YORUM | SEFER CAN
Tam zamanlı AKP Genel Başkanı ve boş vakitlerinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2+2=5 dese bunun aksini iddia edebilecek bir otorite var mı? Yok! Nereden biliyoruz, tecrübeyle sabit.
Okullar başlamış, sınav tarihleri ilan edilmiş, çocuklar yaz tatilinden erken dönüp ek/özel derslere başlamış. Bir akşam canlı yayında Erdoğan, TEOG’u beğenmediğini söyleyiverdi. Belli ki bakanla hiç konuşmamış, zira hepimizden çok o şaşırdı. Bakan İsmet Yılmaz, karanlıkta far ışığına kilitlenmiş tavşan gibi öylece kalakaldı. Halbuki tam da uçuşa geçmiş, ‘elmastan ve petrolden daha kıymetli eğitim sistemimizle’ övünmeye başlamıştı. Milyonlarca öğrencinin mağdur olabileceğini en azından bu sene böyle devam etmesi gerektiğini söyleyecek bir babayiğit çıkmadı.
Bu tür değişikliklerin kırk kere düşünülüp sonra yapılmasını öneren de yok. Darbeyi haber vermeyen MİT Müsteşarını bile ‘dere geçerken at değiştirilmez’ deyip görevde tutan Erdoğan, milyonlarca çocuğu derenin ortasına bıraktı. Erdoğan üniversiteye giriş sistemine dair hoşnutsuzluğunu dile getirdi. Bir hafta geçmeden YÖK Başkanı Yekta Saraç, daha altı yıl önce başlattıkları sistemi değiştireceklerini apar topar açıkladı. İlk kurgularken asrın buluşu gibi sundukları sistemin ne kadar kötü olduğunu bir anda anlamışlar…
Irak Kürdistan Bölgesi’nde yapılan referandumla ilgili tepki verenler ters ayakta yakalanmamak için fren mesafesi koyuyor. Gümrüklerden sorumlu Bakan Bülent Tüfekçi bu konuda aşılmaz bir yere bıraktı çıtayı. Bakan aynen şöyle söyledi: “Habur kapanabilir de, açık da kalabilir!” Tüfekçi’nin sözlerini şöyle tercüme edebiliriz: “Reisten bir işaret gelmedi, vakitsiz konuşup Milli Eğitim Bakanı gibi komik duruma düşmek istemiyorum.”
TEK SEÇİCİ VE TEK BİLİCİ
Erdoğan bütün konumlar için tek seçiciydi şimdi yanına tek bilici sıfatı eklendi. Dinden sanata, eğitimden spora her şey onun iki dudağı arasından çıkana göre şekillenmek zorunda. Erdoğan’ın Ahmet Davutoğlu ve Binali Yıldırım’la ilişkisi de Cumhurbaşkanı-Başbakan münasebeti gibi değil. Bir ‘ofis boy’a emredercesine konuşuyor. Onur kırıcı şekilde görevden alıyor.
Davutoğlu, seçim kazanmış bir başbakandı. O çok kutsanmış milli iradenin onayından geçmişti. Ama Erdoğan’ın bir işaretiyle Pelikanlara yem yapıldı. Benzer akıbeti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş yaşadı. Milyonlarca seçmenin oyu ile seçilmiş bir başkan istifaya zorlandı. Görevi bırakma sebebi hakkında hiçbir açıklama yok. Başbakan Yıldırım’ın bu konudaki soruya verdiği cevap manidar: “İstifa etti mi ettirildi mi bilmiyorum. Bana istifa etti şeklinde bilgi verildi!” Kendisine darbeyi haber vermeyen MİT Müsteşarını ancak medyaya şikayet edebilen bir başbakandan daha fazlası beklenemezdi.
Milli iradenin yürütme ayağı böyle de yasama farklı mı? Kanun Hükmünde Kararnameler’le (KHK) iyice işlevsiz bırakılan Meclis’te en önemli ve vekillerin özgür iradesine bağlanan faaliyet anayasa değişikliği. O işlemde bile boş kağıda teklif diye imza atan, oyunu verirken anayasaya rağmen gizlilik kuralına uymayan bir parlamentomuz var.
Yargının halini soranlara Danıştay’ı anlatsak yeter. Utana sıkıla çok tepki görmeyecekleri bir işte iptal kararı verdiler; yine de fırça yemekten kurtulamadılar. Yaz saati uygulamasını iptal ettiler. Arkasından Damat-Bakan Berat Albayrak, Danıştay’ı kale almayacaklarını bildirdi. Bekir Bozdağ ise KHK ile uygulamayı devam ettireceklerini belirtti. Yaz saatiyle darbenin ne alakası var ki, KHK ile düzenleyecekler diye soracağım; evlilik programları ve kış lastiği aklıma geliyor, bir gülme tutuyor.