YORUM | ALPER ENDER FIRAT
AKP milletvekili Özlem Zengin hapishanelerdeki çıplak arama uygulamalarıyla ilgili konuşurken böyle bir uygulama olduğuna inanmadığı söylüyor ama bir şeyi de itiraf ediyordu. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu, meclisi terörize etmekle suçladığı konuşmasında devamla diyor ki “Hem bahsettiği kadınlar üstelik mütedeyyin kadınlar.”
Özlem Zengin, FETÖ, terörist bilmem ne kelimeleriyle maskeledikleri şeyin gerçekte, mütedeyyin kadınların tutuklanması olduğunu da kayıtlara geçirmiş oldu. Her ne kadar inkar etse de, tıpkı yüzbinlerce kadın erkek suçsuz insanı zindanlara doldurduklarını bildiği gibi biliyor ki, bu alçak uygulama kendi iktidarlarında en çirkin haliyle yaşanıyor.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
AKP Milletvekili ve grup başkanvekili Özlem Zengin, Ülke TV’de geçmişte yayınlanan bir röportajında başörtüsü yasakları döneminde avukatlık yemini edebilmek için başını açmak zorunda kalmasını acı bir hatıra olarak şöyle anlatmıştı: “Yıllarca başörtülü olarak yaşadım. Sadece bir gün, 20 dakika açmak zorunda kaldım. Hiç bu kadar üzüldüğümü, hiç bu kadar aşağılandığımı, bu kadar kırıldığımı hatırlamıyorum.”
Başörtüsünü 20 dakika açmak zorunda kalmasının kendisini nasıl aşağıladığını anlatan ve ruhunu nasıl yaraladığından bahseden bir kadın, tarihte kadınlara en çok musallat olan bu iktidarı canhıraş bir şekilde savunuyor. Üstelik bu kadınların büyük bölümü kendi deyimiyle mütedeyyin kadınlar. (Kadınların mütedeyyin olduğuna vurgu yapmamın tek nedeni bunların inanç özgürlüğü söylemiyle iktidar olmaları sebebiyledir.)
Hepimiz de biliyoruz ki en şedit Kemalizm uygulamalarının olduğu dönemlerde bile mütedeyyin kadınlara kimse böyle musallat olmamıştı. Vakti zamanında başörtülü kadınların saçının bir telinin görülmesi bile dünyanın en önemli meselesiyken, tapındıkları iktidarın çıkarları söz konusu olunca, mütedeyyin olarak da kabul ettikleri insanlara en alçak uygulamaları gözlerini kırpmadan yapabiliyorlar.
Tutukladıkları kadınların pek çok çoğunun suçunun zorda kalmış ailelere yardım etmek olduğunu bile bile onlara en alçak uygulamaları yapmakta beis görmüyorlar.
Leyla Şahin, Özlem Zengin gibi başörtüsü yasaklarından çok sıkıntılar çektiğini söyleyen insanların iktidar olduğu bir zamanda muhtaç insanlara yardım etmek suçundan binlerce kadın küçücük çocuklarıyla tutuklandı, en azılı katillerin bile serbest bırakıldığı korona günlerinde onları zindanda tutmaya ısrarla devam ettiler. Yazık ki en alçak uygulamaları ‘FETÖ’ kelimesiyle izah edebildiklerini, tarih karşısında da izah edebileceklerini zannediyorlar.
Bülent Korucu bu tür kadınlar için ‘mutant kadınlar’ ifadesini kullanmıştı. Bu mutantlar başörtüsü mağduriyetinden, inanç özgürlüğü kavgasından iktidar olup da en alçak, en insanlık dışı uygulamaları gözlerini kırpmadan savunabilen dönüşmüş, dönüştürülmüş, insanlıktan çıkmış bir hale büründüler.
Bir zamanlar üniversite kapılarında onları içeri sokmayan, hiçbir resmi işleme dahil etmeyen, on yıllarca sırtlarından sopayı eksik etmemiş bir şebekenin emrine girip onların taşeronu oldular. Siyasal İslamcılara her türlü desteği vererek görünür bir iktidar imkanı sağlayan bu şebeke, onları aynı zamanda bir paratoner olarak da kullanıyor, kendileri bütün suçlardan korunuyorlar.
Ama buraya asıl düşünülmesi gereken şey siyasal İslamcıların böylesine vicdansız ve ahlaksız bir rolü oynamaya bu kadar gönüllü olmalarıdır. Bu şebeke bu yolla hem 28 Şubat’la yapmak istedikleri her şeyi fazlasıyla yapıyor hem de bütün nefretin siyasal İslamcılara yönelmesini sağlıyorlar. Siyasal İslamcılar bu ittifak sayesinde iktidarın bütün nimetlerini yiyorlar ama nasıl bir nefretin odak noktası haline geldiklerini fark etmiyorlar.
Korkarım uyandıklarında iş işten çoktan geçmiş olacak.