YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU
Olağanüstü dönemlerin iktidarları durumlarını koruyabilmek için farklı hikayelere ihtiyaç duyarlar. Bu hikayeler sayesinde o dönemin ne kadar başarılı olduğu kamuoyuna yansıtılarak taraftarların desteklerinin devamına zemin hazırlanır.
Asıl hedef kitle ise bu dönemleri sorgulayanlardır. Bu başarı hikayeleri ile bu kitleye de onlar görmek istemeseler de “ülkenin çağ atladığı”, şimdiye kadar kimsenin aklına bile gelmeyen projelerin bu dönemde başarıldığı mesajı verilir.
Geçen hafta duyurulan Türkiye’nin uzaya gitme projesinin altında da muhtemelen böyle bir düşünce yatıyor ve bir başarısı hikayesiyle ülkede ne kadar olumlu gelişmeler olduğu vurgulanıyor.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Bu açıdan bakıldığında “uzay projesi”, 27 Mayıs darbecilerinin Menderes ve arkadaşlarının yargılanıp idam edildiği süreçte gündeme getirdikleri ve 29 Ekim 1961’de ilk ve son defa görücüye çıkan “Devrim Otomobilleri” projesini hatırlatıyor.
DARBECİLER VE MENDERES
27 Mayıs darbecileri meşruiyetlerini sağlamak için Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere Türkiye’yi on yıl yöneten DP’lileri tutuklamış ve Yassıada’da yargılamaya başlamışlardı. Cuntacılar, ülkedeki kardeş kavgasına son verdiklerini ve DP döneminde yükselen “irtica” yerine “Atatürkçülüğü” hâkim kılacaklarını iddia etmekteydiler.
DP’liler ise darbeciler tarafından “düşükler” olarak adlandırılıyor ve radyodan yayınlanan “Yassıada Saati” ile “düşüklerin” Yassıada Mahkemelerindeki “perişan halleri” halka dinletiliyordu.
Yargılamaların sonunu tahmin etmek zor değildi. Darbenin meşru olabilmesi için “idam kararlarına” ihtiyaç vardı ve darbeciler “sizi buraya tıkan irade böyle istiyor” diyen yargı heyetinin görev yaptığı Yassıada’da istedikleri kararları rahatlıkla çıkarttılar.
‘DEVRİM’ ÇARE OLUR MU?
DP en zayıf olduğu 1957 seçimlerinde bile yüzde 47,8 oranında oy almıştı. Dolayısıyla idam kararları ve infazlar, halkın büyük bir kesiminde 27 Mayısçılara karşı büyük bir tepkiye yol açacaktı. Bu nedenle askerî cunta bir başarı hikayesine ihtiyaç duyuyordu.
Devlet Başkanı Cemal Gürsel katıldığı Otomobil Endüstrisi Kongresi’nde “Türkiye’de otomobil yapılamaz diyorlar. Bu tamamıyla kara bir düşüncenin mahsulüdür” demiş ve “yerli ve millî otomobil” fikrine sahip çıkmıştı. Böylece sivil iktidar döneminde başarılamayan büyük bir “hayal”, toplu iğne bile üretemeyen Türkiye’de darbeciler tarafından hayata geçirilecekti.
Türkiye’nin ilk yerli otomobilinin “ordunun cadde binek otomobil ihtiyacını karşılamak için” Devlet Demiryolları (DDY) tarafından yapılması kararlaştırılmış ve 1 milyon 400 bin TL ödenek ayrılmıştı. Gürsel’in talimatıyla 16 Haziran 1961’de ilk toplantısını yapan ekip, henüz hiçbir şeyi hazır olmayan otomobili 29 Ekim’e kadar üretmekle görevlendirilmişti.
Proje ekibinin başında DDY Genel Müdür Yardımcısı Emin Bozoğlu bulunmaktaydı. Kendisi asker kökenli olup Milli Birlik Komitesi (MBK) üyesi Sıtkı Ulay Paşa’nın da akrabasıydı.
İlk yerli otomobili üretme görevinin DDY’ye verilmesinin nedeni, tamir amaçlı kurulmuş olsa da yedek parça üretimi de yapan fabrikalarının olması ve tecrübeli bir ekibin bulunmasıydı.
Görevin verildiği ekip özverili bir çalışma içerisine girmişti. Atölye kapısının üzerinde 29 Ekim’e kaç gün kaldığını belirten bir levha yer alıyor, çalışmalar birçok imkansızlığa rağmen hızla devam ediyordu.
DEVRİM OTOMOBİLLERİ
Otomobil; orta büyüklükte, dört veya beş kişilik, 1000-1100 kilo ağırlığında, 40-50 BG olarak tasarlanmıştı. Montaj aşamasında gövde-motor uyumunu sağlama, direksiyon ayarı ve debriyaj, gaz, fren sistemlerini yerleştirmede sıkıntılar yaşanmış ama Ekim ayı ortalarına gelindiğinde parçalarının büyük bir bölümü yerli olan ilk otomobil hazır duruma getirilmişti.
Bu sırada Yassıada Duruşmalarında kararlar verilmiş, Bayar ve Menderes’in de aralarında olduğu on beş kişiye idam cezası kararı çıkmıştı. İdam cezalarının dördü onaylanmışsa da Bayar’ın cezası “yaş haddi” nedeniyle müebbet hapse çevrilmişti.
16 Eylül 1961’de Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, 17 Eylül’de de Adnan Menderes idam edildi. Bu durum Türkiye’de büyük bir üzüntüye neden olmuş ve “kardeş kavgasına son verdiklerini” iddia eden darbeciler, ülkedeki gerginliği daha da artırmışlardı.
Aynı dönemde 1961 Anayasası için halkoylaması yapılmış ve aleyhte propaganda yasak olmasına rağmen anayasa ancak yüzde 61,7 oranında kabul oyu almıştı. Ardından 10 Ekim’de genel seçimler yapılmış ve Gürsel, 26 Ekim’de TBMM tarafından “cumhurbaşkanı” seçilmişti.
İşte 1961 yılının Cumhuriyet Bayramı törenlerine Türkiye bu şartlarda gidiyor, artık cumhurbaşkanı olan Gürsel Paşa da kariyerine “yerli ve millî otomobil” başarısını eklemek istiyordu. Böylece Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamlarıyla oluşan karamsar atmosfer de dağıtılmış olacaktı.
28 Ekim 1961 akşamı “Devrim” adını taşıyan otomobiller, trenle Ankara’ya doğru yola çıkarıldı. Bir taraftan da yolculuk esnasında 2 numaralı aracın pasta ve cilası yapılıyordu. Bu sırada bir güvenlik tedbiri olarak otomobillerin depolarındaki benzin boşaltılmıştı. Araçlara Ankara’da birkaç litre benzin konulmuş ve deponun 29 Ekim sabahı Sıhhiye’deki bir benzinciden doldurulması kararlaştırılmıştı.
BİR DE BENZİN OLSAYDI!
29 Ekim 1961 sabahı iki otomobil Ankara’da görücüye çıktı. Birincisi TBMM’de Cemal Gürsel’e takdim edilirken ikincisi ise Paşa’yı önce Anıtkabir’e götürmüş sonra da Hipodromdaki törene katılmıştı.
Devrim otomobillerinin önce Ankara’da ve sonrasında da ülke genelinde olumlu bir hava estirmesi bekleniyordu. Ancak bu kadar özverili çalışmaya rağmen bu başarı hikayesine “aksilikler” damga vurmuş ve Gürsel’in büyük projesi, bir hayal kırıklığına dönüşmüştü.
29 Ekim sabahı Devrim’ler kalabalık bir eskortla yola çıkmış ancak benzinciye uğranılamadığından depo doldurulamamıştı. TBMM önünde durum anlaşılınca ilk otomobile benzin konulmuş fakat Gürsel’in bineceği 2 numaralı araca benzin konulacağı sırada Paşa’nın gelmesiyle Anıtkabir’e doğru yola çıkılmıştı.
Paşa’nın içinde bulunduğu otomobil, daha yüz metre gitmeden stop etti. Gürsel’in “ne oldu” sorusuna aracı kullanan Yüksek Mühendis Rıfat Serdaroğlu “Paşam, benzin bitti” cevabını verince Paşa, meşhur “Garp kafasıyla otomobil yaptınız ama Şark kafasıyla benzin koymayı unuttunuz” sözünü söylemişti.
Gürsel bundan sonra diğer araca binerek Anıtkabir’e gitmiş ve hipodromdaki törenlerde yer almıştı. Ancak gazetelerde “100 metre gidip bozuldu”, “Devrim yolda kaldı”, “Devrim yürümedi” gibi manşetler atılmış ve projenin israftan başka bir şey olmadığı yazılmıştı.
İşte bu yayınlar Gürsel’i rahatsız etti ve “çiçeği burnunda cumhurbaşkanı” umduğu başarı hikayesini elde edemediğinden devrim otomobilleri tarihe karıştı.
İddialara göre otomobiller Eskişehir’den Ankara’ya geri istenerek presle ezilmiş, üretilen dört araçtan geriye, bozuk olduğu için gönderilmeyen bir araç kalmıştı.
ERBAKAN EFSANESİ
Çeşitli kaynaklarda Necmettin Erbakan’ın da bu projede yer aldığı iddia edilmektedir. Erbakan, yerli otomobil konusunda dönemin Bakanlar Kurulu’nda sunum yapmış ve muhtemelen fikrin Gürsel tarafından kabullenilmesinde etkili olmuştu.
Buna karşılık proje ekibinde yer almamış, projede bulunan Sağın ve Serdaroğlu’na göre Erbakan’la bir görüşme yapılmışsa da kurmuş olduğu fabrikada “ihtiyaç duyulan hiçbir şeyi karşılama imkânı olmadığı” cevabı alınmıştı. Yine Erbakan’ın, araçların görücüye çıkmasından iki gün sonra Yeni Sabah’ta “Devrim” arabalarının üretim sürecini tenkit edici bir beyanının yer aldığı görülmektedir.
129 günde hiçbir otomobil tecrübesi olmayan bir ekip tarafından “prototip” olarak üretilen “Devrim otomobilleri” aslında büyük bir başarıdır. Ancak bu süreci bir emirle başlatan cunta lideri Gürsel, Cumhuriyet Bayramı törenlerinde yaşanan talihsizlik sonrasında projeyi rafa kaldırmıştır.
Devrim macerası bununla kalmamış, proje ekibi “memleketin parasını har vurup harman savurmakla” hatta “vatan hainliği” ile suçlanmıştır.
Ne yazık ki Türkiye ve benzeri ülkelerde, bir anlık heyecanla ya da iktidarların propaganda amacıyla gündeme getirdikleri bu tür icraatlar, mesafe alınsa da çok çabuk yokluğa mahkûm edilmekte ve kalıcı bir başarı hikayesi oluşturulamamaktadır.
***
Kaynaklar: S. K. Sağın, “Türkiye’de Yapılan İlk Otomobilin Öyküsü Başarı mı Fiyasko mu?”, Mühendis ve Makine Dergisi, 1985, S. 310; C. Üner, “Türkiye’de Otomotiv Sanayiinin Tarihçesi”, Mühendis ve Makine Dergisi, 1971, S. 166; “Umutlar Benzinle Tükendi”, Cumhuriyet, 12 Ağustos 2008; (https://www.malumatfurus.org/necmettin-erbakanin-devrim-otomobilini-ureten-ekipte-yer-aldigi-iddiasi/, 14.2.2021).