Ana Sayfa Manşet Züleyha Koç’un yardım çığlığı: Sesimizi duyan yok!

Züleyha Koç’un yardım çığlığı: Sesimizi duyan yok!

RÖPORTAJ | ZEYNEP KAYA

İki yıla yakın bir süredir cezaevinde olan Lütfi Koç, ciddi sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor. 100 gün tek kişilik hücrede tutulan Koç, son zamanlarda halüsinasyonlar görmeye başladı. Beyninde kist olduğu saptanan Koç’un ve ailesinin verdiği dilekçeler dikkate alınmıyor. Özel bir eğitim kurumunda yardımcı personel olarak çalışırken tutuklanan Lütfi Koç’un yüzde 100 engelli bir oğlu ve sağlık sorunları yaşayan bir de kızı var. Lütfi Koç’un eşi Züleyha Koç, seslerinin duyulmamasına adeta isyan ediyor. Oğulları Muhammet Talha’nın bakımının çok zor olduğuna dikkat çeken Züleyha Hanım, eşine ihtiyaçlarının olduğunu söylerken gözyaşlarına hakim olamadı. ‘Kızımın çocukluğunu çaldılar’ diyen Züleyha Koç, TR724’e konuştu.

Eşinin üzüntüden hasta olduğunu belirten Züleyha Koç, yaşadıkları mağduriyetleri şöyle anlattı: “Eşim özel bir yurtta yönetim memuruydu. İdareci falan değil. Yardımcı personel. Vatan aşığı bir insandır Bir akşamda terörist ilan edildi. Bu bize çok ağır geldi.Tutukladılar.  Eşimin içeride psikolojisi bozuldu. 29 Nisan’da tutuklanmasının ardından Kırıklar Cezaevine gönderildi. Orada ona psikolojik çok büyük baskılar yapıldı. Avluya çıkmasına izin vermediler. ‘Sen yürüyünce toz kalkıyor, yürüme’ demişler. Her görüşte er gördüğümde daha zayıfladığını far ettim. Sonra karnında bir şişlik oldu. ‘Karnım çok ağrıyor ancak dilekçelerime cevap vermiyorlar.’ dedi. Ardından hastaneye götürdüler. 15-20 kilo kaybettiği için doktor kanserden şüphelendiğini söyledi. Kolonoskopi ve endoskopi istediler. Endişe içindeyiz.

“100 gün tek başına bir hücrede yaşadı. Sekiz adım boyu üç adım eni olan bir yerde tek başına yaşam mücadelesi verdi. Eşim ‘Yalvarıyorum beni 5 dakikalığına havalandırmaya çıkarın, temiz havaya ihtiyacım var’ dediği halde havalandırmaya bile çıkarılmıyordu. Oysa kaldığı hücre tecrit hücresi veya ceza hücresi değildi, sadece hastaneye gidip geldiği için kaldığı karantina hücresiydi. Hasta bir insana bunu yapmalarının izah edilir bir tarafı yok.

“Üzüntüden beyninde iki kist çıktı. Öksürürken tuvalet ihtiyacını giderirken çok zorlanıyor. Yatakhaneler üst katta yemekhane alt katta. Yeme içme ihtiyacı için aşağı inmekte zorlanıyor. Durumunu dilekçe ile defalarca bildirdi. Hiçbir şekilde dilekçelere cevap verilmiyor. Tek yaptıkları hastaneye götürmek. Bir doktor diğerine, diğeri ise başka bir doktora havale edip duruyor. Aylar sonra MR çekildi ve bbiri 16,5 diğeri 19 mm iki kist saptandı. Halüsinasyonlar görüyor. Ne görüyorsun diye sordum. ‘Üzerimde karıncalar geziyor, koca kafalı koca dudaklı birisi geliyor, dolabın arkasına saklanıyor ve oradan bana sesleniyor, bana hiç iyi şeyler söylemiyor’ dedi.

OĞLUM YÜZDE 100 ENGELLİ

“Engelli çocuğum epilepsi nöbetleri geçiriyordu. Biz eşimle görevleri paylaşmıştık. Ben engelli çocuğumuz ile ilgileniyordum . O kızımızı okula götürüp getiriyordu. Kısaca hayatı bölüşmüştük. Artık tek başınayım. Ne yapacağımı nasıl hareket edeceğimi bilemedim.Oğlum 5,5 yıl boyunca hiç uyumadı. Eşim uyuyor ise ben oğluma bakıyordum, ben uyuyor isem eşim bakıyordu. Aynı zamanda hayata yetişmeye çalışıp evin geçimini temin etmek zorundaydık. Eşim part time işlerde çalışarak geçimimizi sağlıyordu. Bu süreç hem onu hem beni çok yoruyordu ancak şu an her şeyin birden bire üzerime yıkılması beni ve çocuklarımı çok etkiledi.

“Şimdi arada komşularım yemek getiriyor. Yaşlı bir annem var onun emekli maaşıyla ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışıyoruz. Kişisel ihtiyaçlarımız ile hiç ilgilenemiyoruz, çünkü hayatımız hastalıklarla mücadele ederek geçiyor. İnsanlar yataklarında daha rahat uyurken ben çocuğumla sabahladım. Uykusuz geceleri anlatamam. En çok zorlandığım çocuğumu yıkamak, çünkü bedeni salık ve gittikçe vücudu ağırlaşıyor olduğu için yıkarken çok zorlanıyorum, önceden babası tutar ben yıkardım, şimdi tek başıma yapmak çok ağır geliyor. Herkes çocuğunu yazın her gün yıkarken ben çocuğumu her gün yıkayamadım. Bu ayrı bir ızdırap, nöbet geçirme durumları ayrı bir ızdırap. Çünkü oğlum konuşamıyor, göremiyor, yürüyemiyor, sadece kulakları duyuyor. Onun duyduğu tek ses anne baba sesi idi. Ben bazen sesimi değiştirerek sanki babası gelmiş gibi yapıyorum, o anki sevgi gösterisini yüz ifadesini görüyorum ama sonra bir ses yok babasından. Bazen babasını unutmaması için onun eski videolarını dinletiyorum. Çünkü baba deyince yüzünde farklı bir atmosfer oluşuyor.

“Kızımın okul süreci çok etkilendi, notları çok düştü. Arkadaşları ile olan diyaloğu bozuldu, dış dünya ile ilişkisini kesti. Babasının tutuklanmasını bir türlü kabullenemiyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum, kızgınlık var, kırgınlık var. Sesimizi duyurmak için başvurmadığımız yer kalmadı. İlk çocuğum serebral palsi ile doğdu. Kızımı hayata kazandırdık. Çocuklarımızın durumu bizi 12 yıldır çok kötü etkiledi. Kızım 12 yaşında. İçine kapandı kimseyle konuşmuyor. Benim kızım artık oyun oynamıyor. Babasının tutuklanmasından sonra hiçbir şeyin umurunda olmadığını söylüyor, sürekli odasında duruyor. Kızımın çocukluğunu da çaldılar.

SESİMİZİ DUYAN YOK

“Lütfen eşime en azından ev hapsi versinler. Bu kadar zaman kaçmamış insan şimdi mi kaçacak? Eşim kendi iradesiyle mahkemeye gitti. Adalete güvendi ama adalet yok imiş. Biz neden kaçalım ki? Kaçacak hiçbir şey yapmadık. Biz eşimin tahliyesini talep ediyoruz. eşim ağır hasta. Onun kötü cezaevi şartları altında kalması hukuksuzluk. Onun da bakıma ihtiyacı var. Ne olur sesimizi duysun artık. Ona ihtiyacımız var. Eşimi tahliye edin.”

1 YORUM