M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Önümüzdeki dönemde siyasette sürprizler, geride bıraktıklarımızdan daha fazla olacak görünüyor. Hemen, “Bu ülkede sürpriz olacak hiçbir şey yok!” diye çıkışabilirsiniz. Haksız sayılmazsınız. Ama yine de açılmamış ne kapılar var kim bilir?
AK Parti’nin 31 Mart seçimlerinde aldığı tarihi yenilgiyi unutturmak ve yaşanmamış gibi göstermek için olağanüstü bir çaba gösteriliyor. Beştepe Sarayı, bu konuda proje üretim merkezi gibi çalışıyor. Erdoğan, iktidarda kalabilmek amacıyla bütün tuşlara aynı anda basıyor. Her parti ile işbirliği gerçekleşme ihtimalinden hareket ederek bütün partilere hem mavi boncuk dağıtıyor gibi görünen çıkışlar yapıyor, hem de onlarla üst perdeden sürtüşmeye girişiyor.
Erdoğan’ın tuşlara random attığını ya da rastgele bastığını fark etmeyenler, onun tek bir hamle yaptığını sanıyorlar.
DEM PARTİ: Yeni bir Barış Süreci başlatılabileceği yolunda kimi sözler sarf edip Kürt siyasi hareketi olan DEM Parti’ye göz kırpar gibi yapıyor. Sadece kendilerine göz kırpıldığını sanan DEM Parti yöneticileri veya Kürt kanaat önderleri, bir bakıyorsunuz ‘barış sürecinin’ hikmetlerinden söz etmeye başlıyorlar.
MHP İLE KIRAN KIRANA: Erdoğan’ın MHP ile düşe kalka yürüttüğü ilişki, yerel seçimler sonrası CHP lideri Özgür Özel ile yaptığı görüşmeyle büyük darbe yedi. Erdoğan, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayeti üzerinden MHP’yi kıskaca aldı. Bir de giderek daha önem kazanan Ayhan Bora Kaplan isimli suç örgütü lideri davası var.
Her iki davadaki iddianamelere bakıldığında MHP ile organik bağ kurulmamış gibi. Lakin iddianameye girmeyen çok somut deliller, davanın kabul edildiği gün medyaya servis edildi. Kamuoyuna belge sızdırmakla, hem MHP yönetimine hem de kamuoyuna mesaj ayrı mesajlar verildi.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın Devlet Bahçeli’yi ziyaret edip Sinan Ateş cinayeti ile ilgili bazı isimler üzerinde konuştuğu kamuoyuna yansıdı. Bu görüşme ardından sanık sandalyesinde olması gerektiği öne sürülen eski MHP’li vekil Olcay Kılavuz, MHP’deki görevinden uzaklaştırıldı.
Kimse Yerlikaya’nın bir bakan olarak resen kalkıp Bahçeli’ye gittiğini düşünmez. Mutlaka Beştepe Sarayı’nın bilgisi dahilinde ziyaret etti. Kuvvetle muhtemeldir ki Saray’ın talimatı doğrultusunda bu ziyaret gerçekleşti. Böylece hem etrafındaki fillerden birini alıp vezir hamlesine hazır olduğunu Bahçeli’ye göstermek istedi, hem de “Uyumlu olursan Olcay Kılavuz’u almakla yetinirim!” demiş oldu.
CHP’YE MAVİ BONCUK: AK Parti Genel Başkanlığı koltuğunu da elinin altında bulunduran Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dağıttığı mavi boncuklara en çok inanan CHP yönetimi oldu görünüyor. Erdoğan CHP lideri Özgür Özel’le görüşerek farklı bir tutum sergiledi. Özel’in taleplerinin hemen hepsinin üstünü çizdi sadece 28 Şubat paşalarını serbest bıraktı.
AK Parti Genel Merkezi’nde üçüncü koltuk manevrasıyla kamuoyuna Özgür Özel’e haddini bildirdiği mesajı veren Erdoğan, ele alınan bütün konuları buharlaştırmış oldu.
Üçlü koltuk somut, konuşulduğu söylenen konuların hepsi ise soyut. Üstelik Erdoğan tarafı içeriğe ilişkin bilgi paylaşmadı, görüşmeden bütün öğrendiklerimiz CHP tarafının aktardıklarına dayanıyor. İçeriğin hiçbiri akılda kalmayabilir ama boş koltuk zihinlere çakılıp kaldı.
ASIL AMAÇ YENİDEN SEÇİLMEYİ SAĞLAMAK
Erdoğan’ın CHP ile koalisyon kuracağı ve kabineye CHP’li birkaç ismi alacağı iddiaları bugünden bakıldığında çok gerçekçi görünmüyor. Ancak koalisyon kurmak, kabineye bakan almayı gerektirmiyor. Zaten başkanlık sisteminde kabinedeki bakanların parlamenter sistemdeki gibi bir fonksiyonu da bulunmuyor. Cumhurbaşkanının ilgili konulardaki sekreterleri gibi görev yapıyorlar.
Halen MHP de AK Parti ile koalisyonda ama kabinede bakanı bulunmuyor. CHP’nin kuracağı muhtemel bir ittifak da MHP-AK Parti koalisyonu gibi olabilir.
Erdoğan yeniden aday olabilmek için CHP’nin yeni yönetimini ikna edeceğine inanıyor. Ülkenin demokratikleşme ya da ekonomik darboğazdan çıkılması gibi bir derdi olmayan Erdoğan, kendi aday olmak istemese lider nosyonu bulunduğunu düşündüğü bir ismi parlatıp öne çıkarmaya başlardı.
Böyle bir niyeti olmadığı için anayasa değişikliğini yeniden seçilebilmek için bir itici güç ve zarf olarak kullanıyor. En fazla iki kez seçilme sınırlandırmasını , “seçilme özgürlüğüne aykırı” yorumu ile bertaraf edip yeniden aday olmayı hesaplıyor.
ERDOĞAN, CHP’DEN İKİ ADAY ÇIKARMA PEŞİNDE
Erdoğan’ın hesapladığı bir şey daha var. Cumhurbaşkanı seçilme barajının yüzde 40’a çekilmesi halinde Erdoğan, MHP’yi sırtında yük olarak taşımaktan kurtulur duruma geliyor. Erdoğan, CHP’nin güçlü isimlerini de birbiri ile yarıştırmak istiyor.
Beştepe’nin denkleminde, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı mutlaka cumhurbaşkanlığı yarışına girmesini sağlama var. Yavaş garantiye alındıktan sonra, öteki adayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ya da Özgür Özel’in olup olmamasının hiçbir önemi kalmıyor.
CHP’den iki aday çıkarmayı başarırsa Erdoğan, ilk turda yüzde 40+1’i aşacağına kesin gözüyle bakıyor. Cumhurbaşkanlığına yeniden aday olma hesabı yapan Tayyip Erdoğan, yeni anayasayı sadece ve sadece bu yüzde 40+1 şartı için istiyor.
Erdoğan’ın öteki sıraladığı bütün gerekçeler, bu yüzde 40+1 şartı düzenlemesine bir kılıf olarak öne sürülüyor. Beştepe Sarayı’nın sakini, kendini yeniden seçtirebilmek için önümüzdeki yılda ülkeyi referanduma götürmeyi planlıyor. Bu yolculuğu bütün partilerle yapabileceğini bilen Erdoğan, en rahat yapacağı partinin CHP olduğuna inanıyor.
Bu konuyu konuşurken bir dostum, “Yahu CHP ile ittifak kuracak olsaydı, Erdoğan Milli Eğitim müfredatını böyle mi hazırlatırdı?” diye çıkıştı. Ben de, İsveç’in NATO üyeliği öncesi söylediklerini hatırlatıp, müfredat pazarlıkta elini güçlendirmek için hazırlandığını söyledim.
Erdoğan’ın bu kadar söz söylediği CHP ile nasıl yol yürüyeceğini merak ediyorsanız, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 2016 öncesinde Erdoğan’a söylediklerini hatırlayın. Pek çoğu hakaret ve küfür içeren söyleri söyleyen Bahçeli ya da Erdoğan gitmiş, yerine bambaşka birisi gelmiş.