“Biz bitti demeden bitmez!” o noktaya geldiğinin itirafıdır 

TARIK TOROS | YORUM

AKP yerel seçim yenilgisinin şokunu atlatamamış. Erdoğan’ın son TBMM grup toplantısı performansı bu yönüyle hayli aydınlatıcı oldu: “Biz bitti demeden hiçbir şey bitmez ve bitmeyecek.” (17 Nisan 2024)

Daha sözlerini tamamlamamışken başlıkların böyle atılacağını kolayca tahmin etmek mümkündü. O ana kadar telefonuyla oynayan vekiller bile ayağa kalktı ve coşkulu alkışladı çünkü.

***

Erdoğan, Müslümanlıkta sıkışma anlarında telaffuz edilen “Allah bitti demeden bitmez!” cümlesini kendine uyarladı. Kendini “Tanrı” yerine koydu veya koymadı, benim alanım değil. Siyasi yönüyle “Tanrı-Lider” psikolojisi içinde midir? Evet, öyledir.

***

Seçimli sistemlerde yöneticileri halk getirir, halk götürür. Tercih eden halktır, onaylıyorsa “Devam!” diyen halktır, “Bitti!” deyip değiştiren halktır.

Halk “Bitti!” deyince biter. “Biz bitti demeden bitmez!” sözü, halka meydan okumaktır. Bunda şaşılacak bir şey de yoktur. Uzun yıllardır sandık iradesine saygısı kalmamış, seçimlerde türlü manipülasyonları ve hileleri devreye sokmaktan çekinmeyen rejim, bunu geçenlerde Devlet Bahçeli’nin ağzından ilan etmişti: “Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır.” (9 Nisan 2024)

***

Dolayısıyla burada merak edilen, rejimin hangi yolu izleyeceği değil muhalefetin tercihlerinin ne olacağıdır. Yakın geleceği bu belirleyecek. Hoş, siyaset aksiyon alsa da almasa da “büyük buhran” kapıyı çaldı. Korkunç, tarif edilemeyecek, yüz yıldır görülmemiş bir yoksullaşma söz konusu. Ali Bulaç’ın ifadesiyle ‘Çanakkale harbinden beri ülkenin başına gelmiş en büyük felaket olan AKP’, Birinci Dünya Savaşı’ndan bu tarafa yaşanmamış bir kıtlığa ve yokluğa damgasını vuracak. Tsunami kıyıya vurmaya başladı.

***

Erdoğan’ın seçimin ardından dersler çıkarıp yumuşayacağı, parlamenter sisteme dönüş dahil seçenekleri değerlendireceği, hukuka döneceği, kimi siyasi tutukluları tahliye edeceğini düşünenlerin iyi niyetlerinden kuşkulu değilim; fakat öngörü becerilerini yitirdiklerini rahatlıkla söyleyebilirim.

***

Erdoğan, “Biz bitti demeden bitmez!” sözüyle, o noktaya geldiğini itiraf etmiştir. AKP eski gücünde değil. Bunun o da farkında. Farkında olmadığı şey, ne yaparsa yapsın bunu değiştiremeyecek oluşu. Yeri gelecek demir yumruğunu kullanacak, yeri gelecek gündem değiştirecek, yani hep pedal çevirmeye devam edecek. Bırakırsa düşer. Tarihteki tüm örnekleri gibi Erdoğan da benzer bir finali yaşayacak. Ne yaparsa yapsın!

***

Partisine küsüp CHP’ye oy veren AKP seçmeni kaç kişidir, hesabı kolay değil. Fakat sandığa gitmeyen AKP seçmeni kaç kişidir? Bunu en iyi AKP genel merkezi bilir. Tüm kayıtlar orada tutuluyor. Erdoğan o seçmeni kaybetti, sanıyor ki sonraki seçimde ikna etmeyi başaracak.

“Ekonomiyi o bozdu, o düzeltir!” diye düşünen seçmen, Erdoğan orada oturduğu sürece düzelmeyeceği gibi, daha da kötüye gideceğini gördü ve ondan vazgeçti.

***

Erdoğan kadar çevresi de denizin bittiğinin farkında. Bunun telaşı var. Haliyle Abdülkadir Selvi’nin Hürriyet’teki yazısı, bir yumuşama emaresi değil bitişin ilanıdır: “Osman Kavala’nın hapiste tutulması AK Parti’ye ne fayda sağlıyor? Artık iklimin değişmesi ve baharın gelmesi gerekiyor. Yeniden reformcu kimliğine dönmüş bir AK Parti ve Avrupa Birliği hedefine yürüyen bir Türkiye. Formül net; ekonomiyi büyüt, özgürlükleri genişlet.” (17 Nisan 2024)

***

Metnin Türkçesi şu, çevirip okuyalım: Tutuklamalar siyasiydi, bundan fayda umuldu. Parti, AB yolundan saptı. Reformculuk falan hak getire. İklim kışa döndü.

Bunlar malum da son cümle problemli.

Önermeyi yanlış kurarsanız, tüm teoriniz çöpe gider.

Parti ve ideolojiden bağımsız, Türkiye’de geniş yığınlar zenginleşerek özgürleşeceklerini zannederler. Kaba, maddeci bir tutumdur bu. Halbuki, özgürleşerek zenginleşebilirsiniz. 

Özelde de böyledir: Özgürleşerek kendinizi gerçekleştirebilir hatta kainata meydan okuyabilirsiniz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin