Zalim, paranoyak dünya!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

William Shakespeare’in, meşhur 66. Sone’sinde resmettiği bir dünya var. Erdemin dağa kaldırıldığı, insanlığın çiğnendiği, sanatın dilinin bağlandığı, kötülerin kadı, fakirlerin mutsuz olduğu bir dünya.  İnsanın kendini görebilmesi için dışındaki aynaya değil, içindeki aynalara bakması lazım sanırım.

Tolstoy, İnsan Ne İle Yaşar’ında fakir bir ayakkabıcıdan bahseder. O kadar fakir ki, evinde giyinecek tek paltosu vardır ve eşiyle beraber kullanmak zorundadır. Bir meleğin kılık değiştirerek, yeryüzüne inmesiyle insanlara ayna olmasını anlatır Tolstoy ve nihayetinde insanı yaşatan şeyin, ne olduğunu bulur: Sevgi!

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Sevgisizlik büyük bir lanet, fena bir bahtsızlık olsa gerek. Daha kötüsü ise, eksik olanın yerine koymaya çalıştığımız yamalar, sentetik hisler. Gösterişi, afra tafrayı, ikiyüzlülüğü büyüten ve yarayı derinleştiren yapay duygular.

İnsanı alıp, yerine koyduğunuz ne varsa en baştan çürük ve yıkılmaya mahkûmdur. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözü bu yüzden söylenmiş olsa gerek. Merhamet, vicdan ve şefkat toplumu olmayan devletler istedikleri kadar varlıklı olsunlar, aslında fakirin ta kendisidirler.

Çok klişe bir tabirdir; kaptan fırtınalı denizlerde belli olur. Durgun denizde herkes kaptan-ı deryadır. Sınanmadığın meselenin masumu da olunmaz, kahramanı da.

Dolayısıyla zulüm, haksızlık, insafsızlık devri olmadan vicdandan dem vurmak romantizmden başka bir şey değildir.

Kötülüğün hüküm sürdüğü çağlarda, susmak da erdem değildir, utanç verici bir sessizlik de.

“Aman iktidarıma halel gelmesin, otoritem sarsılmasın”cılar kadar, “fırsat bu fırsat, ne kadar hasar verirsek o kadar iyi”cilere de lafım. Oluşturdukları sahte mutluluk tablosu zedelenecek diye gerçeği tersyüz etmeye çalışanlar ile olmayan şeyleri varmış gibi, inanılmaz bir zalimlikle göstermeye çalışanlar arasında milim fark görmüyorum. 

Klişe yaftalamalarla günübirlik hain üretiminin zirve yaptığı günümüzde, hakikat her gün algıya kurban veriliyor ne yazık ki.

Açık söyleyeyim, elbette muktedirin kötülükteki yadsınamaz payının farkında olmakla beraber, bu işin vebalini sadece güç sahiplerine vermek de abes. Muhalefetin ya da kendini muhalif olarak görenlerin de, iktidarın kurduğu düzene göre hareket etmesi durumu bu hale getirmiştir.

Bu yönüyle muktedir ile diğerleri arasında pek fark yok.

Aynı kirli aynanın farklı yüzleri o kadar. 

Şu söz Hintlilere aittir: “Eğer temiz bir vicdanın varsa, yaşamak için eksiğin yok demektir!”

Son birkaç yıldır yaşanan zulümler ile vefat edenlerin sayısını artık tutamaz olduk.

Tertemiz, günahsız insanlara zulüm edildiği yetmiyormuş gibi, bile bile ölüme gönderiliyor.

Son kurban Konya’dan. KHK’lı sınıf öğretmeni Fatma Öğretmen.

Fatma Hoca’ya yapılan zulüm, bir toplumun helak olması için yetecek kadar. Eşini hapiste tutanlar, 14 yaşındaki oğlunun ölümüne bile acımadılar.

Vicdansızlık genlerine o kadar sirayet etmişti ki, kendi evladının cenazesine bir eşkıya gibi kelepçeyle getirdiler baba Görmez’i.

Baba hapiste, evlat mezarda, anne hastanede.

Nasıl bir bitmeyen kini vardı bu devrin zalimlerinin?

Nasıl bir nefret insan denen varlığı bu kadar gaddarlaştırabiliyordu?

Hayatlarında suça bulaşmamış tertemiz, çiçek gibi insanları düpedüz katletmek nasıl bir ideolojiye payanda olabilirdi?

Kaç kiloya düşmüştü biliyor musunuz Fatma öğretmen? 29!

Saraylarda günlerini gün edenlerin, taraftarlarına cennet vaat edenlerin dünyasında ona yer yoktu.

Bu dünyaya daha fazla katlanamadı maalesef.

Zalimdi bu dünya ve paranoyakların kontrolüne teslim olmuştu.

Ve maalesef kitleler arzu ediyordu bunca kötülüğü.

Vicdan ve merhamet eksildikçe zalimleşip paranoyaklaşıyordu insanlık.

Paranoyanın zulme katkısı ise olumlu olmaz ne yazık ki! Şu da bir gerçektir; zalimlik sadece gücü elinde tutana has bir şey değildir. Hiçbir hak ve hakikat zulmün koltuk değneğiyle ayakta duramaz, yıkılmaya mahkumdur.

Ateş sadece düştüğü yeri değil, mesafe ve zaman tanımaksızın tüm vicdanları yakar aslında.

İş bu nedenle, dünyevi çıkarları umursamadan yeryüzündeki tüm içi yananların meselesi olmalıdır bu. Yok saymak kadar abartmak da en az felaket kadar trajiktir.

Acıyı bastırmak için yaygara koparmak kadar suskunluk da… Bütün bu defolara sahipken caka satmak ise boş ve anlamsız. Hz. Ali (kv) şöyle buyurur zira: “Merhamet olmazsa fazilet kuru bir kelimedir.”

Zalimlerin çağında fazilet çoktan defnedilmiştir çünkü!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Nedim Bey iyi günler. Fatma Görmezin kızı Azize şimdi kimlerle kalıyor. Sahip çıkanı var mi. Babasi ne zaman çıkıyor hapisten . Bilginiz varsa yazabilir misiniz acaba

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin