YORUM | Doç. Dr. MAHMUT AKPINAR
Kamu kaynaklarını istismarda gırtlağına kadar batmış Erdoğan iktidarı 17 Aralıkta yetkili, sorumlu ve cesaret sahibi yargıçların/polislerin harekete geçmesi üzerine anında söylem değiştirdi. Önceleri İtalya’daki Temiz Eller davasına benzettiği ve “savcısıyım” dediği Ergenekon davalarına siyaseten müdahil olup tüm mahkumları/sanıklarını tahliye etti. Ergenekoncu-Ulusalcı kesimlerle kirli-kanlı bir siyasi ittifak kurdu.
Devlet üzerinde yüzyıldır etkin olan, kutuplaşmayla, çatışmayla kendine hareket alanı açan derin odaklar Erdoğan’ın sıkışmışlığını değerlendirmekte gecikmediler. Siyasi gücünü Erdoğan’ın, toplumsal desteğini milliyetçi-muhafazakarların, (bazı) cemaatlerin oluşturduğu; ama beynini Ergenekoncu yapıların teşkil ettiği bir suç koalisyonu kuruldu. 2014 yılından bu tarafa ülkeyi bu koalisyon yönetiyor; felakete sürüklüyor. Ekranı Erdoğan’dan, işlemcisi Ergenekon’dan oluşan bu cihaz bugünlere kadar birlikteliğini korudu. Fakat eninde sonunda bu düşman kardeşlerin ayrışacağı aşikardı. Zira bu bir ittifak değildi; Cemaat düşmanlığından doğan konjonktürel bir itilaftı.
2018 yılında yazdığımız Erdoğan ve Ergenekon Çatışır mı? başlıklı yazıda bu itilafın (zoraki birliktelik) nasıl ve hangi durumda bozulacağına değinmiştik:
“Ergenekoncular suyun içinde eylemsiz duran timsah gibi avın önüne gelmesini, ortalığın karışmasını ve suyun bulanmasını bekliyor. Bu ortam oluştuğunda harekete geçmek ve Erdoğan’ın hakkından gelmek isteyecektir.
Ergenekoncuların hala Erdoğan’ın siyasi karizmasına, gücüne ihtiyacı var. Faturanın Erdoğan’a kesildiği, davulun O’nun boynunda, tokmağın kendi ellerinde olduğu verimli bir işbirliği yürüyor. Fakat dananın kuyruğu er-geç kopacak ve bu zoraki aşk bir çatışmayla, ayrılıkla sonlanacak. Ergenekoncular sabırlıdırlar; olayların olgunlaşmasını, bazı şeylerin zamanının gelmesini beklerler. Erdoğan ülkenin tüm kaynaklarını, imkanlarını hoyratça tüketiyor, harcıyor, çarçur ediyor. Böylesi bir israfa hiçbir zengin ülke dayanamaz. Er-geç kötü uygulamalar millete yansıyacak ve toplumun canını yakacak. İşsizlik, enflasyon zirve yapacak. Ekonomik kriz herkes tarafından ağır şekilde hissedilecek. Bir işbirliği olsa da iktidar yetkisini ve sorumluluğunu Erdoğan taşıdığı için eleştiriler ona yönelecek. Zamanla şikayetler memnuniyetsizlikler zirve yapacak. Kendi kitlesi dahi Erdoğan’a homurdanmaya başlayacak. Ergenekon, Erdoğan meşruiyetini yitirdiğinde, sorgulamalar arttığında, toplum desteği kalmadığında harekete geçmeyi isteyecektir. Toplum ve devlet içinde Ergenekon’un uyuyan hücreleri hala devam ettiği, Ergenekon-Balyoz davaları döneminde bile onlara dokunulmadığı için (Beyaz-siyah kuvvetler, silahlı paramiliter gruplar, güdümlü aydınlar ve gazeteciler vb) toplumsal desteği kaybedince Erdoğan’ı devirmek derin yapılar için zor olmayacaktır.
Erdoğan bunu bildiği için kendi paramiliter gruplarını oluşturmaya çalışıyor. Partizanlarını silahlandırıyor. Osmanlı Ocakları’yla ve SADAT tipi yapılarla o günlere hazırlık yapıyor.
Erdoğan yalnız adam, tek başına. Ergenekon ise sistematik çalışan yapılanma. Ergenekon bir lider hareketi değil, bir kadro hareketi. Onların da sınırları, ilkeleri yok. Hedeflerine ulaşmak için cinayet, sabotaj, katliam dahil her şeyi yaparlar. Ergenekon’un köklerini İttihatçılara kadar götürürseniz 100 yılı aşkın süredir operasyonel kabiliyete, militer ve paramiliter tecrübeye sahipler. Ergenekon her dönemde her seviyede yetişmiş insana, önemli rütbede askerlere, bürokratlara, yargıçlara sahip olmuş ve bunları örgütlü ve etkili kullanabilmiş bir yapı. Ergenekoncular devletin içinde organize ve senkronize hareket edebildikleri gibi toplumu maniple edecek, kaos kargaşa çıkaracak paramiliter yapıları, suç örgütlerini de kolayca kullanır.”
Aradan geçen iki yılda ülkede çok şey değişti. Erdoğan ve Ergenekoncuların beraber planlayıp, sefasını beraber sürdükleri 15 Temmuz mizanseninin dahi büyüsü bozulmaya başladı. Ülkedeki baskı düzenine rağmen sıradan insanlar bile: “15 Temmuz’u kendi iktidarı için Erdoğan kurguladı!” diye, hem de mikrofonlara konuşuyor. Ekonomik krizin etkileri tüm topluma yayıldı, aç kalan insanlar homurdanmaya başladı. Hukuksuzluk, ekonomik kriz, yolsuzluk, nepotism, kamu kaynaklarını talan göstere göstere yapılıyor artık. Dün “Erdoğan’a dokunmak ibadettir!” diyenler dahil, insanlar ülkede her şeyin kötüye gittiğini görüyor. Devletin tüm gücünü, bütün medyayı kontrol etmesine, bir korku-baskı düzeni kurmasına rağmen Erdoğan rejimi hızla zemin kaybediyor. Erdoğan’ın altı boşalıyor, koltuğu sallanıyor; yolun sonu görünüyor. Tam da bu noktada Erdoğan’la ittifak içinde yürüyen, sistemin içine gömülmüş -İraniler dahil- ortaklar seslerini yükseltmeye, eksen değiştirmeye başladılar. Münhasıran Ergenekoncu-Ulusalcı kesimin: “Erdoğan artık ülkeyi yönetemez, gitmelidir!” türü beyanatlarında ciddi artış var. Birileri sanki miadı dolmak üzere olan Erdoğan sonrasına hazırlık yapıyor.
Binde birlik bir beşeri kitleye dahi sahip olmamakla birlikte devletin, toplumun sinirlerine yerleştikleri için hep etkili olmuş derin Ergenekon yapısının harekete geçmesi, yeni atraksiyonlar içine girmesi beklenen bir şeydi. Ancak Sabahattin Önkibar’ın Oda TV’de çıkan “FETÖ suikast timleri kimleri öldürecek” başlıklı yazısı, yeni, kirli oyunların kurgulandığını işaret ediyor. Babası 1960 darbesi içinde yer almış, Milli Birlik Komitesinin basın sözcülüğünü yapmış Muzaffer Özdağ’ın oğlu Ümit Özdağ Mehmet Metiner gibi karışık bir sürü adamın katıldığı bir toplantıda, mesnetsiz, delilsiz ama irkilti uyaracak bir iddiada bulunmuş: “F.TÖ’nün suikast timleri 10 sansasyonel suikast yapacak” demiş.
Bulanık suda bekleyen Ergenekon timsahının harekete geçtiğine dair çok emare vardı, ama bu haber biraz analitik düşünen, olayları okuyan herkeste müthiş endişe oluşturmuş. Benimle endişesini paylaşan çok kimsenin aynı düşündüğünü gördüm. Erdoğan’la yol ayrımına gelen, harekete geçme vaktinin dolduğunu düşünen kirli-derin yapılar anlaşılan temizlemek istedikleri kişilere suikastler düzenleyecekler. Faturayı da bu dönemde “her suçun olağan suçlusu” cemaate yükleyecekler. Evlerinde çakı bile çıkmayan, yüz binlercesi en küçük direnç göstermeden, hem de hukuk tanımayan polise, (olmayan) adalete teslim olan insanları, kendi cinayetlerinin “faili” ilan edecekler.
AKP, parti olarak harakiri yaptı; her gücü, yetkiyi Erdoğan’ın şahsına teslim etti. Bununla ülkeyi uçurumun ucuna getirdi. Ayrıca son 7-8 yılda Erdoğan’ın günübirlik, ilkesiz siyasetiyle Türkiye cihadistlerden, kara para tacirlerine, kalpazanlara kadar her türlü suç örgütünün cenneti oldu. Erdoğan kirli-derin bütün odaklara hayat öpücüğü verdi. 19. yüzyıldan kalma nasyonel sosyalist, devletçi, kafatasçı, hukuk, yasa tanımaz Ergenekoncu-ulusalcı yapıları devlet erkine tekrar ortak etti.
Erdoğan’ın altı boşalıyor. Bu ülke O’nu ve avanesini daha fazla taşıyamaz, taşımayacaktır. Ne iç dengeler, ne de dış dengeler Erdoğan’a daha fazla tahammül edemez. Büyük tavizler verse de çalmaya dayalı bu düzeni sürdürmesi mümkün değil. Eğer hukuka, demokrasiye inanan, şeffaf hesap verilebilir bir yönetim düzeni kurulmasını isteyen demokrat insanlar inisiyatif almazsa, Erdoğan’ın kaybettiği her alanı Ergenekon türü yapılar dolduracak, yitirdiği yetkileri kirli-karanlık odaklar gasp edecektir. Demokratlar, adalet isteyenler korkak ve çekingen davranırsa ülke düze/aydınlığa çıkamayacak, karanlıkta, bataklıkta debelenmeye devam edecektir. Anlaşılıyor ki Ergenekoncular eyleme geçmiş bile. Demokrasiye hukuka, insan haklarına, adalete inananlar cesaret göstermez, inisiyatif alamazsa Türkiye yoluna 1930’lardan kalma zihniyetle devam eder. Her 10 yılda bir devlete-millete balans ayarı yapılır. Anadolu insanı göbeğini kaşıyan, teneke kafalılar olarak varlığını sürdürür.
Doğru soru: “Erdoğan gidecek mi?” veya “ne zaman gidecek?” değil, “Erdoğan sonrası nasıl bir Türkiye kurulacak?” sorusudur.
`Eğer hukuka, demokrasiye inanan, şeffaf hesap verilebilir bir yönetim düzeni kurulmasını isteyen demokrat insanlar inisiyatif almazsa, Erdoğan’ın kaybettiği her alanı Ergenekon türü yapılar dolduracak, yitirdiği yetkileri kirli-karanlık odaklar gasp edecektir.`