HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ
Son iki Kanun Hükmünde Kararname’de (KHK) hükûmetin kullandığı imtiyazlar, hukukî ve malî teamülleri alt üst etti. İşkencecileri, 16 Temmuz 2016’da İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nde askerleri boğazlayan canileri layüsel kılan KHK ‘iç savaş hazırlığı mı?’ suâline sebep oldu.
Binlerce avukat, hâkim ve savcı hapse atılırken üç maymunu oynayan ve
“Türkiye’de işkence yoktur.” diyebilecek kadar gözüne perde çekmiş Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu bile KHK’ya itirazını yüksek sesle dile getirdi.
GEÇTİ BOR’UN PAZARI…
11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, “696 sayılı KHK’nın yazımındaki hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir. İlerde hepimizi üzecek olaylara ve gelişmelere fırsat vermemek için gözden geçirileceğini ümit ediyorum.” ikazının Saray ve hükûmet nezdinde ne kadar tesiri olacağını hep beraber müşahede edeceğiz.
Türkiye sivil diktaya dönüşürken konforundan taviz veremeyenler iş işten geçince konuşuyorsa o zevat hakkında ‘Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye’ sözü bile zait kalır. Devletin tabutuna son çivi çakılırken Gül gibileri hâlâ meseleye ‘kaygı verici’ naifliği ile yaklaşabiliyor.
VAKIFBANK, HİSSELERİ HAZİNE’YE GEÇTİ
Daha evvel yayımlanan KHK’larda olduğu gibi son iki KHK da kamu maliyesinin bakkal hesabıyla idare edildiğini teyit etti. Kamudaki daimî kadrolu işçi sayısını bir anda ikiye-üçe katlayan taşeron düzenlemesinin bütçeye getireceği ilave yükleri kaldırabilmek için Hazine faizlerin tırmandığı bir dönemde daha fazla borçlanacak.
Taşerona kadro tahsisatının yanı sıra Vakıfbank’ın (Vakıflar Bankası) hisselerinin Hazine’ye devredilmesinin yangından mal kaçırmaktan farkı yok. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait hisseler gece yarısı KHK ile niye Hazine’ye devredildi?
SERMAYE YETERLİLİĞİ AZALIYORDU
Senelerdir Vakıfbank’ın sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 12 civarına gerilediği konuşuluyordu. Kanun ve kurallar istisnasız tatbik edilseydi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) bankalar için getirdiği yüzde 12 kuralı Vakıfbank için tatbik edilebilirdi.
Zira bankanın ana hissedarı Vakıflar Genel Müdürlüğü ilave sermaye temin edemiyordu. AKP’ye yakın müteahhit ve işadamlarına verilen kredilerde batık tutarı sektör ortalamasının fevkindeydi. Ya sermaye bulunacak ya da Bankacılık Kanunu muvacehesince banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilecekti. İkinci şık AKP’nin hormonlu büyüme modelinin maskesini düşürebilirdi.
HAZİNE NE KADAR ÖDEYECEK?
2018’de erken seçime gideceğinin emarelerini gösteren iktidar Vakıfbank’ın fona devrini göze alamazdı. Bunun yerine fatura vatandaşın sırtına yıkıldı. Hazine’nin devir mukabili Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ne kadar ödeyeceği bile belli değil.
Hazine o parayı sokaktan toplamayacak. Gidecek piyasadan borç alacak. O borcu ise vatandaş yeni vergi ve diğer zamlarla ödeyecek. 28 milyar liralık vergi zammı paketinin devamı gelecek. Vatandaş adına bankayı satın alanlar, vatandaşın ne kadar borç ödeyeceğini izah etme lüzumu görmüyor.
OHAL OLMASA KANUN ÇIKMADAN DEVİR OLMAZDI
Velhasıl kanunların çizdiği hudutlar içinde idare edilmeyen Vakıfbank’ı nakit dengesinde uçurumun eşiğine getirdikleri yetmezmiş gibi suistimal ve beceriksizliklerinin bedelini vatandaşa ödetiyorlar.
OHAL zırhına bürünmüş KHK taşeronluğu olmasa sadece böyle bir adımda bile yer yerinden oynardı. Kanun değişikliğine gidilir, AKP’nin TBMM’deki ekseriyetine rağmen gündem sırası sebebiyle işlemin ikmali aylarca sürerdi.
Senelerin Vakıfbank’ı sermayeye muhtaç hale getirilmişse hangi başarıdan ya da çift haneli büyümeden bahsedilebilir ki!
FATİH’İN EMANETİ VAKIFLAR!
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün banisi İstanbul’u fetheden Sultan Mehmed Han’dır. Fatih’in emaneti vakıfların İslamiyet’in haram kıldığı faizle iştigalinin emanete ihanet manasına geldiğini 2002’ye kadar hiç bir hükûmet idrak edememiş.
Pekâlâ o tarihten bu yana iktidarda bulunan AKP’nin ve onun yılmaz müdafiî siyasî İslamcılar bu mevzuya niye sessiz kaldı? Kendisini İslamcı addedenlerin hal-i hazırda faizsiz bankacılığın payının yüzde 5’te kalmasına veya Vakıflar’ın, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın faizle hemhal olmasına dair bir sindirim sıkıntısı yaşamadıkları aşikâr.
ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK
Üçüncü sınıf bir demokraside bile kabul görmeyecek KHK cinayetlerine bir yenisi ilave olundu. Müflis tüccarın evdeki gümüş takımları satması misali Vakıfbank, Hazine’ye devredildi. Neymiş efendim! Vakıfbank’ın statüsü değişmeyecekmiş, kamu bankası olarak hizmet vermeye devam edecekmiş.
Bütün bunları milletin cebindeki üç kuruşu alarak yapacaksınız, sonra da herkesin gözünün içine baka baka Borsa İstanbul’a şöyle tumturaklı cümlelerle izahat yollayacaksınız: “Söz konusu Kanun Hükmünde Kararname ile T.C. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temsil ve idare edilen hisselerin sahipliği, alınacak Bakanlar Kurulu kararı sonrasında T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’na geçecektir. KHK ile gerçekleşecek hisse sahipliği değişikliği ile bankamızın kamu bankası statüsü, stratejisi ve iş modeli ile ilgili herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Güçlü sermaye yapısı, teknolojik altyapısı, nitelikli bankacılık hizmetleri ve uzman kadrosuyla Türkiye’nin öncü bankalarından biri olan Vakıfbank, kalkınma ve toplumsal fayda sağlama yolunda ortaya koyduğu özenli çalışmalarla, piyasalardaki etkinliğini daha da artıracaktır.”
VARLIK FONU NİYE ALMADI?
Pişkinliğin bu kadarı da fazla hakikaten… Türkiye Varlık Fonu (TVF) da böyle iddialı cümlelerle kuruldu. Güya milyarlarca dolar kaynak getirecekti, hisseleri, tahvilleri havada kapılacaktı. Paralel Hazine ile peynir gemisi yürümediğini, yabancı fonlardan para temin edilemediğini esefle tecrübe ettik.
Hazine’ye ait Kamu İktisadi Teşekküllerini (KİT) Varlık Fonu’na devreden iktidar Vakıfbank’ta niye aynı formülü işletmedi? El cevap: İsminde varlık kelimesi geçse de fonda para yok.
Zaten o da gece yarısı TBMM’den geçirilmişti. Daha doğrusu TBMM’den, bir başka ifadeyle milletten kaçırılmıştı…
Vakıfbank’ın Hazine’ye devri en az TVF kadar şaibelidir.