Zulmün ‘altın’ heykeli! [Erhan Başyurt]

Üst üste ‘Dünyanın En İyi Oteli’ seçilen ve ödül alan İpek Ailesi’ne ait Marmaris (Angel’s) Peninsula oteline de, İpek Medya ve Koza Holding’le birlikte kayyım atanmıştı.

‘Kara para aklamak’, ‘yurt dışına para kaçırmak’, ‘teröre finansman sağlamak’ gibi suçlamaların hepsinin yalan olduğu ortaya çıktığı halde, kayyımlar geri çekilmedi. Aksine 15 Temmuz darbesini gerekçe gösterilerek, 10 aydır kendilerinin yönettiği milyarlarca dolarlık karlı şirketleri bir KHK ile TMSF’ye devrettiler…

Angel’s Peninsula oteline kayyımlar, Âdem Erdagöz isimli birini müdür olarak atadılar. Yaptığı ilk şey, yasadışı şekilde patronların kirasını ödediği odaların kapısını kırıp, özel eşyalarını dışarı koymak oldu. Yazlık otelde kış günü de ailesi ile kalmaya karar verip, tatildeki işçileri geri çağırdı. Hızını alamayıp merkezi sistem kışın çalışmadığı için de odasına ‘şohben’ taktırdı…

İşte kayyımların atadığı o müdür, görevden alınınca, Cumhurbaşkanı’na bir mektup yazmış. Mektubunda, “Otelde değeri 13 milyar lira olan 96 ton altın gömülü, altınlar yurt dışına çıkarılmak isteniyor, bana 5 milyon dolar rüşvet teklif edildi kabul etmeyince görevden aldılar” demiş…

Bunun üzerine TMSF otel sahası içerisinde arama ve sondaj çalışmaları başlatmış. Otel sahası içerisinde birçok yerde, 40 metre derinliğe kadar inilerek 6 ay boyunca kazı yapılmış!

Koza Holding Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek Bey, o zaman açıklamıştı, “Mısır’dan getirttiğimiz ve ‘saklı deniz’ isimli havuz ve kumsala döktürdüğümüz ‘altın kumu’, gemilerle getirilmiş gerçek altın sanıp kazı yapıyorlar…” diye.

Dinleyen olmamıştı.

Sonuç bir felaket!

zulum ipekTMSF, yapılan aramalarda bir şey bulunamadığınını itiraf etmiş. Hepsi bu da değil, kayyımların atadığı eski genel müdür Erdagöz hakkında da suç duyurusunda bulunmuşlar: “Belirli aralıklarla otelin gelirinden 150 bin lirayı zimmetine geçirdiği ve akrabalarını kayıt dışı konaklatarak görevi kötüye kullandığı…” gerekçesiyle.

Koza İpek Holding’e yapılan iftiraların hepsinin yalan olduğu, uluslararası kuruluşların ve Maliye’nin incelemeleriyle ortaya çıkarılmasına rağmen, devletin atadığı kayyımlarının görevlendirdiği müdür gelip hırsızlık yapıyor bir de. “Otelde altın var!” yalanını atıp ortadan kayboluyor…

Dünyanın En İyi Oteli, talan ediliyor, sondaj ve kazılarla perişan ediliyor. Yetmiyor, yalan ve iftiralar bahane edilip Koza İpek Holding’in ortaklarından Tekin İpek Bey, iddianame ve geçerli tek mazeret olmadan 7 aydır hapiste tutuluyor…

Tüm bu iftiralar Sabah gazetesi başta yandaş medya tarafından, kamuoyunda algı oluşturmak için yayınlandı. TMSF tüm yalanlarını yüzlerine çarpınca yine de pes etmemişler. Sabah gazetesi dün, Antalya Kemer’de “altın gibi parlayan maddeler bulundu, 20 ton altın olduğu iddia ediliyor, bölgeye giriş yasaklandı” şeklinde uydurma haberin içine resmen yalanlanan iftirayı yeniden yerleştirmiş.

“Akın İpek’e ait kayıp 18 ton altın olabilir…” demiş. Ne kadar garip. Önce bir yalan uydurup, iftira atıyorlar. Sonra da resmen yalanlansalar bile iftiralarını, algı operasyonlarını yeni yalanlarla sürdürüyorlar. Zift içinde debeleniyor, kendilerini Ak’ladıklarını zannediyorlar…

Angel’s Peninsula’da gömülü altın yok ama AKP’nin atadığı kayyımlar eliyle dikilen ‘zulmün altın heykeli’ var!

Yazıklar olsun!

      *  *  *

Son muhalif susturulana kadar

ahmet şık

Gazeteci ve aydınlara yönelik, korkutma, gözdağı verme, susturma operasyonları hızını artırarak devam ediyor. OHAL üzerinden her gün yeni isimler tutuklanıyor.

Barış akademisyenleri tutuklanıyor, onlara destek veren sanatçılara soruşturmalar açılıyor. 10 bin sosyal medya hesabı hakkında inceleme başlatılıyor.

Başkanlık referandumu ve sonrasında başkanlık seçimlerine kadar, son muhalif susturulmaya, gerçekleri yazıp çizen, dile getiren son kişi bile hapse atılmaya çalışıyor.

Türkiye, Esed’in Suriyesi, Kim’in Kuzey Koresi haline getiriliyor.

Sadece Batı’dan açık destek gören, kamuoyundan çok tepki aldıkları isimleri zamanla salıveriyorlar. Ancak yerine onlarca yeni ismi demir parmaklıkların arkasına atıyorlar.

Son olarak gazeteci Ahmet Şık gözaltına alındı.

Şık’a, ‘Ergenekon’ bahanesiyle yapılan tutuklamada, bir meslekdaşı olarak destek vermediğim için bir özür borcum var. O zaman iktidarın ‘Gazetecilikten gözaltında değiller’ sözüne itibar ettiğim için de kendisinden özür dilerim…

Bugün tekrar gazetecilikten, attığı tweet’ler ve yazdığı yazılar nedeniyle gözaltına alınmasından dolayı üzgünüm, o gün de bugün de iktidarı elinde bulunduranları kınıyorum.

AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı da dün “Ahmet Şık’a gözaltının AKP iktidarı ile alakası yok” açıklaması yapmış. Pes doğrusu! İstedikleri kararı vermeyen savcı ve hâkimleri nasıl hapse attıklarını, meslekten ihraç ettikleri biliniyor. Yine yargı kararlarının ‘siyasi talimatla’ gerçekleştiği de gün gibi ortada.

Ahmet Şık’ın, iktidarın onayı veya talimatı olmadan tutuklandığına kargalar bile güler.

Yurtdışından ve kamuoyundan güçlü tepki gelince, suçu başkalarına atmayı huy haline getirdiler. Bir de ‘gazeteci tutuklu yok’ yalanını tüm dünyaya savunmaya devam ediyorlar.

Umarım Ahmet Şık da, Altan Kardeşler de, Şahin Alpay, Nazlı Ilıcak, Mümtazer Türköne, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan ve tutuklu 170’i aşkın gazeteci de bir an önce salıverilirler.

İktidar artık muhalif yayınları susturmak ve sosyal medyaya sansür uygulamakla yetinmiyor, son muhalif sesi bile, demokrasi ve özgürlükleri savunan herkesi hapse atarak susturmaya çalışıyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin