Haber-Yorum | Mehmet Yıldız
Basın İlan Kurumu (BİK) ilginç bir yer… Gazete sahipleri ve gazetecilik derneklerinden oluşan Basın Grubu, çoğunluğu bakanlıkların müsteşar yardımcılarından oluşan Hükümet Grubu ve çoğunluğu üniversite temsilcilerinden oluşan Tarafsızlar Grubu olmak üzere 36 kişiden oluşan bir genel kurulu var. Hükümet adına genel kurul üyesi olanların içinde bugünlerde bakan yapılarak ödüllendirilen Trolbaşı Mustafa Varank’ın kuzeni Çevre ve Şehircilik Bakanlığı müsteşar yardımcısı Fatma Varank olduğu gibi, trollükten gelerek Anadolu Ajansı’na genel müdür yapılan Şenol Kazancı da var.
İlginç bir kurum olması şundan: Normalde aynı çatı altında bir araya gelmesi imkânsız dediğiniz tipler, bir bakıyorsunuz Basın İlan Kurumu çatısı altında can ciğer kuzu sarması oluvermiş. Ben size Sabah Gazetesi Sahibi Serhat Albayrak’la Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun aynı yerde olduğu söyleyeyim gerisini siz anlayın. Siyasi görüş olarak yelpazenin en sağından en soluna kadar hepsi orada ve hepsi de kardeş kardeş geçinip gidiyor.
Resmi ilanların dağıtımında adaletsiz davranıldığı gerekçesiyle kurulan Basın İlan Kurumu, AKP döneminde başka bir misyon yüklendi. Yandaş gazeteleri ödüllendiren, muhalif gazeteleri ise ilan kesme cezasıyla cezalandıran bir araç haline geldi.
Hükümet BİK üzerinden gazetelere 2002’de 53,5 milyon TL resmi ilan dağıtırken 2017 yılında bu rakam 550 milyon liraya ulaştı. Her gazete, tirajına göre bu paradan nemalanıyor. Tabii ki her zamanki gibi pastanın en büyüğü havuz medyasına gidiyor.
Özellikle 50 bin tirajın üstündeki gazetelerin ilan tarifesi, 50 bin tirajın altındakilere göre 3 kat daha fazla. Bu nedenle yandaş gazetelerin tirajları bir alt tarifeden hesaplanmaması için asla kritik rakamın altına düşmez. Star, Akşam, Yenişafak, Güneş, Takvim gibi gazetelerin tirajlarının yıllardı 100 bin rakamının az üstünde olup asla 100 binin altına düşmemelerinin nedeni budur. Bu konuda kendilerine en büyük desteği Turkuvaz Dağıtım’ın da patronu olan Serhat Albayrak vermekte.
Aslında taş çatlasa 1000 adet satış yapan gazete için aldığı milyonlarca lira yetmeyen yandaşlar sırf resmi ilan alabilmek için yeni yeni gazeteler çıkarmaya başladılar. Mesela karısı Serhat Albayrak’ın gazete ve TV’lerinde arz-ı endam eden İslamcı Ahmet Zeki Gayberi bunlardan biri. Sahibi olduğu Milat Gazetesi’nin aldığı milyonlarca lira yetmeyip Yeni Söz adında bir başka paravan gazete daha çıkarıp oradan da yüzbinlerce lira hortumlayabiliyor.
Bunları nereden öğreniyoruz? Arada bir kendi payına düşen reklam gelirini beğenmeyen yandaşlardan. Sözgelimi Abdurrahman Dilipak’ın “Gazete tirajları üzerinden devlet de aldatılıyor, ayrıca millet de.. Açıkça ve alenen dolandırılıyoruz, Basın İlan Kurumu yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunuyorum” demesinin üzerinden 3 yıl geçti ama bu suç duyurusunu ciddiye alan kimse olmadı.
İslamcı kesimin vicdanlı seslerinden biri olarak bilinen Hakan Albayrak, kendi kurduğu gazetesi Diriliş Postası’ndan atılacağı zaman “100 bin sattığı zannedilen gazetelerin aslında 8 bin – 4 bin sattığı rivayet ediliyor. Rivayet lafını da nezaketen kullanıyorum” demesinden öğreniyoruz.
Hangi gazetenin ne kadar ilan aldığının bilgisini en son 2015 yılında açıklamış Basın İlan Kurumu. O dönemde tartışmalara yol açtığı için o zamandan beri kime ne para ödendiği açıklanmıyor artık. O zamandan bu zamana dağıtılan resmi ilanın yaklaşık iki katına çıktığına göre hangi gazetenin ne aldığını yaklaşık olarak tahmin edebiliyoruz.
Burada bir hususu açıklığa kavuşturmakta yarar var. Hangi gazeteye hangi fiyattan ne kadar ilan verileceğinin ölçüsü tirajıdır. Gazetelere tirajlarına göre ilan verilebilmesi için her gazete aylık sattığı gazete miktarını BİK’e bildirir. BİK bu bilgiyi aynı anda gazete dağıtım şirketlerinden de alır. Yetmez, belirli aralıklarla gazetelere müfettişler gönderir; matbaalara, kağıt depolarına kadar bakıp gerçekte bu kadar gazete basıp basmadığını araştırır.
Görünürde çok sıkı kontrol edilen bu sistemde yandaşların ilan paralarını hortumlamasının yolu aslında çok basit: Yandaş gazeteler kendilerini dağıtan şirketle anlaşarak tiraj rakamlarıyla istedikleri gibi oynuyor, aslında o kadar satmadıkları halde satıyor göstererek haksız gelir elde ediyor.
Bildiğiniz gibi gazete dağıtım piyasası iki şirketin elinde. Birisi Demirören Grubunun sahibi olduğu Yay-sat, diğeri Sabah ATV grubunun sahibi olduğu Turkuvaz Dağıtım.
Yay-sat haftalık gazete tirajlarını kendi web sitesinde abone ve bayi satışı şeklinde eskiden beri her hafta ilan ediyor. Turkuvaz Dağıtım ise böyle bir bilgi vermiyor. Tirajı yüksek göstermenin en bilinen yolu dağıtım şirketine sanki dağıtmış gibi komisyon ödeyip tirajı yüksek göstermek. Yukarıda adı geçen gazetelerin hepsinin de Turkuvaz Dağıtım tarafından dağıtıldığını söylemeye gerek var mı?
Asli görevi devletin ilan paralarını adilane dağıtmak olan Basın İlan Kurumu yapılan bu yolsuzluğu pekala biliyor. Ama 36 kişilik genel kurul üyesi listesinin en başındaki üyesi (Erdoğan’ın medya imamı) Sabah’ın patronu Serhat Albayrak, aynı zamanda Turkuvaz dağıtımın da patronu bu yolsuzluğun en önemli aktörlerinden biri. Yani anlaşılan, gazete sahipleri, matbaalar ve dağıtım şirketlerinin de içinde olduğu organize bir soygun çetesiyle karşı karşıyayız.
Bugünlerde Basın İlan Kurumu yine gündemde. Kurumun müdürü Yakup Karaca, Hakan Şükür ve Alaattin Kaya ile irtibatları üzerinden sorgulanıyor. Belli ki yüz milyonlarca liralık ilan pastasının dağıtımında birilerinin ayağına basmış. Halbuki Erdoğan’ın Medya İmamı Serhat Albayrak tarafından oturtulmuştu o koltuğa. 2010 yılında DPT’den emekli olduktan sonra BİK genel müdür yardımcısı yapılan Karaca, 2015 yılında da genel müdür yapılmıştı.
Yeni görevindeki ilk işi AKP iktidarının yemeyi kafaya koyduğu Zaman Gazetesi’ne el konulabilmesi için delil üretmek oldu. O günlerde Türkiye’de satılan 5 gazeteden biri Zaman Gazetesi olmasına rağmen “abone satışları tirajdan sayılmaz” diyerek Zaman’a verilen ilanları kesme yoluna gitti. Zaman’ın itirazları bir işe yaramadı, BİK Yönetim Kurulu, Zaman’a verilen ilanları kestiği gibi geçmişte haksız ilan aldığı iddiasıyla borçlu da çıkardı.
4 Mart 2016’da Zaman’a kayyım atanma gerekçelerinden birisi de “gazetenin tirajının olduğundan daha fazla gösterilerek Basın İlan Kurumundan haksız kazanç sağlandığı yönünde deliller bulunduğu…” iddiasıydı.
Bu suçlama 10 Nisan 2017 tarihli Zaman Davası’nın iddianamesinde de yer aldı. Ancak 30 Nisan 2018 tarihinde açıklanan gerekçeli kararda sanıklara bu konuda ceza verilmediğini görüyoruz.
Çünkü maksat hasıl olmuş, sırf iktidara biat etmediği için Anayasa ve kanunlar ayaklar altına alınarak Türkiye’nin en çok satan gazetesine el konulmuş, yöneticileri, gazetecileri ve yazarları hapse atılmış, arşivleri yok edilmiş, bina ve matbaaları yandaşlara peşkeş çekilmiş, işlem tamamlanmıştır.
Bu kirli operasyonun maşalarından birisi olan Basın İlan Kurumu’nun başındaki şahsın bugünlerde F..öcü diye hedefe konulması bu yüzden hiç canımı sıkmıyor. Sadece merak ediyorum, sıradaki kim?