ÖZEL | Uşak’ta çıplak aramaya uğrayan kız öğrenci: Gençliğim elimden alındı, travmalarla yaşıyorum

Nisan 2023'te Türkiye'den ayrılan Z.D. bir Avrupa ülkesinde yaşıyor.

SEVİNÇ ÖZARSLAN | RÖPORTAJ

Uşak’ta 31 Ağustos 2020’de gözaltına alınan ve çıplak aramaya maruz kalan kız öğrenciler meselesi aradan beş sene geçmesine rağmen hala sıcaklığını koruyor.

Hepsi Uşak Üniversitesi’nde okuyan öğrencilerin hiçbiri yaşatılan korku ve baskı nedeniyle o dönemde ortaya çıkmak istememişti. Hala bu korkuyu yaşıyorlar, fakat daha cesaretliler.

Beş yıl sonra yaşadıklarını anlatmaya karar veren 25 yaşındaki Z.D., “Gençliğim elimden alındı, ne okuyabildim, ne meslek sahibi olabildim, hayatım 20 yaşımda duraksamış gibi. Gözaltından sonra hiçbir zaman kendimi Türkiye’ye ait hissedemedim.” diyor.

İki yıl önce Türkiye’den ayrılıp bir Avrupa ülkesine sığınan Z.D. Uşak Emniyeti’nde maruz kaldığı kötü muameleleri anlatırken hala sesi titriyordu.

Davayı yakından takip eden bir gazeteci olarak, Z.D.’nin anlatımlarıyla ilk kez öğrendiğim bir bilgi açıkçası beni de şok etti. Öğrencilerin bir kısmını kapısında erkek polislerin beklediği camlı bir odada aramışlar. Yani dışardan bakan biri o odada çıplak arama yapıldığını rahatlıkla görebilir.

Z.D. o anları şöyle anlattı: “Camlı bir odaydı. Perde filan yoktu. Erkek polisler odanın kapısının önündeydiler ama ben arkamı döndüğümde onları görüyordum. Kadın polis, ‘Onlar arkalarına bakmazlar, o yüzden görmezler’ dedi ama ben çok tedirgin oldum. Başımdan aşağı kaynar sular indi.”

Z.D. gözaltına alınırken…

Gri başörtülü.

Biliyorsunuz AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, Türkiye’de çıplak aramanın olmadığını, özellikle “mütedeyyin kadınlara” kesinlikle böyle bir şey yapılmadığını savunmuş, Uşak Emniyet Müdürlüğü’ndeki çıplak arama iddialarını reddederek, gencecik kızları onursuzlukla suçlamıştı ve “Bu kurgusal bir harekettir. Onurlu, ahlaklı kadın bir sene beklemez. Bir kadını çıplak arayacaksın, dakikasında bundan rahatsızlığını beyan eder” demişti. Zengin’in bu açıklaması kamuoyunda büyük tepki çekmişti.

Peki Zengin’in arkasında durduğu davanın sonucu ne oldu?

Yargıtay’ın bozma kararından sonra 19 Aralık 2023’te görülen son mahkemede aralarında Z.D’nin de olduğu 17 öğrenci beraat etti, 3 kişiye ise öğrenci evinde kalmak, evlere erzak getirmek, öğrencilere maddi yardımda bulunmak gibi suçlamalarla 6 yıl 3’er ay yeniden ceza verildi.

Öğrencilerin çoğu beraat etse de hala olayın şokunu üzerlerinden atabilmiş değiller. Hapisteki arkadaşları için çok üzgün olduğunu söyleyen Z.D. TR724’ün sorularını cevapladı.

Öncelikle seni tanıyabilir miyiz?

Eskişehir’de doğdum büyüdüm. 25 yaşındayım. 2020 yılında Uşak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandım. Sıralamada 100 binin içindeydim. Final dershanesine giderek sınava hazırlandım, bir de özel ders almıştım. İkinci sınıftan sonra Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne yatay geçiş yaptım.

Neden geçiş yaptın?

Gözaltına alındıktan sonra artık tek başıma Uşak’ta kalmak istemedim. Zaten evde iki arkadaş kalıyorduk. Okula gitmekten de çekiniyordum. Gözaltına alınmadan beş ay önce ben babamı trafik kazasında kaybetmiştim. Daha çok ailemin yanında olayım diye düşündüm ama üçüncü sınıfın ortasında Türkiye’den ayrılmaya karar verdim.

Niye ayrılmaya karar verdin?

Gözaltından sonra hiçbir zaman kendimi Türkiye’ye ait hissedemedim. Her zaman okula giderken arkama bakıp yürüyordum. Biri beni takip ediyor mu? Okula gittiğimde acaba polisler gelip beni alır götürür mü? Gözaltına alınır mıyım? Bu tarz korkularım çok fazlaydı. Ve arkadaşlık kurmakta zorlanıyordum. Dışlanmaktan korktum. Bu korku herkesten uzak durmama neden oldu. Biriyle yakın arkadaş olsam, eğer verilen ceza onaylanırsa cezaevine gireceğim, her şey ortaya çıkacak diye kendimi kötü hissediyordum. Kendimi suçlu bile hissediyordum.

Neden suçlu hissediyordun?

Çok fazla psikolojik baskıdan dolayı. Beş gün boyunca bize çok fazla baskı yapıldı. Hiç beklemediğimiz bir şeydi. Sonuçta biz üniversite okuyan sıradan gençleriz. O dönem çok farklıydı. Gözaltına alındığımda da acaba ne yaptık diye kendimi çok sorgulamıştım. Gerçekten biz ne yapmıştık ki… Bu sebepler yüzünden okula çok fazla adapte olamamıştım. Hakkımda terör dosyası açtılar, 6 yıl 3 ay ceza verdiler. Ülkeme çok kırgınım, bunları hak edecek bir suç işlemedim.

Hangi gerekçeyle verdiler bu cezayı?

Öğrenci evinde kalmak ve özel matematik dersi aldığım öğretmenime yaptığımız ziyaret terör faaliyeti olarak dosyama girdi. Daha sonra bu ceza bozuldu. Tekrar yargılama süreci başladı. Ama o süreçte Türkiye’den ayrıldım. Nisan 2023’te Avrupa’ya geldim. Geçen yıl da beraat ettim. Dosyadaki üç kişi hariç herkes beraat etti. Üç arkadaşımız hala içeride. Beş senedir dört duvar arasındalar. Beraat ettik ama cehennemi yaşadık. Hala daha travmalarını üzerimden atamadım.

Gözaltına alındığın 31 Ağustos 2020 sabahına gelirsek… Biliyorsun Uşak’taki öğrenci gözaltıları ve çıplak arama meselesi hala gündemde. O sabah ne oldu?

Ben Eskişehir’deki evimizdeydim. Normalde Uşak’ta bir arkadaşım ev tutmuştuk, birlikte kalıyorduk. Pandemi nedeniyle herkes evine gitmişti. Altı, altı buçuk arasında kapımız çaldı. Çalmak dediğim, yumruklama şeklinde. Hepimiz uyuyorduk zaten. Evde annem, iki kardeşim ve ben vardık. Ablam kapıya gitti, kim o dedi, ‘muhtar’ diye ses geldi. Delikten bakınca bir kadın vardı. Kapıyı açınca yanlardan polisler çıktı ve polisler direkt kapıya ayaklarını koydu, kapanmasın diye. Zeynep kim, dediler.

Evimizi didik didik aramaya başladılar. Lavaboya gittiğimde lavabonun kapısında beklediler. Kıyafetlerimi almamı söylediler, bayağı da kalacaksınız dediler. Uşak’a götüreceklerini belirttiler. 8.30’da evden çıktık. Evin önünde sivil arabalar ve üzerinde KOM yazan polisler var. İnsan neden bunları yaşıyorum, ben terörist miyim diye sorguluyor tabi ki…

Uşak’taki nezarethanenin görüntülerini yayınlamışlardı, ‘Hiçbir sorun yok, öğrencilere iyi baktık’ diye. Sence orada nasıl bir manzara vardı?

Beni önce Eskişehir Emniyet Müdürlüğü’nün nezarethanesine götürdük. Akşam sekiz buçuğa kadar kaldım. Sonra bir araba geldi, üçünde 2-3 kız daha vardı. Hepimizi Uşak’a götürdüler, gece 12’de Uşak’a vardı. Bütün öğrenciler oradaydı. Çok kalabalıktı. Yaklaşık 30 kişi. Kimi pijamalarıyla, kimi yazmalarıyla getirilmişti. Apar topar getirilmiş gibiydiler. Annemlere zorla haber verdiler.

Sonra bizi ayırdılar. Bir kısım orada kalacakmış, bir kısım da başka bir nezarethaneye götürülecekmiş. sonra teker teker bizi bir odaya almaya başladılar. Camlı bir odaydı ve kapının önünde 2-3 erkek polis, içerde de bir kadın polis vardı. Kadın polis üzerimi çıkarmamı, arama yapacağını söyledi. Ben elleriyle dıştan kontrol ediyorlar ya, öyle bir şey sandım. Sonra her şeyi çıkarmamı istedi. ‘Ama orada erkek polisler var’ dedim. ‘Onların arkası dönük buraya bakmazlar dedi.

Nasıl yani? Çıplak arama yapılırken sen erkek polisleri görebiliyor muydun? 

Camlı bir odaydı. Perde filan yoktu. Erkek polisler odanın kapısının önündeydiler ama ben arkamı döndüğümde onları görüyordum. Kadın polis, ‘Onlar arkalarına bakmazlar, o yüzden görmezler’ dedi ama ben çok tedirgin oldum. Başımdan aşağı kaynar sular indi. Zaten şaşkınlık, korku, her şey birbirine girmişti… Üç kere otur-kalk yaptırdılar. Büyük bir şoktu. Hiç kimseyle konuşamadım. Zaten sabahın köründe gözaltı bir şoktu. Şok üzerine şok yaşıyormuşum gibi geldi o an. Nezarette üç kişiydik. Betonun üzerinde yatmak zorunda kaldığımız için hepimiz hastalandık. Lavaboya gitmek zaten ayrı bir sıkıntıydı. hakaret, bağırma, tehdit hepsini yaşadık.

“TUVALET YIKATTILAR”

Beraat ettiğiniz bir davada size bu yaşatılanlar büyük bir haksızlık…

Mahkemeye çıktığımız gün de şöyle bir olay yaşadık: Hepimizi Uşak Adliyesi’nin mahkemesine getirdiler ve iki nezarethaneye koyacak şekilde bizi böldüler. Yemek getirip nezarethanenin kapısına koydular ama hiç kimse o anki stres ve üzüntüyle yemek yiyemedi. Polis de gelip ‘Neden yemiyorsunuz, mahkemede ayılıp bayılmak için bilerek yapıyorsunuz değil mi. Bunlar taviz yok’ deyip bağırmıştı. Neye uğradığımızı şaşırmıştık. Her gün hastaneye bir servisle gidiyorduk ve hepimiz birbirimizi orada görüyorduk ama konuşmak yasaktı, birbirimizle konuşsak dön önüne kimseyle konuşamazsın gibi şeyler diyorlardı. Bir arkadaşımıza da tuvaleti yıkatmışlardı, aslında onun görevi değildi ama işkence etmek için yaptılar.

İfadeni ne zaman aldılar?

Gözaltına alındıktan 2-3 gün sonra çarşamba günü beni ifadeye götürdüler. Bir odaya aldılar. 8-10 polis vardı. Avukat yoktu yanımda. İlk ifademi avukatsız aldılar. Ben odaya girer girmez arkamdan bir polis daha girdi, ‘Evet Zeynep, biz her şeyi biliyoruz, bir de senden duymak istiyoruz, hadi anlat. Senin annen-baban da f.töcü, bize her şeyi anlatmazsan onların da başını yakarız. Ablanı da biliyoruz’ dedi. Babamın 5 ay önce öldüğünü bilseler belki öyle söylemezlerdi. İkinci ifadede avukat geldi, o zaman sadece 1 polis kaldı yanımızda.

Ne sordular sana? 

Telefonda eve aldığımız erzakla ilgili bir konuşma yapmışız. Onu sordular. Evde Kuran’ı Kerim okuyor muydunuz? Evde beraber namaz kılıyor muydunuz? Evde sohbet dinliyor muydunuz? Bu tarz sorular sordular. Evet desem, terör faaliyeti diye beni tutuklayacaklar. Hayır desem biz Müslüman bir ülkedeyiz, bunlar çok normal. Çok garip hissetmiştim. Beraber namaz kılmak, beraber Kuran okumak, tesbihat yapmak, bunları örgütsel faaliyet olarak gördükleri için bana soracakları başka soru yoktu. 15 Temmuz olduğunda ben 15 yaşındaydım. Bank Asya, dernek vs hiçbir şey yoktu ki bende. Beş günün sonunda yurt dışı yasağıyla bizi serbest bırakıldık. 5 kişi tutuklandı. Arkadaşlarımızın tutuklandığını duyunca hepimiz ağlamaya başladık. Kendimize sevinemedik. Polisler birden onların etraflarını sardı, başlarına toplandı.

20 yaşında terör soruşturması adı altında gözaltına alınmak sana ne hissettirdi?

Serbest bırakıldığımız gün, mahkeme salonunda pencereden gökyüzüne görmek çok güzeldi. Acaba çıkabilecek miyim diye düşünüyordum. Tutuklanacağımı düşünüyordum. Beş gün boyunca o korku vardı üzerimde. Hiçbir şey göremiyorsunuz, dört duvar arasındasın. Küçücük bir pencereden gökyüzünü görmek bile çok güzel hissettirmişti. Ama sonrasında hep korkuyla yaşadım. Şu an yurt dışındayım, ama erken saatte kapı çalındığında sıçrayarak uyanıyorum. Yolda yürürken acaba beni takip ediyorlar mı diye düşünüyorum. Biri bana baktığında, acaba sivil polis mi diye hala bunun korkusunu yaşıyorum.

Şöyle düşünüyorum: Ben bunları 20 yaşında yaşadım, şu an 25 yaşındayım. Ne kadar yurt dışında olsam da hala 20 yaşında o anları yaşıyormuş gibi hissediyorum. Gerçekten üzerimden hiç atamadım. 20’li yaşlarım duraksamış gibi. İnsanın en güzel yaşları 20’li yaşlar… Okuduğu, meslek sahibi olduğu, ben bunları yaşayamadım. Bunun çok derin bir üzüntüsü var içimde. 30 yaşıma 5 yıl kaldı. Ne okul okuyabildim, ne mezun olabildim, ne iş sahibi olabildim. Gençliğim elimden alınmış gibi hissediyorum. Gerçekten istediğim şey, 20’li yaşlarımı doya doya yaşayabilmekti.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin