‘Yumuşamanın’ lafta kalmadığını şöyle gösterecek

TARIK TOROS | YORUM

Karşınızda yumuşayan, normalleşen bir adam yok. Kendini korumaya hatta kurtarmaya çalışan biri var. Şöyle düşünebilirsiniz, “Onun bu zaafından yararlanarak demokraside alan açabilir, topluma nefes aldırabiliriz.” 

Bu da çok safça olur.

***

Açayım; CHP lideri Özgür Özel’in AKP Genel Merkezi’nde Tayyip Erdoğan’la buluşması ve ardından Erdoğan’ın “siyasette yumuşamadan” bahsetmesi üzerine Başkent çevrelerinde ihtiyatlı bir beklenti oluştu.

İktidar kanadı bunu medyasıyla köpürtürken CHP’ye yakın gazeteci milleti memnuniyetini saklama lüzumu görmedi. Mahalle, görüşmede gündeme gelen, “Gezi tutsakları ve 28 Şubat paşalarının tahliyesini” bekliyor. Bunlar olursa Erdoğan yumuşamanın lafta kalmadığını göstermiş olacak.

***

Osman Kavala ve Can Atalay’la simgeleşen 8 sanıklı Gezi Parkı davasında verilen cezalar kesinleşti. Yeniden yargılama mümkün mü? 

Türkiye’de her şey mümkün. 

Erdoğan, 28 Şubat’tan hüküm giymiş (yaş ortalaması 81 olan) paşaların tahliyesini ise Cumhurbaşkanlığı yetkileriyle sağlayabilir, konu Adli Tıp’ta.

Saray bunları yapınca veya yaptırınca muhalefet mahallesine “bahar” gelecektir, kuşkunuz olmasın.

***

Karşınızda elindeki olanakları kendi pozisyonunu sağlamlaştırmak ya da sıkıştığı yerden çıkmak için hoyratça kullanmaktan çekinmeyen ve bugüne kadar çekinmemiş bir lider var.

Erdoğan’ın “Ver papazı al papazı!” sözüyle simgeleşen Rahip Andrew Brunson ve “Ben bu makamda olduğum sürece asla!” gibi beylik laflara muhatap olan gazeteci Deniz Yücel tahliyeleri buna örnektir.

***

Denilebilir ki: “Ne pahasına olursa olsun duvardan birkaç tuğlayı çekmek başlangıç için fena değil. Bit yeniği aramanın manası yok.”

Rahip Brunson ve Deniz Yücel örneğini özellikle verdim. Brunson için ABD Başkanı Donald Trump, Ankara’yı yaptırımla tehdit etmiş; Deniz Yücel için Angela Merkel, Alman hükümetini seferber etmişti. Ve bu tahliyeleri başkaları izlemedi. Brunson ve Deniz Yücel örnekleri, Erdoğan’ın güce ve şantaja açık olduğunu göstermesi kadar, pazarlıkta feda edemeyeceği kozu olmadığını ortaya koydu. Cezaevleri “rehine” kaynayan bir ülke Türkiye.

***

CHP ve parti tabanının gazını (en azından makul bir süreliğine) almak için bu tahliyeler kâfidir. Erdoğan ve çevresi de bunu çok iyi bilmektedir. Alaattin Çakıcıları, Kürşat Yılmaz’ları, Sedat Şahin’leri tahliye ettiren Devlet Bahçeli’nin, Kavala için kükremesinin tahliyelere takoz koyacağını düşünmek abes olur.

***

Kobani davası, “15 Temmuz” gibi Kürtlerin başında sallanıyor. Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ başta, içerideki binlerce Kürt tutsak gündeme gelmedi. 2014’te tutuklanan gazeteci Hidayet Karaca ile 2015’te tutuklanan Mehmet Baransu ve Gültekin Avcı’nın bahsi dahi geçmiyor. 17-25 Aralık dosyasına onca atıfta yapılırken, bu operasyonların polisleri içeride 10’uncu yılını doldurmak üzere.

***

Çok geriye gitmeye lüzum da yok. İstanbul polisi, son 1 Mayıs’ta 200’ün üzerinde gözaltı yaptı, sonraki her gün kameraların tespit ettiği eylemcilere ev baskınları yapılıyor. Üstelik 1 Mayıs’ta İstanbul’da eylem hareketliliği olmadığı halde durum bu. Düşünebiliyor musunuz: İktidar, CHP’nin ve DİSK’in tutumu yüzünden hayli sakin geçen 1 Mayıs’ta sokağa çıkan bir avuç eylemcinin peşinde. Öyle gözü kara.

***

Yumuşama ve normalleşme derken “alttan alta” konuşulan ve konuşturulan konu, “2028 seçimleri” olmaya başladı. Saray, siyasal patırtıdan uzak 4 yıl için can atıyor. CHP’de Özgür Özel’in adı “Cumhurbaşkanı Adayı” olarak telaffuz edilir oldu.

Bunun akla yakın olup olmaması önemli değil. Özgür Özel’in bu fikre ısınması ve ikna olması yeterli sonuçta. Ekrem İmamoğlu ile arasındaki kalibre farkı, yargı ile dengeleniyor nasılsa. Özel’in dokunulmazlığı var, İmamoğlu’nun yok.

Siyasette dengeler değişirken insan kumaşının pek de fark etmediğini göreceksiniz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin