17-25 Aralık sonrası başlayan ve 15 Temmuz sonrası devam eden desteği ile Erdoğan rejiminin hukuksuzluklara dini kılıf oluşturan teolog Hayrettin Karaman, geçmişte yazdığı yazıları ‘aklamaya’ devam ediyor. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrası yazdığı “Yolsuzluk başka hırsızlık başkadır” yazısını tekrar gündeme getiren Karaman, yaklaşık 4 yıl sonra “Ben asla yolsuzluğa ve bunun bir çeşidi olan rüşvete fetva vermedim ve veremem; yolsuzlukla mücadele başta devlet olmak üzere herkesin vazifesidir.” diyerek kendini savundu.
O yazıyı “Sorumluluk duygusuna sahip müminler insanlara, yapmadıkları bir günahı ve suçu isnad ederlerse günaha girerler; maksadım bunu hatırlatmaktır.” diyerek yazdığını iddia eden Karaman, mevcut durumda Türkiye’de yüz binlerce insanın hukuksuzca yapılan suçlamalarla ve toptancı yaklaşımla suçlu ilan edilmesini gündeme getirmedi.
Karaman’ın o yazısını bazı bölümleri;
Yolsuzluk başka hırsızlık başkadır
Muhalif siyasetçilerin hedefi, her vasıtayı kullanarak iktidarı düşürmek olursa gerekli gördüklerinde abartıyı, yalanı, iftirayı, kumpası… kullanırlar. Onlar, yolsuzluk yapan için bu kelimeyi kullanmak amaca hizmet etmezse daha yıpratıcı olan “hırsızlık” kelimesini kullanmakta sakınca görmezler.
Ama dindar bir Müslümanın ağzından çıkan her sözün hesabının sorulacağı şuurunda olması ve buna göre davranması gerekir. Bu sebeple mesela yolsuzluk yapana “hırsız”, alkol alana “zânî: zina yapan”, gıybet edene “müfteri: iftira eden”, “kumpas düzenlemekten sorgulanan kimseye rüşvetçi” diyemez. Derse yalan söylemiş, iftira etmiş olur…
…Şu halde yolsuzluk da ayıp, günah ve suç olduğu halde tarifi ve hükmü bakımından hırsızlık değildir, hukuki sonuçları ve cezası farklıdır.
Siyasetçiler birbirine, aslında öyle olmadıkları halde “hırsız, hain, şerefsiz vb.” diyorlar, keşke demeseler; ama ağzından çıkan her sözün hesabını vereceğine iman eden dindarlar ancak, hüküm giymiş hırsıza hırsız ve hüküm giymiş yolsuza yolsuz demek durumundadırlar. Aksi halde yalan söylemiş ve iftira etmiş olurlar.
Sözü kasten yanlış yere çekenler için bir daha tekrar edeyim: Ben asla yolsuzluğa ve bunun bir çeşidi olan rüşvete fetva vermedim ve veremem; yolsuzlukla mücadele başta devlet olmak üzere herkesin vazifesidir. Ama sorumluluk duygusuna sahip müminler insanlara, yapmadıkları bir günahı ve suçu isnad ederlerse günaha girerler; maksadım bunu hatırlatmaktır.”
Yazının iki kısmına dikkat çekmek istiyorum.
… Bu sebeple mesela yolsuzluk yapana “hırsız”, alkol alana “zânî: zina yapan”, gıybet edene “müfteri: iftira eden”, “kumpas düzenlemekten sorgulanan kimseye rüşvetçi” diyemez. … (Bir kimse koskocaman bir cemaate “haşhaşi, sülük, virüs vs.” diyor; Sn. Karaman sessiz kalıyor, bir hayırhahlık yapıp bunları diyen kişiyi uyarmıyor.)
… Ama sorumluluk duygusuna sahip müminler insanlara, yapmadıkları bir günahı ve suçu isnad ederlerse günaha girerler; maksadım bunu hatırlatmaktır. (Koskoca bir camiaya terörist, darbeci denmekte, en akıl almaz iftiralar atılmakta; Sn. Karaman bu günaha girenlere karşı susmaktadır.)
Din alimleri keşke böyle çifte standartlı olmasalar. Doğruya doğru, eğriye eğri diyebilseler her zaman.
Yazida cok yerinde olarak teolog Hayrettin Karaman denmis. Yani, din alimi falan dememek lazim, din alimi olabilirdi eger o sifati tasimaya cesaret edebilse. Ama istemedi, haliyle teolog olarak anilacaktir. Gerci teologlara da ayip oluyor. Cok cesur ve hakperest teologlar var. Bilmiyorum, baska bir sifat bulmak lazim. Totolog mu dense? Totoloji yapmada cok mahir biri cunku sayin H. Karaman.
Bir din alimi kavrami var ,bir de din zalimi.dine verilen en buyuk zararda payi olan din (z)alimlerinin vebali buyuk