Vurgunlar son olsun!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Hayat böyle bir şey işte; çok iddialı olarak kaleme aldığınız bir yazı çürüyor ve sonun aslında gerçek son olmadığını anlıyorsunuz. 

Hem haklı çıkmak, hem mahcup olmak tuhaf bir his. 

Evet, bir süre önce “Son Vurgun” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. 

Yazı üzerine kafa yorarken aklıma geldi. 

Ve evet bu benim ilk “Son Vurgun” yazım değildi. 

Epey eski bile sayılabilecek bir son vurgun başlıklı yazı daha varmış. (Şurada

Hani kuyudan altın çıkarıp paylaşan yılan, kuyruğunu koparan çocuğun babasına diyordu ya: “Bende bu kuyruk, sende de bu evlat acısı varken biz dost olamayız!”. 

Ülkede bu uyuşmuşluk, tepemizde bunca hırsız var iken daha çok son vurgun diyeceğiz gibime geliyor. 

Sanırım en iyisi, her vurgun haberine bir güçlendirici vurgu koymalıyız. 

Mesela bu yazıya “En son vurgun” diyelim. 

Devam ederse; nihai, bu sefer son filan diyerek devam edeceğiz artık. 

Suç/soygun filmlerinin en klişe sahnelerinden biridir. 

Şöyle:

Hırsızlar çetesi zor durumdadır. Borç gırtlağa dayanmış, işler yolunda gitmemekte, öte yandan yakayı kaptırdı kaptıracaklar. 

Bir izbe yerde buluşurlar ve şöyle bir konuşma yapar hırsızların reisi: 

“Arkadaşlar bu son vurgun olacak. Tüm sıkıntılarımız bitecek. Dileyen başka ülkeye kaçar, dileyen kimliğini değiştirir bu ülkede yaşar. En büyük ve en son vurgunumuz bu olacak!”

Açık söyleyeyim başta Erdoğan olmak üzere siyasal İslamcı güruhta hiç olmazsa bir “tık” insaniyet kalmış diye umut ediyordum. 

Maraş Depremi bu umudumu süpürdü gitti. 

İnsanlar umurunda değil bunların. 

Sadece hırsız değiller, aynı zamanda kötüler kötü. 

Enkaz altında binlerce insan canhıraş yardım beklerken korkudan interneti kapatacak kadar zalim bunlar.

Askeri enkaz yerine gönderirse iktidarı tehlikeye girer diye onbinlerce masumun kanı ellerinde bunların. 

Depremden sonra yine yanılttılar beni. 

Seçim de yaklaşıyor, en azından halka şirin görünmek için en azından bu sefer doğruyu yaparlar, diye düşünürken yine yanılttılar beni. 

Enkaz molozlarından, yeni inşaat ihalelerine kadar her şeyi yine yandaşlarına peşkeş çektiler. 

Siyasal İslam’ın kan emicileri şimdi depremzede kanı emerek semiriyorlar. 

Anladım ki, bunların son vurgunu hiç bitmeyecek. 

Bir zaaf değil, bir karakter bu. 

Çalmasalar rahat edemiyorlar, mutlu olamıyorlar. 

İş bu yüzden enkaz yerlerine bir vurgun alanı olarak bakıyorlar.
Kızılay’daki çakallar ayrı vuruyor, yardım için gelen alçaklar arabalarına tıka basa mal doldurarak ayrı vurgun yapıyor.

Şunu kabul ediyorum; Erdoğan siyasi tarihinde ilk kez kaybetmeye bu kadar yakın. 

Bakın hala “Kaybedecek” demiyorum, çünkü bunlarda oyun bitmez, biliyorum. 

Her neyse kurduğu mafya/çete devleti fırsat bu fırsat diyerek son vurgunlarını yapıyor. 

Sanırım onlara göre de Erdoğan bu seçimden sağlam çıkamayacak ve kirişi kıracak. 

Bizzat bir AKP’li soyguncu bana söyledi, “Reis’in tuzu kuru, şimdiden gideceği ülkeyi, çocuklarının güvenliğini ve refahını garanti altına almıştır!”

Yani?

“Olan bize olacak” diyor tescilli hırsız AKP’li. 

Mesela bir belediye başkanından bahsetti. 

Erdoğan kaybederse, yerel seçimler de gider. Hatta o zamana kalmaz bizi görevden alırlar, korkusuyla artık arabasında pos cihazı taşıyormuş rüşvet için. 

Rahatlığa, hoyratlığa bakın. 

Devletin her kademesinde sezonun son vurgunları yapılıyor. 

Tarihte eşi görülmemiş bir talan yaşanıyor. 

Bunların tespitleri nasıl yapılır, nasıl hesap sorulur bilmiyorum. 

Gerçi alternatif olarak Koray Aydın, CHP’nin gardrop Atatürkçülerini düşündüğümüzde çok da bir şeyin fark etmeyeceğini bile söylemek mümkün. 

Ama umudumu diri tutuyoruz yine de. 

Onlar en son vurgunlarını yaparken biz gelenin gideni aratmaması için duadayız. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin