Zamorano, İsrail ve Siyasal İslam!

YORUM | NEDİM HAZAR

Öncelikle özelikle yazının son kısmındaki agresyon derecesinin yüksekliğinden dolayı naif okurlarımdan özür diliyorum. Ben Türkiye’deki ortalama insan zekasının seviyesini 2002 yılında öğrendim. Epey acı şekilde hem de…

O dönem dil öğrenimi için Amerika’da bulundum birkaç yıl. Yaz aylarında geliyordum Türkiye’ye ve haber merkezinde takılıyordum. Türk futbolunun zirve yaptığı dönemdi.

Derwall ve Piontek’in yetiştirdiği ikinci kuşak çalıştırıcı olan Denizli ve Terim, başarıdan başarıya koşuyordu. Türkiye, yıllar sonra Dünya Kupası finallerine gitmişti. Başta futbol (spor) gazeteleri olmak üzere gazetelerin spor servislerinde muazzam bir heyecan ve hareketlilik vardı.

Zaman gazetesinin spor servisi, spor müdürü de dahil olmak üzere neredeyse tam kadro olarak finallerin yapılacağı Kore ve Japonya’ya gidecekti. Sanırım bu sene içinde yayınlama şansı bulacağım “Boşluğa Sıkışmak” isimli son derece kişisel (neredeyse günlük tadında) isimli kitapta ayrıntılı olarak ele aldığım, benim için önemli bir dönemdi.

Spor müdürümüz beni çağırdı ve iki şey teklif etti.

İlki kupa finalleri boyunca mutat yazı yazmam konusundaydı. 4 yıl G. Saray ve Milli Takım’ı yakından takip etmiş, 2000 yılından itibaren aktif olarak spor yazılarına ara vermiştim ama çok büyük bir sürpriz teklif değildi bu.

Büyük sürprizi sona sakladı spor müdürümüz.

Kendilerinin olmayacağı bir aylık dönemde spor sayfalarına bakıp bakamayacağımı sordu. Allah selamet versin Murat isimli bir sayfa sekreteri ile ben kalacaktım sadece. Bana ilginç gelen bu teklifi kabul ettim ve spor servisine takılmaya başladım.

Başlarda her şey çok güzeldi. Ahmet Turan Alkan’dan Ahmet Selim’e, hatta Nuriye Akman’a bile futbol yazısı yazdırıyorduk o ara dönemde. Bilirsiniz dünya kupası finalleri adeta futbolcu vitrinidir. Futbolcular 4 yıl boyunca bu sahneye çıkmayı bekler ve kendilerini gösterirler.

Dünya Kupası finallerinde parlayan pek çok futbolcu olmuştur. Ve bu dönem özellikle Türk futbol medyası için en çok yalan ve üfürme haberin yazıldığı dönemdir. Bir maçta izleyip beğendiği futbolcuyu “Falanca takıma geliyor” diye palavra haberle tiraj kovalayan gazeteci kılıklı amigo sayısı hiç de az değildi.

Bir sabah spor servisine geldim ve telefon çaldı. Arayan bir okurdu. Normalde okuyucu, özellikle bizim gibi gazetelerde kendini gazetenin asli unsuru olarak gördüğü için biraz katı, hatta acımasızdır. Yaptığınız küçük bir tashih bile hemen reaksiyon görür.

Ancak telefondaki okur bambaşka bir şikayet için aramıştı. Yayınlanmış bir haber için aramıyordu. Sıkıntısı, diğer spor medyasında çarşaf çarşaf yer alan “Zamorano Fener’de” başlıklı haberin neden bizim gazetede olmadığıydı.

Yaşı yetişkin olanlar Ivan Zamorano’yu hatırlayacaktır. Şilili futbolcunun Sevilla, Real Madrid ve Inter gibi dev takımlarda oynadıktan sonra Meksika’ya döneceğine dair haberler okumuştum dünya medyasında. Zamorano o yıl Meksika’nın CF America takımından kendisi ülkesi olan Şili’nin Colo Colo takımına transfer olacaktı.

Zaten emekliliği yaklaşan oyuncunun bu son transferi olacaktı. Ancak gelin görün ki, yaklaşık 5 yıldır Türk futbol medyası her Mayıs/Haziran ayında rutin Zamorano transferi haberleri yapardı. Allah bilir Zamorano’nun yıllarca çıkan bu haberlerden haberi bile yoktu belki!

Yaklaşık yarım saat boyunca okurumuza bu haberin yalan olduğunu, Zamorano’nun değil Fenerbahçe’ye, hiçbir Türk takımına gelemeyeceğini söylüyordum ama nafile. Sonunda dayanamadım; “Yahu kardeşim haber yalan!” diye bağırdım.


Milliyet’ten bir haber!


Bu da Hürriyet!

Okur, son derece sakin bir şekilde aynen şöyle dedi: “Olsun, yalan olsun, yazsanız ne olur yani!”

Allah’tan Eric Hoffer’in kesin inançlılar kitabını okumuştum. Ancak, fanatizmin ulaştığı boyut beni ürpertmişti. Yalan da olsa, inandığı şeyin yayınlanmasını, bili bile palavra sıkmamızı istiyordu okur. Birden diğer futbol medyasının durumunu anladım. Bir talep üzerine o kadar saçma sapan, yalan dolan yazıp duruyorlardı.

Yalan talep ediliyordu çünkü!

Aradan yıllar geçtikçe (grup ayırmadan söylüyorum) başta muhafazakârlar olmak üzere İslamcıların neredeyse tamamının bu halet-i ruhiyeyi artık içselleştirdiğini anlayacaktım. Hatırlarsınız Damat Bey “Uzaya 4 şeritli yol yapacağız, desek inanırlar” demişti bir seferinde. Hemen her küresel hadise sonrasında bunu tekrar tekrar test ettim şahsen.

Hiç şaşmıyordu.

Portakal bıçaklayandan, Dolar ile burun silene, Mercedes lastiği şişleyenden kolayı tuvalete dökene kadar aklın mantığın alamadığı protesto şekillerini görmek artık sıradanlaşmıştı benim.

HAMAS’ı asla derdi Müslümanlar olan bir örgüt olarak görmedim, önce bunu belirteyim. İsrail’in bilinçli olarak terörize etmeye zorladığı Filistin halkı yıllar içinde artık bu tuzağa düşmemeyi öğrenmişti. Netanyahu gibi fanatik dinci siyasetçiler için HAMAS, sürekli iktidar demekti.

Yine açık söyleyeyim, HAMAS’ın son saldırısını bu perspektiften okudum. Evet İsrail acımasız, hatta bir terör devletiydi. Evet başta Amerika olmak üzere Batı özellikle Filistin mevzusunda iki yüzlüydü.

Ancak sonu gelmiş Netanyahu rejimine adeta hayat öpücüğü vermişti HAMAS. 

İşin bir de diğer yüzü vardı. Müslüman ülkelerin iki yüzlü liderlerinin durumu İsrail ya da Amerika’daki meslektaşlarında az değildi. Bizzat Erdoğan ailesinin Suriye’deki petrollere çöküp kaçak olarak gemicikler ile İsrail’e sattığı kanıtlandığı halde hiçbir Siyasal İslamcı bunu sorun etmiyordu.

Ancak bir Filistinli çocuğa İsrail polislerinin yaptığı işkence sonrasında anında galeyana geliyorlardı. Oysa Türkiye’de polis işkencede belki de İsrail polisini çoktan geride bırakmıştı. 70/80 yaşındaki Cumartesi Anneleri’ni coplamak gündem bile olmuyordu Siyasal İslamcı kesimde.

15 Temmuz sonrası yapılan işkenceler, hukuksuzluk, hırsızlıkların hiçbirini kimse dillendirmediği gibi, utanmazca bunları savunanlar bile vardı. Ve elbette bu utanmazların utanmadan kalkıp İsrail’e “Katil” (Ki öyledir elhak) diye bağırıyordu.

Kendi gözlerindeki merteği görmüyorlardı bile.

Hapishanede hayatları mahvolan anneler, bebekler bir gün bile gündemlerine girmiyordu. 

Ama HAMAS’ın yaptığı alçak bir saldırı sonrasında, İsrail’in aynı alçaklıkla cevap vermesi (ki böyle olacağını artık en aptal insan bile bilir) kanlarına acayip dokunmuştu. 

Kola şişesi kırıyor, havalimanlarında kola satılmasını protesto ediyor. Olaylar çıkarıyorlardı. Bunları yapanlar sıradan Siyasal İslamcılar değil, bizzat, yazar, çizer, düşünür geçinen, siyasetçi takımı filandı üstelik.

Gelelim bu yazıyı kaleme alma sebebime…

Biliyorsunuz özellikle son seçimlerden sonra siyasetten ve diğer mevzulardan özellikle kaçınacağımı yazmıştım. Yaklaşık 5 aydır uzağım da Allah’a şükür.

Tarih yazıyor, sanat yazıyor, okurlarımla kendi aramızda geçiniyoruz. Bu demek değildi ki, yazdığım sitenin (TR724) siyasetten uzak duracağıydı.

Tam tersi beni rahatsız edecek kadar fazla siyasi yazı zaten her gün yayınlanıyor, site editörleri yaptıkları Youtube yayınlarında baştan sona siyaset konuşuyorlardı zaten.

Bir hakkı da teslim etmem lazım. 

HAMAS/İsrail paslaşması sonrasında yaşanan katliamın analizine dair en kıymetli yorumları yine TR724 yazarlarından okudum. Meselenin iç yüzünü sakin bir kafa ile ele alan, birkaç yayın organından birinde yazdığım için mutluydum aslında.

Gelin görün ki bazı okurlar, Reislerinin peşinden ayrılmayıp, onu hala ölesiye savundukları halde yakamızdan düşmüyorlardı. Neredeyse her yorumumun altında böylesi bir Tayyipçi kafanın saçma sapan yorumunu okumak benim için vaka-yı adiyeden olmuştu.

Cemaate her türlü pisliği, zulmü, işkenceyi kendileri yapıyor, bunları eleştirip, “Allah’tan korkun” demek yerine hala Tayyip’i övmemizi isteyen tuhaf bir Zamoranocu kitle vardı Türk siyasal İslamcıları arasında.

Biliyorsunuz epey bir süredir yönetmen Christopher Nolan ve filmleri hakkında analizler yazmaktayım. Gelip bu yazıların altına da aynı düzeysizlik, sığlık ve aptallıkları döşemeyi insanlık zanneden müsveddelerle doluydu sosyal medya.

Son yazdığım yazının altında aynen şöyle bir mesaj görünce bende şalter attı:

 

Siyasal İslam bu mide bulandırıcı iki yüzlülüğü İsrail’inkinden de Amerika’nınkinden de daha beterdi oysa.

Çünkü utanmazlığı artık içselleştirmişlerdi.

Bir kere sitedeki yazarları okumadıkları belliydi. Ya da site yazarlarının bu konuda söyledikleriyle kendi düşünceleri çeliştiği için, bile isteye kendi düşüncelerinin yazılmasını istiyorlardı. Öteki utanmazlık ise “Hakkımızdaki iddialar”dan bahsediyordu bu okur kılığındaki zavallı.

Ne iddiası yahu.

Senin Reisin bizzat İsrail ile iş tutmaktadır. 

Senin zihniyetin ülkede yaşanan İsrail’den beter ahlaksızlıkları, çakallıkları, zulmü görmezden gelmektedir. 

Bir düşün yakamızdan artık. 

Bir defolup gidin ya hu!

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

22 YORUMLAR

  1. Batililara Hiristiyan deneeyecegi gibi bunlara siyasal islamci demek bile yanlis bence. Ne YEZID ne Hamas siyasal islamci bence. Bu iki kesim de Siyasal Islami kullanarak kendi cikar ve yerlerini korumak. Pkk ve Derin devlette de öyle mesela, görünürde Kürt haklari/vatanin bütünlügü esas mesele kendi varliklari ve cikarlari. Tabiki bütün bu saydiklarimda masum Insan cok. Böyle örgütleri yönlendirende cok. Hamasin yaptiginin 15 Temmuz ve sonrasinin mantigindan farki yok bence.
    Mesele bunlari ve arka planini görebilmek. Bati demokratik diyenlerde 10 kere düsünsünler buarada, yöntemler Güc dengesinden dolayi farkli ve üstü örtülü arka olanda yürütülüyor.

  2. Son gelismelerle ilgili Tr724’te saglam analizler yayinlandi gorusunuze katilmamakla birlikte onemli bir konuya genel bir perspektiften yaklasip Hizmet’in Filistin sorunuyla ilgili gizli ya da acik bir ajandasi bulunmadigini kabul edelim. Selefi takipcisi Siyasal Islamcilarin Hizmetle alip veremedigi konulardan birisi de budur. Bize olan husumetlerinde onemli yer tutar. Hizmet hareketi cirminin suurunda olup boyle uluslararasi komplike konulardan uzak durmakla beraber felsefe olarak Hudeybiye anlasmasindan mulhem win-win cozumler ve baristan yanadir. Medeni sandigimiz Bati’nin savasa atesle gittigi su gunlerde en medenilerden daha medeni Muhammedi uslubun en bariscil ve evrensel ve insani yaklasim oldugu kanaatini tasir Hizmet.

    • Bu arada saglam analiz okumak isteyen kronos’tan omer murat’i takip edebilir. Hatta tr724 neden bunyesine katmaz anlamam. Nedim beyin sikayet ettigi uzre ic siyaset yazilarindan gina geldi artik. Hayatinin kalan kismini tayyip dusmanligina adamis 3-4 yazara maruz kaliyoruz okur icin cin iskencesine dondu dogrusu. durgunlasmis su bulanikligi var sanki tr724’te. Ufkumuzu genisletecek taze soluklara ihtiyac var.

  3. Kader toprakla üstlerini örtecek elbet, biraz sabır. Hakikati yazıp, vicdanlı ve akıl sahibi insanlara doğruyu gösterdikten sonra her söyleyene cevap vermek için kendimizi üzmeye gerek var mı?!

    … ürür kervan yürür, kader ömür ve izin verirse gidecek çok yol var.

  4. Siyasal islamci degilim, AKP`li hele hic degilim. 17/25 sürecinden sonra o yolsuzluklari görünce bende sizin gibi o gemiden indim, cemaatcide degilim fakat hakkinizdaki iddialari arastiran ve genelde yalan oldugunu gören biriyim, özellikle 15 temmuz darbe tiyatrosundan sonra haksizliga ve zulme ugradiginizi bilen, bu yüzden her ortamda sizi yani cemaati “fetöcü” damgasi yiyecek kadar, hatta hakkimda yakalama karari cikartilacak kadar savunan bir zavallıyim.

    Hakkinizdaki iddialara gelince, biliyorsunuz tonlarca var, büyük cogunlugu yalan, iftira, digerleri ise abarti, bunu bende biliyorum fakat bu iddialari dogrulayici davranislardan uzak durmak sizin göreviniz, bunlardan biri cok fazla amerikanci, batici ve israilci olmaniz, kendi ülkenizdeki pisliklere hakli olarak tepki gösterirken batinin pisliklerini görmezden gelmeniz, yeterince elestirmemeniz özellikle 15 temmuz sonrasi ortaya atilan “ameriken darbesi, cemaati bunun icin kullandilar, cemaat aslinda israile calisiyor, onlarin taseronu” gibi iddialarin ekmegine yag sürüyor, insanlari cemaatten sogutuyor, “oh olsun” dedirtiyor, buna sebep olmamak lazim.

    Bu yüzden Israilin Gazze vahsetinden, batili liderlerin bu vahsete izin vermesinden ve bati medyasinin görmezden gelmesinden dolayi cemaate yakin duran gazetecileri ve sizin gibi medya organlarini ve hocalarini yakindan takip ediyorum acaba ne diyecekler, o cok vurgu yaptiginiz insan haklari cignenirken,adalet katledilirken, ifade özgürlügü gibi demokratik degerlere ihanet edilirken ne yapacaklar, onlarda görmezden geleceklermi diye sadece benim degil, tüm gözler sizde, yani suan bir samimiyet testinden geciyorsunuz, buna dikkat cekmek istedim.

    Mesela en son örnegi Enes Kanter “Freedom”. Yillardan beri takip ediyorum kendisini ve özellikle Uygur Türklerine yapilan soykirima dikkat cemesi, insan haklari savunuculugu yapmasindan dolayi takdir ediyordum kendisini. Fakat gel görki adam israilin soykirima varan son vahsetini görmezden geliyor, binlerce cocuk canli yayinda öldürülürken israile yönelik en ufak bir kinama göremedim, israile yönelik veya netanyahu aleyhine birtanecik olsun elestiri yok, Filistine, gazzeye yönelik bir dayanisma yok, aksine, böyle bir zamanda adam gidip bir yahudi okulunu ziyaret ediyor. Simdi soruyorum size, cemaati temsil ettigini iddia eden, hizmetin hizmetkari oldugunu söyleyen biri böyle yaparsa tüm oklari üzerine cekmezmi? nefretleri üzerine cekmezmi? Amaciniz bumu yoksa buzlari eritmekmi?

    • Bir Israil var bir de Netanyahu! Bir Filistin var bir de Hamas!

      Bence tr724 makul İsrail’in ve makul Filistin’in yanında duruyor. Bu yüzden Enes Kanter’in bir İsrail okulunu ziyaret etmesi makul İsraillilerin desteğini almak istemesi çok mantıklı.

      Ayrıca, tr724 her yayına Netanyahu’nun katlettiği sivilleri anarak başlaması da yaşananlar üzerinde bir yayın organı olarak farkındalığı artırıyor. Makul bir gazeteden beklenecegi gibi.

      Benim anlamadigim, yorum yazanlarin kantarları. Esas üzerine gidilmesi gereken son 10 senede ülkenin soft ve/ya hard powerini bitirenlerin yeteri kadar elestirmeyip elinde yayinciliktan başka gücü olmayan bir gazeteye abanarak yuklenilmesi.

      Köşe yazısına konu yorumunuzla ilgili olarak, eğer bu platform yorumlara açık ise, yorumlara karşı ne yazılırsa yazılsın hakaret olmadığı sürece geniş olunmali.

      Müslüman aksiyon insanı olmali demiyor muyuz hep? Bence Nedim Bey’in olumlu olumsuz yorum yazanlara kapıyı kapatmak yerine hiçbir aksiyon almayan cemaat kitlesine kallavi bir yazı yazması gerekirdi diye düşünüyorum.

  5. Üstadım,
    Biliyorsunuz “denden” diye bir işaret var. Aynı şeyin tekrar yazılmak zorunda kalınmasını önlemek için kolaylık olsun diye kullanılır.
    Bu kolaycılık, özellikle bizim diyeceğimiz kesimde pek çoktur. Siz çok daha fazlasıyla yaşamışsınızdır ki, sizinle aynı görüşte olan, düşüncenize katılan insanlar bunu “hı hı” diyerek geçiştirirken; karşı çıkmak adına laf sokmayı, (parasıyla ya da fî sebilillah) acımasıza “urun koman” saldırıları yapmayı hayatının gayesi edinmiş insanların sesleri çok fazla çıkmaktadır.
    Bunu yazarken “aldırış etmeyin, idare edin” küstahlığı yapacak da değilim. Haklısınız ki, en azından bu zalimlerin sesi kadar hak adına da ses verilmeli.
    Öteden beri takipçiniz olarak gerek otel odalarından başlayıp üstad ve Ankara’ya ilişkin harika tespitlere dönüşen yazılarınızı, özellikle Nolan endeksindeki değerlendirmelerini hayranlıkla izlemekte, kem seslere ve kem gözlere rağmen başarılarınızın devamını dilemekteyiz.

  6. “Senin Reisin bizzat İsrail ile iş tutmaktadır.” Savunmasi whataboutism olmus. Acikcasi olmamis. 2012-3lerdeki hizmet magruriyetini hatirlatti. Burnundan kil aldirmazlik vs. Kusura bakmayin boyle seyleri gordugumde cat cat soylicem cunku icimizdeki beyinsizlere ben de cok kirginim. Hizmet sahinlerinin cani ce… neyse. Dili kalemi klavyesi olanlari da soylemeye cagiriyorum.

  7. İsraile kahrolsun demek insana bir değer katıyor. Yani ben zulüm eden tarafta değilim, iyi taraftayım demek oluyor. Yani İsraile kahrolsun demek Filistine yardım etmez iken kişinin kendisini ahlaki bir pozisyona taşır. Yani kahrolsun demek Filistine yardım etmezken, İsraili durdurmazken, sadece o kişiyi yüksek mertebeye taşır. O yüzden özünde İsrail ve Batı karşısında sefil olan müslümanlar sefilliklerini erdemli olarak örtmeye çalışır. Yani İsraile kahrolsun demek muhafazakarın sefilliğini örtmektedir. Filistine hiçbir yardımı olmadığını örtmek. Ayrıca bırakın yardımı dokunmasını, Filistinin zavallılığı üzerinden kahrolsun diyerek prim ypmaktadır. Bu sayede erdemli olmayı kazanmaktadır. Ve bunlar kavgayı sürdürürler Nasıl? Sen kahrolsun dedin, sen demedin diyerek meseleyi İsrail meselesinden uzaklaştırıp birbiriyle kavgaya tutuşurlar. Kavga eden taraflardan bir İsraile ve Batıya kahrolsun demekte, diğeri ise dememekteymiş. Kahrolsun diyen demeyen karşısında üstünlük elde etmektedir. Çünkü erdemli olmuştur. Karşı taraf erdemsiz olduğundan ona karşı üstünlük elde ettiği için hucüm etmektedir. İsrailin pişirdiği ekmekten beslenmektedir.

  8. Enes Kanter konusuna katiliyorum. Filistin konusunda hic ses yok Adamda. Biraz ABD endeksli veya ABD konform olan zalimliklere karsi Arkadas, yoksa ilk elestiren o olurdu. Tabiki Hamasin yaptigina yanlis deyip sonra Israilin yaptigi savas sucu, soykirim diyebilirdi.

  9. Nedim abi madem buraları okuyorsun şunu hatırlatmak isterim. “Herkes davranışlarıyla kendi karakterini aksettirir, sen müsamaha yolunu tut ve törebilmezlere karşı her zaman alicenap ol.”

  10. Yazarimiz cok duygusal, hatta asiri diyebiliriz ve bu kendisi icin büyük bir handikap. Benzer bir tepkiyi Fatma Girikle alakali yazdiklarina tepki gösteren bir okura da yapmis ve kendisini Taliban zihniyetine sahip olmakla suclamis, hatta sen kimsin bana sinemayi ögretecek cinsinden laflar etmisti. Bence yazar, okurunu düsük seviyede görüyorsa verdigi cevaplarda o seviyeye kendisi de düsmemeli, insanlara ve düsüncelerine yukaridan bakmamali. Eger icine dert olduysa, konuya da deginmek istiyorsan hakareti sahibine iade edersin ve meramini anlaltirsin. Bu böyle olur.

    Bu baglamda yazarin Türk insaninin zeka ortalamasini göstermek icin Zaman okurlarinin tepkilerinden yola cikmasi da oldukca yakisiksiz. Zaman gazetesinin onbinlerce okurunun (bilerek onbinlerce diyorum) icinde en az bin adet psikolojisi bozuk, sizofren, borderline, bipolar bozuklugu olan insan olduguna eminim. Haber merkezlerini cildirtan bunlardir. Asil problem, Türk insaninin okumamasidir, Zaman gazetesinin daha ziyade ayakkabi altligi, kahvalti örtüsü olarak kullanilmasidir ve bir gazeteci böyle bir durumda öncelikle bir kendisine dönüp bakmalidir. Söyle haber dairelerinde calistik, söyle insanlara yazilar yazdirdik diyerek ancak yerinizde sayarsiniz, okur falan kazanamazsiniz

    Siyasal Islam Hizmet yazarlarinin son yillarda tutundugu bir dal oldu artik. Kendini elestiremeyenler, dini hassasiyet olan baska bir grubu yerin dibine sokarak kendini rahatlatiyor. Bunun baska bi aciklamasi yok. Türkiyede siyasal Islam diye bi sey yok bi kere. Siyasal Islamcilari bi araya toplasan CHP kadar oy alamazlar, bunu hepimiz biliyoruz.

    TR74 te öyle Gazzedeki durum hakkinda adamakilli bir yazi yazildigini hatirlamiyorum. Kendimizi kandirmayi birakalim artik. Nasil o Islamcilar cumartesi anneleri karsisinda suskun kaldiysa biz de Gazze konusunda suskunuz. Bunun hakli sebepleri de olabilir ama kalkip da böyle atip tutmanin hicbi seye faydasi yok, elinizden geliyorsa Israili savunuyor pozisyonuna düsmeyin, ortalarda bi yerlerde durun ama onu da yapamiyorsaniz susmasini da bilin yani.

    Zamanim olursa Nedim Hazar ile Orhan Gencebay karsilastirmasi yapacagim. Simdilik bu kadarla kalsin

  11. Bu yazınız bana Mavi Marmara olayını hatırlattı.
    IHA Mavi Marmara gemisi insani yardım götürecekti.
    Başlamadan önce nasihatlardan tutun Türkiyedeki iktidarın tutumu, halkın tavrı ve son kapanış sahnesi.

    Bana’mı sordunuz giderken?

  12. Bazıları illa da birilerini İsrail aleyhine açıklama yapmaya zorlamak istiyor.
    Tabii ki Filistin´de, Gazze´de bir dram yaşanıyor. Bu dramı durduracak gücümüz yok. Herkesin bu konuda bir söz söylemesi gerektiğini düşünmüyorum.
    Bırakın İsrail´i, kendi ülkemizdeki zulmü durduramıyoruz ki, bütün Batı´yı arkasına alan İsrail´e kafa tutalım.
    Batı´nın İsrail konusunda tutumu eleştirilebilir. Ama toplamda Batı´nın karnesi Türkiye dahil İslam ülkeleri ile kıyaslamada daha iyidir.
    Enes Kanter neden bu konuda pozisyon almıyor diye soruluyor. Onun adına konuşacak değilim. Ama Türkiye´deki zulümden kaçan arkadaşlar İslam ülkelerinde Türkiye´ye iade edilirken veya MİT´in kaçırmasına göz yumulurken Batılı ülkelerde güvende yaşamıyor mu?
    Evet, orada bir dram yaşanıyor. Ama biz bu dramda illa da belli bir tarafta yer almak zorunda mıyız? Kimden gelirse gelsin teröre karşı tavır alamaz mıyız? Yine hangi tarafta olursa olsun, hayatını kaybeden masumların, sivillerin yanında yer alamaz mıyız?
    Bir de şöyle düşünün: PKK Türkiye´ye saldırsa, bir çırpıda 15.000 insanı öldürse, 1000 kişiyi kaçırsa acaba tepkimiz ne olurdu? Karşı tarafta ölen çocuklarla empati yapabilir miydik?
    Bence bu konuda vicdanı rahat bir şekilde “evet, yapabilirdik” diyenler konuşmalı. Ve bunlar sivilleri öldüren İsrail´i kınarken sivilleri öldüren Hamas´ı da kınamalı.
    Yoksa gerisi boş gevezelikten ibaret

    • “Biz bu dramda illa da belli bir tarafta yer almak zorunda mıyız? ” Evet zorundasın.
      “Mü’minlerin dertleriyle dertlenmeyen bizden değildir.” Hz. Muhammed (S.A.V)

      • Bu hadis sahih hadis mi?
        Sahih ise, bu hadisten doğru anlamı çıkardığınızdan emin misiniz?
        Müslüman´ın derdiyle ilgilenmek ne demek?
        Mesela PKK`lılar da Müslüman, saldırılan taraf da. Bu durumda bu hadise göre hangi tarafın derdi ile ilgileneceğiz?
        Yemen´de de çocuklar ölüyor. Oradaki çocuklarla kimse neden ilgilenmiyor. Onların derdi ile ilgilenmeyenler şimdi bu hadise göre bizden olmuyor mu?
        Suudi askerlerin Yemen sınırında Afrikalı göçmenleri yargısız mahkemesiz kitlesel bir şekilde vurduğuna dair haberler geliyor. Gelenler Etiyopyalı ve büyük ihtimalle Hıristiyan. Keyifleri kaçmasın, petrol zenginlikleri azalmasın diye gariban Afrikalıları vuranlar da Müslüman. Bu meselede de din kardeşimiz Suudiler ile mi empati yapmalı, dertleri ile ilgilenmeliyiz?
        Pakistan milyonlarca Afganı sınırdışı ediyor. İkisi de Müslüman. Orada hangi tarafın derdi ile dertleneceğiz?
        Müslümanın derdi ile ilgilenmek eğer Müslüman saldırıyı yapan tarafsa yine de Müslümanın tarafını tutmak anlamına mı gelir?
        Bence bu hadisi yanlış yorumluyor veya oradan yanlış bir anlam çıkarıyorsunuz. İnsan din kardeşine daha fazla yakınlık duyar. Derdiyle ilgilenmesi lazım. Bu normal.
        Ama savaş gibi, hak hukuk gibi konularda tavrımızı din kardeşliği veya milliyet mensubiyeti belirlememeli. Haklı kimse, onun yanında yer almalı.
        Bu net belirlenemiyorsa en azından masum insanları öldürenlerin yanında yer almamalı, masum bizim dinimizden ve etnik grubumuzdan olmasa da onun yanında yer almalı.
        Yoksa İslam´dan kabilecilik anlamış oluruz.
        İslam´ın bu olduğunu sanmıyorum.

        • Ehli sünnet itikadina göre ameller imandan bir cüz degildir, yani kisi günahkar olabilir, inkar etmedigi sürece dinden cikmaz, mesela faiz yiyor diyelim, dinimizde faiz haram degildir, veya namaz kilmiyor, dinimizde namaz yoktur, veya oruc tutmuyor, dinimizde oruc yoktur demedigi sürece, böyle i´nanmadigi sürece, günah islediginin bilkincinde oldugu sürece dinden cikmaz.
          Mü’minlerin dertleriyle dertlenmek Allahin emridir, dinimizin siarlarindan biridir, simdi sen dersenki Mü’minlerin dertleriyle dertlenmek Islamda yoktur, bana ne, canlari cehenneme…ozaman benim bildiogim islam dinine göre kafir olursun cünkü bu konuda tonlarca ayet ve hadis var.

          Ben sana hamasin terör eylemini savun demiyorum ama orada suan kafirlerin zulmüne maruz kalan Müminler var, bir zulmü engelleyemiyorsan en azindan kalben bugz edeceksin buda imanin en alt mertebesidir manasinda sahih hadis var.

        • ayrica sadece gazzedeki müminlerin degil, dogu türkistandaki, bosnadaki, yemendeki, türkiyedeki velhasil dünyanin dört bir yanindaki müminlerin dertleriyle dertlenmek, gücümüz yetiyorsa elimizzle, yetmiyorsa dilimizle engellemeye gayret etmeliyiz, en azindan duyuracagiz, kinayacagiz, buda yetmiyorsa kalbimizle bugz edecegiz, kalben hicbirsey his etmiyorsk omanimizda SORUN VAR DEMEKTIR

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin