İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında, “PKK-KCK terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklanan ve yerine kayyım atanan CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, kendisine yönelik suçlamalar için “Bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkarmaya çalışıyoruz. Ama gel gör ki bu meselelerde dert anlatmak çok da mümkün olamıyor” dedi.
Marmara Kapalı Cezaevi’nden Gazete Duvar’ın sorularını cevaplayan Ahmet Özer kendisini ‘siyasi tutsak’ olarak gördüğünü de söyledi.
30 Ekim’den beri tutuklu bulunan Ahmet Özer, Kürt sorunu meselesi üzerine yıllardır çalışmalar yapan aynı zamanda Radikal ve Özgür Gündem gibi gazetelerde yazılar yazan bir akademisyendi.
Esenyurt Belediye Başkanlığı öncesinde İBB’de Ekrem İmamoğlu’nun danışmanlığını da yapan Özer’in adı ‘çözüm süreci’ kapsamında İmralı’daki Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerde de geçiyordu. 7 Haziran 2023’te Öcalan, açılımın teorisini oluşturacak 25 kişilik bir liste hazırlanmasını isteyip “Farklı kesimlerden insanlar olabilir. Ermeniler, Aleviler, gayrimüslimler, anayasacılar vb. Ahmet Özer, Mesut Yeğen, Büşra Hoca (Ersanlı) da olabilir. Hani beni eleştiriyorlar ya, ‘Müslüman Türklerle anlaştı, bizi unuttu’ diyenlerin eleştirilerini boşa çıkaracak bir çalışma olacak. Devlet aklıyla sivil aklı buluşturmayı başarabilecek isimler olmalı” demişti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Can Tuncay tarafından yürütülen soruşturmada, Öcalan’ın devlet görevlilerinin de bulunduğu görüşmelerde Ahmet Özer’den bahsetmesi, örgüt üyeliğine delil olarak gösterilip Özer tutukluluğa sevk edilmiş ve tutuklanmıştı.
Ahmet Özer, Marmara Kapalı Cezaevi’nden 60 günü geçen tutukluluğuna dair Gazete Duvar’a açıklamalarda bulundu. Özer, cezaevindeki ilk günlerini, hapis hayatında en çok şaşırdığı anları anlattı.
”İMRALI’DAKİ GÖRÜŞMELERDE BENİMLE İLETİŞİME GEÇİLMEDİ”
Tutuklamaya sevk yazısında Abdullah Öcalan’ın kendisinden bahsetmesi örgüt üyeliğine delil gösterilen Ahmet Özer, İmralı’daki görüşmelere dair “Hiç kimse benimle iletişime geçmedi. Hiçbir katkım da olmadı” dedi.
Özer ayrıca “Ekrem İmamoğlu beni ziyaret etmek için Adalet Bakanlığı’na başvurmuş. Ona izin verilmesi halinde görüşme imkanı elde etmek beni ziyadesiyle mutlu edecektir” ifadesini kullandı.
Özer’in sorulara verdiği cevaplar şöyle:
”CEZAEVİNDEKİ EN İLGİNÇ DURUM”
Cezaevinde hücrenizdeki ilk gününüz nasıl geçti? Kitap, gazete, dergi gibi sizi meşgul edecek bir şeyler bulabildiniz mi? İlk ne okudunuz?
Cezaevinde ilk gün her zaman sıkıntılı geçermiş, ben de bunu tecrübe ettim. Elimde sadece ifade ve sorgu tutanakları vardı. Cezaevinde her şey yazılı usule tabii. Mutfak alışverişi, kantinden form doldurularak yapılıyor. Doktora çıkmak için dilekçe vermek durumundasınız. Okuyacağınız kitabı da kütüphaneden dilekçeyle istiyorsunuz. Bu sebeple yanımda ilk birkaç gün hiç kitap yoktu. Sonrasında kütüphaneden Jose Saramago’nun ‘Kabil’ kitabını istedim. Sanırım o da 15 gün sonra elime geçti. Koğuşlarda TV ve buzdolabı bulunmuyor. Ama onları da beyaz eşya kataloğundan seçerek satın alabiliyorsunuz. Bu nedenle televizyondan gündemi takip etmem de birkaç günü buldu.
Cezaevindeki yaşamınızda en çok şaşırdığınız şey neydi, tanık olduğunuz sizi şoke eden bir olay yaşadınız mı ya da tanık oldunuz mu?
Cezaevi alışık olmadığınız, alışmak da istemeyeceğiniz bir yer. Yine cezaevinin kendine has bir düzeni var. Her şey şaşırtıcı derecede rutin. Kızım Seraf avukat olduğu için her gün avukat görüşüne çıkabiliyorum. Yine tanıdıklar ya da CHP’li avukatlar da her gün ziyaretime geliyorlar. Bu cezaevinde kalan için çok değerli bir imkan. En ilginci avukat görüşmelerinde, belki hayatında hiç yan yana gelmeyeceğin insanlarla karşılaşmak oluyor. İsim vermek istemem ama sadece bir camla ayrılan avukat görüş odalarında, futbolcuları dolandırmakla suçlanan kişilerden, F.TÖ sanıklarına, uyuşturucu baronu olarak tanımlanan yabancılara kadar çok kişi ile yan yana geliyorsunuz. Bu cezaevi hayatının en ilginç ve şaşırtıcı anlarından biri. Gezi Davası’ndan haksız şekilde cezaevinde olan Osman Kavala, Can Atalay ve Tayfun Kahraman gibi isimlerle de cam duvarın arkasından selamlaşma imkânı oluyor.
15 Temmuz 2016 sonrasında Kanun Hakkında Kararname ile belediyelere kayyım atanmasının önü açıldı. Sonrasında ise BDP, HDP ve DEM Partili belediyelere kayyımlar atandı. CHP’li bir belediyeye de siyasi bir operasyonla kayyım atandı. Siz böyle bir operasyonu bekliyor muydunuz?
Doğrusunu söylemek gerekirse beklemiyordum. Hele ki terör gibi bir suçlamayı çok ciddiyetsiz bulduğumu ifade etmeliyim. Ben Esenyurt’a hizmet etmek için aday oldum ve halkın iradesiyle iş başı yaptım. Bu süreçte beni eleştirenler dahi hep çok çalışmama vurgu yaptılar. 5 yıla yayılabilecek işleri 1 yılda tamamlama, hep daha fazla hizmet üretme gayesiyle hareket ettim. Nitekim 7 ay gibi kısa bir sürede Esenyurt’ta büyük işlere ve projelere imza attık ve yıllardır kördüğüm hale gelmiş problemleri çözümledik. İnsanüstü gayretle çalışmaktan başka hiçbir şey yapmadım. Haksız bir uygulama ile Esenyurt Belediye Başkanlığı görevinden alındım, yine hukuksuz şekilde cezaevindeyim. Bu sadece beni değil, bana oy veren tüm Esenyurtluları cezalandırmak anlamı taşıyor.
”HİÇ YALNIZ BIRAKILMADIM”
Gözaltı ve tutukluluk süreçlerinde hem çevrenizden hem de partinizden yeterli desteğin verildiğini düşünüyor musunuz? Hiç yalnız bırakıldığınızı düşündüğünüz anlar oldu mu?
Cezaevinde hiç yalnız bırakılmadım. Yakınlarım bana güvendiklerini, inandıklarını hep hissettirdiler. Genel Başkanımız Özgür Özel bir ay içerisinde iki kez ziyaretime geldi. Ayrıca neredeyse her gün bir, hatta bazı günler birkaç milletvekili tarafından ziyaret ediliyorum. Ayrıca partimin ilçe örgütleri benim yokluğumda Esenyurt’taki kayyım protestolarına katılıp, farkındalık yaratıyorlar. Büyük bir ailem olduğunu bu süreç bana gösterdi. Hepsine müteşekkirim, onlarla kendimi hep güçlü hissettim. Günlerdir Esenyurt Meydanı’nda kar, çamur, yağmur demeden iradesine sahip çıkan, haksız tutukluluğuma karşı Demokrasi Nöbeti tutan tüm partililerin ve Esenyurt halkının direnişi, geleceğe dair umutlarımızı diri tutuyor.
Bugüne kadar siyasetçilerden birçok kişi sizi cezaevinde ziyaret etti. Sizi ziyaret etmesini beklediğiniz bir kişi veya kişiler var mı?
Cezaevinde haksız şekilde tutulanlar için en büyük güçtür bu ziyaretler. Başta Genel Başkanımız Özgür Özel olmak üzere hepsi bana bu hukuksuzluk karşısında güç ve moral desteği verdi. Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu da beni ziyaret etmek için Adalet Bakanlığı’na başvurmuş. Ona da izin verilmesi halinde görüşme imkanı elde etmek beni ziyadesiyle mutlu edecektir. Gözaltına alındığım günden bugüne, başta İBB Meclisi’nde yaptığı konuşma ile bana verdiği desteği hayatım boyunca unutmayacağım. Ailemi sahipsiz bırakmadı. Çocuklarıma ise bu süreçte abilik yaptı. Müteşekkirim.
”SAVCI KENDİ YAZDIKLARINA DA İNANMIYOR”
Eviniz polis tarafından şafak vakti basılıp arandı. Polislerin tavrı nasıldı, eviniz hakkında bir şey söylediler mi, hasmane bir tutum sergilendi mi, neler hissettiniz?
Evime aramaya gelen polislerin eşime karşı nezaketsiz tavrı başlangıçta beni üzse de sonrasında bu durum devam etmedi. Genel itibariyle bana karşı ölçülü ve saygılı davrandılar. Polislere yüklenecek bir kabahat zaten görmüyorum. Onlara nasıl davranmaları gerektiğini söyleyen bir otorite olduğunu biliyorum. Haksızlık oradan başlayınca, tabana yayılması da kaçınılmaz oluyor.
Soruşturma aşamasında ifadenizi alan başsavcı vekili Can Tuncay, baş sağlığı dileği, Rojda Şenses’e konser verilmesi gibi gerekçeler göstererek sizi tutuklamaya sevk etmişti. Bu gerekçelerle sevk edilmeniz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu haksız ve hukuksuzca bir karardı. Konser organizasyonunu yapan 46 derneği bünyesinde bulunduran Esenyurt İl Dernekler Birliğiydi, dolayısıyla ben değildim. Üstelik İl Dernekler Birliği’nin organize ettiği, sponsorlarla düzenlenen Esenyurt Kardeş Kültürler Festivali ile ilgili Esenyurt Belediyesi’nin kasasından tek bir kuruş dahi harcanmadı. Ayrıca insani duygularla yapılan bir başsağlığı dileğinin önüme suç delili olarak konulması şaşırtıcı olmasının yanında korkutucuydu. Kendi adıma korktuğumu düşünmeyin. Bu ülkenin sıradan bir vatandaşının dahi böylesine alelade delillerle suçlanması ihtimali, vatandaşlarımın hukuk güvenliğinin olmadığını hissettirdi bana. Hukuk devleti olamayan, hukuk güvenliği korunmayan ülkelerde keyfilik ve zulüm vardır. Bugün yaşadığım tam olarak da bu esasen.
Savcının sorgudaki tavrı nasıldı, kitabınızı okuduğundan bahsetmişti…
Nazik bir tavrı vardı. Bir saygısızlık görmedim. Ancak saygı yetmez tabii. Hukuk adamlarının bu nosyona uygun hareket etmesini beklersiniz. Tutuklamaya sevk müzekkeresinde yazdıklarına kendisinin de inandığını sanmıyorum. Çünkü hangi hukukçuya sorsam bana isnat edilen suçlar nispetinde bir delilin bulunmadığını açık yüreklilikle ifade ediyorlar. Siyasetin, yargı üzerindeki ağırlığı her geçen gün daha da can yakıcı şekilde karşımıza çıkıyor. Yaşadıklarım bunun tezahürü aslında.
”BİR DELİNİN KUYUYA ATTIĞI TAŞI KIRK AKILLA ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORUZ”
İmralı tutanaklarında, Öcalan ile görüşme yapıldığı sırada isminiz geçiyor. Tutuklamaya sevk yazısında da buna atıf yapılıyor. Tutuklanma gerekçelerinizden biri olarak devlet görevlilerinin hatta istihbaratın da yer aldığı görüşmelerde isminiz geçmesinin gösterilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda inanın bana bir şey bilmiyorum. İsmimi kim söylemiş, ne demiş, neden demiş hiçbir fikrim yok. Buna dair bir evrak, belge konulmadı hiç önüme. Buna ilişkin resmi bir tutanak var mıdır, ondan da haberdar değilim. Bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkarmaya çalışıyoruz. Ama gel gör ki bu meselelerde dert anlatmak çok da mümkün olamıyor.
İmralı’da devlet kontrolündeki görüşmelerin yapıldığı günlerde sizinle iletişime geçildi mi, süreçte katkılarınız oldu mu?
Hayır, hiç kimse benimle iletişime geçmedi. Hiçbir katkım da olmadı.
”KENDİMİ SİYASİ TUTSAK GÖRÜYORUM”
Cezaevindeki insanlar genelde neden tutuklandıklarını düşünürler. Siz bunu düşündünüz mü? Sizce neden hedef alındınız?
Ben Esenyurt’un seçilmiş belediye başkanıyım. Her kesimden oy aldım. Sadece CHP ve DEM Parti tabanından değil, iktidarın icraatlarından rahatsız olan AK Parti seçmeni de bana oy verdi. Bu çok değerli bir şey benim için. Onlar benim mensubu olduğum parti kadar, benim siyasi ve akademik saygınlığımdan yana da oy kullandılar. Seçildiğim günden görevden alındığım güne kadar tek yaptığım şey, gece gündüz demeden bazen günde 18 saat olmak üzere çalışmak oldu. Bunun toplumdaki karşılığını fazlasıyla hissediyorduk. Göreve geldikten sonra israfa da son verdik. Geçmişte milyar TL’ler harcanan israf projelerini de durdurduk. Tüm bunlar birilerini rahatsız etti. Kendimi ‘siyasi tutsak’ olarak görüyorum. Ancak siyasi tutsaklık geçicidir. Gün gelir, hak yerini bulur, adalet sağlanır biz de halka hizmete geri döneriz. O günler çok uzak değil çünkü bu davanın halk nazarında bir meşruiyet temeli olduğuna inanmıyorum.
Esenyurt Belediyesi’nde kayyım sonrası değişimler yaşandı. Görevden alındınız ama siz hala seçilmiş bir belediye başkanısınız. Belediyenin yönetimiyle ilgileniyor musunuz, takip edebiliyor musunuz, kayyım idaresindeki belediyede usulsüzlükler yaşanıyor mu?
Cezaevinden bunları doğrudan takip etmek mümkün olmuyor elbet. Başkan vekilliğine atanan kayyım, Belediye Meclisini de toplamadığı için oradaki meclis üyesi arkadaşlarımız da denetim görevlerini yerine getiremiyorlar. Konunun parti yönetiminin takibi altında olduğunu biliyorum. Beni ziyarete gelen milletvekilleri tarafından kayyımın, başta müdür atamalarıyla olmak üzere AK Parti’ye yakın isimleri bu görevlere getirdiğini, önceki dönem başlanan ve bizlerin ‘israf projeleri’ olarak değerlendirip durdurduğumuz bazı çalışmaları yeniden başlattığını duyuyorum. Bunu zaman zaman gazetelerden de okuyorum. Ayrıca bizim açılışa hazır hale getirdiğimiz projeleri sanki kendisi yapmış gibi ‘Yakında açıyoruz’ tweetleri atarak duyuruyor. Örneğin bize bu siyasi operasyon yapılmasaydı 7 Kasım 2024 de Sayın Ekrem İmamoğlu ile birlikte açılışını yapacağımız ‘Emekli Evi’ gibi.. Bunun ahlaken savunulacak bir yanı olamaz. Ayrıca kayyım İBB’den, hizmette kullanılacak bir kaynağın, insan kaynaklarına aktarılmasını da talep etmiş. Yılın son ayında yapılmak istenen ve neredeyse Esenyurt bütçesinin 1/10’una denk gelen bu bütçe aktarımı ile ne amaçlanmak isteniyor sorguluyorum tabii.