Üslubun muhafazası ve sosyal medya üzerinden teşhir…

YORUM | Prof. Dr. OSMAN ŞAHİN

İSYAN AHLAKI TEMSİLİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER (2)

Bu kategoride mütalaa edebileceğimiz bir husus da şartlar ne kadar zorlarsa zorlasın üslubun korunabilmesidir. Hocaefendi bu hususun önemine  “Üslup namusumuzdur” diyerek dikkat çekmektedirler. Üslubumuz Nebevi ve peygamber varisleri nasıl bir üslup kullandılarsa öyle olmalıdır.

Bu üslubun önemli hedeflerinden bir tanesi de her bir ferdin kazanılmasına çalışılmasıdır. Allah Resulu (sav) her bir ferdi kazanmak için çok büyük cehd ve gayret göstermişlerdir. Kullanılan üslup insanları uzaklaştıran, ayrıştıran, harcayan bir üslup değil, her insanı kazanmayı hedefe koyan bir üslup olmalıdır. Hakikaktlerin zarar görmemesi açısından üslubun önemi “İsyan Ahlakı 2” yazısında ele alınmıştı.

Üslubuna riayet etmeden ifade edilen hakikatler kabul görmeyeceği gibi, bu uslupsuzluk karşısında, diğer insanlarda da onlar hakkında menfi bir takım duyguların oluşmasına yol açacaktır. Maalesef bundan da hakikat, vifak ve ittifak zarar görecek, tarafgirliğin etkisiyle de gruplaşmalara sebebiyet verilecek ve bütün bunlar hak cephesinde önemli kayıpların yaşanmasına yol açabilecektir.

Bu usluba riayet edebilmek de iradenin hakkının verilmesine vabestedir ve isyan ahlakı kapsamında ele alınmalıdır. Bunu yapabilmek derin bir şuur ve idrak istemektedir ve nefse ağır gelen hususlardandır. Yoksa bir isyan, bir başkaldırma ve bir inat tavrı içine girerek hareket etme ve insanlar arasındaki köprüleri yıkmak çok kolaydır ve nefsin de hoşuna gidecek lezzetler içermektedir. Bu uslup problemleri, Hizmet hareketine düşman olanlar açısından da kullanılabilecekleri bulunmaz fırsatları onlara vermektedir.

Bu hususta sorulan bir soru ve ona verilen cevapları buraya almak istiyorum…

Soru: Çok güzel amaçlara hizmet eden hareketler içerisinde de makam ve imkanlarını, şahsi çıkarları için kullanabilen, Kur’an’i ve Nebevi olan hizmet prensiplerine uygun hareket etmeyen sayıları az da olsa bazı insanlar çıkabilmektedir. Bu insanlar hizmetlere önemli ölçüde zarar verebilmektedirler. Bu insanlar bir taraftan hareketlerin sahip olduğu maddi ve manevi kaynakların israf edilmesine, diğer taraftan da ihlas ve uhuvvet hakikatlerinin zarar görmesine ve bazı insanların küsüp daireden uzaklaşmalarına sebebiyet verebilmektedirler.

Böyle insanların yol açtıkları bir takım problemlere rağmen, hareket içerisindeki mevcudiyetlerini devam ettirebilmeleri, bazı insanlarda ümitsizliklere, bıkkınlıklara ve küskünlüklere yol açabilmektedir.

Bütün bunlar insanlar arasında dedikodu ve gıybetleri tetikliyor ve bu problemlerin sosyal medyaya kadar taşınmasına yol açmaktadır. Çözüm konusunda  inançlarını kaybeden bazı insanlar, buna sebebiyet verenlerin isimleriyle ve yaptıkları ile medyada teşhir edilerek gönüllüler hareketinin bu tarz insanlardan kurtulması gerektiğini düşünmektedirler.

Gönüllüler hareketinin ve içerisindeki insanların zarar görmemesi adına bu hususta nasıl bir yol takip edilmelidir?

Cevap: Meselelerin doğru çözümü adına takip edilecek yolların Kur’an’i ve Nebevi olması gerekmektedir. Böyle hareket edebilmek zordur ve sabır, azim, gayret, iradenin hakkını vermeyi ve bir takım fedakarlıklarda bulunmayı istemektedir. Kur’an’i ve Nebevi usul tepkisel, günlük ve populist hareket tarzında değildir. Olaylara bütüncül yaklaşarak meselelerin gerçek ve tam anlamda halledilmesine ma’tufdur. Böyle hareket edilmediğinde ise bazı problemleri çözelim derken daha büyük problemlere sebebiyet verilmesi kaçınılmazdır.

Bir inayeti ilahi olarak süreçte yaşananların, bu hususta önemli katkıları olmuştur. Günümüzde gönüllüler hareketi içerisinde değişimi zorlayan çok sayıda gelişmeler yaşanmaktadır. Özellikle Batı dünyasına hicret etmek zorunda kalan çok sayıda insan gittikleri yerlerde kendi imkanlarıyla hayata tutunmaya çalışmaktadırlar. Gelinen noktada İnsanların ekseriyetinin hareketten maaş ve makam gibi beklentileri kalmamıştır. Bu onları daha bağımsız hale getirmiştir.

Yaşadıkları hadiselerin de etkisiyle daha sorgulayıcı ve yapılan yanlışlara karşı daha hassastırlar. Ayrıca hicret edilen batı toplumları, insan haklarına sahip olma ve bunların korunması noktasında önemli mesafeler almışlar ve bunu bir kültür haline getirebilmişlerdir. Hareket içerisindeki insanlardan önemli bir kesimin bu kültürle buluşması, arzulanan değişimin gerçekleşmesi adına katalizör (hızlandırıcı) etkisi yapmaktadır.

Eğer bu insanlarda ve daha önce gidenler de dahil, bu hususlarda bir farkındalık oluşturulabilirse problemlerin çözümü adına ihtiyaç olan değişim gerçekleştirilebilecektir. Bunun için insanlarda isyan ahlakı kültürünün geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Önemli olan insanımızda hakkı dillendirme ve haksızlıklar karşısında susmama ahlakının geliştirilmesidir.

Yapılacak çalışmalar ile arkadaşların sahip oldukları hakları öğrenmeleri ve bu hususlarda mücadele etmelerinin bir vazife olduğunun şuurunun verilmesi ve kullanılacak üslubun nasıl olması gerektiği hakkında bir farkındalık oluşturulmalıdır. Eğer bu gerçekleştirilebilirse, idareciler veya hizmet prensiplerine uygun hareket etmeyen herkes ya bu değişime ayak uydurmak zorunda kalacaklar ya da devre dışı olacaklardır.

Diğer taraftan süreçten çok etkilenmeyen beldeler de vardır. Bu yerlerde değişim daha yavaş olsa da genelde meydana gelecek değişim zamanla buralara da yansıyacaktır.

Herkesin sahip olduğu imkanları sonuna kadar kullanarak, yaşadıkları ve şahit oldukları problemleri, ısrarlı bir şekilde üslubuna da riayet ederek dillendirmeye devam etmeleri, çözüm mercii olarak düşündükleri makamlara veya insanlara ulaştırma adına bir gayret içinde bulunmaları gerekmektedir. Bu şekilde problemlerin farkına varan yöneticiler de bunlara seyirci kal(a)mayacaklar, er ya da geç, meselelerin çözümü adına kendilerini bir şeyler yapmak zorunda hissedeceklerdir.

Bu hususlarda usluba riayet edilmesi çok önem arz etmektedir. Üsluba riayet konusu zor ve çok sabır istemesine rağmen neticeye ulaşabilme adına daha selametli bir yoldur.

Üslup mevzuunda yapılacak hataların faturası çok büyük olacaktır. Amaç, eğer mümkünse, bu yanlışlıkları irtikap eden insanların dahi kazanılması olmalıdır. Bu hassasiyete uygun hareket edilmediğinde, bu insanlar dairenin dışına itilmiş olacaklar, hem bu insanlar kaybedilmiş olacak  ve dolayısıyla daha büyük zararlara yol açabilecek bir takım gayrı memnunlar oluşacaktır. Bu kayıplar sadece bu insanlarla sınırlı kalmayacaktır. Bunlara inanmış bir takım insanların kaybını da beraberinde getirebilecektir.

Diğer taraftan bu insanlar ve onlara destek verenler, böyle bir davranış karşısında mağdur edildiklerini düşünecek ve konumlarını koruma adına ciddi bir mücadele içerisine girebileceklerdir. Bu da hareket içerisinde bir takım gruplaşmaları ve belki de parçalanmaları meydana getirecektir. Bu harekete muhalif olanlar için bu gruplaşmalar ve mücadeleler çok büyük fırsatlar doğuracaktır.

Üstad Haretlerinin uhuvvet risalesinde ve lahikalarda vurguladıkları gibi, bazıları mücadelelerinde galip gelebilmek için hareketi bitirmek isteyen bu muhalifler ile işbirliği yoluna kadar gidebileceklerdir.

Kimlerin teşhir edileceğine kim karar verecek!…

Bir diğer önemli husus da, birileri teşhir edilerek problemler çözülmek istendiğinde, kimlerin teşhir edileceği ve buna kimlerin karar vereceği gibi bir büyük problem vardır. Bu işe kapı açıldığında, herkesin hizmet hayatı içerisinde anlaşamadığı, beğenmediği ve bir şekilde karşı karşıya geldiği insanları sosyal medya üzerinde teşhir etmeye başlaması durumunda meydana gelebilecek zararlar hesaba katılmalıdır.

Bu teşhiri yapanların mazlum ve mağdur edildiklerini iddialarındaki haklılıklarını, doğruluklarını anlayabilmek hiç de kolay olmayacaktır. Bunu anlamaya çalıştığımızda karşımıza haklılıkların sorgulanmasında bakılması gereken kim?, kime göre?, Neye göre? Hangi değerlere göre?… gibi çoğaltılabilecek bir dünya soru çıkacaktır.

Bu durumu biraz da sorularla sorgulayalım…

İnsanların sosyal medya üzerinde teşhir etme olayını, nefsaniliklerden, heveslerden, enaniyetlerden, kin ve nefretlerden, intikam alma gibi duygulardan kaynaklanabilecek davranışlardan nasıl koruyabilirsiniz?

Benzer şekilde, teşhir edilenlerin de teşhir edenler ile ilgili aynı yola başvurmalarını ve birbirlerine çamur atmalarını nasıl engelleyebilirsiniz? Aynı zamanda, hareket insanlarını karalamak için fırsat bekleyen insanlar için de kullanabilecekleri bir ortamı ve vesileyi onlara vermiş olmaz mısınız?

Diğer taraftan aşırı bilgi kirliliğinin de olduğu, iyi niyetliler kadar kötü niyetlilerin de bulunduğu bir platformda, sadece hakkın ve hakikatin dillendirilebilmesini, bu işin bir cadı avına dönüşmemesini, bunun hareketi bitirmek adına kullanılmamasını, dedikodu ve gıybetlerin de yapılmamasını, insanların birbirlerine saldırdıkları, yaka paça oldukları bir ortama dönüşmemesini nasıl sağlayabilirsiniz?

Geçmişte veya bugün, peygamberler ve hakiki peygamber varisleri, bu tip problemlerin çözümünde böyle bir yola başvurmuşlar mıdır?

Meselelerin çözümünde peygamberlerin ve peygamber varislerinin nasıl bir yol izlediklerine bakarak metodlarımızı ve usluplarımızı geliştirmeli değil miyiz?

Bir sonraki yazıda konuyu bu soruya cevap arayarak ve Nebev-i usul açısından ele almaya çalışarak devam edelim inşaAllah…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin