Zor sorular

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Çaresizlik çok zordur. 

Normal zamanda asla yapmayacağınız işler yaptırır size. 

Mecburiyet insanı vaktiyle onaylamadığı şeyleri yapmaya itebilir. 

Tarihe bakarken bağlamdan koparmadan ve insafla bakılması gerektiği gerçeğini anlayalı epey oldu. 

Geçtiğimiz gün tiyatrocu Levent Üzümcü’nün yaşayan birkaç vicdanlı gazeteciden biri olan Hasan Cemal ile ilgili bu tayfanın sıklıkla yaptığı taktik; “Yetmez ama evet” ile ilgili vurması içimde, “Ne yaparsan yap bunlar bu kafayı değiştirmez” hissiyatı oluşturdu. 

Evet öyle bir güruh var. 

Agresyon derecesi ne olursa olsun; ister katı laik, ister ulusalcı, ister sol görünümlü faşist, ister Avrasyacı, isterse Ergenekoncu… 

Hepsinin ağzında hiç çürütmedikleri muazzam bir sakıza dönüştü “Yetmez ama evet” kavramı. 

Bu ülke için alternatif üretmekten başka her şeyi yapan, 28 Şubat döneminde yapılan zulümlere “gık”ları çıkmayan bu tayfa ülkende tünelin ucunda görünen ışık adına yapılan bir hamleyi, “tam olarak böyle değil ama olsun, hiç yoktan iyidir” zihniyetiyle destekleyenlere her fırsatta şarlamaları, bana artık aptallığı aşan bir alışkanlık gibi geliyor. 

Hemen bir örnekle meseleyi daha kolaylaştırayım. 

Millet İttifakı ekibinin hazırladığı bir yol haritası açıklandı hatırlayacaksınız. 

2 bir 300 maddelik bir plan. 

Büyük çoğunluğu doğru tespitler ve çözüm önerileri. 

Ancak, dikkatle bakıldığında net olarak görülen şuydu:

Tamam, Türkiye’nin bu maddelere ihtiyacı var ama bunlar yapılsa bile Türkiye en fazla yirmi yıl öncesine dönebilir. 

Yani büyük bir reform ya da devrim paketi değildi üzerinde uzlaşılan. 

Belki bir tamirat, belki tadilat paketi denilebilirdi. 

Şimdi bu pakete karşı olmak akılcı mıdır?

Ülkenin hali ortadayken üstelik. 

Devlet denen mekanizmanın tamamen çöp edildiği, hastalıklı bir insanın iki dudağı arasına sıkıştırdığı kaderi her geçen gün daha da karanlıklaşan bir devletten kurtulmak için, bir fırsat değil miydi o öneri paketi?

İşte vaktiyle “Yetmez ama evet” derken bu saikle hareket etti pek çok vicdanlı kişi. 

Ve kabul; Tayyip Erdoğan tarihe geçecek bir demokrasi kahramanı olabilecekken, nefretle anılacak bir diktatör olmayı tercih etti. 

Bunun suçu neden “Yetmez ama evet”çilerin olsun?

Şimdi aynı saiklerle Kılıçdaroğlu ve 6’lı masaya “evet” diyenlerin de yanı aynı durumda kalmayacağının garantisi ne olabilir?

İşte Muharrem İnce örneğini görüyorsunuz…

Birkaç yıl önce bu adamı Erdoğan’a alternatif olarak gördü millet. 

Seçimleri çalmasa belki de İnce şu anda cumhurbaşkanıydı. 

Ve gelinen noktada görüyoruz ki İnce, Erdoğan’dan çok daha beter bir kötülük taşıyor içinde. 

Koltuğu eline geçirse, ne Kılıçdaroğlu bırakırdı, ne de muhalefet. 

“Höt zöt” ile siyaset yapan modellerden sadece biridir Muammer İnce. 

Dahası…

Diyelim ki Millet İttifakı seçimleri kazandı. 

CHP içindeki faşist güruhun bugünkü AKP gibi davranmayacağının garantisi nedir. 

Yoksa İYİ Parti içindeki MHP artığı ulusalcılardan daha katı kesim mi tam güvenilir?

Vaktiyle Tayyip Erdoğan bastonluk eden, ülke yakılıp, yıkılırken, her gün bir adım diktatörlüğe gidilirken, partiden kovduğu Babacan ve Davutoğlu’na mı güveneceğiz?

“Yetmez ama evet” düşmanlarını tanıyor, dolayısıyla çok iyi anlıyorum. 

Ama artık kabak tadı verdi. 

Ne yani şimdi vaktiyle Muharrem İnce’ye yaptıkları güzellemeleri bulup, suratlarına çarptıktan sonra, “nasıl iyi mi?” diye soralım mı?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Komünistler 2010 referandumundan sonra kontrolü kaybedince islamcı, takunyacılarla, tarikatlarla iş birliği yapmak zorunda kaldılar. Takkelilerle işbirliği yapmayı kendilerine yediremiyorlar ama bu seviyeye düştüler. Tarikatçılarla aynı safta yer almayı hazmedemediler. Kızgınlıklarını, öfkelerini bunun sebebi olarak gördükleri 2010 evetçileri olarak gördükleri gibi bu kadarla yetmiyor aşağılıklarını, karaktersizliklerini, değersizliklerini evetçilere bağlamış durumdalar. Sanki evetçiler onları tarikatçılarla işbirliğine zorla sevk ediyor. Kimse hayırcıları dincilerle işbirliği yapmaya zorlamadı. Taraf seçerken hiç doğruyu tutturamıyorlar. Dolar tl ye eşitken, avrupa birliği hayali gerçekleşmek üzere iken bunu engellemeye çalışanlar şimdi rezil bir ülkede islamcılarla işbirliği yapıyorlar. Hayırcılar 1 dolar 1 lira iken her yeri sattılar, iran oluyoruz diye yaygara kopartırken ne hikmetse ohal darbesinden sonra uslandılar. Bahçeli Tayyipin yanında diye Tayyipe irtica diyemiyorlar hemde irticayı beslediği halde. Ama 2010 dan önce ortalığı yıkıyorlardı irtica, cumhuriyetin değerleri diye. Türkiye ne zaman Avrupadan uzaklaştı, bütün hayırcıların sesi kesildi birden.

    Levent Üzümcünün derdi Cumhuriyetin değerlerinden çok kızgınlık. Kızgınlık, öfke Cumhuriyetin değerlerini düşünmekten daha baskın bir duygu. Kızgınlık, öfke yıkıcıdır. Cumhuriyetin değerleri yapıcıdır. Yıkıcılık bir değeri savunmaktan daha kolaydır ve hayırcıların önde gelen duygusu olmuştur.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin