HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Kimden söz ettiğim muamma değil. AK Parti iktidarında Meclis Başkanlığı, bakanlık, hükümet sözcülüğü yapan Bülent Arınç’tan başkası değil. Arınç’ın söylediği “dindarların gazabı” ve “dindar insanların bile tersine döndüğünü göreceksiniz” sözleri.
Bülent Arınç’ı sadece AK Parti döneminden hatırlayanlar, bu eski siyasetçiyi eksik analiz ederler. 1970’li yıllardan bu yana siyasette takip ettiği çizgiye bakıldığında daha sağlıklı değerlendirme yapılabileceği kanaatindeyim.
Necmettin Erbakan’ın yanında olduğu dönemlerde de zaman zaman çıkışlar yapardı. Dışarıdan bir göz bakıp değerlendirdiğinde onun parti siyasetiyle taban tabana zıt ifadeler kullandığını sanabilirdi.
Oysa Arınç, hep kendince bir çizgi takip etti. Milli Görüş şemsiyesi altında kendine has bir duruşuyla toplumun karşısında yer aldı. Aynı üslubunu AK Parti döneminde de devam ettirdi.
ARINÇ’IN ÖZGÜL AĞIRLIĞI SÖZÜNÜN KAYNAĞI
Bundan dolayı yaptığı çıkışları farklı değerlendirmek isteyenlere kendisini “partinin vicdanı” olarak lanse etti. Parti içinden söylediklerini hafife almak isteyenler olduğunda da konumunu ortaya koymak adına da “özgül ağırlığını” hatırlattı.
Kasım 2013’te Erdoğan’ın kızlı erkekli öğrenci evleri ile ilgili sözleri ardından TRT Haber’de Nasuhi Güngör’ün karşısına çıkıp kendince saydırmıştı. Aslında bunu yapmasının nedeni hükümet sözcüsü olarak söylediklerini Erdoğan’ın yalanlama yoluna gitmesiydi. Arınç‘ın da Erdoğan’a ayar vermekten çok parti içinde kendi ağırlığının bilinmesini istemesiydi.
Bu röportajda kendisini, “Ben partinin görüşlerini, düşüncelerini, geçmişini, bugününü ve geleceğini temsil eden bir insanım” diye tanımlamıştı. Simon Kuper’in ünlü eseri “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” kitabına gönderme yaparak, “Ben de sadece bakan değilim; benim aynı zamanda bir özgül ağırlığım var ve bu özgül ağırlığım başkalarından farklıdır” ifadesini kullanmıştı.
Bu tarihten itibaren Arınç ile “özgül ağırlık” sözü birlikte anılır oldu.
(Arınç’ın çıkışlarını derli toplu görmek isteyenler, Aljazeera Türk’ün linkteki bu haberine bakabilir.)
Arınç’ın çıkışları genelde ya kendisi ya da Erdoğan yurt dışında olduğu sıraya denk gelir. Bu kez de aynı şey oldu. Erdoğan ABD’de iken konuştu.
Geçtiğimiz günlerde TV5’te Hasan Basri Akdemir ve Mustafa Deniz’in sundukları “4. Güç” programına telefonla katıldı. Programa davet edenler, son haftalarda Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın çıkışları ve eski AK Partili milletvekili Resul Tosun’un “laikliğin anayasadan çıkarılması” yolundaki teklifini konuşmak istemişlerdi.
Arınç ile yapılan telefon bağlantısı laiklik konusu ile sınırlı kalsaydı bu konuşmalar kamuoyunun gündemine bile gelmeyebilirdi. Bağlantı biteceği sırada Mustafa Deniz, hayat pahalılığı konusunu sordu. Ne oldu ise ondan sonra oldu.
Bülent Arınç’ın canlı yayında söylediği sözlerin detaylarına girmeyeceğim. Tr724’te ayrıntılarını bulabilirsiniz. Sözlerinden en önemli iki noktadan birisi “dindarların gazabı” öbürü de “Bizim dindar insanlarımızın bile tamamen tersine döneceğini bir gün göreceksiniz. Çünkü onlar cebine giren paraya bakar” ifadeleri idi.
Aslında Arınç’ın bu tespitleri bilinmedik şeyler değil. Tr724’te farklı kalemler tarafından defalarca farklı şekillerde anlatılmaya çalışılan bir nokta. İnsanların hele de dindarların menfaatine dokunmayacaksın.
AKP'li Bülent Arınç: Dindar insanların tamamen tersine döneceğini göreceksiniz. Çünkü onlar cebine giren paraya bakar, orada bir eksilme görüyorsa değer yargıları tamamen değişebilir.
Yani ne demek istiyor dindarların dini imanı para.! Doğru diyor
#DahaAdilBirDünyaMümkün pic.twitter.com/weYocjmaPp
— Yazan Adam (@twit_Meclisi) September 21, 2021
Arınç, bunu kendi hayatından örneklendirirken hac yolculuğuna çıkışlarında yaşadıklarından hareketle anlatıyor. Kutsal yolculuğa çıkan hacı adaylarının işleri ters gitmeye başlayınca birdenbire ağza alınmayacak ifadeleri nasıl ortaya boca ettikleri anlatıyor.
‘AMAAAA HERİF SENİN BİR GÖZÜN DE KÖR MÜYMÜŞ NE?’
İnsanlarla sohbet ederken en çok karşılaştığım sorulardan birisi “Bu süreç ne zaman bitecek?” sorusu oluyor. Ben de soru aynı olunca yıllardan bu yana aynı cevabı veriyorum. “Bu iktidarın ömrünü ekonomi belirleyecek” diyorum.
“Bunca yaşanan zulümlerin, hukuksuzlukların hiç etkisi olmayacak mı?” diye sorduklarında da Erzurum yöresinde yaygın olan bir fıkra ile cevap veriyorum.
Adamın birisi evlenmiş. Akşam evine her gün elinde bir şeyle dönüyormuş. Hanımı kocasının elindekini alıp adama sarılıyormuş ve içeri geçiyorlarmış.
Bu tablo epey bir süre devam edip gitmiş. Nasıl olmuşsa adam bir gün eve eli boş gelmiş. Kadın kapıyı açınca bakmış adamın elinde bir şey yok. Bakışlarını adamın elinden yukarıya doğru kaydırmış ve yüzüne bakmış.
– Amaaaa herif senin bir gözün de kör müymüş ne?
Bizim toplumumuz fıkrada kadının durumu gibi. Karnını doyurup ihtiyaçlarını karşılarsan senin hiçbir kusurunu görmez.
‘TAMAMEN TERSİNE DÖNECEĞİNİ GÖRECEKSİNİZ’
AK Parti’nin gidici olduğuna yönelik kanaat partinin belli kesimlerinde hayli ağırlık kazanmaya başlamış gibi. Arınç, mütevazı gibi görünen vitrini arkasında gurur abidesi bir benlik taşıyan kişi. Son 7-8 yıldan bu yana kişisel olarak hiç iyi bir finale doğru gitmediğini görüyor.
Muhtemelen demeyeceğim, yakın diyalog içinde olduğumuz 1990’lı yıllardan bu yana (son 5 yıl hariç) iyi bildiğimi sanıyorum. Bu finali kendisine yakıştıramıyor diye düşünüyorum.
Kırıp devirerek partiden ayrılması halinde havuz medyası, troller ve bizzat Erdoğan tarafından nasıl hırpalanacağını biliyor. Bunun yerine ufukta gördüğü yeni dönemde hesap ödemek yerine kendisine “özgül ağırlığını” koruyacak bir yer hazırlamaya çalışıyor.
Arınç ile denk gelecek şekilde partide aşağı yukarı aynı koltuklarda bulunmuş öteki isim olan Cemil Çiçek de çıkış yaptı.
Cemil Çiçek’in kamuoyundaki ağırlığını bilmem ama belli yerlerdeki özgül ağırlığının Bülent Arınç’tan fazla olduğu siyasetle az çok ilgilenen herkesin malumudur.
Gidişata karşı kendilerince konum almaya çalışıyorlar. Kendilerinden biliyorlar, ekonomileri bozulunca dindarların gazabından korkuyorlar.
Badul harabul Basra olmalı Arapçası. Basra harap olduktan sonra neye yarar. Ya da düğün geçtikten sonra kına ve ordu geçtikten sonra boru gibi türk versiyonları da mevcut.
Dindar görünen insanların illa da ahlaki davranmadığını görmek için Bülent Arınç´ın söylemesine ihtiyaç yok. Onu zaten herkes görüyor.
Dindarları sorgulama işi Bülent Arınç´a düşmez. Sen gazeteci misin, nesin ki bu insanların ahlakını sorguluyorsun?
Ayrıca o eleştirdiği insanların çoğunun eğitim düzeyi düşük, gelir durumu da pek parlak değil. Alman şair ve yazar Bertolt Brecht aslında doğru söylemiş „Önce mideyi doldurma, sonra ahlak gelir“ derken.
Yani demek istiyor ki: Tok karnına ahlak taslamak kolaydır. Halktan ahlaki davranmasını istiyorsan önce temel ihtiyaçlarını gidereceksin, karnını doyuracaksın.
Bu aslında ünlü Maslov´un ihtiyaçlar piramidi ile de uyuşuyor. İnsanın önce karnı doyacak, yatacak yeri olacak ki sonra başka şeylerle ilgilenebilsin.
Şunun altını çizelim: Dindar insanların eleştirilecek çok yanı var, ama bu eleştiriyi yapacak kişi Bülent Arınç değil.
Sen önce dindar insanların sırtından siyaset yap, bu insanların oyları ile yüksel, sonra da dindar insanların ahlak eleştirisini yap! Buna gerek yok.
Ama Bülent Arınç isterse kendi ailesinden başlayabilir. Yanılıyorsam oğlu AKP milletvekiliymiş ve reislerinin sıkı bir takipçisi ve hayranı. Kendisi de dindar bir siyasetçi olarak biliniyor.
Örneğin şöyle bir sorgulama yapabilir:
• Oğlu hangi sebeplerle Erdoğancıdır?
• Reisinin zulümlerini ikna olmuş bir şekilde mi savunmaktadır, yoksa bağlılığı tamamen duygusal sebeplere, yani maddiyata mı bağlıdır?
• Hangi ekonomik çıkarı kesilse oğlunun gazabı artacak, reisini yalamayı bırakıp satacaktır acaba?
Yine biz de Bülent Arınç´a sorabiliriz. Kendisinin eğitim sorunu, bilgi alma sorunu veya ekonomik sorunu yok. Dolayısı ile ahlaki konularla ilgilenebilecek durumda konumu itibariyle.
O halde:
• Bunca haksızlık yapılırken neden sesini yükseltmedin?
• Madem „özgül ağırlığın“ var, istesen herhangi bir kanala çıkıp sesini duyurabilirdin. Neden bunu yapmadın?
• Yoksa eleştirdiğin dindar kitle gibi bu da senin ekonomik çıkarlarınla örtüşmedi mi?
Zalime yanaştığı veya zulmüne ortak olduğu için “özgül aģırlığı” kendisini cehennemin dibine çekecek acaba bu tarafından da bakıyor mu sayın Arınç bey.