HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN
İktidarın, Türkiye’den AİHM’e yapılacak başvurularda ‘insan hakları ihlali’ kararı çıkmasını engellemek için girişimlerde bulunduğu ortaya çıktı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2019/4389 esas nolu kararında bir üyenin muhalefet şerhinde, Avrupa Konseyi birimleriyle yapılan toplantıya ilişkin skandal itiraflar var. Buna göre Yargıtay heyeti, kendisine yönelik şikayetlerin gideceği Avrupa Konseyi birimlerine brifing vererek, muhtemel ‘ihlal’ kararlarının önüne geçmeye çalışıyor. Toplantının ne zaman yapıldığı bilinmiyor ancak 2019’dan önce olduğu kesin.
SÖYLEM BAŞKA, EYLEM BAŞKA!
Sorun sadece Yargıtay’ın, hukuksuz kararlarını değerlendirecek olan AİHM birimleriyle tek taraflı olarak görüşmesi değil. Söz konusu brifingde AİHM birimlerine, ‘ByLock indirmenin tek başına suç olmadığı’ söylenirken, Türkiye’de sadece ByLock indirdikleri için haklarında ‘terör’den hüküm kurulan insanların cezaları onanıyor. Yargıtay, resmen kendisiyle çelişiyor.
AİHM’in Yargıtay heyetini kabul etmesi de ayrı bir skandal. Zira birçok AİHM kararında ‘taraflardan biri olmaksızın davacı ya da davalının hakimle başbaşa görüşmesinin adil yargılanma hakkını ihlal’ olduğu belirtiliyor. Ancak bunu diyen AİHM, 15 Temmuz’dan sonra yaşanan suçların failleriyle başbaşa görüşüyor. Söz konusu kararı deşifre eden ihraç hakim Kemal Karanfil, “AİHM’ye mektup yazıp, mağdur olarak beni de dinlemelerini isteyeceğim. Bakalım ne cevap verecekler,” diyor.
İktidar temsilcilerinin ‘Allah’ın lütfu’ olarak tanımladığı 15 Temmuz sonrası Türkiye’de yoğun insan hakları ihlalleri yaşandı. Meclis bypass edildi. Hukuksuz KHK’larla sadece kamudan 130 binin üzerinde ihraç yaşandı. ‘Terörle iltisaklı’ olduğu iddiasıyla muhalif oldukları gerekçesiyle onbinlerce insan hakkında soruşturma açıldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaklaşık 6 ay önce yaptığı açıklamaya göre 15 Temmuz’un ardından 4 yılda yapılan operasyon sayısı 100 bine yakındı. Son 6 ayda yapılan operasyonlar bu rakama dahil değil. Bakan’ın açıklamasına göre 4 yılda 282 bin 790 gözaltı ve 94 bin 975 tutuklama gerçekleştirilmiş. Toplamda işlem yapılan kişi sayısı ise Soylu’nun verdiği rakamlara göre 600 bin civarında.
BERAAT KARARLARINA RAĞMEN İADE EDİLMİYORLAR
Hukukun temel kaideleri tersine döndürüldü. İddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir ancak insanlardan ‘suçsuz’ olduklarını ispat etmeleri istendi. KHK’lılardan bazıları ‘suçsuz’ olduklarını bile ispat etti. Ancak göreve iadelerine engel olundu. İnsanların yasal haklarını kullanması, ‘idari’ kararlarla keyfi olarak engellendi. ‘İltisak’ hukukuyla binlerce insan mağdur edildi.
AKP rejiminin hukuksuzlukları ve bunun neden olduğu zulüm nedeniyle binlerce insan vatanını terk etmek zorunda kaldı. Siyah transporterlarla insanlar kaçıkıldı, kaybedildi. Ağır rahatsızlıkları bulunan ölümcül hastalar bile tahliye edilmiyor. 85 yaşındaki insanlar, hastalıklarına rağmen yeniden tutuklanıyor.
AİHM’E ‘KARA PROPAGANDA’ BRİFİNGİ
Türkiye’de yaşanan açık insan hakları ihlallerine rağmen AB ve yargı organı AİHM bu konuda gerekli hassasiyeti maalesef göstermiyor. Bir çok başvuru sanki Türkiye’de hukuk varmış, yargı bağımsız karar veriyormuş gibi varsayılarak ‘iç hukuk yolları tüketilmediği’ gerekçesiyle reddediliyor. AİHM’nin tavrı tartışmaları da beraberinde getirmişti. AKP iktidarının ‘ön alma’ maksadıyla AİHM yetkilileriyle daha önce görüştüğü iddiaları vardı. Söz konusu iddiaların doğruluğu belgesiyle ispatlandı. KHK’lı ihraç hakim Kemal Karanfil, Tespit TV’de açıkladığı belgeye göre, Yargıtay bizzat AİHM’e giderek resmen ‘kara propaganda’ yapmış. Yalan ve yanlış bilgilerle AİHM’nin olası ‘insan hakkı ihlalleri’ kararlarının önü alınmış.
KEMAL KARANFİL: SKANDAL BİR İTİRAF
Kemal Karanfil, söz konusu belgeyi skandal olarak yorumladı. Konuyu bir örnekle anlatan Karanfil, “Diyelim ki siz komşunuzu öldürmek istiyor ve bununla ilgili planlar yapıyorsunuz. Ancak eyleme geçmeden önce gidip davanın görüleceği hakimle görüşüp, komşunuz hakkında kara propaganda yapıyorsunuz. Öldürmeyi planladığınız komşunuzun terörist olduğunu, hain olduğunu, insanlığa karşı suç işlediğini vs. söylüyorsunuz. Sonra cinayeti işliyorsunuz. Cinayet davası da sizin daha önce kara propaganda yaptığınız hakim tarafından görülüyor. Bu hakimin vereceği karar ne kadar adil olabilir. Aynen bunun gibi; Türkiye büyük hukuk skandallarına imza attığı halde AİHM kendilerine yalan yanlış daha önce birçok propaganda yapıldığı için gerekli kararlar çıkmıyor” diyor.
AVRUPA KONSEYİ’NDE ESRARENGİZ TOPLANTI
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2019/4389 Esas sayılı 16.04.2019 tarihli Hamit Pişkin kararı. Buna göre Ayhan Gürer adlı vatandaşın telefonunda Bylock kırıntısı bulunuyor. Normalde bu karardan dolayı ceza verilmemesi gerekiyor. Ancak daire kararı onuyor. Bunun üzerine Daire’nin kıdemli üyesi Yusuf Hakkı Doğan bu karara itiraz ediyor ve önemli bir itirafta bulunuyor. Buna göre, Yargıtay 16. Ceza Dairesi Avrupa Konseyi’nde bir brifing vermiş. 16. Dairenin başkan ve üyelerinin bulunduğu toplantıda Avrupa Konseyi Siber Suçlar Daire Başkanlığından bir yetkili, ekrana yansıttığı bilgisayarını açıp, Google’a ‘Bylock download’ yazarak, “Bakın tüm ekran Bylock download indirme siteleriyle dolu. Bugün bile bunu indirebilirsiniz. Bunu nasıl suç sayabiliyorsunuz?” diye soruyor.
AİHM’E BÖYLE SÖYLEMİŞLER: BYLOCK İNDİRMEK SUÇ DEĞİLDİR!
Bunun üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesi heyeti, “Peki kullanabilir misiniz?” diyor. “Hayır kullanamam.” cevabı üzerine heyet, “İşte bizde de Bylock indirme suç değildir, telefonda kalıntı olması Bylock indirildiğinin delili değildir, emaresidir. Bylock kullanıldığını kabul etmemiz için ‘Kurulum ve Kullanım’ gereklidir. Kullanım için de kişinin ID’si ve şifresi olması gerekmektedir. ID ve şifre olmadan elektronik kapıdan içeri giremezsiniz” diyor.
AİHM’İN NE KADAR SAMİMİ OLDUĞUNU GÖRECEĞİZ!
Türk Yargıtayının girip, kendisinin şikayet edileceği AİHM’e brifing vermesine mi şaşalım yoksa AİHM’nin beyanına mı yanalım. Anayasa’nın 22. Maddesi’nde ve AİHS bir çok maddelerinde haberleşmenin gizliliği esastır ve iletişim özgürlüğü esastır hükmüne rağmen başlı başına bir aplikasyon kullanmayı terör örgütü üyeliğine delil olarak gösterilmesi ayrı bir skandal. Aynı AİHM, diğer bazı kararlarında der ki, taraflardan biri olmaksızın davacı ya da davalının hakimle başbaşa görüşmesi adil yargılanma hakkını ihlalidir. Bunu diyen AİHM, 15 Temmuz’dan sonra yaşanan suçların failleriyle gidip görüşüyor. Bu büyük skandal. Bu görüşmeyi yapan AİHM üyeleri hakkında her türlü müracaatımı yapacağım. Bir de bizi dinleyin diyeceğim. Bakalım gerçekten samimiler mi değiller mi?
MİT, HAKİMLERE BRİFİNG VERDİ
Kemal Karanfil, açıklamalarında Akşam Gazetesinde 4 Nisan 2017 tarihinde yayınlanan Murat Kelkitoğlu’nun yazısını da hatırlatıyor. Söz konusu yazıda Kelkitoğlu, “MİT üşenmiyor, oluşturdukları bir heyetle adliyelere giderek hakim ve savcılara ‘Bylock’la ilgili brifing veriyor. (…) İşte bu brifinglerde yaşananlarla ilgili duydukların beni şoke etti. Bazı hakim ve savcılar, ‘Biz bu Bylock bağlantısını çözemedik, bu yüzden delil olmayabilir’ derken, bazıları da ‘Bylock nedeniyle tutuklananlar serbest kalmalı’ diyor. Ne oluyoruz arkadaş? Bylock denilen haberleşme sistemiyle bu ülkeyi işgal etmek istediler bu hainler. Bundan daha büyük kanıt olabilir mi?” diyordu.
HUKUK CİNAYETİ İŞLENİYOR
Karanfil, “İstihbaratçının işi mi bu? Sen kimsin ki hakim ve savcılara brifing veriyorsun? Hakime hiç kimse etki edemez. Sen tarafsın ayrıca. Hukuksuz delil toplamakla suçlanıyorsun. Bu yazıları AİHM’ye yapacağınız başvurulara ekleyin. Ben 2015’te Zonguldak’ta iken hakimleri seminer adı altında toplayıp, ‘bu bir beka meselesi’ denilerik baskı yapıldığını bizzat biliyorum. Hukuksuzca insanları cezaevlerine dolduruyorsunuz, hukukun ırzına geçiyorsunuz, cinayet işliyorsunuz.” diyor.
Dr. Hasan Dursun: AİHM’e karşı şüpheler artıyor
KHK’lı Cumhuriyet Savcı Dr. Hasan Dursun, AİHM’ye yönelik şüphelerin son dönemde arttığını söylüyor. Dursun’un açıklamaları şöyle: “Konunun iki yönü var. Öncelikle Bylock ile ilgili konularda Yargıtay üyelerinin Avrupa Konseyi’ne giderek açıklamalarda bulunmaları ve muhataplarını iknaya çalışmaları tam bir skandal. Eğer kararlarına güvenseler ve düşüncelerini ikna edici şekilde gerekçelerine yansıtabilselerdi böyle bir çabaya girmezlerdi. Ancak hukuka aykırı olarak elde edilen Bylock verileri üzerine bina edilen yargılamaların çökeceğinden korkuyorlar.
Konunun diğer bir yönü ise böyle bir sunumun ve izahatın Avrupa Konseyi ve AİHM temsilcileri tarafından kabul edilmesi. Kafalarındaki soruları yazı ile sorabilir veya teknik uzmanlardan konunun açıklanmasını talep edebilirlerdi. AİHM’in 15 Temmuz sonrası yargılamalardaki hukuksuzluklara yanlı yaklaştığı ve olduğundan daha az vahim değerlendirdiği konusunda şüpheler var. Yargıtay veya başkaca Hükümet temsilcilerinin AİHM üzerinde etkisi olduğu konusunu, AİHM’in kararları üzerinden okumak mümkün. Ancak verdiği veya vermediği kararları, Yargıtay üyeleri tarafından yapılan brifingin etkili olduğuna dair şüphelerimizi artırıyor.
Konunun başka bir yönü ise bu toplantıyı kimin talep ettiği. Eğer toplantı AİHM tarafından talep edilmişse konunun vahameti daha da artacaktır. AİHM Başkanı Robert Spano’nun Türkiye’ye yaptığı ziyaret ve sonrasında Avrupa Konseyi üye ve temsilcilerinin yapılan hukuksuzluklara çok sert tepki göstermemeleri, Türkiye’de muhalif toplum kesimine hükümet ve yargı eliyle yapılan hukuksuzlukları hafife aldıkları veya göz yumduklarını düşünmemize yol açıyor.”