YORUM | TARIK TOROS
Fransız filozof Edgar Morin demiş ki:
-Koronavirüs toplumda yozlaşan dayanışmayı güçlendiren bir yaklaşım oluşturabilir.
**
Hadi inşallah.
Salgın, şu başlangıç sürecinde bile insanları düşündürdü.
**
Özellikle emekçilere…
Yani, karın tokluğuna çalışanlara bakın.
Kişinin, kira evine başını sokup…
Anca ailesinin hayati ihtiyaçlarını karşılaması…
Karın tokluğuna çalışmaktır!
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Karın tokluğuna çalışanın lüksü yoktur.
Arzu ettiği gibi yaşama ve sosyalleşme…
Kimi hobilerine zaman ayırma.
Yakınları ve arkadaşları ile verimli vakit geçirme,
Onlar için bir şeyler yapma olanağı hayli kısıtlıdır.
Vakit ve nakit sorunu vardır.
Şimdi bu emekçiler:
İşlerini kaybetme,
İşlerini kaybedince de açta/açıkta kalma riskiyle karşı karşıya.
Devletlerin pek azı, “Biz size bakarız, siz asıl sağlığınıza dikkat edin” diyor.
İşverenler ise kendi başının derdinde.
“Şu kadar servet edindim, şimdi çalışanlarımla paylaşacağım” diyeni görmedim.
**
4 yıldır yaşadığım İngiltere’de hükümet evde oturmak zorunda kalacak çalışanların ücretlerinin yüzde 80’ini karşılayacağını açıkladı.
Tedbir birkaç aylık olsa da…
İlk defa, çalışanlar ödedikleri verginin elle tutulur karşılığını alacak.
**
Devlet Baba, vergi verenin de vermeyenin de babası değil midir yani.
Teoride böyledir, pratiği göreceğiz.
Elbette devlet,
-Güvenlik, eğitim, sağlık giderleri…
-Kimi sosyal hizmetler için topluyor o vergiyi.
Bunun çalışanlara “zorunlu iş göremezlik aidatı” olarak dönmesi, muazzam gelişme.
**
Sonra?
Sonrasını bilmiyoruz.
Birkaç ay maddi sıkıntı yaşatmayacak büyük devletler.
Evde oturanlar ise bugüne kadar kaçırdığı, ıskaladığı şeylerle yüzleşecek.
Üzerinden zenginliğini katlayanların varlığını sorgulayacak.
Dünya servetinin yarısı 26 kişinin elinde.
Herkes şapkasını önüne koyup düşünecek.
Sürecin yeni bir ekonomik model dayatması şüphesiz!
**
Kişinin hissetmediği şeyler üzerine aksiyon alması,
Harekete geçip bir şeyler yapması zor.
Yaşayarak öğrendik.
İnsanın yaratılışı gereği, durum böyle.
Soru şu:
Salgın günleri bir gün bitecek.
Sonrasını halklar mı belirleyecek, onları bugüne kadar özenle sağıp güdenler mi?
**
Mini not 1: Bu yazı Türkiye düşünülerek yazılmadı. Orada geniş yığınlar uzun yıllardır devlet sırtından geçiniyor. Tabi şimdi kasada para bitti, aylıkların yatması zora girecek, sonra sıra bankalardaki mevduata gelecek. Haliyle Türkiye başka bir vakıa. Gazeteciliğin veya ekonominin değil, sosyolojinin alanına giriyor.
Mini not 2: Akla İsmet İnönü’nün 16 Nisan 1964’te Time’a verdiği demeç geliyor, “Yeni şartlarda yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur.”
Mini not 3: Şu günkü Türkiye, 1964’teki devlet aklından fersah fersah uzaktadır.
bula bula milli sefi mi örnek olarak buldunuz ya…