Yangın yeri

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Watergate, Washington DC’de bir otel ve iş merkezinin ismiydi. 17 Haziran 1972 tarihinde bu iş merkezindeki bir büroya giren 5 hırsız, polis tarafından yakalanarak tutuklandı. Basit bir hırsızlık olayının failleri tutuklanmışlardı. Ancak kısa bir süre sonra basın ve adalet bakanlığı, yakalanan hırsızlarla ‘Nixon Yeniden Seçim Kampanyası Komitesi’ tarafından kullanılan bir rüşvet fonu arasında bağlantı bulmuştu. Nitekim hırsızların girdikleri iş merkezinde, ABD’nin o zamanki ana muhalefet partisi olan Demokrat Parti’nin Demokratik Ulusal Komitesinin genel merkezi vardı.

Olay medyaya yansıyıp, siyasi boyutu olduğu anlaşılınca Başkan Nixon, ilk başta hırsızlığın arkasında olan bütün siyasetçilerin ortaya çıkarılması için Adalet Bakanı Elliot Richardson’ı görevlendirmiş, Archibald Cox isimli bir savcıyı da soruşturma için atamıştı. Ancak kendi atadığı savcı Cox, olayı araştırırken Beyaz Saray’da başkanın bütün konuşmalarının teybe alındığını öğrenmiş ve bu bant kayıtlarının kendisine verilmesini istemişti.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bu talebe canı sıkılan Nixon, bu isteği reddettiği gibi savcı Cox’u görevden alınmasını istemiş ama Adalet Bakanı Richardson savcıyı görevden almayı reddetmişti. İkinci kere seçimi kazanan ve gücünün zirvesinde olan Başkan isteğini reddeden adalet bakanını görevden azletmişti.

Medya, özellikle de Washington Post’un iki muhabiri Bob Woodward ve Carl Bernstein bu olayın peşini bırakmıyordu.

Başkanın bir şeyler sakladığı ile ilgili şüpheler her geçen gün artıyordu, Bu kez ‘ABD Temsilciler Meclisi’ devreye girdi ve ‘Yargı Komitesi’nin ek soruşturma yetkisini arttırdı. ‘Senato’ ise skandalı incelemek için özel bir soruşturma komitesi oluşturdu.

Mayıs 1973’de başlayan Senatonun Watergate Görüşmelerinde senatörler, başkanın Watergate’de kendi yönetiminin bu olaydaki payını örtbas etmeye çalıştığını ve oval ofiste sesle etkinleştirilen bir ses kayıt sisteminin varlığından haberdar oldu.

Nixon yönetimi ise anayasal bir krizin varlığını ortaya çıkaran tüm bu soruşturmalara karşı direniyordu. Ancak Yüksek Mahkeme oy birliğiyle Nixon’un Oval Ofis kasetlerini soruşturmaya vermekle yükümlü olduğuna karar verdi. Bu kasetler de Başkan’ın federal yetkilerini kötüye kullandığını ortaya çıkardı. Kısa bir süre sonra da ‘Yargı Komitesi’, Nixon’a karşı adaleti engelleme, görevi kötüye kullanma ve Meclis’e saygısızlık suçlarından görevden alma isteğini onaylayınca Nixon, 9 Ağustos 1974’te görevinden istifa etmek zorunda kaldı. 

Nixon, Kasım 1972 seçimlerini ikinci kez hem de büyük bir farkla kazanmış, hem iç siyasette hem dış siyasette bütün ipleri elinde tutan çok güçlü bir başkandı. Çok güçlü bir başkan olması kanunsuz işler yapmasını normalleştirmemiş medya ve kongre bu kanunsuzluğu örtbas etmesine izin vermemişti. 

ABD bir yol ayrımında, tavrını hukuktan ve demokrasiden yana kullanmış, otoriterlik teamülüne karşı çok ciddi bir direnç göstermişti. O dönemde dünyanın en güçlü adamının her şeyi örtbas etmesine müsaade etmemişti. 

İnsanların da ülkelerin de kaderini işte bu tercihler belirler. İnsan fıtratı dünyanın her yerinde aşağı yukarı aynıdır, sizin adaletsizliğe, hukuksuzluğa verdiğiniz refleks yol ayrımlarında yapmış olduğunuz tercihler, ülkenin ABD mi, Meksika mı yoksa Türkiye mi olacağınızı belirler. 

Buna benzer bir olay da Türkiye’de meydana gelmiş ülke bir yol ayrımına girmişti hatırlayacaksınız. O dönem hükümette bakanlık koltuğunda oturan bazı kişiler hırsızlık ve yolsuzluk yaparken suçüstü yakalanmış, kirli ilişkiler çarşaf çarşaf ortaya dökülmüştü. 

Ama Türkiye, bir takım insanların kamu yetkilerini, kişisel zenginleşmek için kullanılmasına karşı ABD’nin verdiği gibi bir tepki vermedi, vermediği gibi tavrını kamu malını çalanlardan yana kullandı. Hatta hırsızların yanında yer almakla kalmadı, kanunsuzluğu tespit eden savcı ve polisleri tutuklayıp hapsedilmesini oturup izledi. Yargı bunlara karşı bir daha harekete geçemesin diye de Sağcısı, solcusu, Alevisi, sünnisi, dincisi, ulusalcısı, Ergenekoncusu bir olup 2014 HSYK seçimlerinde yargının bütün kontrolünü hükümetin emrine verdi. 

Ahlaksızlığa, hırsızlığa, cinayetlere, her türlü beyaz ticaretine koruma sağlayan, memleketteki her şeyi yecüc mecüc gibi talan eden bu sistem işte o tercih sayesinde kuruldu. Bugün yangınlara bir planör bile uçuramayacak duruma gelen ülkenin temelleri işte o zaman atıldı.

Hükümet, bir camiaya karşı soykırım uygulasın diye devletin temel çivisi olan kanunu, hukuku, adaleti de ortadan kaldırdılar. Hükümetin onlardan nefret etmesinin tek nedeni vardı o da ülkeyi hunhar bir şekilde talan etmesine engel çıkarmalarıydı. 

17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarına aydını, gazetecisi, entelektüeli, siyasetçisi olarak gerekli reaksiyon verilseydi ülke bugün bir yangın yerine dönmeyecekti. 

Keşke imkan olsaydı da o süreçte yazdıklarımızı çıkarıp şimdi gösterebilseydik. Bugün yaşanan her şeyi yıllar önce yazıldığını hatırlayacaktınız. Türkiye’nin nasıl bir gayya kuyusuna doğru yuvarlandığını nefesimiz yettiğince, avazımız çıktığınca bağırdık ama kimse duymadı. Duymadığı gibi herkes bir olup bizi susturdu. 

Şimdi şikayet etmeyin, Bu ülke sizin tercihiniz, iraden, kasten, taammüden böyle bir ülkeyi kendiniz tercih ettiniz. Zannettiniz ki yangın sadece falanların evini bahçesini yakacak ve sönecek size dokunmayacak. 

Demokrasiyi, adaleti amasız fakatsız savunmayacaksın, gizli ajandalarında hep bir falanlarla mücadele, filanları yok etme arzusuyla yaşayacaksın, birilerini yok etsin diye Erdoğan frankenstein üreteceksin ama yangının bahçene hiç uğramayacağını zannedeceksin. 

Yangına değil ateşin sadece size dokunmasına karşı olduğunuz müddetçe ateşten kurtulamayacaksınız. 

Eğer zamanında AKP içinde de Nixon’un Adalet Bakanı Elliot Richardson gibi ülkenin selameti için hakperest davrananlar olsaydı memleket bir yangın yerine dönmeyecek Türkiye Batı ligine yükselecekti. Öyle bir tavrı olmadığı için bugün Ortadoğu bataklığında..

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Sayın Alper Ender Fırat, yazınızı okudum çok güzel bir tespitte bulunmussunuz. Yazılarınızı severek takip ediyorum. Hicret ettikten sonra Yunanistan dan beri tr724 u takip ediyoruz eşimle. Yangın yeri başlıklı makalenizin son cümlesi Ortadoğu’daki kardeslerimizi rencide edebilir kanaati acizanemce. Muhterem hocamızın vesilesiyle Asya ya binlerce kardeşimiz hicret etmişti, orada şehit oldular, gomulduler..Orada onların hatıraları var.. Yıllarca eziyet gören müslümanlar var.. Ortaasya bataklığı – Batı ligine yükselme” tabirini biraz rencide edici buldum. Anlatmak istediğimi doğru aktaribilmisimdir umarım.. başarılar.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin