11 günde iki zirve; kriz çözülemiyor!

NECİP F. BAHADIR | YORUM

Eğer siyasetin gündemi zayıf olsaydı, Muazzez Akkaya’nın Sezai Karakoç’un mezar ziyaretini yorumlamak isterdim. “Geç kalmadın mı Muazzez?” diye sorardım önce, ardından “Ne olur Mona Rosa’nın büyüsünü bozma, meseleyi magazinleştirme!” diye çıkışırdım. Ve sizlere kısaca Mona Rosa’nın esrarengiz hikayesini anlatırdım;

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa 

Henüz dinlemedin benden türküler 

Benim aşkım uymaz öyle her saza 

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler, mısraları eşliğinde.

Ya da Sinan Ateş’in eşi Ayşe Hanım’ın gündemi alt üst eden açıklamalarına değinirdim. Ayşe Hanım’ın ifşa ettiği, MHP yöneticisi ‘İsmet Büyükataman, Abdülhamit Gül ve Sinan Ateş’ üçgeninde gelişen 10 bin kişilik fişleme olayına dikkat çeker, “Ne iş bu?” diye sorardım. “Olağanüstü Hal Komisyonu dışında kamuoyunun haberdar olmadığı başka bir komisyon mu var?” sorusunun üstüne giderdim. Bu yabana atılacak konu değil!

Sonra Ayşe Hanım’ın Ankara’nın semalarında yankılanan ‘adalet çığlığını’ yazmak isterdim. Şu sözlere bakın; “Korkuyorum, Ankara’nın göbeğinde siyasi cinayet işlenebiliyorsa bu insanlardan her şey beklenebilir. İnsan değil bunlar cani… Sinan’ı katlettiler, beni de tehdit etmeye başladılar.”

Ayşe Hanım’ın ahı sadece MHP’yi değil, AKP iktidarını hatta devleti de yakar. Nitekim yakmakta… Ateş bacayı sardı.

Bu satırları ‘anneler gününde’ yazıyorum. Ekranlar, haberler, sosyal medya ‘anneler’ üzerine duygusal mesajlar, ünlülerin anneleriyle çektirdikleri fotoğraflarla dolu. Bu konuyu yazsaydım başka açıdan yaklaşır, tersten örnekler vererek, “Boynu büyük annesizleri de hatırlayın, lütfen onları fazla incitmeyin!” diye yalvarmak isterdim.

Yazarınız öncelikle siyasi gelişmeleri yorumlamayı kendisine görev edindi. Dolayısıyla bugün bana pek sevimli gelmese de 11 gün aradan sonra gerçekleşen Erdoğan – Bahçeli görüşmesini analiz etmeye çalışacağım. Peşinen söyleyeyim, elimde kulis bilgisi veya haber kırıntısı yok, fotoğrafa bakarak bazı sorular soracağım. Yazı her zaman cevap vermez, soru da sorar ve soruyla tarihe not düşülür.

Suç üstü yakalanan MHP’yi ‘Ateş’ bastı!

Bu kez Bahçeli Saray’a yani Erdoğan’a gitti. İlkine göre 15 dakika daha uzun sürdü. ‘Neden görüştükleri ve ne konuştukları’ hakkında hiçbir açıklama yapılmadı. Sürpriz değil. Her iki partinin de kamuoyunu ‘aydınlatmamak’ ve medyaya ‘bilgilendirmemek’ gibi alışkanlıkları var! Zirve hangi ihtiyaca binaen gerçekleşti? Siyasette sık görüşmeler hayra yorulmaz. Aksine ‘krizlerin, sıkıntıların’ ilanıdır.

11 gün içinde Erdoğan ile Bahçeli’yi bir araya getirecek hangi kriz veya sıkıntı yaşandı? Akla hemen Sinan Ateş iddianamesi geliyor. Yukarıda söylediğim gibi iddianamenin zayıflığı karşısında aile isyan halinde… Kamuoyu da öyle. Medya konunun üstüne üstüne gidiyor ve can alıcı sorular soruyor. O kadar somut delile ve ifadeye rağmen iddianame MHP’yi suikastın dışında tutuyor. Bu durum MHP’nin lehine mi aleyhine mi? Pek lehine olduğu söylenemez. Savcının yazmadığını medya yazıyor ve kamuoyunun bilgisine sunuyor. MHP’yi ‘Ateş’ bastı. Bahçeli’nin MHP’si zan altında.

MHP sessiz… ‘Sükut ikrardan gelir!’ Verecek cevabı yok çünkü. Suçüstü yakalandı. Ne diyebilir ki… Bahçeli grupta haberlere isyan ederken, “Kimin elinde bilgi belge varsa savcılığa versin!” dedi. Hangi savcıya? Bu iddianameyi yazan savcıya (Mehmet Aykut Cihangir) mı? Savcı elindeki bilgi ve belgeleri bile iddianameyi koymadı. Bahçeli’nin çağrısı beyhude… Ve partinin üzerindeki kara bulutları dağıtmaya yetmedi. Aksine daha da yoğunlaştırdı.

Acaba Bahçeli MHP’yi iddianemenin dışında bırakan Erdoğan’a teşekkür etmek ve minnettarlığını belirtmek için gitmiş olabilir mi? İhtimaldir. Ama zayıf… Tetikçinin Ülkü Ocakları’na tahsisli bir otomobille ‘kaçırıldığı’ ana ilişkin muhtemelen emniyet fezlekesinden sızdırılan fotoğrafların ‘hesabını sormak’ için gitmiş olabilir mi? Bu da bir ihtimal…

Savcının marifetiyle iddianamenin dışında kalsa da MHP suikastın tam göbeğinde. Kamuoyunun kanaatini değiştirmek için aksini ispat etmek zorunda. Bahçeli’nin muhatabı Erdoğan değil kamuoyu…

Zirvenin nedeni Özel’le yaptığı görüşme olabilir mi? MHP lideri hafta içinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’le görüştü. Buna da pek ihtimal vermiyorum. Görüşmede AKP’yi veya hükümeti ilgilendirecek hususlar gündeme gelmedi ki… Koşa koşa Erdoğan’a giderek bilgi versin. Hem Özel’le Erdoğan da görüştü. Bahçeli’nin Özel’le buluşması ‘acil ve önemli görüşme’ sebebi olamaz. Nedenini başka yerde aramak lazım.

Erdoğan’ın suçları dosyalanıyor mu?

Görüşmeden hemen önce Ankara Emniyeti’nde ses getiren bir operasyon gerçekleşti. Üç üst düzey emniyet mensubu açığa alındı. Haklarındaki iddialar korkunç… Ayhan Bora Kaplan dosyası kapsamında AKP yöneticileri ve bakanlarla ilgili çalışma yaptıkları ileri sürüldü. Medyaya yansıdığına göre MİT bile devreye girmiş ve ‘siyasi operasyon iddiası’ araştırılıyormuş… MHP’nin en iyi kadrolaştığı bakanlık İçişleri… Süleyman Soylu, MHP’nin kabinedeki bakanı gibi çalıştı. Operasyon MHP’ye mi dokundu?   

Erdoğan, Bahçeli ile görüşmesine saatler kala, ‘MHP’yi kastettiği’ tahmin edilen şu sözleri söyledi: “Ülkenin selameti yerine belli zümrenin menfaatini gözeten dar kadrocu anlayışların adalet teşkilatı dahil devlet kurumlarında yuvalanmasına izin vermeyeceğiz.”

Cumhurbaşkanı’nın ‘Belli…’ dediği zümre kim? Bu cümlenin adresi doğrudan MHP olmasın? Evet, parmaklar MHP’yi gösteriyor. AKP açısından bu ciddi bir mesele… Yeni bir ‘17-25 Aralık’ operasyonu olarak görüyor.

Bu konu başlı başına zirvenin nedeni olabilir. AKP’nin en büyük korkusu suçlarının dosyalanması… Erdoğan’ın en hassa olduğu mesele bu. İşaretini alır almaz önünü kesiyor. İnsanın aklına gelmiyor değil acaba MHP, Erdoğan hakkında dosya mı topluyor? Cumhur İttifakı’nın üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Köprülerin atılacağı günler çok uzak değil. Bahçeli’den her an ‘yeter artık’ çıkışı bekleniyor.

Zirvenin konusu Ankara operasyonu ise ‘kılıçlar çekildi’ demektir. Ne Erdoğan geri adım atar, ne de Bahçeli… Karşılıklı hamleler burada kalmaz. Arkası mutlaka gelir. Erdoğan kesinlikle MHP’nin yanına bırakmaz, MHP de Erdoğan’ın… Acaba Sinan Ateş iddianamesi üzerine MHP’yi zan altında bırakan tartışmalarda AKP’nin eli mi var? Erdoğan, MHP’yi dışarıda tutarak Bahçeli’ye tuzak mı kurdu? Boşuna denmemiş; ‘İstanbul Bizans, Ankara kahpe Bizanstır’ diye…

Erdoğan, yan çizen, kendisine şarkılarla mesajlar gönderen Bahçeli’yi Ateş’inden yakaladı, kolay bırakmaz.

10 gün önce Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş yeni anayasa turuna çıktı. DEM’den CHP’ye kadar birçok partiyle görüştü. Bu satırların yazıldığı ana kadar randevu alamadığı partilerden biri MHP’ydi. MHP’nin Kurtulmuş’a kapılarını kapatacağı anlamına gelmez bu. Fakat 10 gün ötelemesi bile başlı başına mesaj değil mi? MHP’nin ‘yeni anayasa’ konusunda çalışması olduğu kamuoyunun malumu…

Buna rağmen Kurtulmuş’a ‘gel’ dememesi ve kapının önünde bekletmesinin bir anlamı var. DEM yüzünden veya Can Atalay meselesinden dolayı Kurtulmuş’a tepkinin yansıması olabileceği gibi pekala ‘AKP’ye ve Erdoğan’a tavır’ diye de değerlendirilebilir. Yeni Anayasa Kurtulmuş’tan ziyade Erdoğan’ın öncelikli meselesi… Gündeme getiren ve Kurtulmuş’u harekete geçiren bizzat Erdoğan. Randevuyu geciktirmek kesinlikle Erdoğan’a bir mesaj…

11 gün arayla gerçekleşen iki zirve… Koalisyon dönemlerinde liderlerin krizleri çözmek için buluşmalarını hatırlatıyor. Siyasette kısa zaman dilimindeki görüşmeler normal karşılanamaz. Bir bit yeniği aranır. İki zirve de cumhur ittifakında çözülemeyen ciddi sorunlara işaret ediyor. İttifakı çatlatan krizin işaretleri bunlar. Benim merak ettiğim krizin boyutu ve şiddeti…

Bahçeli’nin şöyle bir vecizesi oldu; “DEM’lenmek yerine şekerli suyu tercih etmek bundan da yudum yudum içmek akla en yatkın seçenektir.”

MHP lideri hem çayda hem de suda demi sever aslında. Ya AKP – MHP şeker hastasıysa ne olacak? O yudum yudum içilen ‘şekerli su’ ittifakı komaya sokar ve geriye dönüşü de olmaz. Sanki o noktaya doğru hızla ilerliyoruz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin