Yorum | Alper Ender Fırat
Komşusunun bahçesinden çaldığı domuzu besmele kesip boğazladıktan sonra odun ateşinde kızartıp afiyetle midesine götürüyor. Sol elle hiçbir şey yememeye dikkat ede ede tıksırıncaya kadar yedikten sonra el açıp Allaha şükrediyor ve ‘Allah’ım sen açları doyur boğazımızdan haram lokma geçirme’ diye dua ediyor.
Gündüz de etrafına toplananlarla karşı köydeki bazı evlere yağmaya gitmiş, kadın erkek, çoluk çocuk demeden kılıçtan geçirmiş, mallarını yağmalamış, kılıçtan geçirdiği cesetleri tekmeleyerek köyü terk etmişler. Yağmayı bitirip döndükten sonra köy meydanında toplananlarla birlikte ellerini duaya kaldırmışlar, ‘Allah’ım bizi iyilikten doğruluktan hiç ayırma. Zalimlerden etme. Sırat köprüsünden jet hızıyla geçmeyi nasip et. Ağlaşmışlar, Allah’ım bizden mağfiretini esirgeme. Sen çok bağışlayansın.’ Konuşma bittikten sonra millet dağılmadan davudi sesiyle bir aşır okumuş
Sabah gün doğmadan kalkmış tan yeri ağarırken tabiattaki zikri dinlemiş, ‘Allah’ım bizi Resul’ünün sünneti üzerine yaşat diye dua ettikten sonra ormana doğru gidip orayı ateşe vermiş. Biraz önce zikrini dinlediği kurtların, kuşların, hayvanların cayır cayır yanışını seyrederken yeni kuracağı köyün planlarını çizmiş. Planı çizerken bereket getirsin diye fiyakalı bir besmele yazmayı da ihmal etmemiş.
Çok mu absürt bir hikaye mi oldu? Böyle şey olmaz mı diyorsunuz?
Önceki gün televizyonlardan Diyanet İşleri Başkan Vekili’nin vakfede yaptığı duayı dinlerken kafamda böyle bir hikaye canlandı. Bu dua eden kişiyi hiç tanımıyorum, kalbini de bilemem ama İslamı; Recebizmin emrine amade eden, onu toplum içinde aklayan bir kuruluşun en tepesinde durmasından dolayı da kalbi beni hiç ilgilendirmiyor. Ülkede yapılan her şeyde onların da büyük payı ve günahı var.
Bu zat ellerini açmış dua ediyor ve etrafında bulunan büyük çoğunluğu AKP yöneticilerinden oluşan zevatta amin diyor, ağlaşıyorlar. Şöyle diyor ‘’Takatimiz kalmadı günahlarımızı taşımaya, günahlarımızı affet, pişmanlıklarımızı ve tövbelerimizi kabul buyur, Çünkü sen tövbeleri çokça kabul edensin, Mazlumlar çocuklar ve beli bükülmüş ihtiyarlarımız hürmetine rahmetini bizden esirgeme. Rabbim günahlarımızdan sıyrılmak için buradayız. Ayrılık, dargınlık, kıskançlık, kin ve öfkeyi hayatımızdan çıkarmak için buradayız. Riya ve gösterişi, isyan ve hatayı aklımızdan ve kalbimizden çıkar.
Sizce hangi hikaye daha absürt. Yukarıdaki hikaye mi yoksa bu zatın duası mı daha absürt. Mazlumlar, çocuklar ve beli bükülmüş ihtiyarlar hürmetine bağışlanmayı talep eden bu adama birisi de sormuyor mazlumdan kastın içeriye attığın on binlerce gencecik kız çocuklarını mı, yoksa kermeste sarma yapan ev kadınlarını mı kast ediyorsun. Çocuklar derken hapse attırdığınız 668 bebeği mi kast ediyorsun, yoksa ya babasız ya babasını işsiz bıraktığınız yüzbinlerce masumu mu? Beli bükülmüş ihtiyar derken Allah rızası için malından infak ettiği için yürüyemeyecek kadar yaşlı olmasına rağmen ters kelepçe takıp hapse attığınız ihtiyarları mı? Af dilerken bunları hapisten çıkarmayı da düşünüyor musunuz?
Hangi günahtan sıyrılmak için oradasın. Buradan gidince hırsız ve zalim olmaktan, Yalan ve iftiralarla sizin haricindekileri tekfir etmekten, firavunun büyücüsü olmaktan vaz mı geçeceksiniz?
Komşudan domuzu çal, besmele çekip sağ elle yediğinden dolayı affedileceğini zannet! Komşu köyün bütün mallarını yağma et, kadın, çocuk, ihtiyar demeden önüne geleni kılıçtan geçir sonra toplanıp bir aşir okuyup Allah’dan af dileyince anadan doğmuş gibi masum hale geldiğine inan! Kurdun, kuşun, nebatat ve hayvanatın yaşadığı ormanları yak villalar yap, sonra ‘Allah’ım bizi doğru yoldan ayırma deyince kendini dosdoğru yolda gör!
Utanmazlar. Allah’ı dilinden düşürmeyip ona inanmayan utanmaz hayasızlar.