Ana Sayfa Dünya Ya Beyaz Saray ya hapis!

Ya Beyaz Saray ya hapis!

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

“Bu nasıl bir denklem?” demeyin zira bugünlerde ABD siyaseti bu ikilemle yatıp kalkıyor. Çünkü 2024 seçimlerinin favori isimlerinden birisinin önünde başkan olup Beyaz Saray’a oturmak ya da onlarca yıl hapis yatmak gibi bir seçenek var.

Konu herkesin malumu: adı skandallarla anılan eski başkan Donald Trump ile ilgili yeni bir dava daha açıldı.

Başkan Trump ve ekibi 2020 seçimlerinde Georgia eyaletindeki seçim sonuçlarını değiştirmeye çalışmakla suçlanıyor. 

Özetle “bilinçli bir şekilde ve isteyerek, seçim sonuçlarını Trump lehine kanuni olmayan şekilde değiştirmeye çalışmakla” itham ediliyorlar.

Konu zaten Washington Post’un tarihi manşeti ile kamuoyuna yansımıştı ama 91 sayfalık iddianame de çarpıcı detaylar var. Belgelere göre Başkan Trump, Georgia eyaletinin en üst düzey seçim yetkilisi olan Brad Raffensperger’i arayarak seçim sonuçlarını lehine değiştirecek müdahale bulunmasını istiyor.

Kısacası Raffensperger’e “Bana 11 bin 780 oy bulun” diyerek seçimi çalmaya çalışmış. 

Ancak kendisi de Trump gibi Cumhuriyetçi Parti’den olan Raffensperger telefondaki muhatabına “elinizdeki veriler yanlış” demişti

Trump hızını alamayıp eyalet sekreterine Twitter’dan saldırdığında Raffensperger’den bu yazının konusunu teşkil eden cevabı almıştı “Saygılarımla Başkan Trump: dediklerinizin hiçbiri doğru değil.”

Raffensperger’in bu tarihi cevabının neden önemli olduğuna ve bu hikayeden Türkiye’nin alması gereken derslere döneceğim ama önce Trump’la ilgili diğer suçlamaları da kısaca hatırlatayım.

Malum olduğu üzere Trump seçimlere hile karıştırıldığını ve aslında seçimi kendisinin kazandığını iddia ediyor. Bugüne kadar bu iddiayı destekleyecek  somut bir veriye rastlanmadı ama Trump ve destekçileri iddialarında ısrarlılar

Sonuçta başkanlığı boyunca skandallarla anılan Trump şimdi de 4 ayrı davada hakim karşısında. Bu yönüyle ceza davasıyla karşı karşıya kalan ilk eski ABD başkanı oldu.

Üstelik bu davalar 2024 seçimlerinin ana teması olma yolunda. Trump ya seçimi kazanıp ABD Başkanı olarak Beyaz Saray’a oturacak ya da davalar sonunda cezaevini boylayacak. 

Trump ile ilgili şu ana kadar açılan diğer davaların konusu ise şöyle: İlk dava ABD Başkanlık seçimleri ve 6 Ocak 2021’de ABD Kongresine yapılan baskında yaşananlar hakkında.

Bilindiği gibi Trump seçim sonuçlarını kabul etmeyip takipçilerini Kongre’yi basmaya teşvik etmiş, akabinde ABD Kongresi işgal edilmişti. 

İkinci konu ise Trump’ın başkanlıktan ayrıldıktan sonra teslim etmesi gereken gizli belgeleri beraberinde şahsi ikametine götürmesi. Üçüncü dava ise porno yıldızına yapılan sus payı ödemesini örtmek için sahtecilik yapmak. 

Bunlara son olarak Georgia eyaletinde yaşanan skandal eklendi. Kısacası, 2024 için aday olmaya çalışan Trump mahkeme mahkeme gezecek. 

SKANDALLARIN BAŞKANI 

Aslında Trump’ın başkanlığı da ABD demokrasisi için bir nevi imtihana dönüşmüştü. Koltuğa oturduğu ilk günden medyayla kavga eden, yargıya ve bürokrasiye müdahale eden Trump görevde kaldığı süre boyunca skandallarla anıldı.

2016 Başkanlık seçimlerine Rusya’nın müdahalesine dair soruşturma Trump’ın yakın çevresine uzamıştı. Trump başkanlık yetkilerini kullanarak soruşturmayı durdurmaya çalışmıştı ama emrinde çalışanlar başkanı değil yasaları dinlemişti. 

Malum olduğu üzere başkan Trump görev süresince iki kez azledilme tehlikesi yaşamıştı. Paçayı kurtarmış olması masumiyetinden değil politik dengelerin lehine işlemesinden kaynaklanmıştı. 

Kısacası Trump skandallarla dolu bir başkanlık dönemi geçirmişti.

Şimdi ise yeni bir durumla karşı karşıyayız. Trump şimdilik 4 ayrı davada hakim karşısına çıkacak. Bir yandan da 2024 seçimleri kampanyasını yürüten Trump’a göre bu soruşturmalar ‘cadı avı’ ve kendisinin adaylığını engellemek için üretilen komplolar. 

Trump’a ölümüne bağlı taraftarları ise –bir çok yönüyle Erdoğan destekçilerine benziyorlar– mahkeme dosyalarına değil kamuoyundaki tartışmalara göre duruş belirliyor.

Bu durumu çok iyi okuyan Trump ise hakkındaki davaları mahkemelerde değil kamuoyunda kazanma üzerine strateji geliştirdi. Bu durum mahkemelerde işinin hiç kolay olmamasına da dayanıyor ama Trump gibi kurt bir işadamı-siyasetçi populist söylemlerle taraftarlarını coşturma fırsatını kaçırmıyor

Yani ABD’nin Trump ile imtihanı daha uzun süre devam edecek. 

Peki benim gelmek istediğim yer neresi ve bu durum Türkiye’yi neden ilgilendiriyor? Tabii ki ABD’de olan her şey Türkiye’yi de ilgilendiriyor fakat dikkat çekmek istediğim yer başka.

Trump başkan olduktan sonra ilk yaptığı şey ABD’nin meşhur denge denetim sistemine saldırmak oldu. Medyayla, yargıyla kava getti, bürokrasiyi partizanca yeniden inşaa etmeye çalıştı. 

Hatta Erdoğan’ın yaptığı gibi kendi yandaş medyasını kurmaya bile kalktı. Başkanlık dönemi çok sancılı geçse, bazı noktalarda demokratik kurumları aşındırmayı başarsa da amacına ulaşamadı. 

İşte burada en kritik olay gerçekleşti. 

Bürokrasi, medya, siyasi partiler ve ordu Trump’a değil anayasaya bağlı kaldı. Düşünün Trump ABD Başkanı, dünyanın en güçlü en zengin isimlerinden birisi ama kendi başkan yardımcısı Pence’den illegal bir şey yapmasını istediğinde ‘sağ kolu’ olan siyasetçi ‘hayır, anayasaya aykırı bir şey yapmam’ dedi.

Medyada da benzeri bir tablo yaşandı. 

Ölümüne Trump destekçisi televizyon kanalları bile başkanın medyaya müdahalesine, sansür girişimlerine ‘orada dur’ dedi.

Rusya soruşturmasına müdahale etmeye çalıştığında kendi atadığı savcılar Trump’a hayır dedi. Kendi atadığı FBI başkanı yada üst düzey güvenlik bürokratları Trump’a karşı geldi. 

Yargı mensupları Beyaz Saray’ın önünde sıraya girmedi.

Kısacası Amerikan demokrasisi, Trump testini kanunsuz emirlere hayır diyebilen ve bunu dediği için hapse atılmayacağından emin olan bürokratlar sayesinde geçebildi.

İşte bam teli de burası.

Eğer Başkan Trump kendisiyle aynı partiden olan Georgia eyaletinin seçim işlerinden sorumlu en üst düzey yetkisini aradığında muhatabı ‘kılıfına uydurmaya’ kalksaydı bugün çok farklı şeyleri konuşuyor olacaktık.

Ya da Rusya soruşturmasını yürüten savcı kanunları değil Trump’ın talimatlarını uygulasaydı.

Sonuçta tiranlık, tek adamlık ancak ve ancak geniş çaplı işbirlikçi-yardakçılıkla mümkün olan bir şey.

Yani bugün Türkiye’de yaşanan çöküşün faturasını sadece siyasete ve özellikle de Erdoğan’a yıkıp çıkmak hakkaniyetli değil. 

Amerika örneği özellikle de son davanın konusu olan Georgia olayı bize şunu gösterdi; 

İster Trump ister Erdoğan ister Putin yada herhangi bir siyasetçi… Ne kadar yolsuz, ne kadar hukuksuz olursa olsun etrafında şakşakçı-‘emredersiniz efendim’ciler olmadığı sürece kirli emellerine ulaşamıyor. 

Dolayısıyla kimisi kariyer hesabıyla, kimisi çıkar beklentisiyle kimisi de ‘daha kötüsü gelmesin’ diye Erdoğan’ın hukuksuz talimatlarına uyanlar da suçlu.

Bir ülkeyi, bir sistemi ayakta tutan şey sadece idealize edilmiş kurallar değil aynı zamanda o kurallara bağlı bürokrasidir.

Şöyle sorarak bitirelim;

Eğer 17 Aralık yolsuzluk skandalı patladığında telefona sarılan Erdoğan’a bakanları, güvenlik ve yargı bürokratları “Sayın Erdoğan yargıya müdahale edemeyiz” diyebilselerdi, medya ‘darbe’ yalanına çanak tutmak yerine deliller üzerinden yürüyebilseydi bugün bambaşka bir Türkiye olabilir miydi?

Dünyanın en güçlü siyasetçisine, üstelik kendi partisinden olan Trump’a “Hayır başkan, söyledikleriniz doğru değil, iddianızı destekleyecek bir veri bulamadık” diyebilen eyalet sekreterinin duruşunu Türkiye’de neden göremedik dersiniz? 

HENÜZ YORUM YOK