YORUM | ALPER ENDER FIRAT
İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcısı İsmail Uçar’ın, HSK’ya yazdığı ve yargıdaki rüşvet çarkının bir kısmını ifşa ettiği mektup, kişisel bir girişim midir yoksa Saray’ın ‘oluru’ ya da isteğiyle mi yazılmıştır? Eğer Saray’ın bilgisi dışında, kendi kişisel kavgasının neticesinde yaptıysa rejimin en önemli bölgesindeki çamur deryasını ifşa etmesinden dolayı bir tenzili rütbe gelmesi ve görevden el çektirilmesi kaçınılmaz olacaktı.
Ama Saray’dan sızdırılan haberler bunun böyle olmadığını, en azından İsmail Uçar’ın başına böyle bir şey gelmeyeceğini gösteriyor. Saray’dan gelen haberlere göre AKP Genel Başkanı, iddiaların titizlikle incelenmesini istemiş. Adliyelerdeki rüşvet çarkının üzerine daha çok gidilecek gibi görünüyor. Zaten Saray’ın ‘onayı’ olmadan İsmail Uçar’ın böyle radikal bir girişiminde bulunmayacağı belliydi.
Bir taraftan İçişleri Bakanlığıyla, ülkeyi ahtapot gibi sarmış mafyanın üzerine gidilirken, bir taraftan da adliyelerdeki eşi benzeri görülmemiş rüşvet çarkına çomak sokuluyor. Kriminalin, rüşvet çarkının, uyuşturucunun, mafyatik yapılanmaların üzerine kim gidiyorsa gitsin -bu AKP de olsa- ülke ve insanlığın yararına olduğu için desteklenmesi gereken işler diye düşünüyorum. İktidar bunu kendi suç ortaklarından kurtulmak için yapıyor olsa dahi neticede mafyatik yapıların en azından bir kısmından ülke kurtuluyor.
Hem bu Recep T. Erdoğan’ın siyaset yapma biçimidir. 22 yıldır iktidardalar ama hala analarından doğdukları kadar temizler(!) çünkü Saray sakini, bugüne kadar yola çıktığı herkese işi bitince sırtını dönmüş önceki yapılan bütün işleri de onların üzerine yıkıp kendini temize çıkarmıştır.
15 Temmuz’da korku iklimi oluşturmak için sokakları terörize eden, bunun karşılığında da mafyatik işlerine göz yumulan gruplar birer ikişer ortadan kaldırılıyor. Bu gruplar 7 yıldır sanki ülkeyi kasıp kavurmamış, saraylarda ağırlanmamış, hükümetin içişleri bakanı kol kanat germemiş, ülkeyi kara para cennetine dönüştürmemişler de ilk defa kriminal işlere girmişler gibi bugün yaptıkları işler nedeniyle yargı önüne çıkarılıyor. Buna rağmen olsun, zararın neresinden ve ne kadar dönülürse kardır.
Herkesin bildiği gibi İsmail Uçar sıradan bir savcı değil. O; 17/25 Aralık operasyonlarında hükümeti ipten almış, suç üstü yapılan hırsızlık dosyalarını Saray adına bir bir kapatıp ülkenin bugünlere gelmesine zemin hazırlamış, yargı mensuplarından biri. Yani HSK’ya mektup yazarak yargının bugünkü içler acısı durumunu, kişisel kavgalar yüzünden ifşa etmeyecek kadar Türkiye’nin farkında olduğu ortada. Çetelerin hakim olduğu, korkunç büyüklükte rüşvet paralarının döndüğü bir yargının, bu denli yozlaşmış haline çomak sokabilmek, sadece cesaretle yapılabilecek bir şey değildir.
Ekim 2014 tarihli HSYK seçimlerinden sonra yargıyı hükümetin emrine veren ve 15 Temmuz sonrası hükümete hizmetlerini aksatmadan sürdüren İslamcı, Ülkücü, militan solcu, sosyal demokrat, Dersimli, Yargıda Birlik ittifakı, bu rüşvet çarkından ödül olarak ziyadesiyle faydalandırılmışlardı.
İsmail Uçar’ın mektubuyla başlayıp, Erdoğan’ın destek açıklamasıyla süren yargıdaki temiz eller operasyonu Sarayın bugüne kadar yaptığı teammüllere uygun ilerliyor. Erdoğan, kendi bilgisi ve oluruyla oluşturulmuş yargıdaki çirkin tezgahı, birilerinin üzerine yıkıp ellerini tertemiz hale getirecek. 22 senedir bu tezgah hep böyle işledi.
AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarını Saray adına uygulamayan hakim ve savcılar bir müddet sonra sizin de akıbetinizin böyle olacağından hiç şüpheniz olmasın. Anayasa’yı ve yasaları açıkça çiğnemenin bütün faturasının üzerinize kalacağını söylemek kahinlik değil, emin olun.
Başsavcı İsmail Uçar yargıdaki çeteyi HSK’ya şikayet etti: Rüşvet, iş takibi, aracılık, usulsüzlük…
Evet bize de aynısını yaptı. Sülün Osmanı bilirmisiniz şöyle demiş, ‘beni dolandırmak istemeyeni ben dolandırmadım; ben, beni dolandırmak isteyeni dolandırdım’ demiş. Yani anlayacağın Erdoğan da kendisini kullanmak isteyini kullanıyor.