109 yıl oldu: Bitmeyen soykırım…

PROF. M. EFE ÇAMAN | YORUM

Bugün 24 Nisan 2024. Tam 109 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ceberut İttihat ve Terakki Partisi’nin baskıcı rejimi altında milyonluk bir tebaa yok edildi. Ülkesini, ‘kaybedilen toprakları’ geri almak, yani yeniden imparatorluğu restore etmek ve onu bir milli imparatorluğa dönüştürebilmek için Büyük Savaş’a (Birinci Dünya Savaşı’na) sokan İttihatçı kafa, savaş süresince etnik temizlikçi ve homojen toplum yaratmaya yönelik bir siyaset izledi.

Bu siyasetin en önemli yapı taşlarından biri, gayrimüslim toplum unsurlarının – imparatorluk bakiyesinin – ortadan kaldırılmasıydı. Büyük Savaş, İttihatçı otoriter tek parti liderliğine bu korkunç ve yıkıcı planı hayata geçirme olanağı sundu. Milyonlarca Osmanlı tebaası insandan oluşan bir halk ortadan kaldırıldı. ‘Tehcir ve imha’ odaklı acımasız siyasetin sonucunda sayıları ciddi kaynaklarda bir ila bir buçuk milyon arasında tahmin edilen Ermeni nüfus yok oldu. 1920’lerin başında Türkiye topraklarında sadece 100 bin kadar Ermeni kalmıştı.

19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında, 1789 Fransız Devrimi’nin ve onun beraberinde getirdiği, tüm milletlere kendi ulus devletini kurma sözünün sonucu olan gelişim süreçlerinde, Osmanlı İmparatorluğu da tıpkı Rus Çarlığı ve Avusturya Macaristan gibi çok uluslu imparatorluklar gibi beklenen bir çözülme sürecine girmişti. İmparatorlukta başta Balkanlar ve Ortadoğu olmak üzere, bu akımdan etkilenmeyen hiçbir etnik grup yoktu. İttihatçı kadro, bu süreci metazori engellemeye çalışırken, ideolojik olarak birlik sağlamaya yetmeyen kimlik kategorilerinin yerine “Türkçülük” ve “Türk” kimliğini enstrümentalize etmeye başlamışlardı.

Bu çerçevede elde kalan Güneydoğu Avrupa ve Ortadoğu topraklarında Osmanlı demografisini Müslüman ve Türk olarak yeniden inşa etmek üzere kolları sıvamışlardı. Bu stratejik yaklaşım Arnavutluk, Makedonya ve Bosna’da tutmadı. Erime hızlandı, Birinci Dünya Savaşı, Balkan savaşlarının ardından bu süreci nihai olarak noktaladı. Ortadoğu’da ise Araplar yine Büyük Savaş içerisinde, Osmanlı’nın karşısında olan Britanya’nın da desteğiyle Osmanlı otoritesine karşı ayaklandı. Bu ayaklanmada İttihatçıların çok kültürlü ve ümmet kimliğine dayalı Osmanlı kimliğini Türk üstünlükçü bir bağlama çekip, Türkçülük bazlı bir etnik-ırkçı kimliği benimsemesi katalizör etkisi yapmıştı.

İttihatçılar Rus-Osmanlı cephesindeki mücadeleler esnasında Osmanlı-Rus cephe hattının gerisinde Ermeni çetelerin isyanlarıyla karşılaştı. Tüm diğer Osmanlı tebaası gibi Ermenilerden de bir grup kendi ulus devletlerinin kuruluşuna odaklanmaktaydı. Osmanlı Devleti Türkleştikçe ve kozmopolit olma özelliğini kaybettikçe bu akım imparatorluğun her yerinde patlak vermişti. Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan, akabinde diğer Balkan milletleri, birbirleri ardına bağımsız devletlerini kurmak üzere ayaklanmış, Osmanlı merkezi idaresi askeri güç kullanarak bu isyanları bastırmış, çok travmatik ve milli aidiyetleri tanımlayıcı önemde kurtuluş mücadeleleri yaşanmıştı.

Böylece Osmanlı ve onun eski tebaaları birbirlerini ‘ötekileştirdiler’ ve milli kimliklerinin referans noktası haline getirdiler. Böylece örneğin müstakil Yunan, Sırp veya Bulgar kimlikleri ve tarihleri oluşurken, bu yeni ulus devletler Osmanlı-Türk kimliğini kendilerinin ötekisi olarak konumlandırdılar. Aynı durum Ermeniler için de geçerliydi. Ancak Balkan devletlerinin aksine Ermeniler, Osmanlı’nın merkezi topraklarına çok daha yakındı. Rus cephesinin de sağladığı görece puslu atmosfer içerisinde İttihatçılar Ermeni isyanlarını bahane ederek etnik homojenleştirme planını uygulamaya koydu.

Buna göre nüfus yoğunluğu bulunan ve Ermenilerin demografik üstünlüğünde olan bölgeler başta olmak üzere, tüm Osmanlı bölgelerinden Ermeniler tehcir edilecek, yani zorunlu göçe maruz bırakılacaktı. Osmanlı Dâhiliye Nazırlığı çok ayrıntılı olarak bu ‘operasyonu’ planladı ve orduyla beraber uygulamaya geçirdi. Bazılarının iddia ettiği üzere ad-hoc bir uygulama olmadı. Planlama ve uygulama safhası oldukça profesyonelce tatbik edildi.

Özellikle vurgulanması gereken nokta, zorunlu göç uygulamasının salt sınırlı ve hudut-cephe bölgelerini kapsamaması, yurt sathında gerçekleştirilmesiydi. Bir diğer vurgulanması gereken nokta ise suçun şahsiliği uygulamasının terk edilmesi ve kolektif cezalandırma ve Sippenhaft (aile boyu cezalandırma veya takibat) uygulamalarının devreye sokulmasıydı. Diğer bir ifadeyle, devlete isyan eden çetecilerle mücadele ve bu çerçevede sadece suça karışmış olanların cezalandırılması gibi bir hukuk devleti uygulaması tercih edilmedi; bilakis isyan eden çok küçük yüzdelerde bir grup Ermeni çeteci bahane edilerek milyonlarca sivil, kadın, bebek, çocuk ve yaşlı dâhil, topluca cezalandırıldı.

Tüm Ermeniler, etnik kökenleri temel alınarak topluca zorunlu göç uygulamasına tabi tutuldu. Bu insanların vatandaşlık ve anayasal (Kanunu-u Esasi’ye dayalı) en temel hakları ihlal edildi. Türkiye’nin kısmen kabul ettiği zorunlu göç uygulamasının gayrı hukukiliği son derece açıktır. Kaldı ki modern soykırım tanımlarında bir halkın kendi yurdundan (otantik topraklarından) göç ettirilmesi ve bu yolla etnik mühendislik yapılması da kati olarak soykırımdır. Yani, “Biz Ermenileri öldürmedik, sadece onları başka bir bölgeye naklettik!” argümanı da soykırım yapılmadığına dair bir geçerli argüman oluşturmuyor.

Bunu tespit ettikten sonra, şimdi gelelim meselenin diğer boyutuna…

Zorunlu göçe tabi tutulan milyonlarca insan, yüzlerce kilometre yaya olarak yürütüldü. Dağ, ova, çöl, nehir gibi gayet zor topografya koşullarında, açlık, susuzluk, en temel barınma koşullarından yoksun, salgın hastalıklar ve sistematik öldürme, tecavüz ve işkencelere maruz bırakılarak Suriye çöllerine kadar nakledildi. Bu esnada inanılmaz rakamlarda insan kaybı yaşandı. Dahası Suriye’deki toplama alanlarına ulaşan Ermenilerin çok ciddi bir bölümü de sistematik olarak öldürüldü, toplu infazlara maruz bırakıldı.

Ermeni kız çocukları ve genç kadınların ciddi bölümü ailelere evlatlık olarak verildi ve asimile edilerek Müslümanlaştırıldı ve Türkofon hale geldi. Yine bu genç kızların ve kız çocuklarının önemli bölümü ikinci eş ya da cariye olarak güçlü ve varlıklı Müslüman erkekler tarafından alıkondu. Türkiye’de halen on binlerce insanın babaanneleri ve anneanneleri bu zorla alıkonan, tecavüze uğrayan, büyük acılar ve travmalar yaşayan insanlar ya da onların çocuklarıdır.

19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında bugünkü Türkiye sınırları içerisindeki nüfusun yüzce yirmi ila yirmi beşi Hristiyan’dı. Diğer bir ifadeyle her dört ya da beş Osmanlı vatandaşından biri Hristiyan’dı, yani Rum, Ermeni veya Süryani’ydi. 2024 itibarıyla bu oran yüzde 0.23’tür. Yani binde iki civarındadır. Bu oran Ortadoğu ülkeleri arasındaki en düşük oranlardan biridir.

Ermeni Soykırımı (ve onunla aynı habis amaçlara hizmet eden Rum Soykırımı ve Süryani Soykırımı) Anadolu demografisini tümüyle değiştirdi. Yapılan bir etnik temizlikti. Sırpların Boşnaklara yaptığının aynısıydı; tek farkla, oransal olarak Ermenilerin yüzde doksan dokuzu ortadan kaldırıldı (ya böldürüldü, ya da sürüldü), oysa Sırplar etnik temizlik politikalarında en azından tümüyle başarılı olamadılar.

Ermenilerin başına gelenler bitmemiş bir soykırımdır. Neden?

Çünkü bu soykırımın faillerinin ve planlayıcılarının kafa yapısı hukuk ve kamu vicdanı önünde mahkûm edilmedi. Türkiye devleti kurulduğunda bunun fırsatı mevcuttu. İstense rahatlıkla temiz bir sayfa açılabilir, belki de insanlık tarihine örnek olarak geçebilecek bir hümanist siyaset takip edilebilirdi. Yiten canlar elbette geri gelmezdi; ama hayatta kalanlara ve onların çocuklarına gasp edilen malları iade edilebilir, vatandaşlık verilebilir, özür dilenebilir, Ermenilerin (ve Rumlarla Süryanilerin) başına gelenler Türkiye tarihinin ve kimliğinin ana öğelerinden biri haline getirilebilirdi.

Oysa bunlar yapılmadığı gibi, tam tersi yapıldı. 1) Gerçek reddedildi. 2) Zorunlu göçe bahane üretildi, İttihatçıların argümanları (çetelerin isyanı, düşmanla işbirliği, Müslümanlara saldıran komitacılar, vs.) aynen benimsendi ve resmi tarihe eklemlendi. 3) Soykırım veya katliam yerine “mukatele” (karşılıklı kıyım) terimi kullanıldı, ve son olarak 4) Osmanlı Devleti’nin karşısına çeteler çıkarıldı; ama Osmanlı’nın bir devlet olduğu ve kendi hukukuna bağlı kalmak zorunda olduğu gerçeği yok sayıldı.

Sanki çetelerin yaptığı neyse, Osmanlı hükümeti de aynını yapabilirmiş türü bir mantık izlendi. Suçun şahsiliği ilkesi tümüyle ihlal edilmişken, bu Cumhuriyet tarafından görmezden gelindi, yok addedildi, hatta belirli koşullarda, devletin güvenliği söz konusuysa bu yapılabilir mesajı verildi.

Cumhuriyet rejimi özetle “Ermeniler isyan etti ve biz de gereğini yaptık!” diyordu. Bu resmi tarih doktrini genç kuşaklara bir asır boyunca okul kitapları ve müfredat aracılığıyla dayatıldı. Bu sürece her türlü akademik-eleştirel düşünce bastırıldı, en ağır şekilde yaptırımlara maruz bırakıldı.

Yunanlarla beraber Ermeniler modern Türkiye tarihinin hasmı ve “Türk kimliğinin” ötekisi haline getirildi. Toplumda Ermeni adeta bir küfür olarak algılandı. İşte bu nedenlerden dolayı Ermeni Soykırımı halen devam ediyor. Hem retçi siyaset devam ediyor ve Türkiye devleti tüm gerçeklere karşın halen Osmanlı Devleti tarafından işlenen korkunç suçu ret ve inkar ediyor, hem de bu suçun örüntüsünü aynen takip ederek benzeri suçları işliyor, onlara da benzer bahaneler üretiyor.

Mesela Alevilerin ve Kürtlerin başına gelenler, 6/7 Eylül Pogromu, Varlık Vergisi uygulaması, Şark Islahat Planı, 2016 sonrası KHK’lılara ve Gülen Hareketi’ne yapılanlar gibi örneklerde Ermeni Soykırımı’nda izlenen kolektif cezalandırma ve meşrulaştırma stratejilerinin izlendiği açık. Diğer bir ifadeyle Ermeni Soykırımı, aynı zamanda bir taktik-strateji olarak Türkiye Devleti tarafından galen örnek uygulama olarak alınıyor ve başka hedef gruplara karşı uygulanıyor.

Türkiye’nin bu kara lekesi sadece geçmişe ilişkin ‘entelektüel’ ve ‘hümanist-etik’ bir mesele değildir. Aynı zamanda gayet pratik politik ve hukuki sonuçları olan, gayet güncel ve işlevsel bir meseledir. Son olarak, Ermeni Soykırımı’na yönelik 100 yıldır kullanılan diskur, ortalama Türkiye insanını vicdansızlaştırmış, onun yüreğini ve vicdanını nasırlaştırmış, benzer suçlar karşısındaki insani tepki ihtimalini de büyük oranda nötralize etmiştir.

Ermenilerin çökülen mallarından meşruiyet devşiren özel mülkiyet gaspından devletin fetişleştirilmesine, kutsal tanrısal devletten paryalığa, otoriter lider kültünden barbarlıkla övünmeye, Batı karşıtlığından Hristiyan nefretine – aklınıza gelebilecek birçok sosyolojik ve politik patolojide Ermeni Soykırımı’nın olumsuz izlerini gözlemlemek mümkündür.

Devleti beklemeye gerek yok. Zaten devlet kendi kendisine düzelmez. Ermeni Soykırımı’yla hesaplaşmaya birey olarak başlayabilirsiniz. Vicdanın, aklın, merhametin, insaniyetin ve hukukun gereği olan tarihle yüzleşmektir. Gerçek sizi özgürleştirecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

23 YORUMLAR

  1. Devleti beklemeye gerek yok. Zaten devlet kendi kendisine düzelmez. Ermeni Soykırımı’yla hesaplaşmaya birey olarak başlayabilirsiniz. Vicdanın, aklın, merhametin, insaniyetin ve hukukun gereği olan tarihle yüzleşmektir. Gerçek sizi özgürleştirecek.

  2. Bu olay benim icim önemli bir turnusol kagidi. Insanlarin cogunlugu beynini kullanma yeteneginden mahrum. Pek cok kimse propagandanin etkisi altinda, baskalarindan duyduklarini tekrar etme egiliminde. Bati güclü oldugu icin, sizin gibi akademisyenler onun yalanlarini tekrar etmekten baska bir sey üretmiyor. Ermeni soykirimi diye bir sey yok. Bu yüzyilin en büyük yalanlarindan biri. Aklinizi kullanin, vicdaninizi kullanin. Bu yalanlara alet olmayin…

  3. Sen nasirlasmissin. Daha 6 aydir öldürülen 45 bin kadin cocuk yaslidan vicdanini ötelemissin. Isralin 2,5 milyonu sinek gibi yerinden yurdundan etmesine, tecavüz etmesine, ac birakmasina … Israilin gercek amacida belli oldu buarada, Hamasa ajanlarini Batiliarla birlikte yerlestirmisler.

    Sen diyorsunki Israil hakli Hamas cetesi 1400 Masumu öldürdü diye. O zaman Osmanlida hakli Ermeni ceteleri ve sivil halki yüzbinlerce Müslümani kallesce öldürdü, tecavüz etti …

    Arastir bakalim hikayeci Mehmet Ermeni ceteleri ve sivil halki kac Müslümani öldürmüs bir. Iki bunun arkasinda ittihat terakkinin nekadar payi var.

    Senin gercek yüzünü gördü herkes, daha dogrusu ikiyüzlü olusunu. Ayni beslendigin Bati Medyasi ve zalimleri gibi.

  4. Ben söyleyeyim sana. Enaz 523.000 Müslüman öldürdüler. Fotolarda atacaktim ama burdan olmuyor. Sivil halkmis mis. O sivil halka yaptiridi bütün mezalimlikler.

  5. Yok 1,5 Milyon Ermeni, yok 900 bin Ermeni, yok 600 bin.Eee hangisi?
    1914 Nufus sayimi var o kadar Ermeni yokki Osmanlida. Hangi bilimsel verilere dayaniyorsun. Hangi arsivlere. Ne bicim Bilim insanisin!? Hikaye anlatirken gibi anlatiyorsun. Arsiv Belgeleri yok! Tarihci degilsin? Salla Babam salla. 1 tane bile Masum öldürülmesin o ayri.
    Bütün Ermenilerin sayisi 1914 de:
    https://turksandarmenians.marmara.edu.tr/tr/1914-nufus-istatistigine-gore-ermeni-cemaatinin-nufusu/

    Suanki Ermenistan nufüsü nerden gelmis? Suriye deki Ermeniler, Fransadaki Ermeniler.

  6. Şu yazı, bir insanın ne kadar okusa da bakış açısı bozuk olunca doğruyu bulamayacağının çok bariz bir göstergesi.
    Ey kitapları sırtında yük olarak taşıyan, tarihi de kendi istediği gibi gören yazar. Bil ki 19. ve 20. yüzyılın en büyük soykırımı Türklere yapılmıştır ve Anadolu demografisi zaten bu sebeple çok değişmiştir. Müslüman Türkler, önce Kırımda, sonra Balkanlarda yüzyıllardır kaldıkları vatanlarında soykırıma uğramış, Anadolu’ya kaçarken bile yollarda katledilmișlerdir. Sonra Arabistan ve ortadoguda sanki düne kadar komşusu değil de düşmanıymıș gibi yok edilmişlerdir.
    Bunlar olurken senin o sanki mahalledeki 3-5 serseri gibi basite indirdiğin, en az bir kolordu büyüklüğündeki Ermeni çeteleri de devletin zaafını fırsat bilip Türkleri çoluk çocuk demeden katleden Ruslarla beraber Doğuda soykırım yapmışlardır. Anadolunun içlerine kadar da işgal etmişlerdir. Yani bir adım ötesinde Batıdan Güneyden ve Doğudan sürüklene sürüklene Anadoluda sıkıştırılan Türk milleti yok edilecekti. Bir defa bu gerçeği bil ve konuş ki doğruyu bulasın.
    Sonrasında gerek ITCnin gerekse de aynı kadroların kurduğu Türkiyedeki rejimin izlediği tek tip vatandaş yaratma ve jakoben yaklaşım nedeniyle bu topraklardaki bütün “siyah”lar sıkıntı çekmiş ve çekmektedir. Zaman ve zemine göre de bir kesimi şeytanlaștırıp hem malına mülküne çökmekte, hem de bu yolla otoriterligi pekiştirmektedir. Bu durumu da sadece belli bir kesime özelmiş gibi anlatıp da gerçeği çarpıtma. Hele ki yüz yıldır süren soykırım lafı en hafif tabirle bayağı bir yalandır.

  7. Yaziyi siddetle kiniyorum.. sapla samani birbine karistirmis.. hikaye anlatmis.. ciddi kaynaklar nedir acaba? Zulüm her dönemde oldu.. Ama ne Mehmet Efendi ne de biz gözümüzle görmedigimiz bu olaylari sanki %100 eminmisiz gibi iddia edemeyiz.. Batililarin Afrikada, Hitlerin Almanya da, Amerikalilarin yerliler yaptiklarini falan hepsini delikanli gibi yazin, ondan sonra dönüp adam gibi kaynaklara dayandirarak bu olaylari ve vicdanla yazin. Günümüzdeki olaylari 1915 e baglarsaniz, böyle yitirirsiniz desteginizi de, argümanlarinizin gecerliligini de.

  8. Yazıyı okuduğumda, en sondaki paragrafı yorum olarak gönderen Mehmet beyinkinden başka yorum yoktu. “Bir şeyler yazayım” dedim. “Okuyucu aynı konuda ısrarla yazdığı yazılarına gereken cevapları vermişti” diye düşünerek vazgeçtim. Biraz önce tekrar baktığımda gelen yorumları görünce ben de yazayım istedim.

    Tr724 okuyucu kitlesinin bir kısmı, devleti ele geçiren aparat tarafından uğradığı zulmün etkisiyle: “Devlet bize bu zulmü yaptı; öyleyse Ermenilere de soykırım yapmıştır” genellemeciliği içinde. Bu düşünce içindeki okuyucuya, içindeki İslam ve Türk tarihine karşı olan kini kusarak düşüncelerini pazarlayan bir yazarımız var. Bu yazarımız, yazdıklarını “Profesör” payesinin desteğiyle ve mantığıyla yazmaya da devam ediyor.

    Viicdanın, aklın, merhametin, insaniyetin gerçeklerini görmeye çağıran ve bu gerçeklerin bizleri özgürleştireceğini” yazan yazarımız, (haşa) “İnandığınız Allah yok. Onun gönderdiği bir peygamber ve Kur’an da yok. Ben agnostikim” diye yazmaktan çekinmeyen biri. “Bununla yazılarının ne alakası var?” diye soran olursa, okudukları yazarın düşünce sistemine ait ölçüleri, rasyonalitesini, mantığını görerek “yazdıklarının hepsinin doğru olmayabileceğini” düşünmelerini beklemem. “Koca profesör. O bilmeyecek de biz mi bileceğiz kolaycılığına” düşmemeleri.

    “Herkes davranışlarıyla kendi karakterini aksettirir”, “Kalbinde herkes bir yer olsun” ilkelerine uygun hareket eden tr7/24 sayfaları arasında bu yazarımıza ve yazdıklarına da bir yer olması normal. Ancak, uluslararası hukuk kurallarının tanımladığı ölçüler içinde, “Ermenilere karşı soykırım yapıldığı” iddiasına katılmıyorum. İlgili yazıların altındaki yazılarına yapılan okuyucu yorumlarının bile yeterli sayılabilecek bilgiyi verdiğini düşünüyorum.

    Yazdığı makalelerin büyük bir kısmının doğru olması, “Osmanlı Devleti” bile değil, düpedüz “Türk ve Kürt halkları, fırsattan istifade, ‘milyonlarca Ermeniye” soykırım uyguladı”, (hatta önceki yazılarına gelen yorumlardan birine verdiği cevapta “bunu kabul etmeyeni insan bile saymam”) düşüncesini

    • Maalesef soykirim oldu, o halt yendi. Aslinda o sartlarda baska türlüsü de olamazdi. Onlar bizi vuracagina biz onlari vuralim mantigi isledi ve bununla yüzlesmek zorundayiz.
      Hem de öyle yüzlesmek zorundayiz ki, hazir karsimda felaket yasayan bir kitle bulmusken bu gercegi tepe tepe kullanayim diyen “profesör” avucunu yalasin. Soykirim istismarciligi bogazinda dügüm dügüm kalsin. Bununla da kalmasin, 109 yillik soykirimin üzerinde tepinmek yerine su an, aha simdi gerceklesmekte olan Gazze Soykirimi hakkinda bir seyler yazmaya borclu hissetsin kendini. Kivrim kivrim kivransin.
      Bizler hazir olmaliyiz. Daha o agzini acmadan Ermeni Soykirimini kabul etmekle kalmayip iyilestirme önerilerinde bulunmaliyiz. Ülkemizin ismini herkesin icine isleyecek sekilde degistirebiliriz, Ermenilere cifte vatandaslik kolayligi saglayabiliriz, Yunanistan, Ermenistan, Bulgaristan, Irak ve Suriye ile cesitli birlikler kurabiliriz. Kurabiliriz derken, bizim bilfiil yapmamiz gerekmiyor. En azindan bu veya buna benzer projeksiyonlar tasarlayip dünyaya tanitabiliriz, gelecek nesillerimize böyle bir görevi miras birakabiliriz
      Ve bunlarin yani sira Balkan ve Kafkas Müslümanlarinin maruz kaldigi soykirimlar, Afrikalilarin maruz kaldigi soykirimlar icin harekete gecebiliriz. Ben cemaat olarak bu güce sahip oldugumuzu düsünüyorum.
      Ve fakat öyle görünüyor ki, bir isaretle standbye, hatta ölü modunda bekliyoruz. Bu modda beklerken kendi ajandasini bize zerk etmek isteyenler de iste gördügümüz gibi bos durmuyorlar. Normalde Türk milletine dair fantezilerini akademik bi ortamda dile getirse asiri sagci damgasi yer, ama gel gör ki travma yasamis bir kitle olunca karsisinda icinde ne var ne yok kusabiliyor.
      Öyle görünüyor ki ses cikaran da yok, ne de olsa yeni Ebu Talibimiz, bizi savunuyor falan. Bizdeki kafa da bu.

  9. EE israil 40 bin kisiyi bombalarken acliga mahkum ederken soykrim yok, Osmanli ermenileri surerken var. Yazarimiz hakatten tam bir batili olmus. Aydinlanmaya az kala ikiyuzluler sokagina sapmis. Yer vermeyin kardesim su ikiyuzlulere.

  10. -Yasanan 8 yillik surec oyle anlasiliyor ki yorum yazan arkadaslarin bir kismini hakaret etmeye evriltmis. Kotuluk kimden gelirse gelsin kotudur.`Milliyettcilik damariyla yorum yapip savunulamaz. Magdurlarin magduriyetleri telafi edilmelidir. Devlet Ermeni vatandaslarin varislerinden ozur dilemeli haklarini zerresine kadar iade etmelidir.
    Yoksa zulumler bitmez. Zalimlerin yaptiklari bu dunyada yanlarina kar kalir. Mutlu yasamaya devam ederler. Bizim odevimiz bu dunyayi zalimlere Cehenneme cevirmek. Oteki tarafta da zalimler icin yasasin Cehennem.
    Iki tarafta onlar icin husran olmali…

  11. Mehmet bey’in daha önceki ermenilerle alakalı yazıları da dahil hiç birisine katılmıyorum. Önce gitsin bir yerel halkla konuşssun insanların dedelerinin nenelerinin anlattıklarını bi anlatsınlarda mehmet beye o zaman neyin ne olduğunu görsün. Mesela ben dedemden dinlediğimi bi anlatayım. dedem annesinin kucağında 10-12 yaşlarındayken ermenilerin köyü bastığını erkeklerin cephede askerde olmalarından dolayı bir kısmının da dağlara çekildiğini savaşmak için tabi,köylerde kadın,yaşlı ve çocukların kaldığını ermenilerinde köyü bastığında annesinin kadın ve çocukları köyün camisine topladığını ve orada kadın ve genç kızlara hitaben herkes kendi büyük abdestini kendi vücuduna ve sürebildikleri her yerlerine sürmelerini söylediğini. bununda ermenilerin geldiğinde tiksinip yaklaşmamalarını sağlamak olduğunu en azında ölseler bile namuslarına dokunmalarını engellemek olduğunu amaçladığını dedem bana anlatmıştı. daha sonra artık kadın ve genç kızlara ilişemediklerinde çamiyi yakmaya karar verdiklerini fakat o arada bir tane rus generalin gelip sakin olun bende türk kökenliyim bunları buradan alıp götüreceğim demesiyle beraber ölümden döndüklerini anlatmıştı. tabi böyle kurtulamayan bir dünya insan olduğunu mehmet beye iletmek isterim.Çok yakın bir zamanda ARDAHANDA toplu mezar bulunduğunu da not düşeyim.. Bu arada olayın olduğu yer ARDAHAN rus sınırının ne kadar yakın olduğunu söylememe gerek yok tabi ermenistanında bakınca görülüyor. MEHMET BEYE ARTIK BU ERMENİ SEVİCİLİĞİNİ BIRAKMASINI TAVSİYE EDİYORUM. YOKSA AHİRETTE ERMENİ ZULÜMÜNDE ŞEHİT OLAN O İNSANLARLA AHİRETTE YÜZLEŞMEK DURUMUNDA KALACAĞINIDA BİLSİN. HA BU DEMEK DEĞİLKİ ERMENİLERİ ÖLDÜRELİM. ÜSTADIN BİR SÖZÜYLE BİTİREYİM.
    GERÇEK TÜRKLERDE ZULÜM ETME DAMARI YOKTUR. VESSELAM

    • Bende Ermeni kadıncazın anlattığı olayı torunundan dinledim. Dede Turk Anneanne Ermeni.. konuyu anlatmayacağım

      Ortada bir realite var. Osmanlıda insanlar(kavimler) birbirine düşmüş.. Bütün kavimler savaşlarla ayrılmış zaten. Sırbistandan Mısır’a kadar her yer savaşlarla(isyanlarla) ayrıldı osmanlıdan…
      Ermeniler Rumlar Yahudiler gibi bazı milletlerin sabit bir mekanları yoktu ayrılamadılar. Ama azınlık garazından düşmanlığından nasibini aldılar. Yani başka yerlerin osmanlıdan ayrılmalarının hıncı bu milletlere çıktı basitçe…

      Osmanlı Zaten bütün beylikleri silah zoruyla cebren işgal etmedimi? Torundan toruna düşmanlıklar miras olarak elbette geçmiştir.

  12. HA BU ARADA MEHMET BEYE ŞUNU HATIRLATMAK İSTERİM. DAHA EN YAKIN ZAMANDA HOCALIDA OLANLARI NİYE HİÇ YAZMIYORSUN. ORAYA GİTTİNMİ GİTTE Bİ KONUŞ ORANIN HALKIYLA YERLERİNDEN NASIL SÜRÜLMÜŞLER BİR ÇOĞU AZERBAYCAN SUMGAYITA YERLEŞTİRİLMİŞLERDİ. VE BAŞKA YERLEREDE KENDİ MİLLETİNE YAPILAN ZULÜMLERİ GÖRMEYİP ORAYA BURAYA ŞİRİN GÖZÜKECEĞİM DİYE YAZILAN BU YAZILARINI HİÇ TASVİP ETMEDİM ETMİYORUMDA. BU ERMENİ,RUS,SIRP VE YUNAN BU MİLLETLERİN NASIL SOY KIRIMLAR YAPTIKLARI YAKIN TARİHTE MEVCUT. MESELA BOSNADAKİ SIRPLARIN YAPTIĞI SOY KIRIMDAN NİYE BAHSETMİYORSUN. ORAYADA Bİ GİT İNSANLAR CENAZELERİNİ GÖMECEK YER OLMADIĞINDAN BAHÇELERE İKİ YOL ARASI REFÜJLERE DEFİN ETMİŞLER. AVRUPANIN ORTASINDA 300.000 İNSANI KATLETMİŞLER BUNLARI NİYE YAZMIYORSUN.SANA YAZIKLAR OLSUN NE DİYEYİM.

  13. YAZDIĞIM YORUMU NEDEN YAYINLAMIYORSUNUZ GERÇEK BİR YAŞANMIŞ HİKAYEYİ ANLATTIM. YAYINLAMAZSANIZ HAKKIMI HELAL ETMİYORUM. HAPİSLERDE YATMIŞ BİRİ OLARAK BUNU SAMİMANE SÖYLÜYORUM..

  14. Mehmet Efe Bey’in yazilarini memnuniyetle okuyorum ancak cogu defa katilmiyorum. Ermenilerin otobüs veya ucakla göndermek yerine, yürüyerek Suriye’ye göc ettirilmelerine cok üzüldüm. Kolay bir sey degil. Keske en azindan otobüs kullanilsaydi. Ancak sunu da takdir etmek lazim. Daglik bir bölgeden son derece verimli arazilere gönderilmisler. Yani aslinda niyet kötü degilmis apacik ortada. Son derece planli ve basarili bir sekilde Osmanli devleti sürdü seklinde yazmis Efe Hoca. Bu gülünc olur. Böyle bir plan ortada yok. Bir de neyi Osmanli Devleti planli ve basarili bir sekilde uyguladi ki bunu da uygulasin. Soykirim amacli böyle bir göcün yaptirilmadigi bence cok acik.

  15. -Alman Yarbay Klaus Wolf “Gallipoli 1915: Das deutsch-türkische Militärbündnis im Ersten Weltkrieg” başlıklı kitabında Almanların Türkleri büyük bir baskı ile 1. Dünya Savaşı’na soktuğunu ve bu yüzden Almanların Tüklere bir özür borcu olduğunu söyler.

    -Kimlik kategorilerinin birlik sağlamaya yetmemesinin arkasındaki en büyük amil Osmanlı’nın zayıf, paşalarının ise adi olmasından ileri geliyordu. En basitinden Cemal Paşa olmasaydı Osmanlıcılık Araplarda tutardı. Ruslar olmasa Ermeniler de Osmanlıcılığı büyük ölçüde kabul ederdi. İttihat ve Terakki’nin tek bir zihniyeti temsil etmediğini artık biliyoruz. O devirde olumlu manada padişahlardan daha batıcı adam yoktu. İmparatorluğu yıkanlar Batıdan da Batıcı paşalar oldu. Bu insan tipolojisini bugün de görüyoruz. ABD, Kanada, AB, İsrail bu tiplere göre her zaman haklıdırlar.

    -Bir an için düşünelim: Birtakım adamlar, kiminin kökeninde Slavlık, kimininkinde Arnavutluk, kimininkinde Lazlık var, bu adamlar niye son çareyi Türk etnisitesine sığınmakta, onun içinden doğmakta buluyorlar? Savunmuyorum, soruyorum! Şimdilerde de kızıyoruz Rizelilere, Trabzonlulara.. Bir gün olsun sormayacak mıyız niye diye?

    -İsyan eden çok küçük yüzdelerde bir grup Ermeni çeteci bahane edilerek milyonlarca insanın cezalalandırılması Batı şehirlerinde oldu. Doğuda ufak-tefek Ermeni çeteciden bahsedemeyiz. Aksini iddia etmek Türklerin ciddi bir tehdit algısının olmadığını göstermeye çalışan bir manipülasyon olabilir ancak.
    Müslümanlaştırma ve Türkofonlaştırma da bir iddia olmaktan ileri gidemez. O zamanın ruhu insanları Müslümanlaştırma gibi bir gerekliliği aksettirmediği gibi bu insanların Türkçe konuşması için özel bir eğitim projesi de göremiyoruz. Daha ziyade orta yerde halkın insafına bırakma gibi bir çaresizlik görüyyoruz. Aslında anasız-babasız sokakta yalınayak dolaşan bir yetim Ermeni ne ise Osmanlı da o. O yetim çocuğun hırsızlık yapıp karnını doyurması ne kadar doğalsa, Osmanlı’nın can havliyle yok etmesi de o. Bunlar Osmanlıyı savunmayı amaçlayan sözler değil, yaşananlar. Herkes ama herkes çaresiz.

    -Şu Türkofon kelimesinde bir duralım: Yazar öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’de Türkler yok, Türkçe konuşanlar var demek istiyor. Bu ırkçılıktır ve suçtur. İnsanlar bugünden yarına olmasa da, yarım yüzyılda Türk olabilirler, bunun için Türk gibi yaşaması, onun gibi ağlayıp, onun gibi gülmesi yeterlidir. Bu kişiye Türkçe konuşman yetmez, genetik haritana da bakalım denmez. Nitekim bugün Almanya’da Almanca konuşan Türkiye kökenliler, kendilerini tamamen kendi hissiyatlarına göre, Türk, Alman, Türk Alman, Almanyalı Türk ve benzeri şekillerde tanımlıyorlar. Ne kendileri, ne de başkaları bu insanları kullandıkları dile göre Türkophone veya Germanophone şeklinde betimliyor.

    -Yazının sonunda gözümün önünde şöyle bir manzara canlandı: Bir deli tımarhaneye düşmüş, başucunda tımarhanenin gedikli delisi doktor kılığında sayıyor da sayıyor, şunu yap, sonra şunu yap, sen şunu yaptın, sonra bunu yaptın, arkasından da onu yaptın ve şunlar, şunlar oldu. Şimdi burda hangi deliyi hangi delinin elinden kurtarmak gerekir varın siz düşünün! Daha da kötüsünü söyleyeyim. Burası bir tımarhane de değil, burda sahici doktorlar da yok aslında. Bi bakın etrafınıza kim akıllı 2024 dünyasında? ABD mi, Almanya mı, Rusya mı, İsrail mi, Hindistan mı, Çin mi, Fransa mı, Ukrayna mı, Kanada mı? Kim akıllı? Allah’ın cezaları, kim akıllı?

  16. Avustralya’da, bâzen tanıdığım, bazen de dışardan gözlemlediğim Iraklı, Lübnanlı, Suriyeli, Mısırlı Hıristiyanlar oldu.

    Büyük çoğunluğu gözle görülür ve abartılı büyüklükte haç kolye ve takıları özellikle kullanırlar.

    Mesaj nettir; “Ortadoğulu Müslüman gibi görünüyor olabilirim; ama ben de sizler gibiyim. Lütfen beni de aranıza alın”

    Bu durumu, az da olsa Karadenizli hemşehrilerimde de gözlemledim. Daha açık tenli ve sarışın olunca; içinde yaşanılan kültüre ve onun değerlerine yakınlıkta önde olma çabası ve buna bağlı komiklikler…,

    Ama bunu, “bir fikri dünyanın yansımaları” eşliğinde gözlemlemek …, en üzücü olanı.

  17. Hangi klik, grup, inanç, parti vs aidiyetin varsa “dil orucu” tut ve hislerinle değil sadece aklınla hareket et. “Dil orucu” bittiğinde mahallene dön ve yakın çevrenden başlayarak tüm evrene farklı bir paradigmayla bakmayı dene. Samimi ol ve temelleri sorgula.
    Şahitlerin dilinden BİTMEYEN ERMENİ MESELESİ!
    https://youtu.be/iGQelpjbo8k

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin