HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Yaşananları toplumdan saklayarak ve tek merkezden üretilmiş haberleri kamuoyuna servis ederek güç devşiren iktidar, “haber” tabutuna son çiviyi de yeni yasayla çakmış olacak. Yeni dönemde iktidarın istemediği her bilgi “dezenformasyon” sayılıp ceza görecek. Böyle olduğunda millet, doğruları yalnızca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın miting meydanlarında yaptığı itiraflardan öğrenecek.
AK Parti-MHP ortak ittifakı, “dezenformasyonla mücadele” adı altında hazırlayıp Meclis’e yolladığı kanun teklifi geçtiğimiz hafta Adalet Komisyonunda görüşülüp kabul edildi. Şimdi Meclis Genel Kurulunda görüşüldükten sonra yasalaşacak.
Yasanın yürürlüğe girmesiyle hayatımızda pek çok şey değişecek. Artık iktidarın istemediği her bilgi, “yanıltıcı haber” sayılacak. Yeni suçun tanımı, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” olacak.
Böyle bir haberi yayınlayan, teklifteki şekliyle, “sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kişi” sayılacak. Bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılacak.
Eğer, bu paylaşımı gerçek ismiyle değil de nick/takma isim kullanarak yapmışsa o zaman yazdıkları, “bir örgüt faaliyeti” sayılarak cezası yarı yarıya artırılacak.
Hükümetin işine gelmeyen bir haberin yayınlanması halinde bunu beğenen, paylaşan ya da retweet edenler de suça iştirak etmiş sayılıp yargı karşısına çıkacak.
Getirilen bu yasayla haber siteleri, “süreli yayın” tanımı içine alınacak.
Bugüne kadar istenmeyen bir habere mahkeme, “erişim engeli” ya da “yayından kaldırma” kararı getiriyordu. Yeni yasayla birlikte, haber siteleri gönderilen tekzip yazılarını sitenin ana sayfasında değiştirmeden 24 saat tutmak zorunda kalacak. Bir tam gün dolduktan sonra da bir hafta süreyle sitede yayında olacak.
İnternet hukuku konusunda Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli hukukçulardan olan Prof. Dr. Yaman Akdeniz, bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yüzlerce gazetecinin mahkeme kapılarına taşınacağını söylüyor. Prof. Dr. Akdeniz’e göre, yargılananlara “Bu kadar da olmaz artık” diye tepki gösterenler de yargılanacak.
RECEP ERDOĞAN, TAYYİP ERDOĞAN’A AYAR VERDİ
Yeni yasanın çıkartılması, “ya yandaş olacaksın, ya susacaksın” sopasının kullanılması anlamına geliyor. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, yaşanacakları hatırlatarak, “Bu şekliyle ‘sansür yasası’ Meclis’ten geçerse Cumhurbaşkanı’nın maaşının 141 bin liraya yükseltileceğini acaba yazabilecek miyiz?” sorusunu soruyor.
Kanun teklifi, bir bütün olarak Beştepe Sarayı’nda hazırlanıp sonra da milletvekillerinin önüne “imzalayın!” diye konuldu ve Meclis’e getirildi.
Bu yasayla ilgili konuşulacak ve yapılacak bir şey varsa şimdi yapmalı. Bundan sonra ülke tek ses olacak. İktidarın işine gelmeyen her türlü paylaşım “örgütlü suç” kapsamına alınacak.
Eğer bu yasa çıkarsa muhalif medyanın suç kapsamına alınmadan yapabileceği tek paylaşım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri olacak. Erdoğan, yeni rabiasını İzmir’de kapalı salon toplantısında yaptığı konuşmada açıkladı.
Erdoğan, yeni rabiasını parmaklarıyla göstererek teker teker saydı.
👉 Taciz
👉 Tecavüz
👉 Hırsızlık
👉 Arsızlık
Töbe bismillah 😳
Salon buz kesti resmen.🤭🤭 pic.twitter.com/79gkTgrTp3— @Terramiciyn.. (@AhiirZamaan) June 20, 2022
Erdoğan, zihniyetlerinin bu dört kötülükle hesaplaşmayı reddettiğini duyurdu. Bunları nasıl sahiplendiklerini ilan etti. Anlaşıldığı kadarıyla bunları AK Parti’nin programı olarak uyguluyorlar.
AK Parti Genel Başkanını dinlediğimde uzun zamandan bu yana ilk kez bir fikrine bu kadar net katıldığımı fark ettim. Bizler, muhalif sesler olarak bunu yıllardır dile getirip anlatıyorduk, burada kendisinin itiraf etmesi çok önemli.
Erdoğan söylüyorsa, bizim tartışacak durumumuz yok. Buna dini literatürde “intak-ı bilhak” (Allah’ın konuşturması) diyorlar. Halk arasındaysa adı “dil sürçmesi”.
Dil sürçmesini Türk Dil Kurumu, konuşurken gerçekleşen anlık bir hata olarak tanımlıyor.
Bilindiği gibi bunu çok veciz bir şekilde anlatan bir de deyimimiz var:
“Dervişin fikri neyse zikri de odur.”
Bu intak-ı bilhak ya da dil sürçmesinin bilimsel tanımlamasını ise psikanalist Sigmund Freud yapıyor. Freud, buna “yanlışlıkla doğruyu söyleme” diyor. Yani bastırılmış duyguların yalın halde ortaya çıktığı an.
Sözlükler ağzımızdan tesadüfen çıkmıyor. Aslında bilinç altımız, bulup sözcükleri önümüze koyuyor. Bir diğer ifadeyle söylemek gerekirse “parafraks”. Freud, bu zamansız tezahüre “Parafraks” ya da Latince “Lapsus” adını vermiş. Parafraks, bilinçaltında, buz dağının görünmeyen kısmında sakladığımız kelimelerin ağzımızdan fırlaması olarak biliniyor.
“Dil sürçmez, bilinç sürçer”.