Vaat çok, yardım yok!

Seçim ekonomisi için kesenin ağzını açan AKP, evde bakım, engelli istihdamı, emekliye maaş promosyon, torun bakan büyükanneye maaş gibi uygulamaların reklamını yapıyor. Gerçek hayatta ise 15 Temmuz’dan bu yana cadı avına hedef olmuş insanları mağdur etmeye devam ediyor. Görme engelli Z.A’nın yaşadıkları bu hayatların nasıl karartılmak istendiğinin özeti adeta. Z.A. Yüzde 90 görme engelli bir öğretmen o.  Evli. 15 aylık bir çocuğu ve eşi onun elinin kazancına bakıyor. Anadolu’da bir büyükşehirde hayata tutunmaya çalışıyor. Z. Öğretmen, görme engellilerin devlet kadrolarına alınmayı başladığı yıllarda, 2007’de bu kontenjandan memuriyete alınmıştı. Kendisi gibi görme engelli olan gençlerin ve çocukların ellerinden tutma imkanı bulmuştu. Öğretmenlik yapıyordu.  5 seneye yakın bir başka büyükşehirde çalışmıştı.  15 Temmuz öncesinde şimdi hayata tutunduğu şehre tayin edildi. 2-3 kez yeri değiştirildi.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası başlayan cadı avı ise bir karabasan gibi ailesini ve onu esir aldı. Görme engelli bir öğretmenin darbe ile ne işi olabilirdi? Sorular kafasını kemiriyordu. Yaşanan zulme anlam veremiyordu.  Z. Öğretmen, “Yorucu bir yılın ardından artık yazın dinlenecektim. Fakat 15 Temmuz kara basan gibi üzerimize çöktü. Açıkçası ilk başlarda sadece, ülkem ve milletim için üzülüyordum. Bu çağda nasıl olurda, darbe girişimi olabilir, nasıl olur da bu kadar insan ölür, nasıl olur da hala böyle olaylarla karşılaşabiliyoruz  diye üzülüyordum. Büyük bir çoğunluk gibi benim için de kabus gibi günlerdi. Fakat aradan 1 hafta sonra asıl kabus başladı” diyor yaşadıklarını anlatırken.

HERHALDE SORUŞTURMA YAPARLAR BEKLENTİSİ
sabah spotÖnce gazetelerde Milli Eğitim Bakanlığından 21 bin öğretmenin açığa alındığı haberlerini duyar. Ardından çok geçmeden telefonuna açığa alındığı mesajı gelir. Ailesi ve Z. Öğretmen  adeta yıkılır. İlk haftalar bir yanlışlık olduğu, mutlaka düzeltileceği düşüncesi baskın çıkar. Ama gidişat öyle değildir.

“Muhtemelen bizim savunmamızı alırlar, soruşturma yaparlar, beni dinlerler ve sonrasında benim gibi görme engelli birini ihraç etmezler diye düşünüyordum ve umut ediyordum. 1 Eylül tarihine kadar, suçlamanın ve savunmanın yapılacağını bekledik” diyor şimdi.

10 bin 131 kamu görevlisinin ihraç edildiği listede Z. Öğretmenin de ismi vardı. 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edildiğini öğrenir. Savunmasız, sorgusuz, sualsiz. Kimsesiz bırakılmıştır. Ailesinin ve devletin 30 seneye yakın hayata tutunsun diye yatırım yaptığı Z.Öğretmen, bir cadı avı genelgesiyle adeta mesleğinden ve hayatından koparılır.

672 sayılı KHK’nın genel bir metinden ibaret ihraç yazısının dışında kendisine hiçbir gerekçe bildirilmemiştir. Dertler bununla kalmaz, büyür. Akrabalar ve komşularından bile ihraç edildiğini saklamak zorunda kalır. Nihayetinde bir eşi ve bir yaşını yeni geçmiş bir çocuğu vardır. Onların geçimi için özel sektörde ve çevresinde iş aramaya koyulur. Aramalar sonuç vermez. KHK ile ihraç etmiş birini işe almaya yanaşmaz kimse.  İhracının sebeplerini şifai olarak araştırdığında ise karşısına bir yıl önce istifa ettiği Aktif Eğitim Sendikası üyeliği gerekçesi gösterilir.  Bir de Bank Asya’da aktif olmayan banka hesabının bulunması. “Ama hala aklım almıyor. Devletin izniyle faaliyetini sürdüren bir banka ve  devletten her ay üye başına para alan, anayasal bir hak olarak tanınan bir sendika üyeliği nasıl ihraç sebebi olabilir? Hele de bu sendikadan yaklaşık 1 sene öncesinde istifa etmişken” diye soruyor Z. Öğretmen.

DEVLET HAKLARINI KULLANDIRTMADI

İş bulamayınca devletin engelliler ve engelli aileleri için tanıdığı haklardan yararlanmak ister. Ailesinin ve kendisinin elinde hiçbir geliri yoktur. Aradan geçen 2-3 ay maddi güçlükleri daha da görünür hale getirir. Mücadeleyi bırakmaz Z. Öğretmen. Engelli raporları, maaşı ve geliri olmadığını gösterir fakirlik belgesi ile bu kez yaşadığı yerin kaymakamlığının yolunu tutar. Devlet, engelli  ailelerini evde bakım ücreti bağlamaktadır. Kişi başına 550 tl üzerine geliri olmayan her aile ve kişi için üstelik. Bu yardım ve hizmetten yararlananların sayısı 500 binleri geçmiş durumda. Z. Öğretmen de engelliler için tanınan bu hakka müracaat eder son çare olarak gücüne gide gide. Normalde Sosyal Yardımlaşma Vakfı’nın cevabının bir ay gibi kısa sürede çıkması gerekirken 2 ay bekletilir. Başvuruda Z. Öğretmenin ihraç edildiği bilgisi önce Ankara’ya gider. Oradan da “Ne Kabul edin ne reddedin” cevabı gelmiştir.

Kanun ve hukuk tanımayan bir zihniyete çatmıştır. Günlerce oyalanır. En son verilen cevap ise “Hane geliri sebebiyle..” yazılarak başvurusu reddedilir. Bakım parası ve engelli ödemelerde aranan ilk şartlardan biri yüzde 50’nin kişinin  üzerinde engelinin olması. 2017 rakamlarıyla 3 kişilik bir hanede gelirin 2 bin 541 lirayı geçmemesi gerekiyor. Z. Öğretmen söyleyecek söz kalmadığını dile getiriyor. Çünkü kendisinin geliri yok. Eşi ve bir çocuğu ona bakıyor. Devlet bir yok pahasına onu mesleğinden ve işinden koparttığı yetmiyorcasına, hayattan koparmak için elinden geleni ardına koymuyor. 3 ayrı raporu, mağduriyeti ve ihtiyacı görmüyor, görmezden geliyor.

SAVAŞ ZAMANLARINDA BİLE…

Beş aydan beri evinin geliri olmadığını anlatan Z.Öğretmen, yaşatılan tüm olumsuzluklarına rağmen itidalli bir şekilde “Bu sürecin bir an önce bitmesini, devlet büyüklerinin ve idarecilerin bir an önce itidalli konuma gelmesini istiyorum. Savaş zamanlarında bile engellilere dokunulmuyor. Bu darbeye kim karışmış, kim millet kurşun sıkmış veya ufak tefek de olsa dahil olmuşsa, bunları cezalandırın. Fakat birilerinin yaptığı suç için geneli cezalandırmayın. Hele benim gibi hiçbir şeyden haberi olmayan, ekmeğinin, rızkının peşinde, hayatın zorluklarını 2 kat fazla yaşayan engellileri hiç cezalandırmasınlar.  İlk etapta engelli ihraç edilenleri bari, işlerine geri iade etsinler. Çünkü hepsinin, geçim sıkıntısı yaşadığını ve  başkalarına muhtaç kaldıklarını tahmin ediyorum” diyor.

Z.Öğretmen haksız değil. Mağduriyetler sürüyor. İzmir’de pazarcılık yaparak ailesinin geçimini sağlamak zorunda kalan bir öğretmen, kendi yaşadığı şehirde görme engelli iki çiftin benzer sıkıntılar yaşadığını aktarıyor. Liste uzayıp gidiyor. Samsun’da bir ilahiyatçı, İstanbul’da bir öğretmen, Eskişehir’de görme engelli bir rehber öğretmen… Bir hiç uğruna ihtiyaç sahipleri muhtaç hale getiriliyor. Hayata tutunan bu isimler adeta bir cadı avı ve cahiliye adetiyle hayattan koparılıyor.

Engelli ve bakıma muhtaç maaşı hangi şartlarda bağlanıyor?

Evde bakım parası veya maaşı bağlanan engelli aileleri için 2017 rakamları ile kişi başına aylık gelirin 847,17 lirayı geçmemesi gerekiyor. Evdeki kazancın asgari ücretin 3’te 2’sinden düşük olması gerekiyor. Üç kişilik bir evde hane gelirinin 2 bin 541 lirayı geçmemesi halinde evde bakım ücreti ödeniyor.  Yüzde 50 oranında engelli olduğunun sağlık kurulu raporuyla tespiti yeterli oluyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin