Çıkan kısmın özeti: Ahir zaman fitneleri ve belaları, bu belaların önceden haber verilip verilmediği meselesini anlamaya çalıştığımız bu yazı serisinde, geçmişte epey yolculuk yaptıktan sonra günümüze kadar gelmiş oldu. Bundan sonra eğer vaka bizi geri götürmüyorsa tarihe dönüş yapmadan güncel kâhinler ve kehanetleri konusuna eğileceğiz.
YORUM | M. NEDİM HAZAR
Sosyal medyada yayılan bir video, ABD’li medyum Sylvia Brown ile Lindsay Harrison’ın 15 yıl önce kaleme aldığı Kehanetler kitabında Corona virüsü benzeri bir salgından bahsettiğini ortaya koydu. Hacettepe Üniversitesi Kütüphanesinde çekilen videoda bu kitapta yazanlar sosyal medyada yayıldı.
Brown ile Harrison’ın kitabının 210. Sayfasında aynen şu ifadeler geçiyordu:
“2020’lerde, akciğerleri ve bronşları ciddi oranda etkileyen, tedaviye ise zalimce direnen zatürre benzeri bir hastalığın patlaması nedeniyle ortalıkta ameliyat maskeleri ve plastik eldivenlerle dolaşan çok daha fazla insan göreceğiz.”
Bayan yazarlar sadece olayın ortaya çıkışsını değil belanın gidişini de anlatıyor kitabında:
“Hastalık hakkında kafa karıştırıcı olan şey ise; bir kış boyunca müthiş bir paniğe yol açtıktan sonra, on yıl içerisinde hem sebeplerini hem de tedavisini gizemli bırakarak tamamen ortadan kaybolması olacak.”
Eğer kehanet doğru ise boşuna Korona ile ilgili aşı çalışmaları yapmanın anlamı yok elbette.
Yapacağımız küçük bir araştırma ile kitabın orijinal baskısında da (Orijinal ismi End Of Days) ifadelerin aynen geçtiğini görmek mümkün…
Bilim Kurgu kehaneti diyebileceğimiz bir türde değerlendirilmesi gereken bu satırları analiz etmeden önce yazarının kim olduğuna kısaca bir göz atalım.
Musevi bir baba ve Protestan bir annenin çocuğu olan Brown’un psişik güçlerini anneannesi Ada Colen’den aldığı söyleniyor. Öteki Dünyadaki Yaşam isimli kitabı olsa da Bayan Brown reenkarnasyona inanıyor. 2013 yılında hayata gözlerini kapatan yazarın hayattayken Amerikan adli makamlarına danışmanlık hizmeti verdiği de söylentiler arasında.
Kitapta geçen kehanet yazarın tek öngörüsü değil. Nostradamus bahsinde de söylediğimiz gibi tutan, tutmayan belki yüzlerce kehaneti var Sylvia Brown’un.
Bir çırpıda sıralayacak olursak:
Halkın Senato’nun yeni bir versiyonunu oluşturan yeni seçilmiş temsilcilerle “yasama organı” tarafından alınan sorumluluklarla kapatılacağını iddia eder
ABD’de borsa ortadan kalkacak
Pek çok ülkede senatolar ortadan kalkacak ve totaliter rejimler çoğalacak.
Kısırlar çoğalacak çünkü ruhlar reankarne olmaktan vazgeçecek.
Volkanik olaylar o kadar artacak ki, insanlar su altında yaşamanın yollarını arayacak.
2029’da meteor yağmuru rutin hale gelecek ve uzay çöplüğünden her gün başımıza mekik parçaları yağacak.
Vaktiyle insanlığın başına bela olmuş ama tedavisi bulunmuş bazı hastalıklar geri dönecek. Örneğin çiçek ve çocuk felci hastalıkları.
Buna karşılık bilim kanser, Alzheimer, lösemi gibi ölümcül hastalıkların tedavisini bulacak.
Kıyamet büyük coğrafik olaylarla değil, hastalıklarla olacak. İnsan soyu bulaşıcı hastalıkla sona erecek.
Hava o kadar kirlenecek ki şehirler kubbeli olacak.
Japonya gibi uzak doğu ülkeleri haritadan silinecek.
Buzulların erimesiyle pek çok sahil kendi haritadan silinecek.
İnsan klonlanması çok kolay olacak, bebek DNAlarıyla insan yeniden inşa edilecek.
Körlük diye bir engel artık kalmayacak.
Sağırlık da artık tedavi edilebilecek.
Küresel din koalisyonu kurulacak, bütün dinler tek din altında birleşecek.
Hastaneler inanılmaz gelişecek ve sağlık hizmetleri ücretsiz verilecek.
Borsa diye bir şey kalmayacak.
2020 yılı felaketler yılı olacak…
Nasıl, insanın içi kararıyor değil mi?
Görüldüğü üzere ne kadar çok kehanet söylenirse, tutma ihtimali o kadar yüksek oluyor.
Yakından incelendiğinde görülecektir ki Brown bazı tahminlerini destekli olarak açıklarken, epeycesini de desteksiz sallamış. Çünkü pek çok kehaneti için tarih de vermiş bayan kahin.
Bayan kâhinin 2015’te cerrahi işlemlerin sadece lazerle yapılacağı, körlüğün frontal loba takılan çipler sayesinde tedavi edilir hale geleceği, 2010 yılında kanserin, 2013 ve 2014’te ALS ve MS hastalıklarının tedavisinin bulunacağı ve bu hastalıkların ortadan kalkacağını söylemesi ve bunların hiç birinin olmaması şu anda kimsenin gündeminde değil bittabi.
Polise yaptığı danışmanlıklar da fiyaskolarla doluydu. Misal, 2002 yılında, Shawn Hornbeck isimli 12 yaşında bir çocuk kaçırılmıştı, çocuğun ailesine evlatlarının hispanik bir adam tarafından kaçırılıp öldürüldüğünü anlattı ve ikna etti. Bundan 5 yıl sonra Shawn sapasağlam bulundu, kaçıran kişi de beyazdı!
2004’de yaptığı bir sallamasyon ise bir ailenin hayatını karartmıştı. Bu kez kayıp Amanda Berry isimli kızın öldürüldüğünü söyledi aile perişan oldu ve Amanda’nın annesi kahrından öldü. On yıl sonra Amanda’nın bir sokak ötedeki bir komşu tarafından kaçırılıp canlı tutulduğunu haber verdi televizyonlar!
Yazar Kahinler!
Bilim kurgu sektörü kehanet için elverişli bir arazi sunar. Özellikle bilim yönü kuvvetli olan bilim kurgu yazarları bu bakir alanda gönüllerince at koştururlar. Bunların başında şüphesiz Amerikalı gerilim ve macera yazarı Dean Ray Kontz gelir.
Pek çok takma isimle onlarca kitap yazmıştır. Aaron Wolfe, Brian Coffey, David Axton, Deanna Dwyer, John Hill, K.R. Dwyer, Leigh Nichols, Leonard Chris, Owen West, Richard Paige kullandığı müstearlardan sadece bir kaçıdır. Yazdığı roman sayısının 105 olduğu tahmin ediliyor.
Alkolik bir babanın sürekli şiddeti altında büyüyen Koontz Katolik inancına sıkı sıkıya sarıldı ve özellikle bilime çok merak sardı. Devlet imkanlarıyla okuduğu için vaktinin tamamını yazıya ayırabiliyordu.
Corona virüsünün popüler olmasıyla Koontz’un da 1981 yılında yazdığı bir kitap bir anda popüler oldu. Türkçe baskısı henüz yapılmamış olan “The Eyes of Darkness” isimli kitabında Corona virüsten bahsedildiği bir anda sosyal medyayı salladı.
Kim Kardashian gibi milyonlarca takipçili internet hesapları bu paylaşımları kitlelere ulaştırınca ..
Mevzu o kadar ayağa düştü ki, Ergenekon’un muvazzaf kalemi ve cemaat düşmanlığı dışında hiçbir özelliği olmayan Nedim Şener bile konuda kalem oynattı. Gerçi Şener basit bir matematik hesabını yapmaktan bile acizdi ama olsun. Biz mevzumuza dönelim.
Koontz’un kitabının sayfalarından alıntıyla süslenen paylaşımlar gerçekten hayret vericiydi:
Bir kere daha bu alıntı yapılırken hakikat bozuculuğu sözkonusuydu. Zira bahsi geçen kitabın kapağı doğruydu ama içindeki sayfalar 1981 yılıra ait değildi. Kitabın 1996 baskısından alınmıştı:
İnsanın aklına, “ne olmuş yani, ha 1971, ha 1996 aynı kitap değil mi?” gibi bir soru geliyor değil mi?
Değil işte..
İyi bir bilim takipçisi olan Koontz Çin-Wuhan’da dünyanın en büyük virüs laboratuvarlarından biri olduğunu çok iyi biliyordu. Ama bu laboratuvardan önce, yani Koontz’un kitabı yazdığı 1981 yılında Wuhan’da böyle bir yel olmadığı için kitabın ilk baskısında virüsün çıkış merkezi olarak Rusya yazılmıştı.
Buyrun:
İsterseniz bir de yakından bakalım:
Evet çok net görüleceği üzere yazar ilk baskılarda Virüsün menşeini Rusya, ismini Gorki-400 olarak yazarken, sonraki yıllarda Çin ön plana çıkınca merkezi Çin ve ismini de Wuhan-400 olarak değiştiriyor.
Allah’tan bu tür efsane, yalan, sallamasyon türü şeylerin hakikatini araştıran ülkemizdeki Teyit.org gibi dünya genelinde Snopes gibi siteler var!
Bir sonraki yazıda popüler kahinlik türleri ve post-modern kahinlere bir göz atacağız..