YÜKSEL DURGUT | YORUM
Yahvist metinlerde Tanrı’nın İsrail oğullarına vaat ettiği topraklar, bugünkü İsrail ve Filistin’in olduğu bölgeyi kapsar. Bu vaat, Yahudilerin tarihsel hak iddialarının temelinde yer alır. ‘Kenan Diyarı’ olarak bilinen bu topraklar, Yahudiler için kutsal ve tarihsel bir miras olarak kabul edilir. Bu vaadin gerçekleşmesi, Yahudilerin bu topraklara olan bağlarını güçlendirileceğine inanılır.
Yahudilerin kutsal olarak gördükleri topraklar üzerindeki hak iddiaları, binlerce yıl öncesine dayanan dini metinlerde saklı. Yahvist metinler, Yahudilerin kutsal kitabı Tora’yı oluşturan dört ana kaynaktan birisi. Bu metinlerde Tanrı, Yahweh (Yehova) ismiyle anılır ve insansı bir şekilde tasvir edilir. Cennet Bahçesi’nde akşam yürüyüşüne çıkan, Adem ve Havva’ya giysiler diken ve Musa’yı elleriyle gömen bir Tanrı’dan söz edilir. Bu insansı tasvirler, o dönemdeki insanların Tanrı ile olan ilişkilerini ve bu topraklara olan bağlılıklarını daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Yahudilerin Kenan topraklarına yerleşmesi, tarihsel olarak MÖ 1200’lere dayanıyor. Mısır’dan çıkışlarının ardından bu topraklara yerleşen İsrailoğulları, burada güçlü bir krallık inşa ettiler. MÖ 1000 civarında kurulan İsrail Krallığı, Kral Davut ve oğlu Hz. Süleyman dönemlerinde bölgedeki en güçlü devletlerden birisi haline geliyor. Hz. Süleyman’ın inşa ettiği Kudüs Tapınağı, Yahudilerin dini ve siyasi merkezi olmuştur. Bu dönem, Yahudilerin bu topraklar üzerindeki tarihsel hak iddialarını destekleyen önemli bir zaman dilimidir.
MÖ 586’da Babil Kralı Nebukadnezar, Kudüs’ü fethederek Süleyman Tapınağı’nı yıkmış ve Yahudileri Babil’e sürgün etmiştir. Bu yaşanan sürgün, Yahudilerin tarihindeki en büyük travmalardan biri olarak kabul edilir. Ancak Babil Sürgünü, Yahudi kimliğinin pekişmesi açısından da önemlidir. MÖ 538’de Pers Kralı Kiros’un Babil’i fethetmesiyle Yahudiler, Kudüs’e geri dönme ve tapınaklarını yeniden inşa etme izni alırlar. Bu geri dönüş, Yahudilerin tarihsel hak iddialarını yeniden canlandırır.
MS 70 yılında, Romalılar Kudüs’ü fethederek İkinci Tapınak’ı yıkmış ve Yahudileri tekrar sürgün etmiştir. Bu sürgün, Yahudilerin dünya genelinde dağılmasına, yani diaspora yaşamasına yol açan olay olarak bilinir. Ancak Yahudiler, dini metinler ve gelenekler aracılığıyla bu topraklara olan bağlılıklarını sürdürmüştür. Yahvist metinlerdeki Tanrı’nın vaatleri, Yahudi kimliğinin ve bu topraklara olan hak iddialarının temelini oluşturur.
- yüzyılın sonlarında başlayan Siyonizm hareketi, Yahudilerin tarihsel ve dini hak iddialarını modern bir siyasi projeye dönüştürdü. Theodor Herzl’in öncülüğünde başlayan bu hareket, Yahudilerin tarihsel vatanlarına geri dönerek bağımsız bir devlet kurma hedefini taşıdı. II. Dünya Savaşı ve Holokost’un ardından, Yahudilerin bu topraklara dönme isteği daha da güçlendi. 1948 yılında, Birleşmiş Milletler kararıyla İsrail Devleti kuruldu ve Yahudiler, tarihsel vatanlarında bağımsız bir devlet kurma hayalini gerçekleştirdi. Ancak bu süreç, Filistinlilerle olan çatışmaların da başlangıcıydı.
Son dönemde İsrail-Filistin çatışmasının tekrar alevlenmesi, bu kadim toprakların tarihini ve Yahudilerin bu topraklar üzerindeki hak iddialarını yeniden gündeme getirdi. Tarihi iyi okumak ve anlamak, bugün yaşanan olayların kökenlerini kavramak açısından önemli. Yahudilerin tarihsel hak iddialarını ve bu iddiaların modern siyasete nasıl yön verdiğini ve bu topraklardaki savaşın geçmişini anlamamız için çok değerli.
Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da yaşanan çatışmalar, yüzlerce sivilin hayatını kaybetmesine ve binlercesinin evsiz kalmasına yol açtı. İsrail’in yeni yerleşim yerleri inşa etme planları, bölgedeki gerilimi daha da artırdı. Filistinliler, bu durumun iki devletli çözüm umutlarını giderek daha da zorlaştırdığını sıklıkla dile getiriyor.
Yahvist ve Elohist kaynakları, tarih boyunca çeşitli değişikliklere uğradı. Bu metinler, ilk olarak sözlü gelenekler aracılığıyla aktarıldı, daha sonra yazıya geçirildi. Yazıya geçirildiğinde ise farklı dönemlerde çeşitli redaksiyonlar ve eklemeler yapıldı. Bu durum, metinlerin orijinal formunu anlamayı zorlaştırdı.
Yahvist ve Elohist metinlerdeki değişiklikler, modern İsrail-Filistin çatışmasında da etkili oldu. Bu metinlerin yorumlanması ve kullanılması hem dini hem de politik argümanlar için bir zemin oluşturdu.
Günümüzde İsrail, Yahvist metinlerdeki tarihsel ve dini hak iddialarını kullanarak bölgede hakimiyetini sürdürmeye çalışıyor. Ancak Filistinliler, bu toprakları kendi tarihi vatanları olarak görüyor ve bağımsız bir devlet kurma hayali yaşıyor. İki taraf da kendi haklılıklarını tarihsel ve dini temellere dayandırıyor. Bu durum, savaşın barış içinde çözülmesini de zorlaştırıyor.
Yahvist ve Elohist metinlerinin tek taraflı yorumlanması, dini fanatizmi körüklüyor. Bu durum, her iki tarafın da uzlaşmasını ve tarihteki metinlerin politik amaçlar için kullanılmasıyla da savaşın seyri belirleniyor. Her iki taraf da metinlerin kendi lehine olanlarını kullanıyor, karşı tarafı suçluyor ve bu da barış sürecini çıkmaza sokuyor.
Orta doğunun tamamında barışın inşa edilmesi için, her iki tarafın da tarihsel ve dini hassasiyetleri göz önünde bulundurarak karşılıklı anlayış ve hoşgörüyle hareket etmesi gerekir. Tarihsel bağların ve dini metinlerin tarafsız bir şekilde yorumlanması, kalıcı bir çözüm için en önemli adım. Bu topraklarda barışın sağlanabilmesi için tüm tarafların üzerine düşeni yapması elzem. Barışın anahtarı, geçmişin yaralarını sararak, geleceğe umutla bakmaktan geçiyor.
İsrailoğullarının arz-ı mev’ud hayalini? Ne hazindir ki; Osmanlı Askerî rüştiyesine sızan bir kahpe siyonist gerçekleştirmiştir. Türki-ye ismi ile bir asırlık zilleti yaşatmışlardır. Ülke kaynaklarını yemekten oburlaştılar. Sonları, Türk Milletinin elinden olacaktır. Biiznillah