Umut hakkı…

BÜLENT KORUCU | YORUM

Umut yorgunu bir toplumuz; dağ gibi hayal kırıklığı enkazları önümüzü kesiyor, umut etmekten bile  korkar olduk. Bir yandan da onun açlığını çekiyoruz.

Devlet Bahçeli’nin yakın zamana kadar ‘bebek katili, terörist başı’ diye hitap ettiği Abdullah Öcalan’a ‘umut hakkı’ kapısını aralaması herkesi, bütün umut fakirlerini heyecanlandırdı. Ancak bu beklenti ve arzu sadece cezaevleriyle sınırlı sanılmasın. Toplumun her kesimi gözünü ufka dikmiş bir haberci bekliyor.

Unutulduğunu, gözden çıkarıldığını düşünen emekli, torununa harçlık verebildiği, ay sonunu çıkarmak için çalışmak zorunda kalmadığı günleri arzuluyor.

Emeğinin karşılığını ‘boğaz tokluğu’ olarak dahi alamayan asgari ücretli, ev sahibiyle kavga etmeden, mahalle bakkalından saklanmadan, kredi kartı borcunu çevirebilmek için borçlanmadan yaşayabilmenin hayalini kuruyor.

4 yıl daha oyalansınlar diye açtığınız, hocasız üniversiteleri bitiren gençler, babasından harçlık dilenmemek, ev kurmak, onurlu bir hayat yaşamak için sonuçsuz planlar yapıyor.

Taraftarlar neredeyse tek stres atma fırsatı olan maçların, sahada oynanmasını, sonuçları güç odakları ya da bahis şirketlerinin belirlemediği müsabakalar izlemek istiyor.

Doktor, çocuklarıyla helalleşmeden işe gidebildiği; hasta, aldığı tedaviyi gözü kapalı kabul edebildiği, soyulur muyum veya çocuğumu öldürürler mi diye korkmadığı ülkenin hasretini çekiyor.

Öğretmen saygı gördüğü günlerin nostaljik bir hatıra olarak kalmamasını, toplumda hak ettiği konumu geri almayı umuyor. Öğrenci, hayatta işe yaramayan bir sürü formülü ezberlemediği, yarış atı gibi kamçılanmadığı, ya psikopat ya ezik olma dışında seçeneklerin de bulunduğu bir gelecek arıyor.

Kürtler, olağan şüpheli ve potansiyel terörist muamelesine maruz kalmadığı, barış içinde ama insan olmaktan doğan haklarından feragat etmediği bir ülkenin inşasında yer alabilme ihtimalini seviyor.

Aleviler, inançlarından dolayı aşağılanmadığı, ayırımcılığa uğramadığı, kendini gizlemek zorunda kalmadığı bir toplumsal yapının gittikçe uzaklaştığını görüyor ve içe kapanıyor.

Öteki dindarlar, AKP’ye ve onun zulümlerine ortak olmayan bireyler, cemaat ve tarikatlar var olmak istiyor. Sokak ortasında coplanmadıkları, sürüklenmedikleri, gözaltında çıplak aramaya maruz kalmadıkları bir ortamı talep ediyorlar.

Seçmen, oy verdiği, peşinden gittiği liderin içinden bir müddet sonra bambaşka birinin çıkmasından bıktı. Matruşka gibi her siyasetçinin Erdoğan’a dönüşmesinden ya da ‘Truva Atı’ olarak ona çalışmasından yıldı. YSK oyunlarından ve iradesine konan ipoteklerden sıtkı sıyrıldı.

Ve elbette ki cezaevleri…

Hasta, yaşlı ve bakıma muhtaç tutuklularla aileleri, kanunlardaki haklarının almak adına çalmadık kapı bırakmıyorlar. Doğal ve kendiliğinden işleyen süreçlerle yapılması gerekenler için aylarca sosyal medyada feryat ediyorlar.

Kanunlarda yeri olmayan suç ve cezaya muhatap olan masumlar, hukukun geri geldiği, adil yargılanabildikleri günlerin ümidiyle bekliyorlar.

Ekmek parası peşinde koşarken, SGK kayıtlarından isimlerinin yanına iliştirilen kodlar yüzünden iş bulamayan; kendi işini kurmaya kalktığında daha ağır suçlamalarla ekmek teknesi elinden alınan KHK’lılar, vicdan sahibi birilerinin çıkıp “Yeter artık!” demesini umuyorlar.

Bu ülkeye yaptığınız en büyük kötülük, insanların umudunu tüketmek oldu. Bari ahir ömrünüzde kendinize ve halkınıza bir iyilik yapın ve umudun küçük bir kıvılcım şeklinde bile olsa yanmasını sağlayın.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin