YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL
Kendi ifadesi ile “hükümetin yönlendiricisi ve ortağı” Doğu Perinçek, yenilerde verdiği bir röportajda;
2014’den (17/25 Operasyonları’ndan) beri Türkiye’yi Erdoğan’ın değil kendilerinin yönettiğini söylüyordu.
15 Temmuz’a gönderme yapılırken, Erdoğanlı Türkiye’nin artık NATO ve Amerika’ya değil, Rusya ve İran’a yaklaştığı vurgulandıktan sonra şöyle deniliyordu: “Biz iktidara destek vermiyoruz. İktidar bize destek veriyor. 2014 yılından beri değişenlere bakın. FETÖ bizi (ETÖ) hapse atmıştı şimdi biz FETÖ’yü hapse attık. PKK ile açılım yapılıyordu şimdi PKK hendeklere gömülüyor.”
Evet, şu son 5 yıldır ülkede yaşanan bütün operasyonların, haksızlıkların, değişikliklerin odağında bu ikili ortaklık yatıyor: Erdoğan/ Perinçek, ya da AKP/ ETÖ… (Ortaklıklarını nasıl tanımlıyorlarsa artık.)
Ve bu ortaklık sebebiyle yargının geldiği nokta için Perinçek, “Yargı, son 50 yılın altın devrini yaşıyor” demişti. Bu “altın devir”; adalette, insan haklarında dünya genelinde üst sıralarda yer almaktan değil elbette. Nitekim dünya endekslerinde hukuk ve özgürlükler sıralamasında artık Türkiye en sonlarda; K.Kore ve İran ile kıyaslanır vaziyette… Burada kasıt, yargının -şimdilerde Avrasyacılar denilen- Perinçek ve ekibinin istediği kıvama gelmesi, onların tam güdümüne girmiş olması.
Sözleri tepki çekince Perinçek, gazetesinde “70 ve 80’li yıllarda olduğu gibi kimse solcu olduğu için artık yargılanmadığını” o yüzden altın devrini yaşadığını söyleyerek meseleyi toparlamaya çalışmıştı. Ama Akademisyen Kerem ALTIPARMAK’ın da dediği gibi; Bu ortaklığın AYM’si OHAL KHK’lerini denetlemedi, cumhurbaşkanına hakaret suçunu anayasaya uygun buldu, Demirtaş/Yüksekdağ dahil siyasetçilerin, Cumhuriyet dahil gazetecilerin ve Osman Kavala’nın tutuklanmasını hukuka uygun buldu ve üyelerinin tamamına yakınını bir parti başkanı seçiyor… Böyle mi solcular korunuyor, böyle mi “altın devir” yaşanıyor?
Başka zamanlarda “Fetö’nün bir oyunu” denilen, şimdilerde “Türk Hukuk Düzeninde Devrim Niteliğinde Bir Değişime Yol Açmıştır” denilen “Bireysel Başvuru” yolu işletilemez vaziyette. Kaldı ki AYM’nin kendisi de artık siyasilerin işine gelmediğinde ‘takmadığı’, yerel mahkemelerin de canı istemediğinde kararlarını hiçe saydığı bir yüksek yargı haline geldi. Alın size Perinçek/ Erdoğan ortaklığındaki yargının “altın devri.”
DİZAYN EDİLMİŞ YARGI
2015’lerde adı HSYK olan ve adındaki “Yüksek”liği kaldırıp HSK’ya dönüşen yapının üyeleri o dönem, ‘kendilerine uymayan yargı mensuplarının önce 2 bin, daha sonra 4 bin tanesini atacaklarını, duruma göre hepsini atıp baştan alabileceklerini” ifade etmişlerdi.
“Kontrollü Darbe 15 Temmuz” öncesine kadar görevde olan hâkim ve savcı sayısı: 15.304 idi.
HSK verilerine göre halen görevde olan hâkim ve savcı sayısı: 20.719
Buna göre 3 sene içinde en az 9.323 yeni hâkim ve savcı alımı yapıldı.
Yani, yargıda görev yapan 20.719 hâkim ve savcının %45’inin meslekte görev yaptığı süre 3 yıl veya daha az. (Dolayısıyla da çoğu 20’li yaşlarda. Akademi’de öğretim görevlilerinin veciz bir sözü vardı, “daha kendine hakim olamayan insanları hakim yapmaya kalkarsanız olacakları görün.”
Şimdilerde Avrasyacı ekipten “şu an yargıda 1.500 kadar kripto Fetöcü var”, “yok aslında daha fazla vardır” şeklinde açıklamalar gelip duruyor. Belli ki bütün yargı teşkilatını tamamıyla kendilerinden olana kadar durmayacaklar. Yaşanan süreç o kadar gerçek ötesi ki, bir bilimkurgu filmindeki distopya sahnelerinden birisinin içinde yaşıyor gibiyiz. Meşhur Matrix üçlemesindeki, sistemi koruma iddiası ile yola çıkmış yazılım programı “Ajan Smith”in hacklenip zamanla virüs haline gelmesi ve her yapıyı kendisine kopyalayıp yayılması gibi…
Verilen bu “atılacak şu kadar insan daha var” sözlerinin Demirtaş/Yüksekdağ kararı arifesinde yayılmasında bir de gizli mesaj vardı;
Perinçek yargısının altın devrinin yaşandığı, istediklerini içeriye aldıkları bu ortamda muhalif kararlar verebileceklerin de bir kararname listesi içinde “Fetöcü” ilan edilip bir anda atılabileceği ihtarı!.. Yargı mensupları da bu mesajı çok iyi alıyor ve gereğini yapıyorlar sağ olsunlar! 15 Temmuz öncesinde kişiye özel ve tek kişilik bir karar ile ihraç olduğumda adliyenin sosyal medya grubunda paylaştığım bir mesaj vardı: “İhracım önemli değil, her şeye rağmen verdiğim kararların arkasındayım. Ama asıl korkum; verdiği kararlardan dolayı bir meslektaşının başına gelenlerden sonra diğer yargı mensubu arkadaşların sinmesi, korkması ve adil kararlar vermekten çekinmeleri. Yılmasınlar, dik dursunlar lütfen!” Başka muhreç arkadaşlar da benzer açıklamalar yapmıştı ama bunların hepsi cılız bir buhar gibi uçup gitmişti. Bu sözleri de dinleyen olmadı haliyle ama muktedirlerden gelen “aba/ cübbe altından sopa” mesajları çok iyi okundu ve gelinen nokta ortada.
“PERŞEMBE SÜRPRİZLERİ”
Şimdilerde yargıda az sayıda 40 bin sicilli eski yargı mensupları var, bir de ekseriyetini oluşturan 190 bin ve sonrası sicil numaralılar…
Haliyle şu ara yargı teşkilatın çoğu, parti teşkilatları referanslı gençlerden oluşuyor.
Trafikte magandalık yapan, sevdiği kızın yurdunu polislerle basan, halı sahayı polisle basıp kendi takımını oynatan, arabasında uyuşturucu sevkiyatı yapan hâkim- savcı haberlerinden sonra şimdilerde bu gençler sosyal medyadaki uçarılıkları ile gündemdeler.
“Perşembe sürprizi” mesajı ile bir genç hâkime, ünlü oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ ile bir fotoğraf paylaşmıştı. Hâkim cübbesi ile kürsüde, arkada “Adalet mülkün temelidir” yazısı ile çektirilen bu fotoğraf ironinin dibi idi.
Sosyal medyada gelen tepkiler üzerine HSK devreye girip, “soruşturma başlatacaklarını” açıklamıştı. “Deve boynu eğri demişler” de, hangi bir yanlış gidişatı düzelteceksiniz ki?!
Şimdi bu hâkim kızımız savunmasında, “Ben burada sanık konumundaki bir ünlü ile poz verdim diye olay oluyor da siyasilerle el pençe divan pozlar veren, iktidarın başı ile çay toplamalara gidip pişkin pişkin kameralara gülen yüksek yargı mensupları yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürmüş olmuyor mu? Ya hepimizi yargılayın ya da hiçbirimizi” dese, ne diyeceksiniz?
Askeriyenin de neredeyse yarısını attılar, içini boşalttılar. Şimdi oradan da sosyal medyaya başı bozuk videolar düşüyor. Bu yeni yargıda da TikTok’a vs keyifli (!) görüntüler gelmeye devam ediyor.
Anlaşılan, herkesin keyfi yerinde. Yargıda, adalette “50 yılın altın devrini” yaşarken, tek sıkıntı masum ve mağdur insanların halen Türkiye’de kalmak zorunda olmaları, pasaportları ellerinden alındığı için kendilerine daha uygun, özgür bir yer arayamamaları.
O iş de çözülmüş olsa, kalanlar; vur patlasın çal oynasın!