Bir devlet nasıl batırılır?

HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ

Başlığım ağır gelmiş olabilir. Maksadım siz kıymetli okurlarımı suâl vesilesi ile bir nebze tefekküre sevk etmek, o kadar. Yıkmak, inşâ etmek gazetecilerin işi olmadı, olmayacak da.

Tek adam rejimlerinin halkın haber alma hakkını ifa eden gazetecilere “terörist” veya “darbeci” yaftası yapıştırması bu hakikati değiştirmez.

UZAĞA GİTMEYE LÜZUM YOK

Kaldı ki 17/25 Aralık 2013 tarihinde ortalığa saçılan rüşvet, iltimas ve irtikap suçlarını örtbas etmek maksadıyla bağımsız mahkemelere darbe tertip etmiş, o gün kendisine “dur” demeyen her şahıs ve müessesenin istikrarlı pısırıklığından cesaret alarak tek adam rejiminin duvarlarını örmüş bir lider varken devletin nasıl yıkılacağını bilmek için uzağa gitmeye hiç lüzum yok.

Recep Tayyip Erdoğan serapa devlet yıkmanın timsalidir.

Erdoğan herhangi bir harici tazyik yahut müdahaleye ihtiyaç duyulmadan bir devleti içten içe çökertmeyi başarmış bir “rol model” olarak siyaset tarihindeki yerini şimdiden almıştır.

Ne bir askerî darbe ne de dış mihrak. Bir devleti eline teslim ediyorsunuz ve o devletin hafızasını, teamüllerini, kanun ve nizamını, vasıflı kadrolarını ağaç budar gibi buduyor.

Kendisine rey veren kitleleri tıpkı 1930’ların Almanyasında Hitler’in yaptığı gibi “Tek devlet, tek millet, tek lider, tek bayrak” ninnisi ile uyutuyor.

BULDOZER OPERATÖRÜ ERDOĞAN

Hizmet Hareketi’ni “silindirle ezmeye devam ediyor” diye Erdoğan’a ilişmeyenlerin yanı sıra kendi gizli ajandaları için ona destek veren Devlet Bahçeli ve Doğu Perinçek gibi isimler eserleri ile ne kadar iftihar etseler azdır!

Halkın can ve mal emniyeti için buldozer operatörü bile yapılmayacak birini “padişah yetkileri” ile devletin başına geçirdiler.

İktidarı kendi aralarında taksim edenlerin görmezden geldiği büyük çöküşün ise bütün dünya farkında.

İngiliz Ashmore Group, Türkiye’nin çöküşünü Latin Amerika devletlerinden Venezuela’nın çöküşüne benzetti.

VENEZUELA’NIN İZİNDEN UÇURUMA DOĞRU…

Ashmore Group’tan Jan Dehn, Venezuela’nın petrole bağımlı ekonomisinden daha çok çeşitliliğe sahip olsa da Türkiye’nin çöküşe sebep olabilecek benzer hatalı adımları attığını vurguluyor.

Dehn’e göre Erdoğan çöküşün önüne geçmek için sermaye kontrolü ve kamulaştırma gibi radikal kararlara ilaveten özel mülkiyete doğrudan müdahalede dahi bulunabilir.

Zira sistemi ayakta tutmakta zorlanıyor ve çöküşün fâili olarak siyasi bedel  ödemeye başladı. Ne yapıp edip para bulması elzem. Bu yüzden krizin sebepleri yerine neticelerini bertaraf etme telaşına düştü.

Dehn’in şu tespitleri tam da Erdoğan’ın muhtemel adımlarını tarif ediyor:

*Ekonomideki manzara kötüleşirken, yatırımcılar ve şirketler zenginliklerini ve geçim kaynaklarını korumak için harekete geçmeye başlar. 

*Bu da sermaye ülke dışına çıkması, yatırımların azalması ve diğer önlem stratejileriyle neticelenir. 

*Hükümet kötü gidişattan özel sektörü sorumlu tutmaya başlar, herhangi bir önlem almaları engellemek yönünde harekete geçer. 

*Sermaye kontrollerini devreye sokar, millîleştirme safahatı başlar, mukavelelerin sınırları zorlanır.

ARTIK GELECEK YOKTUR!

Pekâlâ bu kararlar ekonomiyi batmaktan kurtarır mı?

Cevap yine Dehn’e ait: “En sonunda hükümetin elinde herhangi bir finansman kalmaması, büyümenin durması ve ekonominin derin bir krizin içine çekilmesi ile sonuçlanır. Artık gelecek yoktur.”

Bu tespitler ile Erdoğan’ın 6 Temmuz’da gece yarısı kararnamesi ile Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya’yı azletmesini birleştirdiğimde “Bir devlet nasıl batırılır?” suâlinin cevabı zihnimde daha berrak hâle geliyor.

Erdoğan artık TCMB’nin de başkanı olduğunu bugün resmen ilan etti.

Dedi ki: “Davul birinde, tokmak birinde, yanlış bir anlayış. Bedelini kim ödeyecek? Siyasetçi ödeyecek. Mutluluğunu kim yaşayacak? Banka başındaki. Yok böyle bir şey. Verilen karara uyacaksın.”

Meâli şu: “Bundan böyle ben söyleyeceğim Merkez Bankası icra edecek.”

HIRSIZLIK BULAŞICIDIR

Bankacılar arasında “Damat Berat’ın kuklası” diye nam salmış yeni TCMB Başkanı Murat Uysal’ın yüksek lisans tezinin “intihal” çıkması da gösterdi ki hırsızlık sari bir hastalık.

Herkes bu âlemde birbirini tanır ve kendisine yakın hissettiği insanlarla birlikte oturur kalkar.

Uysal’ın yaptığı intihali görmezden gelen danışman hoca (Prof. Dr. Erişah Arıcan) Erdoğan tarafından Borsa İstanbul (BİST) başkanlığı ve Türkiye Varlık Fonu yönetim kurulu üyeliği ile taltif edilmişti.

Kazan-kazan düsturu AKP’nin devr-i iktidarında böyle işliyor.

Bazı raporlarda yeni TCMB Başkanı Uysal’ın faiz kararını hiçbir baskı altında kalmadan vereceğine dair tespitleri okuyunca gülüp geçmek istesem de gönlüm elvermiyor.

Bu kadar tahribata rağmen hâlâ “asayiş berkemal” diyebilenlerin iştiyak ve heyecanının temelinde yatan sebepleri merak ediyorum. Yine de işin içinden çıkamıyorum.

Bir devlet başka nasıl batırılabilir ki!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin