Türkiye’yi anlamak için Maraş’a bakmak yeterli

YORUM | M. AHMET KARABAY

Türkiye seçimini yaptı. İlk turda Tayyip Erdoğan’ın, muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha çok oy aldığı, son anda bir hamle yapılmazsa seçimin ikinci tura kaldığı, Cumhur İttifakı’nın Meclis’te salt çoğunluğu rahat yakaladığı anlaşılıyor. Bu motivasyonla yapılacak ikinci turun nasıl sonuçlanacağını tahmin etmeye gerek yok sanırım.

Seçim yazısı bol rakamlı olur. Yorum yapılacaksa da bu rakamlar üzerinden yapılır. Bugünkü yazımda rakamlara olabildiğince az yer vermeye çalışacağım. 

Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon başta İstanbul, Ankara gibi şehirlerde bir miktar AK Parti’ye oy kaybettirmiş gibi görünse de 6 Şubat depreminin yaşandığı illerin tamamına yakınında AK Parti sandıktan açık ara birinci çıktı.

Meclis seçimlerine DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti CHP listesinden girdi. CHP bir önceki seçimlere göre oylarını yüzde 3 artırdı. Ancak ittifak partilerinden Meclis’e giren 40 dolayındaki milletvekili hesaba katıldığında, CHP’nin bir önceki seçime göre milletvekili sayısı düşmüş olacak.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nda da durum farklı değil. Türkiye İşçi Partisi, seçime ayrı listeyle girmesinden dolayı eski adı HDP olan Yeşil Sol Parti’nin (YSP) Meclis’teki sandalye sayısı gerilemiş oldu. 

YSP’nin sadece milletvekili sayısı değil, oyları da geriledi. Bunda barajın düşürülmesinin psikolojik rahatlığı, Erdoğan’ın Hüda Par hamlesinin de sonucu olduğu anlaşılıyor. 

CHP’NİN MEDYASI, AK PARTİ’YE ÇALIŞTI

Erdoğan’ın şapkadan çıkaracağı tavşan konuşuluyordu. O tavşanın ne olduğu sandıkların açılmaya başlamasıyla birlikte anlaşıldı. CHP’nin güçlü olduğu yerlerde yapılan itirazlarla bunların sonuçlara yansıması saatlerde engellenmiş oldu. İstedikleri algıyı böyle oluşturdular. Sonrası, dünden bu yana sergilenen tiyatro oyunu. 

Daha önceki seçimlerde Anadolu Ajansı’nın neler yaptığı görülmüştü. Sonuçları nasıl manipüle ettiği acı tecrübelerle ortaya çıkmıştı. Daha geçen seçimlerin hemen ardından yapılması gereken ilk iş, sağlam ve hızlı bir veri akışını sağlayacak sistemin ortaya konmasıydı. 

Bu konu günlerce, aylarca, yıllarca yazıldı. Seçmene zaman içinde güvence verildi, emin olunması gerektiğine ilişkin açıklamalar yapıldı. 

Bu yolda tarihin çöplüğüne atılmış ANKA Ajansı, ciddi bütçelerle yeniden canlandırıldı. İnsanların karşısına çıkıp nasıl çalışacağı anlatıldı. 

Muhalif görünen medya mensupları, gazeteciliği bırakıp kanaat önderliğine soyundu, bu tipler muhalif tabanın hoşuna gitti. Gazeteci görünümlü “kanaat önderleri” çok tutulmaya başlanınca ortada muhalif gazeteci kalmadı. 

Böyle olunca, devletin bütün imkanlarını ellerinde bulunduran iktidar cenahı, herkesin zaafının neler olduğunu gördü ve buna göre ortam oluşturdular. 

Seçim akşamı gelip de sonuçları sağlıklı ve hızlı şekilde aktaracak bir altyapının olmadığı görülünce geceye baştan yenik başlandı. İki büyük şehrin belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın çabalarıyla süreç bir müddet yönetilmeye çalışıldı. 

Sonunda TELE 1 dışında muhalif kanal olmadığı anlaşıldı. Halk TV, geçen seçimde Muharrem İnce’nin “Adam kazandı” misyonunu üstlendi. 

Kılıçdaroğlu, birinci turda yalnızca Erdoğan’la ve devletle yarışmadı. Aynı zamanda CHP içindeki gizli AK Partililerle de yarıştı.

YOLSUZLUK DOSYALARININ BİR KARŞILIĞI OLMADIĞI 10 YIL ÖNCE ANLAŞILMIŞTI

Muhalif kesimin aklının almakta zorlandığı bir nokta var. Bu kadar yolsuzluk iddiaları ortaya atıldı, bu kadar ekonomik sıkıntı çekildi, depremde bu kadar can kaybı yaşandı hâlâ nasıl bu kadar oy alıyorlar?

Bu toplumda yolsuzluğun olumsuz bir karşılığı yok. Öyle Batılı ülkelerdeki gibi ayıp sayıldığını düşünenler hep yanıldı. 17-25 Aralık’ta ortaya saçılan yolsuzluk ve rüşvet çirkinliğinden daha büyüğü var mıydı? En tepeye uzanıyordu…

O dönemde benim gibi yanılmış olanlarınız vardır sanırım. Ben bir daha bu kişilerin insan içine çıkmaya yüz bulamayacaklarını ve siyasal İslâm’ın en azından Türkiye’de tarihin çöplüğüne atılacağını düşünmüştüm.

Ancak 30 Mart 2014 Yerel Seçim sonuçları ortaya çıktıktan sonra tablonun benim anladığımdan çok farklı olduğunu görüp uyandım. 2014’teki Cumhurbaşkanlığı Seçimini de sonrakilerini de kazanacağından artık emindim. 

İlk kez bu seçimlerde ümitlendim. Yaşanan ekonomik ve doğal felaket ve muhalefetin ortaya koyduğu performanstan sonra ümitlenir olmuştum. 

Türkiye bir ekonomik kriz yaşadı. Muhalefet, tarihin görebileceği en iyi ekonomik kadroyu ve programı ortaya koydu. 

Ülke büyük bir deprem faciası yaşadı, ortada hükumet yokken başta İstanbul, Ankara ve İzmir büyük şehir belediyesi ekipleri, felaketzede şehirlerin imdadına yetişti. 

Bütün bunların toplumda bir karşılığı olacağını düşündüm. Yanıldığımı kabul ediyorum. Yanılttığım kişiler varsa onlardan da özür diliyorum.

SEÇMEN TERCİHİNİ BELİRLEYEN İKİ ŞEY VAR

TR24’teki yazılarımda defalarca işaret ettiğim bir nokta var. Dünyanın her yerinde ve her dönemde en iyi pazarlayabileceğiniz iki malzeme var. Bunlar din ve milliyetçilik. 

Bu ülkede on yıllardan bu yana her renk ve tonda din ve milliyetçilik pompalandı. Bazı ideolojik görünümlü yapılar ikisini birden tezgahına koyuyor. Din ve milliyetçilik bir tezgaha konulduğunda hak ve adalet orada barınamıyor. 

Din ve milliyetçilik varsa;
* Kendi adamını kollama ve koruma devreye girer.
* Orada ötekileştirme vardır.
* Başkasına ait olmayanı almayı kendine hak gösterecek zihinsel “meşru” altyapı oluşur.

Bu yönden baktığınızda Türkiye bir kısır döngüyü yaşıyor. Cumhur İttifakı, bu iki temel ögeyi bünyesinde en güçlü şekilde taşıyor. AK Parti hele Yeniden Refah Partisi ve Hüda Par’ı da yanına alarak işin din tarafını sunuyor, MHP ve BBP de milliyetçilik tarafını tamamlıyor. 

İKİNCİ TURDA SİNAN OĞAN’IN AĞIRLIĞI OLMAZ

Bana kızmak isteyenler kızabilirler. Galiz küfür ve hakaret hariç her türlü eleştiriye hazırım. Ancak seçimlerin ikinci tura kalması demek Kılıçdaroğlu’nun değil Erdoğan’ın açık farkla kazanması anlamına gelir. 

Ata İttifakı’nın adayı Sinan Oğan’ın aldığı yüzde 6’yı bulan oy, bu ülkede milliyetçiliğin nasıl güçlenmeye devam ettiğini gösteriyor. MHP ve İYİ Parti’nin oylarıyla hesaplandığında yüzde 25’i aşıyor. 

Sinan Oğan’ın aldığı oylar, kendisine MHP liderliğini hediye eder mi bunu zaman gösterecek. Ancak, ikinci turda aldığı oylar üzerinde fazla bir ağırlığı olmayacak. Adaylardan birine açık destek verse bile seçmen kitlesini, istediği yöne sürüklemesi kolay olmayacak. 

Mecliste çoğunluğu kazanmış Cumhur İttifakı’nın adayı, ikinci turu rahat alır. Muhtemelen de seçimler şimdiye kadar aldığı oyların çok üzerinde bir oyla sonuçlanır.

DEPREM BÖLGESİNDE ORTAYA KONULAN TABLO

Bu ülkeye bakıp umut bağlamamak için deprem bölgesine bakmak yeterli. Depremin vurduğu illerin tamamına yakınında AK Parti açık ara birinci parti. Kahramanmaraş bunun en acı örneği. İki depremin de merkez üssü olan bu şehirde Erdoğan’ın aldığı oy yüzde 71,88 oldu. 

Dün gece daha üç ay önce anasını, babasını, kardeşini, eşini ya da evladını enkaz altında bırakanlar, araçlarına atlayıp “Erdoğan kazandı” kutlaması yaptı. Milletin deprem acısından gülmeye utandığı günleri yaşarken, AK Partililer arabalarına atlayıp konvoy oluşturdu. 

Kahramanmaraş’ta Kılıçdaroğlu kazansa ve CHP’liler konvoy yapsaydı, “daha gözyaşımız dinmedi” deyip linç ederlerdi. Polis konvoyun önünü keser, direnenleri dağıtırdı. 

Kahramanmaraşlı bir tanıdığımın paylaştığı ironi notu yürek yakar türdendi:

“Daha üç ay önce enkaz altında kalmadık, soğuktan donmadık, aç susuz bırakılmadık. Onun için konvoy yapıp kutlama yapacak kadar mutluyuz. Sizden ricam artık bizim için üzülmeyin.”

Kahramanmaraş deprem üssü olduğu için bir örnek. 

“Faiz sebep, enflasyon sonuç” denilerek ülkeyi bu hale düşürenlere, tepeden bakmayı ve ayrıştırmayı görev edinen bir liderle Türkiye yeni ufukları yelken açacak. 

Bundan emin olun. Bunun nasıl ufuklar olacağını konuşacağımız günler için zamanımız var sanırım. 

Bu milletin cehaletini fazla küçümseyenler hep yanılacak. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

7 YORUMLAR

  1. Test edilmeyen hiçbir iddia yoktur.

    Meşhurdur da, herkes iddiasıyla sınanır hatta vurulur diye.

    Sınanmanın bir türü de sevgi üzerinden olur. Biz birbirimiz için yaratıldık diyenlerin, sevgileri, tutkuları ile dillere düşenlerin, gün gelip de mahkeme koridorlarında boşanma aşamasında görüldüğünde bu gizemi ufaktan yakalamışta oluruz.

    Evlat sevgisini abartanların, gün gelince evlatlarından çekince, taş doğursaydım seni doğuracağıma denileceği günlere evrilmesi de karşılaşılan bir durum yaşamda.

    Bu nedenle de belki, bir defa duyup okuduğumuz, sıradan sandığımız o peygamber beyanı hem çok önemli hem de gerçek anlamda tefsirini bu yıllarda buluyor.

    Madem kişi sevdiği ile beraber, ucunda ebedi bir mutluluk yahut azap var, öyle basitçe de geçilecek bir test olmasa gerek bu.

    Bu nedenle de,

    Seni anam, babam kadar çok seviyorum ya Rasulallah denildiğinde, Peygamberimizin o anlatımı taşı gediğine koyuyor.

    “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki hiçbiriniz, ben kendisine babasından da evlâdından da daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz.” (Buhari, İman 7).

    Bu siteyi takip edenler, bir şekilde feleğin çemberinden geçmiş kimseler. Test edilen şeyimiz çok oldu.

    Tereyağlı ballı dönemde, işler rast giderken olan hizmet sevgisi, hocaefendi sevgisi, gün geldi önümüze zor zamanlarda kondu örneğin. Hapisler, gözaltıları kast etmiyorum, içimizdeki o duygudan idealden bahsediyorum. Hepimiz, ideallerimizle, sevgilerimizle test edildik, aslında ötesi, sadakatımızla test edildik.

    İddiası ile vurulmaktan kastım da bu. Test edilmek ayrı, vurulmak ayrı.

    Erdoğan sevgisi de bundan elbette payını alıyor.

    İyi günlerde var olan o Erdoğan sevgisi, bugüne kadar çok defa toplumda test edildi. Görünen o ki, son seçimde, onca ekonomik sıkıntıya, depremde ölen yüzbinlere karşın, sabit kadem şekilde sevenleri de ardında hala durmaya devam ediyor. Testi geçtiler.

    Bir tarafta ben ve benim gibiler, inandığı değerler uğrunda, samimiyet testi, sevgi testi yaşarken, diğer tarafta, diğer ucunda da, bir toplumun büyük bir bölümü, negatif eksende, sevgisiyle test edildi.

    Ve ilginç ki, bizim gibi onlarda test işlemlerinde genel olarak sabit kademler. Ne depremde yüzbinlerin ölmesi, ne ekonomik sıkıntı onları bu sevgiden vazgeçirmemiş görünüyor.

    Başta dediğim gibi, insan sevgisiyle test edilir, hatta VURULUR diye..

    Buradan hareketle, evet toplum, hukuksuzlukları, sıkıntıları, zulmü gözüyle görmesine rağmen bir adama olan sevgisinde, herşeye rağmen, Erdoğan sevgisinde dimdik duruyor. Testi geçtiler evet tekrar edersem…

    Ancak, şunu çok iyi biliyoruz ki, iddiasıyla, sevgisiyle test edilmek yetmiyor, sıra ardından sevgisiyle VURULMA aşamasına geliyor.

    Bizde mesela, işinden, eşinden, aşından, hürriyetinden mahrum bırakılma, bir terörist muamelesi hatta cani ve hatta sinek muamelesi görme olarak çıktı bu.

    Peki ya Erdoğana sevgi testini geçen toplumda bu sefer sevgisiyle Vurulma nasıl olur?

    Bunu bilmiyorum. Bildiğim, şimdi sıra da, iddiasıyla vurulma aşamasının olduğu.

    Hitlerin ardında giden toplum, Ruslar Berline girmesine rağmen vazgeçmemişlerdi, ölümüne ardındalardı.

    Övülecek bir tarafı yok elbette bunun. Ancak şu var ki, bir zalim adama sadakatlerinde, herşeye rağmen sevgilerinin test edilmesiyle kalmadılar sevgileriyle de VURULDULAR ama dönmediler.

    Erdoğanın ülkeyi nereye nasıl evireceğini kimse bilmiyor.

    Ama bildiğim birşey var, ülke çapında böyle büyük bir sevgi ile VURULMA zamanı..

    Bakalım bu aşama da toplum ne kadar sevgisinde daim olacak..

    Bunu hep birlikte yaşayıp göreceğiz, ne olacağına dair bir fikrim şimdiden söyleyim, yok.

    Ama emin olduğum bir şey var..

    Erdoğan sevgisiyle toplum vurulacak.

    Test aşaması bitti.

    Katolik nikahı mı değil mi yaşayıp hep birlikte görücez.

    İçimde kalmasın şuraya da şunu ekleyim..

    Eden bulur..

    Men Dakka Dukka

  2. Tr724 linkinin girişinde en başta 8 yazı görülüyor. An itibariyle sizin yazınız: “Türkiye’yi anlamak için Maraş’a bakmak yeterli” en başta… 5. yazınız “Erdoğan “kaybettim” genelgesi yayınladı yazınız duruyor.
    En azından “yanıldım, yanılttım” diye özür dilemeniz gerekmez mi?
    Başarısız siyasi parti başkanlarının istifa etmelerinin doğru bir hareket olduğu söyleniyor. Bu konuda ne düşünürsünüz? Sizce okuyucusunu yanıltan gazetecilerin ne yapması gerekir?

  3. Bu topluma güvenip de bedeller ödenmeye değmezmiş, ülke için geleceğe dair umutlu olmak için hiçbir neden yokmuş. Hırsızlığı, zalimliği, ahlaksızlığı, namussuzlukları, her durumda kanıtlanmış olmasına rağmen fakirlik, cehalet, sefalet ve görgüsüzluk içinde debelenip duran bu toplumun aynı güruhu tekrardan iktidara taşıması insan hafsalari kabul etmiyor.

    Sadece ve sadece Antalya havaalani ihalesinde yürüttüğü para miktarı 1 milyar dolar= 1 000 000 000$

    Bu ne demek biliyor musunuz? Hz. Isa’dan bu yana 2023 yil demek

    1 000 000 000÷(2023 yıl×365 gün)=1354$ demek.
    Yani bir insan 2023 yıl boyunca her gün 1354 $ harcarsa ancak 1 milyar $ yapıyor.

    Maraştaki olaylar ayrı bir acı. Artık şuna tam inanıyorum: Sadece ve sadece acı çeken insanlar acılarını anlayabiliyor. Veya sadece ruhuyle, bedeniyle bedel ödeyenler acıyı anlayabiliyor. Senin acını paylaşıyorum diyen bütün kitleler YALAN söylüyor.

    Tekrar tekrar diyorum karşılıksız bedel ödemek için bu toplum çok çok lüx.

  4. Seçimden bir gün önce yayınladığın yazıda “Erdoğan, ‘kaybettim’ genelgesi yayınladı” diyen de sendin. Çok yanar dönersin arkadaş. Millet nasıl olsa okuduğunu hatırlamıyor. Sallayalım işkembe-i kübradan.

  5. Ahmet bey, bu yaziyi siteden kaldirmayi degerlendirin derim, cunku cok buyuk oy hirsizligi var. Lagim patlamis gibi her yerden pis kokular yukseliyor. Ilk anin heyecaniyla yazilmis bir yazi, gecerliligini cok kisa bir zamanda kaybetti. Arti, genis kitleleri kucuk gormek, suclamak, akilla, erdemle bagdasmaz.

  6. 15 Temmuz darbesini yapıp sonra iftira ile bu darbenin başı Fetullah Gülen DİR diyen biri seçime darbe yapıp oylarını artıramaz mı?

    Sisteme girilenoylar ile reel oylar farklı olamaz mı?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin