Üçüncü raunttan sonra Soylu mu, Gül mü gidecek?

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Önceden ayrı partilerin kurduğu koalisyonlar vardı. Tek Adam ve partisi bunun kötülüğünü savunup, panzehrinin tek parti iktidarı olduğunu söyleyerek iktidara geldi. Şimdi ise aynı partinin iktidarında partili bakanlar birbirine meydan okuyor. Süleyman Soylu’nun, “Yıkın evleri, hukuk arkadan gelsin” sözlerine Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “Hukuk önden yürüsün” diyerek itiraz etti.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül arasındaki bu “Arkadan gelsin, önden gitsin” polemiği ilk değil. Son çıkışla bu yıl içinde üçüncüsünü yaşamış olduk.

Bakan Soylu’nun ilk açık çıkışı bu yılın Ocak ayında yaşandı. Hasta annesi ile olan fotoğrafını sosyal medyadan yayınlayıp dua isteyen Soylu, bir kullanıcının altına yazdığı çirkin sözlerden dolayı suç duyurusunda bulundu.

Çirkin sözlerin sahibi, savcılık tarafından ifadesi alınıp serbest bırakılması üzerine Soylu, Twitter üzerinden tepki gösterdi. “Annemle fotomun altına küfreden alçak mahkemeye çıkıyor ve adli kontrolle serbest. Ne yapmalıyım. Bakan olsam ne yazar” diye yazdı.

Adalet Bakanı Gül, yargı sisteminin işleyişine isyan eden Soylu’ya isim vermeden adrese teslim cevap verdi:

“Klavye başına geçip sosyal medyada bana her gün tutuklama siparişi verenlere sesleniyorum. Bu işleyişi beğenmeyen gider itiraz hakkını kullanır ama yargıya parmak sallayamaz.”

Gül, bu çıkışıyla sadece cevap vermedi, hukuka “parmak sallayanların” olduğunu da söyledi. Gül, bu sözleri söyledikten sonra bakan arkadaşının annesine yapılan hakareti kınamış ve bu tür hakaretlere yönelik yaptırımların artırılabileceğini ifade etti. Adalet Bakanı, bunun tartışılacağı yerin de “sosyal medya değil, parlamento” olduğuna işaret etti.

SOYLU İLE GÜL ARASINDAKİ İKİNCİ RAUNT

İçişleri Bakanı Soylu, suç örgütü lideri Sedat Peker’in videoları üzerine 24 Mayıs’ta Habertürk TV ekranına çıktı ve KKTC’deki gazeteci Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili Peker’in kardeşi Atilla Peker’in gözaltına alınması gerektiğini söyledi.

“Benim görevim önleyiciliktir” diyen Soylu, isim vermeden Adalet Bakanı’na şu sözlerle tepki gösterdi:

“Anama sövdüler itirazımı dile getirdim. Hâlâ sosyal medyada itiraz ediyorum, sizin adınıza itiraz ediyorum. Bugün bunun (Atilla Peker) alınması için KOM Dairesi’ne yazı yazdım. Benim mi yazdırmam lazım, resen devreye girilmesi lazım değil mi? Benim görevim İçişleri Bakanı olarak önleyiciliktir. Meseleyi gördüğüm an müdahale etmektir. Olay çıktıktan sonra olay sonu raporu yazmak değil. Kutlu Adalı cinayetinde en ufak bir şey açık duruyorsa bizim namus meselesidir.”

Bu sözlerle Adalet Bakanı’na karşı ikinci raundu başlatan Soylu’ya Adalet Bakanı yeniden cevap verdi:

“Kanunu uyguladığı için savcının, hakimin itham edilmesi, hedef haline getirilmesi hiçbir şekilde mazur görülemez. Uygulaması gereken mevzuatı uyguladığı için yargıya ithamda bulunulması hukuk devletinde alışık olunan bir durum değildir. Kanunu değiştirme ihtiyacı ortaya çıkmışsa kanunda bir eksiklik olduğu düşünülüyorsa bu işlemin adresi bellidir. Ortaya çıkan sosyal veya hukuki ihtiyaçlar doğrultusunda kanunu değiştirmek veya düzenlemek Meclis’in görev ve yetkisindedir.”

SOYLU, MUHTARLARI AÇIKÇA HUKUKSUZLUĞA ÇAĞIRDI

İçişleri Bakını Soylu, geçtiğimiz haftalarda Kadın Muhtarlar Derneği 3. Genel Kongresi’nde yaptığı konuşma ile üçüncü raundun startını verdi. Uyuşturucu ile mücadele kapsamında metruk binaları yıktıklarını açıklayan Soylu, muhtarların mahkeme kararı olduğu için binaları yıkamadıklarından yakındıklarını hatırlatarak şu çağrıyı yaptı:

“Ya arkadaş sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin. Çünkü o bina orada durdukça orada uyuşturucu kullanılıyor. Vatandaş geliyor diyor ki muhtara ‘Bu binayı ne yapacaksın.’ Muhtar ‘Mahkeme kararı var yıkamayız’ diyor. Ya arkadaş sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin.”

Bu sözlerle muhtarları açıkça hukuksuzluğa çağıran Soylu, muhataplarına mahkeme kararlarını nasıl çiğneyeceklerini anlattı.

Aradan iki hafta zaman geçince bu kez Suçişleri Bakanı gibi hukuksuzluk çağrısı yapan İçişleri Bakanı’nın bu çağrısı cevapsız kalacak denirken çıkış yine aynı isimden geldi. Ankara’da “Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı Sempozyumu” yargının üst düzey isimlerini buluşturdu.

Sempozyuma Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, akademisyenler ve yargı mensupları katıldı.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, muhtarlara metruk binaların yıkılması konusunda “Ya arkadaş sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin” diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘ya yanıtını net verdi:

“Değerli arkadaşlar bizim rehberimiz hukuktur, bizim rotamız hukuktur, bizim kılavuzumuz hukuktur. Biz yapalım hukuk arkadan gelsin değil hukuk önden yürüsün, biz ona göre kendimizi ayarlayalım anlayışıdır hukuk devleti.”

MHP, BAKAN GÜL’ÜN KELLESİNİ İSTİYOR

İçişleri Bakanı Soylu’nun ilk çıkışı ve Bakan Gül’ün verdiği cevaptan sonra MHP harekete geçti. Öteden bu yana o koltukta oturmasına tahammül edemediği Abdülhamit Gül’ün görevden alınması için çaba harcamaya başladı.

Sahip çıkılan Soylu, MHP tabanına verdiği mesajlar ve polis teşkilatını MHP kadroları ile doldurmasından dolayı kabinenin “en milliyetçi bakanı” kabul ediliyor. Adalet Bakanı Gül ise çekirdekten yetişme Milli Görüşçü.

Hayatı Milli Görüş içinde geçen bir başka isim olan Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç’un damadı. Aileden Milli Görüşçü olan Gül, MHP kadroları tarafından zerre kadar sevilmeyen bir isim. Soylu’nun daha ilk çıkışına verdiği cevaptan sonra görevden alınması için Saray nezdinde girişimin yollarını arayan MHP’liler, bu son çıkıştan sonra ne yapacağını bilmek için kahin olmaya gerek yok sanırım.

BU ŞAHIS KEŞKE BİZİM ADALET BAKANIMIZ OLSA

26 Kasım’da Osman Kavala duruşması var. Adalet Bakanı, sempozyumda yaptığı konuşmada sadece Soylu’ya cevap vermedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kavala’yı şeytanlaştırma girişimlerine de bir gönderme olarak yorumlamak abartılı olmaz. Yargı mensuplarına yaptığı bir hatırlatma ile önemli bir uyarı yaptı:

“Dışarıda rüzgar hangi yönden eserse essin, hâkim dosyasındaki delillere bakar, ona göre karar verir.”

Bakan Gül’ü dinlediğimde nedense hep yakın tanıdığım bir çift aklıma geliyor. İkisi de çevrede gerçekten sevilen, saygı gören insanlar. Ne var ki dışarıda bu kadar sevilen çift, yıllar önce evliliklerini bazı yanlışlıklar üzerine kurduklarından birbirleri ile pek iyi geçinemiyor.

Özellikle çiftin erkek tarafı, hanımına karşı çok baskın. Aslında “baskın” sözü biraz hafif. Fazla eziyor. Kullandığı ifadeler katlanılacak gibi değil. Bazen yakınları ile yaptıkları ev ziyaretlerinde evin beyi, o kadar güzel ve etkili konuşuyor ki hanım yanındakilere, “Ah şu adam keşke benim kocam olsa” diye iç geçirip yakınıyor.

Gerçekten müthiş bir adalet bakanımız var. Bu bakanımızın konuşmalarını dinleyenler, İsveç’in Norveç’in, Finlandiya’nın, İsviçre’nin adalet bakanı konuşuyor sanıyor. O kadar doğru noktalara temas ediyor ki onun yaşadığı ülkede hakim ve savcıların milim yanlış karar vermesinin söz konusu olamayacağını sanırsınız.

Söylediklerine bakarsanız, “Bu adam nerenin bakanı acaba, keşke bizim Adalet Bakanımız olsa” diyor insan.

Sanki faili meçhul cinayetlerin sanıkları bu dönemde aklanmamış, özel mahkemeler kurulup davalar kamuoyunda bu dönemde saklanmamış gibi, masum insanlar yıllardır cezaevinde çürümeye terk edilmemiş gibi.

İktidarın bu etkisiz eleman bakanı, bakalım üçüncü raunttan sonra ringe rakibinin karşısına dördüncü raunda çıkabilecek mi? MHP’nin tasfiye girişimleri nasıl sonuç verecek hep birlikte göreceğiz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Mörfi Kanunlarına göre,

    Madde 1) “Eğer birşeyin kötü gitme ihtimali varsa, hiç şüphe etmeyin kesin kötü gidecektir.”

    Madde 2) “En kötü ile kötü arasında kalmışsanız, uğraşmayın, en kötüsü olacaktır”

    17/25 Aralıktan-15 Temmuza kadar, ülkede yok canım bu olamaz, olmamalı dediğimiz şeyler oldu. Mörfi Kanunları, Bu dönemde Mörfi Kanunlarının 1. maddesi geçerliydi.

    15 Temmuzdan sonra ise, Mörfi Kanunlarının 2. nin gerçekleştiğini gördük, herşey olur elbet ama asla ama asla bunlar olmaz dediğimiz şeyler, en kötü seçenekler tek tek oldu birbiri ardına.

    Peki Mörfi yasasının 3. maddesi ne diyor…

    Madde 3) Er ya da geç olası en kötü koşullar zincirlemesi vuku bulacaktır.

    İşte şu an, Madde 3 ü yaşama aşamasındayız. Siyasal İslamcıların karşısında artık tilkilikleriyle ateşe attıkları masumlar yok, dişli bir rakipleri var.

    İşte bu nedenle, 3. madde çerçevesinde, olaylar nasıl gelişirse gelişsin zincirlemenin sonunda en kötüsü olacaktır, Süleyman Soylu kazanacaktır bu nedenle.

    Madde 4) Mümkün olan en kötü koşullar, er ya da geç mutlaka ortaya çıkar.

    Hizmet insanına zulm yapıp herşeyin kendilerine kalacağını sanan Siyasal İslamcılar bu madde sizin için adeta.

    Ne demişti Ahmet Altan yıllar önce, “Sen gücünü hukuktan, şeffaflıktan alıyorsun, eğer yer altına iner, hukukdışı lige inersen, orada toysun sen, seni yerler parçalarlar” demişti.

    Siyasal İslamcılar, tam da onu yaptılar, dünkü çocuklar rajon kesmeye başladılar, Ağarların, Pekerlerin, Soyluların, Ergenekonun, Asit Kuyucuların, profesyonellerin ligine indiler körpe halleriyle.

    Madde 4 ün yaşanması kaçınılmaz o nedenle. Siyasal İslamcıların elinden önce parti alınacak, sonra ardından cemaate yapılanın kat ve kat fazlası onlara yapılacak.

    Kim diyor? Ben değil elbette. Mörfi yasası 4. madde diyor.

    Peki, hiç mi kurtuluş yolu yok.

    Bakınız buna madde 5 nasıl bir açıklama getiriyor aşağıda:

    Madde 5) Diğer tüm seçenekler tükendikten sonra insanlar mantıklı davranırlar.

    Öyleyse, tüm dikkatlerimizi tüm seçeneklere vermeliyiz.
    Ne seçenekler peki; ülkede kardeş kavgası, bölünme, ekonomik çöküntü, Uluslararası Moratoryum, Deprem..

    Bu seçenekler gerçekleşmesin nolur, hiç mir çıkar bir yol yok derseniz var derim, hem de çıkar yol Mörfi yasalarından alıntıyla.

    Madde 6) Ne kadar beklersen bekle istenmediği zaman gelecektir…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin