Yakarış!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

İlahi;

Tüm dünyevi kostümlerimizi çıkardık, bizi kirleten, aşağı çeken, bayağılaştıran tüm sıkletlerimizi atarak huzuruna geldik. Başımız önde, mahcubuz, yüzümüz yok bakmaya… Layık değiliz, biliyoruz ama başka kapıda yok eşiğine başımızı koyacak!

Ey yakınların en yakını;

Bizi yakınına bir nebze de olsa kabul eyle, bir adım daha yakınlaşabilmek için sana bu onbinlerce masumun, mazlumun yüzü suyu hürmetine bizi affeyle masivanın, malayaniyatın tüm safralarından halas eyle.

Anamızın rahminden yeni doğmuş gibi olmayı, sevgilinin makamına yüz sürmeyi, af dilemeyi nasip eyle.

Suskunluğumuz utancımızdan, gözyaşlarımız mahcubiyetimizden, ürkekliğimiz haddimizi aşmaktan korkmaktan.

Kalplerimiz senin elinde, ruhlarımızın senin emrinde, günahlarımız, hatalarımız bizim avuçlarımızda. Acziyetimizi, yetersizliğimizi bağışla…

Ey vakti geldiğinde yerle bir edilen saraydakilerin de, çatlak kerpiçler arasında soğuğu iliklerinde hissedenlerin de Rabbi;

Sana muhtacız, İstanbul’dan Van’a, Avrupa’dan Asya’ya, Çin’den Suriye’ye kadar her bir insan merhametine aç, şefkatine muhtaç…

Seni unutan bahtsızlara da merhametinle muamele et, kalplerine zatı uluhiyetini düşür, gafletten uyandır..

Seni unutmadığını zanneden, günde beş vakit kapını çalan gaflettekilere de acı, mağfiret eyle.

Ey merhametliler merhametlisi ve en eşsiz sevdaların tek sahibi;

Bizi birbirimize yakın yarattın…

Yerleri, gökleri ve onun dışındakileri hizmetinize verdin…

Şüphesiz ki nankör olan bizdik, kıymetini bilemedim bu nimetlerin…

Ve uzaklaştık…

Gölgelerimizi birbirlerimizin üzerine düşürdük…

Öfkelerimizi ötekinin böğrüne sapladık acımasızca…

Birbirimizin yüzüne değil sırtına bakmaya başladık. Ve yüzlerimizi sana değil senden çevirdik…

Gafiliz ve aciziz…

Yabancılaştık önce birbirimize, sonra sana…

Bize mesafeleri kapatmayı nasip et, uzaklıklar ruhumuzu üşüttü…

Sırtlarımızı değil yüzlerimizi birbirine çevir ve tüm yüzlerin senin makamına dönebilmesi için bizlere yardım et.

Sahip oldukça yitirdiğimizin, kazandıkça kaybettiğimizin şuuruna varamadık bir türlü…

Üç günlük ömrün, üç kuruşluk dünyanın, bir gün zerre kadar kıymeti olmayacak şeylerin ve eriyip giden değerlerini senin paha biçilmez ayetlerine tercih eder olduk…

Bir sürgündü bu; ruhumuzdan, bedenimizden, kendimizden, en önemlisi senden sürgün olduk rızamızla..

Şimdi;

Sana yakınlaşabilmek için adanan gözyaşlarının beraberliğinde.

Şimdi;

Paslanmış dudakların tekrar sıfatlarını terennüm ettiği şu günlerde.

Ve şimdi;

Tanıyamazken kendimizi, arınmaya başlamışken tövbeler, pişmanlıklar eşliğinde…

Bir milim de olsa daha yakınına kabul eyle bizi, tüm yakınlaşma çabalarımızı, baş göz yaran hatalarımızı ve pot kırmalarımızı hoş gör…

Hoş gör ki, nefes alsın ruhumuz,

Hoş gör ki, inşirah bulsun ruhumuz…

İlahi;

Aciziz, yetersiz kelimelerimiz, yetersiz yakarışlarımız, yetersiz yalvarışlarımız…

Ama kalbimizdeki samimiyete ve senin sonsuz merhametine olan inancımız tam. Biliyoruz ve eminiz; Senin rahmetinin her şeyin önünde, senin merhametin herkese yeter…

Yoksa halimiz hal değil…

“Allah’ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu?”

(NUR/20)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin