HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Rusya’ya karşı ülkesini savunmaya çalışmada, önemli başarılar elde eden Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi Türkiye’deki Rus muhipleri sevmedi. Muhafazakâr ve sağcılar da mücadelesini takdir ederler ama Yahudi kökeninden dolayı mesafeli dururlardı. Dünden itibaren Ulusalcısından, Solcusuna, İslamcısından Sağcısına hepsi Zelenski düşmanı oldu dense yanlış olmaz sanırım.
Volodimir Zelenski’yi etraflıca anlatan “Komedyenlikten inandırıcı liderliğe Zelenksi’nin yolculuğu” başlıklı bir portre yazısı yazmıştım. 7 Mart 2022’de YouTube’da belgesel niteliğinde video olarak da yayınlanmıştı.
Zelenski, sergilediği önderlikle Rus Çarını durduran lider olma yolunda ilerlerken, ülkesinin verdiği mücadeleyi anlatmak için dünya kamuoyunu etkilemek amacıyla önemli çaba da sarf etti.
Başkent Kiev’deki Rus kuşatmasını kaldırtmayı başardıktan sonra ülkesinde dünya liderlerini de ağırlamaya başladı. İlk olarak İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ı ağırlayan Zelenski, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’i ve Danimarka Başbakanı Mette Frederiken’i Kiev sokaklarında karşıladı.
HİÇ Mİ İŞGALCİ PUTİN’İN SUÇU YOK ACABA?
Ukrayna lideri hakkında, Türkiye gibi yoğun Rus propagandasının etkisi altında olduğu coğrafyalarda topraklarını savunan bir isim değil de ülkesini Rusya’ya işgal ettiren bir lidermiş gibi algı oluşturuluyor.
Meşhur fıkra aynen hayat bulmuş gibi.
Nasrettin Hoca’nın gece evine hırsız girmiş, yükte hafif pahada ağır bulduğu ne varsa alıp götürmüş. Yüreği yanan Hoca, başına geleni komşularıyla paylaşmış.
Komşuları başlamış Hoca’yı itham eder gibi konuşmaya. Kimi “Kapını niye iyi kilitlemedin”, kimi “Nasıl bu kadar dikkatsiz uyursun”, kimi “Hiç mi evin içinde biri dolaşırken uyanmadın” diye sıralamış. Hoca söylenenleri tepki vermeden dinlemiş, sonunda patlamış.
- Komşular anladım ben hatalıyım da… bu hırsızın hiç mi suçu yok.
Fıkradaki gibi hemen herkes Zelenski’yi suçluyor. Kimi “Niye NATO’ya üye olmaya kalkıştın?”, kimi “AB’ye üye olmaya girişmek senin neyine?”, kimi “Batıyla niye bu kadar içli dışlı oldun?” diyor.
Kimse kalkıp da Rusya’nın bir başka ülkenin topraklarında ne işi var diye sormuyor neredeyse. Zelenski’nin, kendini Rus Çarı sayan Putin’in kirli emellerini gizlemeden ortaya koymasının endişesiyle bir kurtuluş umudu olarak Batıya yanaşmaya çalıştığını görmek istemiyor neredeyse.
Bizdeki Rus muhipliğinin başlangıcının 1917 komünist ihtilaliyle başladığını sananlar epey bir yanılgı içindeler. Osmanlı döneminde, imparatorluğun yönetimini meşhur Rus büyükelçisi İgnatiev’in danışmanlığına teslim eden sadrazamlar vardı. Mahmud Nedim Paşa (görev süresi: 1875-1876) adının Rusya ile anılmasından gurur duyuyordu. Bundan dolayı da halk bu sadrazamı/başbakanı “Nedimov Paşa” ya da “Mahmud Nedimov” diye anar olmuştu.
Rusya, bu coğrafyaya ilgisini hiçbir dönem gizlemedi. Dönemi iyi okuyanlar, Soğuk Savaş döneminde Türkiye’deki KGB ajanı sayısı, CIA ajanı sayısının 4 katından fazla olduğu yıllar yaşadık. O yıllarda SSCB’den bir meslektaşımız veya bir sanatçı geldiğinde KGB ajanlarıyla köşe kapmaca oynadığımız çok olmuştu.
KGB ajanları, o dönemde en çok Türk akademisyenleriyle yakından ilgilendiler. Sovyetler Birliği kalktı, Rus muhipliği kendini Batı karşıtlığı kisvesiyle güçlü bir şekilde yaşamaya devam ediyor.
Kamuoyunda bu kadar Rus yanlısı açıklamalar yapılmasının altında bu faaliyetlerin yattığına ilişkin başka ne olabilir diye düşünmeden edemiyorum.
Rus saldırganlığına “NATO kuşatması” kılıfı uydurmayanlara sadece bir soru sormak istiyorum.
Rusya’daki özerk cumhuriyetlerden Tataristan’ın NATO’ya üye olmak, AB’ye girmek gibi bir düşüncesi yoktu. Kendini Çar sayan Vilademir Putin, 21 Aralık 2021’de bölgesel yönetim kanunu kapsamında Tataristan’ın özerk yapısını ortadan kaldırıp, Tatarca eğitimi de yasakladı.
Geçtiğimiz yıl sonundan itibaren Tataristan Cumhurbaşkanının sıfatı, “Tataristan Bölge Başkanı” olarak anılmaya başlandı. Tataristan’ın gerçekte de var olmayan özerkliği bu yasayla ortadan kaldırılmış oldu.
ZELENKSİ TÜRKİYE’Yİ ELEŞTİRİNCE RUS MUHİPLERİNİ COŞTURDU
Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, geçtiğimiz günlerde Yunan ERT televizyonuna bir röportaj verdi. ERT muhabiri, Zelenski’ye şu soruyu sordu:
“Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında barışçıl bir rol oynarken, ordusuyla Yunanistan’a meydan okuyor, bu çelişki değil mi?”
Zelenski de, “Savaşta olduğunuz zaman, aralarında tarihten gelen düşmanlıkları olan ülkeler dahil, etrafınızdaki tüm ülkeleri bir araya getirmek için her şeyi yapmak zorundasınız. Biz bu ülkeleri kendi yanımıza çekmek için her şeyi yapmak zorundayız çünkü ortaklara ihtiyacımız var” karşılığını verdi.
Aksi takdirde Rusya’yı yenemeyeceklerini belirten Zelenski, hem Yunanistan’ın hem de Türkiye’nin desteğini aldıklarını ve teşekkürlerini belirttikten sonra, “Ama aynı zamanda hem Yunanistan hem de Türkiye’ye yöneltmek istediğimiz sorularımız var” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aldığımız destekler için minnettarım. Tüm Yunan halkının bizi desteklemesini isteriz. Diğer taraftan Yunanistan ekonomisinin önemli bir gelirinin turizmden geldiğini biliyoruz. Rus turistler de Yunan ekonomisine uzun yıllar boyunca önemli katkı sundu.”
“Aynı şey Türkiye için de geçerli. Bir yandan Türkiye, Ukrayna’yı desteklemek için arabulucu rolünü üstleniyor. Diğer yandan örneğin Rus turistler için turizm hazırlıkları yapıyor. Bunu da görüyoruz. Ben bir devlet başkanı olarak, dostane ilişkilere sahip olmak isterim. Ama bu şekilde olmaz. Bunu söylemek zorundayım. Bu meseleyi bu şekilde ele alamazsınız. Bu bir çifte standarttır. Bu adil değil. Bu nedenle Türkiye’nin dikkatini bu noktaya çekiyorum. Çünkü bir tercih yapılmalı. Siz gerçeğin tarafında mısınız, değil misiniz?”
ZELENSKİ’YE SÖYLEMEDİKLERİNİ BIRAKMADILAR
Bu sözler Türkçe yayın organlarında yer aldıktan sonra AK Parti ve hükümete yakın çevrelerden ve de yandaşlardan Zelenski hakkında söylenmedik söz kalmadı.
Ne soytarılığını bıraktılar, ne nankörlüğünü, ne İslam düşmanlığını, ne Yahudi dölü olduğunu, ne Batının kucağına oturup Türkiye’ye havladığını bıraktılar. Kullanılan ifadeleri buraya taşıyıp TR724 sayfalarını kirletmek istemiyorum.
Türkiye kamuoyunu peşinde sürükleyen bu kafa, ülkeyi yalnızlaştırma ve bataklığa çekmeden başka işe yaramaz.
Türkiye, bu kafadan kurtulmanın bir yolunu bulmalı ve bulacak.