TÜSİAD bu kez bildiğiniz ‘TÜSİAD’ değil

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ile ilgili bir haftada ikinci kez yazmak durumundayım. Neler olup biteceğine ilişkin ipuçlarını 16 Şubat tarihli yazımda vermiştim. Yakın çevremden, TÜSİAD, terör örgütü ‘TÜTÖ’ olma yolunda! başlığını okuyanlar, “Yok artık o kadar da değil!” diye tepki aldım. Bu kadar ve daha fazlası olacağından şüphem yoktu.

Bugün gelinen noktada TÜSİAD’a sağcısı da haksızlık yapıyor, solcusu da.. İslamcısı da aynı teraneyi dillendiriyor, seküleri de Kemalist olanı da…

TÜSİAD’a, “Bugün bunları söylüyorsun ama dün neler yaptı!” şeklinde takınılan tavrın iktidar yandaşları tarafından sergilenmesi gayet doğal. Evet, TÜSİAD sütten çıkmış ak kaşık değil…

Bugüne kadar gücün yanında yer alan TÜSİAD, son yıllarda ilk kez güçten yana değil, güce karşı tavır koyuyor. Tarihlerinde ilk kez böyle bir tavır koydular ve söylenmesi gerekenleri söylemeyi seçtiler. Ne var ki bunda da kendini muhalif sayan kesim takılıp kaldıkları noktadan kurtulamadılar ve eski alışkanlıklarıyla TÜSİAD’a yüklenmeye devam ettiler. “Sen dün şunları yapmıştın, sen dün bunları demiştin!” yolunu seçerek, iktidara hizmet ettiklerini unutup TÜSİAD’a bodoslama daldılar.

ERDOĞAN, ‘EY TÜSİAD’ DEDİKTEN İKİ SAAT SONRA

TÜSİAD Genel Kurulu ne zaman yapıldı? 13 Şubat’ta… Peki TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ne zaman savcıların hakkında harekete geçmesine neden olan konuşmayı yaptı? Aynı tarihte. Savcılar Başkan Turan hakkında ne zaman soruşturma başlattı? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Ey TÜSİAD, haddinizi bileceksiniz!” dedikten sadece iki saat sonra. Önce Erdoğan konuşmak için niçin bir hafta bekledi ona bakalım.

Erdoğan’ın önemli gelişmeler olduğunda bir süre bekleme yoluna gittiğini herkes biliyor. Ama bazan da hemen konuşuyor. TÜSİAD olayında durum farklı gelişti. TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras’ın söz konusu konuşmayı yapmasından sonra, Beştepe Sarayı’nın mutemedi, hemen işaret fişeğini çaktı.

Bir taraftan da iktidara yakınlığıyla bilinen kimi dernek üyeleri, Reis’in bu sözlere çok kızacağını ve yeniden bir gerilim yaşanma ihtimalinin büyük olduğunu belirtip, geri adım atılmasını istediler. Bundan hem iş dünyasının hem ülkenin zarar göreceği hatırlatmasını yaptılar. TÜSİAD yönetimi, resen aracılık yapan bu kişilere, bir ülkede adalet olmadan üzerine hiçbir şey bina edilemeyeceğini, kendilerinin de evrensel doğrulardan başka bir şey söylemedikleri cevabını verdiler.

Erdoğan, TÜSİAD’ın geri adım atacağı ve Ömer Aras’ın söylediklerinin kendi kişisel düşünceleri olduğuna ilişkin bir açıklama yapmasını bekledi. Nihayet 18 Şubat’a gelindiğinde TÜSİAD, geri adım atmak yerine genel kurulda kürsüden dile getirilen eleştirilerin arkasında durdu: “Ekonomik kalkınmayı ancak insan hakları temelli, katılımcı demokrasi ilkesini benimsemiş bir hukuk devleti ile kalıcı hale getirebiliriz. Ülkemizi ileri taşıyacak ortak hedeflerimize bilgi, deneyim ve önerilerimizle katkıda bulunmak, ülkemize karşı sorumluluğumuzdur.”

Erdoğan, TÜSİAD’ın bu açıklamasını duyduktan sonra AK Parti Grup Toplantısında yapacağı konuşmaya bilinen ifadeleri koydurttu. TÜSİAD’ın açıklamalarını “provokasyon” olarak niteleyen Erdoğan, bu yaklaşımıyla TÜSİAD’ın haddi aştığını öne sürdü.

Erdoğan’ın bu sözlerinden sadece iki saat sonra TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras’ın kapısına polis dayandı. İki isim de haklarında başlatılan soruşturmadan dolayı, polis zoruyla adliyeye getirildi. Daha açık ifadeyle gözaltına alındı. Gerekçe ne? “Yargıyı etkilemeye teşebbüs ve yanıltıcı bilgiyi yaymak.”

ESKİDEN 10 YILDA BİR DARBE OLURDU, ŞİMDİLERDE HER GÜN…

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın söylediklerinde yanlış olan bir şey var mı? Saray çevresi zaten yanlış bir şey olmadığı için bu kadar öfkeleniyor. Bir ülkede adalet sistemi düzgün çalışmıyorsa ekonominin düzelme imkanı yok!

Ülkenin nereye sürüklendiğini bu köşede sık sık anlatmaya çalışıyorum.

Eskiden bu ülkede 10 yılda bir darbe olurdu. Her darbeden bir iki yıl sonra da ülke normalleşmeye başlardı. Beyefendilerin devr-i iktidarında her gece darbe oluyor.

İMAM SİYASET YAPAR AMA ÜRETEN, İSTİHDAM YAPANLAR YAPAMAZ

Ülkesinin yararını düşünen bir yönetim, TÜSİAD’ın eleştirilerini duyduğunda, “Bu insanlar niçin kendi işlerinden önce adaletten söz ediyorlar?” demesi gerekirdi. Bu ülkede üreten, istihdam yapan, vergi veren insanlar Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma ilişkin görüşlerini açıklayamayacak.

Buna karşılık üretenlerin, istihdam yaratanların ödedikleri vergilerle memurluk yapan cami imamı, kürsüden her türlü siyaseti yapabilecek.

Gelinen noktada tablo şöyle;

  • Siyasetçi, muhalefet yaptığı için tutuklanıyor.
  • Gazeteci yalakalık yerine habercilik yaptığı için hapse atılıyor.
  • Asker, ülkenin kurucu liderine bağlılığını dile getirdi diye ihraç ediliyor.
  • Akademisyen, hakkını aramaya kalktığı için görevden alınıyor.
  • Sendikacı, işçilerin haklarını aradığı için içeri gönderiliyor.

“Patronlar patronu olan TÜSİAD Başkanı gözaltına alınamaz!” diye bir kural yok. Ancak, TÜSİAD’da dile getirilenlerin hiçbirinde suç unsuru yok. Suç olmayan sözlerin cezası kesiliyor. İktidarın egemenlerle mücadele ettiği falan yok. Bizatihi kendileri uzun süreden bu yana egemen durumdalar.

Birçok kişi, ekonominin bu kadar kırılgan olduğu, Bakan Mehmet Şimşek’in dünyayı turlayarak yatırımcı çekmeye çalıştığı bir dönemde TÜSİAD Başkanının gözaltına alınmayacağını düşünüyordu.

Şunu unutmayın. Öncelik ‘Beyefendinin’ hükümranlığının sürmesi. Onlara göre ekonomi yürür de sürünür de… Yoksa maazallah iktidardan bir düşülürse, ülkede ne din kalır ne millet! İkincisi, birincisinden daha önemli. Bu ülkenin sahibinin kim olduğunun bilinmesi gerekiyor. Bir diğeri son hamle ardından ekonomide yaşanacak olumsuzları da muhalefetin ve TÜSİAD’ın üzerine yıkacaklarından şüpheniz olmasın.

ABD VE RUSYA DÜNYAYI YENİDEN BÖLÜŞÜRKEN…

18 Şubat’ta Suudi Arabistan’da, 4 Şubat 1945’te Yalta’da yapılan dünyanın bölüşüm konferansından bu yana gerçekleştirilen en önemli toplantılarından biri yapıldı. Ben demiyorum Rusya’nın Dışişleri Bakanı Lavrov söylüyor. “Dünkü müzakereler, esas olarak Rus-Amerikan ilişkileri konusuna ayrılmıştı.” diyen Lavrov, “Trump, Rusya’yı anlayan tek Batılı liderdir. ABD-Rusya işbirliğini kuracağız.” açıklamasını yaptı.

Dünya yeniden bölüşülürken, Ukrayna’da kazananın Putin olduğu, Avrupa’nın kaybettiği net bir şekilde ortaya çıkarken, Orta Doğu’da ateş bacayı sarmışken Beştepe Sarayı’nın “sahipleri” (demokratik ülkelerdeki gibi “sakinleri” ya da “misafirleri” demeyi çok isterdim) ülkeyi kapalı cezaevine çevirmeyi tercih etti.

Arnavut Selim’in dediği gibi “Demokrasiden söz eden her canlı tutuklanmayı tadacaktır”.

1 Yorum

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin