Zehra Hanım’ın başı açık videosu ve Kuyucu Murad

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Ortaya saçılan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, ülkenin kokuşmuşluğuna dair söylenenlerin gerçekliğini bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Hırsızlık çetesinde yer alanların savunmalarıysa, tarihteki Kuyucu Murad Paşa’yı hatırlatmakta…

Bugünden 5 asır kadar geriye gidelim. 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, devletin haksız vergilendirmelerini ve yöneticilerin keyfi tutumlarını protesto eylemleriyle başlayan hareket zamanla bir başkaldırıya dönüştü. İsyanlar daha Yavuz Sultan Selim (1469-1520) dönemine dayanıyor.

Ekonomik, siyasi, sosyal ve askeri nedenlerle başlayan bu başkaldırılar, zaman içerisinde bir ismi öne çıkardı. 1519’dan itibaren isyanda Bozoklu (Yozgat) Şeyh Celal adı duyulur oldu.

Anadolu ve bugün Suriye ve Irak bölgesini de içine alan isyanlar, 100 yıl kadar sürdü. Fukara Anadolu’nun büyük ölçüde daha da yoksullaşmasına neden olan bu isyanların dönem içinde liderleri farklı olsa da ilk başkaldırı lideri olan isimle “Celalî İsyanları” olarak anıldı. 

(Canboladoğlu Halep civarında, Kalenderoğlu Bursa Manisa bölgesinde, Sarıcalıoğlu Ahmed Bey Konya yöresinde, Tavil Halil Amasya ve Çorum çevresinde).

Kuyucu Murad Paşa (1535-1611) Saray medresesi olan Enderun’dan yetişen Hırvat asıllı bir devşirme idi. Devlet kademesinde farklı yerlerde ve farklı görevlerde bulundu. Bundan dolayı imparatorluğu iyi tanıyan biriydi. 

Tarihçi İsmail Hakkı Uzunçarşılı, bu alandaki en iyi çalışmalardan biri olan “Osmanlı Tarihi” isimli eserinde, Murad Paşa’dan söz ederken, Azim sahibi, tecrübeli, icrasında şiddetli ve amansızdı” der. 

Anadolu’nun önemli yerleri Celali isyancılarının kontrolüne geçtiği bir dönemde padişah I. Ahmed, (1590-1617), isyanların sona erdirilme görevini, kendisinden 55 yaş daha büyük olan ve “Babacığım” diye hitap ettiği Murad Paşa’ya verdi. 

Sadrazam Murad Paşa, isyanları bastırmak amacıyla 1607’de İstanbul’dan ayrıldı. 

Sadrazam, isyan bölgelerine ulaştığında her yerde farklı yöntemler uyguladı. Kimini idam etmeyi erteleyip önce devlet yönetimine aldı, sonra hesabını gördü. Kimileriyle ise savaşıp ortadan kaldırdı. 

Kendine “Kuyucu” sıfatının verilmesine sebep olan icraatı ise öldürdüğü veya idam ettirdiği kişileri ayrı ayrı mezarlara gömdürmek yerine kazdırdığı kuyulara doldurup üzerlerini örtmesi oldu. 

Kuyucu Murad Paşa’nın insanları nasıl ölüme gönderdiğine ilişkin Naima Tarihi’nden iki ayrı anekdot paylaşmak istiyorum. 

Yerini yurdunu kaybeden bir adam, yanına bağlamasını ve 7-8 yaşlarındaki oğlunu da alır karnını doyurma peşinde yollara düşer. 

Celali isyancılarıyla yolu kesişen baba oğula asiler yiyecek verirler. Baba da bağlamasıyla onları eğlendirmeye başlar. Kuyucu Murad, askerleri öldürdükten sonra bağlama çalıp asileri eğlendiren adamın da boynunu vurdurur. Çocuk orta yerde kalır. 

Kimsesiz kalan çocuğu ortalarda dolaşırken gören Sadrazam, adamlarına bunun kim olduğunu sorar. Hikayesini dinledikten sonra çocuğun öldürülmesini emreder. Ancak cellatlar, çocuğun masum olduğunu bildiklerinden kanına girmemek için orta yerden kaybolurlar. 

Sadrazam, bu kez emri yeniçerilere verir. Onlar da “Cellatlar bu masumun canına kıyamadı, biz nasıl kıyalım” diyerek emri yerine getirmekten kaçınırlar. Çocuğu öldürecek kimsenin kalmadığını gören Murad Paşa, bu kez sırtındaki kürkü çıkarır ve kendi eliyle boğarak öldürür. 

Ardından da şu sözü söyler:

“Bu da büyüyünce babası gibi olacak, isyancıları eğlendirecek. Çocuk fesadın lezzetini aldı bir kere.”

Kuyucu Murad Paşa, Amasya yöresine vardığında isyancı diye nitelenen insanların üzerine askerlerini saldırtıp öldürttükten ve kuyulara doldurttuktan sonra çatışmaların cereyan ettiği yerlerde kontrole çıkar. 

Naima, bu incelemelerle ilgili ilginç ayrıntılar paylaşır. Askerlerin kadın erkek herkesi aynı kuyuya attıklarını görür. Bunun üzerine hiddetlenen Murad Paşa, kadın ve erkeğin aynı yere gömülmesinin haram olduğunu söyler. Kuyuları açtırır, kadın ve çocukları bir kuyuya, erkekleri ayrı kuyulara gömdürür. 

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU İLE KUYUCU MURAD PAŞA’NIN ORTAK YÖNÜ

Kuyucu Murad Paşa’nın, suçlu suçsuz demeden Anadolu’da 60 bin kişiyi öldürdüğü tarih kitaplarında yazılır. Bugünse ortaya dökülen yolsuzluk olaylarında ülkenin soyulduğu, yaşanan pahalılığın temelinde bu soygunların yattığı gün yüzüne çıkmaya başladı. 

Bu soygunun aparatlarından biri olduğu anlaşılan AK Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu kendini, hayatına Kur’an’ı oturtmaya çalışan biri olarak tanımlıyor. Dünyevi zevkler yerine öbür tarafa nasıl gideceğiyle ilgilendiğine insanları ikna etmek için ne diller döküyor.

 

Kendisinin de merkezinde yer aldığı yolsuzluk ve rüşvet olayları ortaya çıkıp, para ve makam düşkünü kocası Prof. Dr. Ünsal Ban’dan ayrılma yolunda karar aldıktan sonra farklı gelişmeler oldu. 

Ünsal Ban, karısıyla aralarında geçen bıçaklı kavgayı kameraya alıp, bunu suç örgütü lideri Sedat Peker’e yollayınca işin rengi farklı olmaya başladı. AK Partili vekil, başı açıkken çekilen görüntülerin yayınlanmasına isyan etti. Mahreminin ortaya saçıldığını öne sürüp kendisinin mağdur edildiğini söylemeye başladı. 

 

Kardeşi Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı (SPK) başkanı olduğu dönemde aralarında paslaşmalarla 180 milyon dolarlık servet edindiği ortaya çıktı. Bu paraların nerede saklandığının bile ortaya konulduğu dönemde, AK Partili vekili rahatsız eden başı açıkken çekilen görüntülerinin servis edilmesi oldu.

Kuyucu Murad Paşa’nın masum insanları katledip kuyulara doldurttuktan sonra “kadın ve erkekleri niçin aynı kuyulara koydunuz?” diyerek itiraz etmesi gibi…

Ülkeyi soyup çırılçıplak bırakanlar, başı açıkken çekilen görüntülerin mağduriyetinden yakınıyor. 

İslamcı kafa her zaman bir çıkış yolu bulmayı ve cahil bıraktıkları insanları ona inandırmayı başarırlar.

“Hırsızlar çalarken değil, paylaşırken kavga ederler.”
Charles Darwin

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Ya ben diyorum ki, gecmisten daha iyi ve bagajsiz ibret almak icin su abi Ali Fuat Taskesenlioglu üzerinden mi yürüseydik. Yani bence Amcazade´nin siparisi üzerine yazilan bir tarih kitabindan yola düsmek ve Kuyucu´dan girip Tavil Halil´den cikmak yerine kendi yakin tarihimize baksaydik kendimize daha bi ceki düzen verirdik gibime geliyor. Tabii dert buysa.

    Hani hatirlar misiniz, Albayraklardan biri mezun oldugu Fatih Kolejine dil uzatmisti da, bunun üzerine kolejin bir yetkilisi yalanlamisti, ne münasebet ya, su kadar süre ücretsiz okuttuk diye. Torpil yapmis bildigin, yalanlayacakken itiraf ediyor adam.

    HE ile HH´nin önce gelen abileri bile görüsemezken Gökmen denen bi yalanci, müzikalitesi sifir olan sarkilarini HE´ye dinletebiliyordu mesela bu da baya ibretlik.

    Veya mesela söyle mi düsünsek? Simdi Amcazade´nin de kendine göre kadilari, zaptiyesi susu busu vardir, tipki Erdoganin kendine göre yargiclari, polisi, bekcisi oldugu gibi. Bi sey var yani ortada, seklen de olsa.

    Ama bi yapi düsün ki, bi adamin malvarligi hakkinda sikayet oluyor ve sikayeti iletecek kisi küfür, dayak yetmiyor, sürülüyor. Simdi mesela bu olayi takip eden bir savci, ne bileyim bir polis falan da yok. Nasil cok ibretlik bir hadise di mi, cok yakin daha demin diyebilecegimiz tarihimizden.

    Insan sormadan edemiyor. Topun Erdogan dönemi ile Osmanli dönemi arasinda sürekli gidip geliyor olmasinda yakin tarihimizin ibretlik olaylarinin üstünün kapatilmasi gibi bir amac olmasin. Bu kadar yogun bir sekilde olunca insan sormadan edemiyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin