KENT YAZILARI | ALPER ENDER FIRAT
Zagreb’i gezmek isteyenlere, “mutlaka görülmesi gereken yer” diye bir mezarlığın önerilmesini çok garipsemiştim. Yıllar önce Zagreb’e yolum düştüğünde, gideceğim yerlerin neredeyse en başına yazılmıştı Mirogoj Mezarlığı.
Burayı ilk gördüğümde yılbaşı çok yakındı ve şehir Noel tatilindeydi. Bütün mezarlık tek tek düzenlenmiş, bakımı yapılmış, çimleri kesilmiş, ağaçları bakımlı ve üzerinde çiçek olmayan tek bir mezarlık dahi yok.
Çiçekler muhtemelen Noel için konulmuştu. Ama Zagreb’i bilenler burayı asıl 1 Kasım Azizler Günü’nde ziyaret etmek gerektiğini söylüyorlardı. O gün herkesin mezarlığa özel hazırlanmış çiçeklerle gittiğini, mumların, kandillerin yakıldığını, mezarlığın o zaman bir çiçek bahçesine döndüğünü anlatmışlardı. Şehir nüfusunun hatırı sayılır bir bölümü burada olur ve Mirogoj’a girmekte bile zorlanırsınız diye eklemişlerdi.
Ama o zaman ziyaret için takvim seçecek durumda değildim. Elime bir fırsat geçmişti ve tarih Aralığın son günleriydi. Mevsime uygun olarak sisli, puslu bir havada buraya gelmek burayı iyice gizemli bir yer haline getirmiş ve beni daha çok etkilemişti.
Mezarlığın güzeli olur mu diye düşünüyor insan ama oluyor işte. Gittiğim başka hiçbir kentte özellikle mezar ziyareti yapmadım bu yüzden bir karşılaştırma yapacak durumda değilim ama Mirogoj Mezarlığı sanıyorum dünyanın en güzel mezarlıklarından birisi. Onu asıl güzel kılan şey her dinden insanın gömüldüğü bir yer olmasında saklı. Müslümanların, Katoliklerin, Ortodoksların ya da Yahudilerin yan yana yattığı özel bir mezarlık burası.
Zagreb’e diğer seyahatlerimde de Mirogoj’u görmeye gittim. Bir kente gidip de mezarlık gezilir mi? Eğer Mirogoj’u görseniz bu soruya tabi ki gezilir diye cevap verirdiniz. Hatta burayı görmek için daha önce bana öneride bulunanlara hak verir kentte mutlaka gezilmesi gereken bir yer olarak notlarınızın arasına alırdınız.
Hırvat dil bilimci, politikacı, gazeteci ve yazar Ljudevit Gaj, sahibi olduğu araziye “ölümsüz bir mezarlık” kurup Zagreb’e armağan etmek istemiş ve Mimar Hermann Bollé de tasarlamış bu mekanı. Maddi imkansızlıklar yüzünden ancak 1929’da bitirilebilmiş ve kilisesi, uzayıp giden kubbeleri ile bugünkü tarihi kimliğine kavuşmuş. Daha sonra tarihi mimariye sahip o çekirdek bölgenin dışına da taşıp genişlemiş.
Binalar, mezar yerlerinin bakım ve düzenliliği gerçekten çok dikkat çekici. Bu yüzden bütün Zagrebliler ölünce buraya gömülmek istiyormuş ve elbette mezar yerlerinin fiyatlarının çok astronomik rakamlara ulaşıyor.
Bir kentin geçmişine, ölmüşüne nasıl kıymet verdiğinin görülmesi bakımından, yolu düşenin mutlaka ziyaret etmesi gereken bir yer.
1993 yılında henüz 29 yaşında iken Münih’te geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybeden efsane basketbolcu Drazen Petroviç de burada yatıyor. Cibona Zagreb’de yetişen ve basketbol hayatını daha sonra NBA’de, New Jersey Nets’te sürdüren Petroviç bizim gençlik yıllarımızın efsanesiydi. trafik kazasında hayatını kaybettiği zaman kariyerinin zirvesindeydi.
Biraz önce dediğim gibi dünyanın diğer kentlerinde mezarlık ziyaretleri yapmayı pek akıl edemediğim için burayı başka mezarlıklarla karşılaştıramıyorum. Belki bize Eyüp Sultan ya da Yahya Efendi Mezarlığı daha mistik gelebilir ancak buranın da kendine göre çok mistik bir havası var ve o mezarlıklara göre çok daha bakımlı ve özenli olduğu kesin.
Mirogoj Mezarlığı, Hırvatlar için adeta milli bir kimlik gibi. İçinde Müslümanları, Yahudi ve Ortodoksları da barındırıyor olması burayı Katolik Hırvatlar için milli bir kimlik olmaktan çıkarmıyor. Yan yana yaşama kültürünü, bir mozaik içinde yaşarken bile kendi farklılığını muhafaza edebilmeyi gösteriyor.