Ana Sayfa HABER Ya Diyarbekirspor, Traktör Sazi’nin yaptığını yapsaydı? 

Ya Diyarbekirspor, Traktör Sazi’nin yaptığını yapsaydı? 

M. AHMET KARABAY | HABER YORUM 

Futbol, dünyanın hemen her yerinde en geniş halk desteği alan bir spor dalı haline gelmesinin üzerinden 5 çeyrek asır geçti. Türkiye ise futbol fanatizminden çok, bu spor dalının hem şiddetle hem de bölücülükle iç içe geçtiği dünyadaki birkaç ülkeden birisi.

Bursaspor-Diyarbekirspor maçında soyunma odalarına kadar uzanan şiddetle dün bunu bir kez daha gördük. Türkiye’de Diyarbekirspor’a tahammül edemeyenler, doğu komşumuz İran’da Traktör Sazi takımı taraftarlarının ve futbolcularının yaptığını yakından takip etseler ne yaparlardı acaba?

Dünyanın her yerinde ve her dönenimde toplumları birbirine düşüren iki faktör var; din ve milliyetçilik. Bu iki kavramı kullanarak tahrik edemeyeceğiniz toplum yok maalesef…

Bursa’da oynanan Bursaspor-Diyarbekirspor maçı, yukarıda belirttiğim riskin ne kadar büyük olduğunu ortaya koydu. Bu riski MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçı sonrasında Ankaragücü Başkanı Faruk Koca’nın hakeme attığı yumruğa ya da İstanbulspor Başkanı Ecmel Faik Sarıalioğlu’nun Trabzonspor maçı sırasında takımını sahadan çekmesiyle kıyaslamayın ne olur!

Toplumun gündemini günlerdir işgal eden bu olaylar, siyasilerin futbolun kodlarıyla oynamasından kaynaklanıyor. Aslında yukarıdan birilerinin karışması sonucu yaşanan bu sorunun çözümü çok da zor değil.

Ancak Bursa’da maç sırasında başlayan ve sonrasında soyunma odalarına kadar devam eden olayların ardında yukarıda sözünü ettiğim riskler var. Nitekim, maç sonrasında yazılanlar ve ülkenin doğusu ile batısında atılan sloganlar işaret ettiğim tehlikenin boyutlarını gösteriyor.

Futbolla ilgilenmeyenlere bilmece gibi konuşmuş olmamak için bir iki cümle yaşananları anlatmakta yarar var. 2. Lig Beyaz Grup’ta yer alan iki takım dün Bursa’da karşı karşıya geldi. Maç öncesinde elleriyle bozkurt işareti yapan Bursaspor taraftarları, savaşa gittiğini ortaya koymak için “İşte ordu işte komutan!” diyerek attıkları sloganları sosyal medyadan paylaştı.

 

Maçın 81. dakikasında Diyarbekirspor, attığı ikinci golle durumu 2-0 yaptı. Diyabekirli oyuncunun gol sevincini kale arkasındaki Bursaspor taraftarlının önünde paylaşması, yenilgiye kalkan yapıldı ve “tahrik” olarak kabul edildi.

 

Savaşa gider gibi maça gelenlerin hazırlıklarını görmeyenler, Diyarbekirli futbolcunun şık olmayan sevinç gösterisini “tahrik” sayıp sahayı karıştırdılar. Aslında Bursa’da Diyarbakır takımlarının yaşadığı ilk şiddet olayı değildi.

Geçtiğimiz bahar ayında 5 Mart’ta oynanan Bursaspor-Amedspor takımlarının karşılaşmasında taraftarlar stat merkezi yayınından çalınan “Ölürüm Türkiyem” diye türkü söylemiş ve faili meçhul cinayetlerle anılan JİTEM elemanı Mahmut Yıldırım ve insan kaçırmanın sembolü olan beyaz Toros otomobil pankartları açmışlardı. Amedsporlu oyuncular, soyunma odalarına canlarını atarak kurtarmışlardı.

Seçim öncesinde yaşanan olaylarla ilgili MHP lideri Devlet Bahçeli, olayları çıkaran Amedspor taraftarlarıymış gibi kınama yaptı ve Bursaspor taraftarlarını tebrik etmişti:

“Bize göre Amed diye bir yer yoktur, Amedspor diye bir kulüpten de bahsedilemeyecektir. Bursaspor taraftarlarını burdan selamlıyorum, milli duruşlarından dolayı tebrik ediyorum.”

Bursaspor’un arkasında MHP gibi bir gücün olduğunu gören Türkiye Futbol Federasyonu, 9 maç seyircisiz oynama cezası vermiş, sonra da bunu 7 maça indirmişti. Görünen o ki cezasızlık ve siyasi destek, Bursaspor oyuncu ve taraftarlarını daha cüretkâr hale getirdi.

Dünkü maç öncesi statta yapılan hazırlıkların evrileceği noktayı görmek istemeyen polis, gerekli önlemleri almadı. Olayların başlamasından sonra da Bursasporluları tutmamaya çalışarak Diyarbekirsporlu oyuncuların dövülmesine zemin hazırladı.

 

Bu ortamı hazırlayan polisin nasıl bir motivasyonla yetiştiğini ise önceki sene Polis Meslek Yüksek Okulu mezuniyet törenindeki görüntüler ortaya koymuştu. Sahadaki polisle ve tribündeki seyirci aynı motivasyona sahip.

 

Diyarbekirsporlu Bünyamin Yürür’e yapılan linç girişiminin altında, yenilen ikinci gol ve futbolcunun sevinç gösterisi değil, Kürt nefreti olmalı. Yoksa Beyaz Grup’un son sırasında bulunan Bursaspor geçen hafta da 4 gol yemişti.

Hakem Burak Taşkınsoy uzatma dakikalarında önce Bursaspor’dan Çağatay Yılmaz‘a, daha sonra da Diyarbekirspor’dan Bünyamin Yürür, Serhat Enes Çalışan ve Cem Çelik‘e, ardından da yine Bursaspor’dan Bilal Güney‘e kırmızı kart gösterdi.

EN MAKUL AÇIKLAMA BURSASPOR KULÜP BAŞKANI GÜNAY’DAN

Bursaspor Kulüp Başkanı Recep Günay, tahrik iddialarına katılmadığını belirterek kendi takımının futbolcuları için “Bursa’nın kaderiyle oynadılar.” yorumunu yaptı. Mağlubiyetin suçunu başkalarında değil kendilerinde aramaları gerektiğini söyledi: “Sahanın içinde öyle yanlış bir şey görmedim. Mağlup olduysak, bunun suçunu başkasında değil, azıcık da futbolcular kendilerinde arayacak. Siz mücadele etmeyeceksiniz, ayakta duramayacaksınız, ondan sonra, ‘Biri bizi tahrik etti.’ diyeceksiniz. Bu savunma değil. Bursaspor’u gördünüz. Şu anda böyle mi olması lazım? Kendileri bu durumdan memnunlarsa, seve seve gezsinler Bursa’da. Tüm Bursa’nın kaderiyle oynadılar. Tüm takıma söylemiyorum ama 3-4 futbolcu, Bursaspor’un kaderiyle oynadı.”

Başkan Günay’ın İngiliz yazar Samuel Johnson’ın (1709-1784) “Vatanseverlik gösterisi alçakların son sığınağıdır.” sözünü okuyup mu bu yorumu yaptığını bilmiyorum ama vicdanlı ve sağduyulu bir değerlendirme yaptığı muhakkak.

DİYARBEKİRSPOR, İRAN TAKIMI TRAKTÖR SAZİ’NİN YAPTIĞINI YAPSAYDI EĞER

Diyarbekirspor’u ve taraftarlarını bölücülükle suçlayan kimi çevreler, İran’da Tebriz takımı olan Traktör Sazi’nin sergilediklerinin onda birini yapsaydı, muhtemelen yapılanları canlarıyla öderlerdi.

2020’de İran’da kupayı kucaklayan Traktör Sazi takımı, hemen tamamı Güney Azerbaycanlı Türk oyunculardan oluşan bir ekip. Kendi sahasında oynadığı maçlarda siyasi sloganlar dakikalarca sürüp gider. “Karabağ bizimdir, bizim kalacak!” sloganından Türkçe eğitim taleplerine kadar: “Türk dilinde medrese, olmalıdır herkese.”

 

Yalnız Türkçe eğitim talebi değil. Azerbaycan var olsun, istemeyen kör olsun sloganlarını çoğu kez Türkiye lehine yapılan tezahüratlar takip eder.

Traktör Sazi’nin taraftar forması da bir başka. Göğsünde Göktürk alfabesiyle “TÜRK” yazıyor. Kolunda ise birleşik Azerbaycan bayrağı ve Türk bayrağı bulunuyor. Renginin kırmızı-beyaz olduğunu söylemeye gerek yok.

İran’da yaşadığı bilinen 30 milyon dolayındaki Türk’ün temsilcisi görülen Traktör Sazi’yi, geçtiğimiz yıllarda teknik direktörler Mustafa Denizli ve Ertuğrul Sağlam çalıştırmıştı. Her maçları özgürlük haykırışı şeklinde geçen bu takıma bugüne kadar ciddi anlamda sadece “Türk dilinde medrese, olmalıdır herkese” ve “Tebriz-Bakü-Ankara, biz hara Farslar hara” sloganından dolayı para cezası verildi.

Bu kadar açık Türk ve Türkiye taraftarlığı yapan Traktör Sazi’nin futbolcuları ve taraftarları, acımasız diye nitelenen İran’da oynadığı deplasman maçlarında “bölücü” diye dayak yemiyor. Traktör Sazi’nin oyuncuları ve yöneticileri yurt dışı temaslarda da bulunuyorlar. Haziran 2017’de MHP lideri Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek takım formalarını hediye ettiler.

İran’da Traktör Sazi’nin yaptıklarını alkışlayanlar, Diyarbekirspor’un futbol kuralları dışına taşmayan hareketlerine tahammül edemiyor. Dahası oyuncuları ve takımı cezalandırılma yoluna gidiliyor. Çünkü şiddete başvuranlar, bu ülkede Kürt takımına saldırmanın dokunulmazlığı olduğunu biliyorlar.

1 YORUM

  1. Deniz
    Türkün üstünlüğünü kabul etmeyen birine istedikleri şeyi yapabileceklerini sanıyorlar. Kurdukları Devletin kanunları artık geçerli olmaz. Bunlarda Devlet sadece Türk üstünlüğü durumunda var. Üstünlüğü sonlandıran birisi karşılarına çıkarsa o zaman Devlet ortadan kayboluyor. Özgürleşiyorlar. Onları efendi tutan Devletleri. Ne zaman üstünlüklerine bir laf gelse birden serbestleşiyorlar. Artık kanun, hukuk, devlet dinlemiyorlar. Onlara böyle bir özgürlük verilmiş. Normalde Üstün Türk Devletine bağlı yaşarlar ama üstünlüğe zarar getiren olursa yasalardan, ahlaktan sıyrılırlar. Artık her türlü şiddet, ahlaksızlık serbesttir. İşkence yapabilirsin, tecavüz edebelirsin. Yani iki bölmeli bir Devlet var. Bir tarafında dışarıya gösterdikleri yasaları var, arkadaki bölmede ise işkence aletleri var. O yüzden yasalarından rahatlıkla çıkabiliyorlar. Arkadaki bölmeye giriyorlar. Orada yasalardan muaflar. Karakterleri de ikili oluyor. Bir ahlaki kriterleri korudukları alan. Gerçi o alanda da problemler var. Kadına şiddet, cinayetler, hırsızlıklar patladı. Karanlık bölgedeki alışkanlıklar yasalı bölüme yansıyor. Bölmeler birbiriyle karışmaya başladı. Bir futbol maçında yasalardan sıyrılıyorlar ve futbolcuları linç etmeye kalkıyorlar. Bu karanlık alanda uygulayacakları birşey iken karanlık alanı statyuma taşıyorlar. Statyum yasasızlaştırılıyor. Artık özgürler şiddet uygulamak için. Çünkü karşılarındaki Kürttü. Ama sorun şu ki Kürt sporcular Türk üstünlüğüne laf etmemişlerdi. Sadece sevinmişlerdi. Türk bu sevinci Kürt üstünlüğü olarak algıladı. Halbuki sevinç ve galibiyet üstünlüğü ile Kürt üstünlüğü karıştırmışlardı. Yenilince paranoyaları azdı ve mesele Türk mü üstün Kürt mü üstün yada Kürt var mı? meselesine taşınıverdi. Sanki yenilince Türk üstünlüğü sonlanmış oldu. Kürt ırkı üstün oldu şeklinde algılandı ve yasasızlık, ahlaksızlık kuralı devreye girdi. Artık Kürt futbolcular karanlık alana girmişti. Şiddet, tekme, linç serbestti. Burada yasa, ahlak kuralları işlemiyordu. Türk bu alanda özgürlüğüne kavuşuyordu. Bu alanda istediğini yapmak serbest. Gözünü kırpmadan insanları linç edebilirsin. Zaten bu alana giren insan olarak girmiyor, terörist olarak giriyor. O yüzden herşey yapmak serbest. Halbuki insanın bir karakteri varsa o karakterinin dışına çıkamamalı, ahlakı varsa onun dışına çıkamamalı, yasalarına saygı duyulmasını istiyorsa en başta kendisi saygı duymalı. Sonra dini değerler insanı kuşatıyor. Yetmedi evrensel değerler, insan hakları, düşünce özgürlüğü insanı karşılıyor. İşkence yapmak, linç etmek, adam öldürmek demek bunların hiçbirinin o insan üzerinde yer etmediğini gösterir. Yani linç yapan, işkence yapan, şiddet uygulayanlar terörist olması gerekmez mi? Zaten o yüzsen kendilerini Devletin yasaları üzerinde görmüyorlar mı? Rahat hareket edebilmek için. O yüzden hukukun üstünlüğüne savaş açmıyorlar mı? O yüzden hukuk düşmanı değiller mi? Ama bir Kürt üzerinden bütün bu karanlık yönlerini maskeleyebiliyorlar.