavır. Dün ak dediğine bugün kara diyebilen, dün her türlü hakaret yağdırdığına bugün övgüler dizebilen Erdoğan ile yapılacak görüşmede Özel’in kendini bir yere konumlandırması kolay olmaz.

Daha dün siyasi nezaket sınırlarının ötesinde galiz ifadelerle Özgür Özel’e ve partisine her türlü hakareti yağdıran bir Erdoğan var orta yerde. Özel, görüşmeye giderken söylenen sözleri unutmayacak elbette. Ancak bir taraftan da partisini yapılacak ilk seçimde daha büyük başarılara imza attırabilmek için bugünü yönetmesi gerektiğinin sorumluluğu içinde olacak.

Özel, yapılacak görüşme için büyük bir hazırlık yapıyor. Nasıl bir hazırlık yaptığını da kamuoyu ile paylaştı. Bu hazırlık yapılmalı. Lakin görüşmede Özel’in tek gündem maddesi olmalı: Hukuka dönmek.

ERDOĞAN-BAYKAL İLİŞKİLERİ

Erdoğan, hukuka dönmeyi kabul edecek mi etmeyecek mi bunu ilk günden itibaren ortaya koymalı. Özel, muhatabını bu kulvara sokmazsa/sokamazsa kendisi için Deniz Baykal’a dönüşme süreci başlamış demektir.

Deniz Baykal, CHP’nin Genel Başkanı olduğu dönemde yasaklı Erdoğan’ın önündeki siyaset yapma engellerini aşma yolunda en kritik adımı attı. 22 Şubat 2003’de gerçekleşen bu görüşme sonrasında Erdoğan’a milletvekilliği ve Başbakanlık yolu açılmış oldu.

Aynı Deniz Baykal, bu hamleden sonra bu kez de uyguladığı uzlaşmaz politika ile AK Parti’nin ve Erdoğan’ın iktidarda kalmasını sağladı. Deniz Baykal’ın Erdoğan’a uzattığı ikinci can simidi ise AK Parti’nin çoğunluğu kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimleri ardından oldu. Sandıktan koalisyon tablosu çıktığında yeni hükümetin hangi partiler arasında kurulacağı merak edilirken Ankara’da sürpriz bir görüşme gerçekleşti.

Görevi “en yaşlı üye” sıfatıyla Meclis’in açılışını yapmak ve yeri başkanını seçmesini sağlamak olan Deniz Baykal, daveti üzerine kalkıp Erdoğan ile görüşmeye gitti. Üzerinde başka hiçbir sıfat olmamasına rağmen, görüşme sonrasında sarf ettiği sözlerle herkesi şaşırttı:

“Bir an önce Türkiye’de istikrarın sağlanması, çözümün bulunması gerektiği konusunda ortak bir anlayışa sahip olduğumuzu gördüm. Ben de bir an önce Türkiye bu belirsizlik dönemini aşmalıdır anlayışındayım, Sayın Cumhurbaşkanının da böyle olduğunu gördüm.”

10 Haziran’da gerçekleşen ve çok masummuş gibi görünen bu görüşme ve sonrasındaki açıklamaların altında yatanların neler olduğu çok geçmeden ortaya çıktı. Ülke iktidar eliyle bir şiddet sarmalına sokuldu.

Suriye ile savaşa girme sürecinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler ve Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu görüşmesinde konuşulanlar, bu sürece ışık tutacak nitelikteydi. Ses kaydının doğruluğu devleti yönetenler tarafından da kabul edilen konuşmada Hakan Fidan’a ait olduğu söylenen ses şunları söylüyordu:

“Şimdi bakın komutanım, şimdi biz gerekçeyse gerekçeyi, ben öbür tarafa 4 tane adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım. Problem değil o. Gerekçe üretilir.”

1 Kasım’a kadar geçen 5 aylık süreçte, Hakan Fidan’ın Suriye için söylediğinin bir benzeri yöntemle bu ülkede 862 kişi teröre kurban verilip insanlar can kaygısına düşürülüp 1 Kasım sonuçları elde edildi. Umarım Özgür Özel, ‘Baykallaşma’ sürecini bu ülkeye yaşatıp Erdoğan’ın önünü açan kişi olmaz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

6 YORUMLAR

  1. Bildiğiniz üzere özgür derindevletin adamıdır. Ergenekonun siyasi başarısıdır bu seçim sonuçları. Ergenekonun da amacı ülke türkçü ve dinsiz olsun yeter, gerisi önemli değil. O yüzden şu an uyum içerisinde çalışacaklarına eminim. Chp belediyelerinin şu an yaptığı da akp nin 20 sene önceki yaptıkları.

  2. Size tebessüm ediyorum.
    Hangi filmi izlesek bu filmdir demez kendimizi kurguya kaptırır bazen ağlarız, bazen güleriz, bazen oh be deriz ama çok az kontrolü kaybetmeyip ulan bu senaryo senaryo sakin ol deriz, en azından ben öyle derim.
    İş siyasete gelince çoğunlukla iyi senaryo, iyi toplum mühendisliği der çok az da kontrolümü kabedip ne biçim siyaset dediğim olur.
    İyi tatiller.

  3. Türk siyasetinin gelmiş geçmiş en büyük felaketi kuşkusuz TAYYİP tir.Sonra Bahçeli,Baykal,Ecevit ,Ekrem İmamoğlu,Meral Akşener ve Özal’dır. Özel istesede bunlara benzeyemez. Hem o kadar muhteris değil,Hem de ekmeğini sadece siyasetten arayacak kadar vasıfsız değil.

    • Kulağa hoş geliyor. Ama bu benzemez dediğiniz kişi atten kemikten yaratılmış, Hz Adem ve Havva (as) soyundan gelen kul değil mi? O da diğerleri gibi dünya metaıyla imtahan olmayacak mı? Burası da Türkiye değil mi? Onun da bi ajandası yok mudur? O da rövanşist davranmayacak mı?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin