Kronos yazarı Melis Burgaz, 6-7 Eylül 1955’te azınlıklara yönelik katliam ve yağma içerisinde yaşanmış bir ‘komşuluk’ hikâyesini, o günden bugüne değişmeyen nefrete vurgu yaparak, anlattı.
İki komşu kadın Meltem ve Elefterya’nın dayanışmasıyla hayatları kurtulan Rum aile, her şeye rağmen o gece ‘sığındıkları’ evde aslında ne kadar ‘farklı’ olduklarını görür. Hatta evin büyüğü Ayşe Hanım’ın ağzından ‘Dün şeker bayramıydı yarın kurban’ cümlesi döküldüğünde, anlarlar ‘istenmediklerini’.
Türk ailenin küçük kızı Yasemin ise yıllar sonra bu hikâyeyi anlatır. Melis Burgaz, Yasemin’le konuştuğunda, ‘Bu nefret, bu dışlama bana o günleri hatırlatıyor…’ dediğini aktarıyor.
Yazının ilgili bölümü şöyle:
‘Zülüm ne tanıdık, düşmanlık ne değişmez değil mi?
O yıllarda bunu yapanlar, günümüzde beyinleri yıkanmış herkesi düşman gören “vatandaşlıktan çıkaralım, asalım keselim, evlerini karılarını alalım” diyenlerin torunları…
Devletin her düşman bildiğini, her işine gelmeyeni “parçala” emrini sadıkça yerine getiren ardından da paylarını almak için ağzından salyalar akan canavarları hiç değişmediler.
Sustukça, sıra hepimize geldi. Ermeniler, Rumlar, Kürtler, Müslümanlar… Rejim kimi hedefe koyduysa sorgulamadan kervanlara katıldık.
Sıra bize gelince “Biz size ne ettik” diye sorduk ama sıra onlardayken “onlar size ne etti” diye birlik olamadık…
Yasemin, 65 yaşında, geçen hafta konuştuğumuzda “… Bu nefret, bu dışlama bana o günleri hatırlatıyor,” dedi. Haklı. Çünkü nefret hedefi farklı bile olsa hep aynı.’
Yazının tamamını okumak için tıklayın.