Ya Gandhi olacak ya da…

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Siyasal İslamcılarla, Jakoben Kemalistler ruh ikizidir. İkisi için de demokrasi ve hukuk menzile varmak için sadece birer araçtır. Onlar için aslolan iktidar olmaktır ve her yol mübahtır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘iktidara geldiğimizde bütün KHK’lıları göreve iade edeceğiz’ açıklamasına İslamcı ve Kemalist mahalleden verilen birbirinin aynı tepkileri görünce buna bir kere daha inandım. Her iki mahalle de 15 Temmuz rejiminin nimetlerini beraberce yiyor. 

Kılıçdaroğlu’nun ilk kez lafı hiç eğip bükmeden, dolandırmadan çok açık ve net bir şekilde iktidara geldiklerinde bütün KHK’lıları görevlerine iade edeceklerini söylemesini önemli bir çıkış olarak değerlendirmek gerekiyor. En azından bu konuda daha fazla eleştirilmeyi hak etmiyor. ‘’Hasenin en büyük düşmanı ahsendir’’ sözünden yola çıkarak, en iyiyi aramak kastıyla yapılan ölçüsüz eleştirilerin, iyi gelişmelerin önünü tıkama riski vardır. 

Kılıçdaroğlu’nun, ‘bütün KHK’lıları görevlerine iade edeceğiz’ açıklamasında ve ‘helalleşme’ çıkışında samimi duygular taşıdığı kanaatindeyim.

Umarım Kılıçdaroğlu bu duygularını seçimden sonra da devam ettirir ve seçimden önce verdiği sözleri, vaat ettiği politikaları kararlılıkla uygular. 2011 seçimlerine Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki AKP, Batı standartlarında demokratik bir hukuk devletini sağlayacak yeni anayasa vaadiyle girmiş ama kazandıktan sonra 180 derece ters politikalara yönelip ülkeyi bugünlere getirmişti. Umarım ülke bir kere daha kandırılmışlık duygusunu yaşamaz. 

Tarihsel bir dönemecin eşiğindeki Türkiye’de, kader AKP sonrasında Kemal Kılıçdaroğlu’nun önüne bir Gandhi olma fırsatı sunuyor. 

AKP’nin özellikle son on yıllık politikaları, zaten kamplar ve bloklar halinde yaşayan ülkeyi iyice ayrıştırıp kutuplaştırmıştı. Gerginliğin, toplumsal huzursuzluğun ve sıkılmış yumrukların gevşetilmesi ancak sahici ve samimi girişimlerle, bugüne kadar devlet eliyle zulme uğramış, mağdur edilmiş bütün kesimlere kucak açılmasıyla mümkün olacaktır. 

Bu yol Türkiye’nin AKP’den kurtulup da başka bir karanlık dehlize girmesinin önündeki belki de tek engeldir. Türkiye’yi parçalanmaktan koruyacak en önemli seçenek, iktidarı kullananların, kendi hayat anlayışını başkasına dayatmaktan vazgeçerek, ülkede canı acıyan herkesin derdini dinleyen ve çözüm üreten bir yönetim anlayışını benimsemesinden geçiyor. İktidara talip bir ismin bunun en azından farkında olması Türkiye için önemli ve umut verici bir gelişmedir diye düşünüyorum. 

Ancak önünde çok zorlu bir yol var. Özellikle kendi partisine ve tabandaki bazı kesimlere bunu kabul ettirebilmesi bir hayli zor bir süreçten geçmeyi gerektiriyor. Üstelik tek başına gerçekleştirebilmesi de mümkün görünmüyor. Ülkenin geleceği için aynı kaygıları paylaşan, devlet içinden, yüksek bürokrasiden gelecek destek ile sonuca ulaşabilir.

Kılıçdaroğlu’nun, her şeyden önce bütün siyasi riskleri göze alarak kararlılıkla istemesi gerekiyor. Böylece hem Türkiye için çıkış yolu bulacak hem de sosyal demokrat siyasetin iktidara talip olabilmesini sağlayacaktır. 

Her konuşmada 1930’lu, 40’lı yılların yönetim biçimini isteyen ve başka her şeye burun kıvıran bugünkü CHP politikalarının bir adım daha ileriye gitmesinin mümkün olmadığını senelerdir görüyoruz. Katı Kemalist politikalar ve talepler yüzünden, karşısında ne kadar başarısız iktidar olursa olsun seçimlerde yenilgiye uğrayan sosyal demokratların iktidar olabilmesinin başka yolu yoktur. 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun tek bir seçeceği var: o da iktidara geldiğinde ülkede bütün kesimlerin mağduriyetlerini gidererek toplumsal helalleşmeyi sağlayacak ve yeni bir Gandhi olmak. 

Bunu başaramazsa sadece o değil herkes kaybedecek, ülke kaybedecek…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Şu anda bir hukuk yok. Hukuk adı altında ergenekon ve Tayyip emellerini gerçekleştiriyor. Yani olmayan bir hukuku gizlemek için darbeciler emellerini mahkeme kurumlarında, hakim ve savcılar eşliğinde gerçekleştirerek hukuksuzluğa bazı hukuki binalar ve kişiler kullanılarak hukuk kılıfı vermektedir. Yani olmayan hukuku sanki hukuk varmış ve hukuk yargılıyormuş gibi insanlara göstermekteler. Yani darbeci emellerini hukuk maskesi altında gerçekleştirmekteler.

    Bu ortamda birisi hukuktan bahsediyorsa, yargı kararlarını referans alıyorsa, o kişi hukukun olmadığını gizleyenlerle iş birliği yapıyor demektir. O kişi de sanki hukuk varmış gibi davranmaktadır. Yani olmayan bir şeye sanki varmış gibi göstermektedir.

    Bu insanlar olmayan bir şeye varlık kıyafeti giydirmek için olmayan hukuka kendi iç dünyaların emellerini yansıtmaktadır. Yani Kılıçdaroğlu konuşurken aslında hukukun kriterlerine göre konuşmuyor. Kendi emellerine göre bazı insanları bırakacağız bazılarını bırakmayacağız diyor. Yani öldürdükleri hukukun yerine kendi emellerini konuşturuyorlar. O yüzden Kılıçdaroğlunun hukuka değil kendi yada derin devletin emellerine saygısı olduğunu söyleyebiliriz.

    Normalde Kılıçdaroğlunun demesi gereken şey, bir darbe yapıldı, kalıcı ohal ve anayasasız bir darbe ile hukuk bağımsızlığı ortadan kaldırıldı demesi gerekirken, o Tayyip üzerinden başlatılan soykırım sürecinde ki hukuksuzluğu devam ettirmektedir. Normalde yargı bağımsızlığı yok demesi gerekiyor ama diyemez. Çünkü bunu söylediği an kendilerinin de dahil olduğu ve emellerini gerçekleştirdikleri süreç tamamen sorgulanır olacak. O yüzden olmayan hukuka yoktur diyemiyor kör. Kör gibi davranıp yargı varmış gibi davranıyor. Yani tiyatro kesiyor darbeci, işbirlikçi.

    Bir insan olmayan bir şeye yok der. Ama Kılıçdaroğlu hukuk yoktur diyemiyor. O zaman kötü niyetli olduğu ortaya çıkıyor. Bunlar vahşet yapanların vitrini oldukları için modern görünürler. Arkada mezbahada kesilen insanları görürler ve süreci mümkün mertebe hızlandırmaya çalışırlar, böyle bir kaygıları vardır, ve sonra insanların önüne çıkar ve çok medeni görünürler. Arkada olup biteni örtme görevi, sanki hukuk hayattaymış görevi Kılıçdaroğluna verilmiştir.

    Görevi herşeyin hayatın olağan akışına uygun gittiğini göstermektir. Şeriatçıların hukuk Devletini yani Atatürkün ilkesini ortadan kaldırmasına ses çıkarmamaktadır. Zaten ağzına Atatürkü almayalı kimbilir yıllar geçti. Kitleleri düşmanlaştırdılar ve düşmanlığı arkalarına alarak katliam yapmaktadırlar. Kitleler bu katliama ortaktır. Hukuku katletmeye hepsi ortaktır. Kitlelerin kişilik gelişimini sağlamak yerine onların nefsani yönlerini kışkırtmaktadırlar. Varoluşu intikam, düşmanlık ile sağlamaktadırlar. Ve yarı insanlar bunu var oluş, bir kimliğin kendini ifadesi olarak algılamaktadırlar. Yani düşmanlık ile var oluyorlar. Ahlaki değerleri ve kendini gerçekleştirmiş bir tam kimlikleri yoktur. Kitleler bu şekilde hayvani duygular üzerinden kışkırtılmaktadır.

    Sonra Kılıçdaroğlunun gözü önünde katliamlar gerçekleşti. Şimdi kendisi seçime girecek, adam bir türlü oy alamıyor. Adeta lanetlenmiş gibi. Süreç boyunca bir tane sesini çıkarmayan ve onun sayesinde cellatların işi kolaylaşan Kılıçdaroğlu seçim yaklaşırken ve soykırım projesinin sonuna gelinmişken rahatlamış olması gerek ki KHK dan bir cümlelik kaçamak cevap veriyor. Eğer cevap vermezse Tayyiple Kemalistlerin iş birliği yaptığı ortaya çıkacak. O yüzden bir cümlelik kaçamak cevap veriyor. Bence bu mesele bir cümlelik cevaplık birşey değil. Adam mahkemeler tarafsız değildi, yada yargı bağımsız değildi, yada siyasetin köpeği olmuştu bile diyemiyor. Yani konuşmuş gibi yapıyor ama ama aslında hiçbir şey konuşmuyor.

  2. Yukardaki yoruma aynen katılıyorum, zira toplumunun mayası bozuk olan bi ülkeden sağlam ve temiz bir yönetici çıkmasını beklemek, Türkiyenin uzaya araç göndermesini beklemek gibi!…

  3. Yukarıdaki yorumlara katılmıyorum. Kılıcdaroglu o sekilde konuşsa yeri Silivri olacak ftü siyasi ayagı oldugu gerekcesiyle. (Bknz Gergerlioglu)Kaldı ki sol kemalist bir cizgiden geliyor.
    Siyah-beyaz degil hic birsey.
    Kılıctaroglu da hayal ettiginiz Batman degil Turkiye de Gotham County degil.
    Kendi konumunda kabul etmeli, olumlu adımları desteklenmeli.

  4. Gergerlioglu dışında 2 tane daha dürüst siyasetçi gösterin bende sizin yorumunuza katılayım, C.B. dan tut milletvekillerine ordan aşağı doğru taa belediye encümeni ve köy muhtarına kadar balı kovanıyla yiyenden duttuğu baldan parmağını kemirenine kadar Ahlaksız bir toplumun seçilenleri değilmi hepsi?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin